Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "uzaktan eğitimde dünyanın en iyi ikinci ülkesiyiz ve eğitime hazırız" dedikten sadece bir gün sonra Eğitim Bilişim Ağı (EBA) sistemi çökmüştür.
Bakan'ın eğitim çevrelerinden gelen uyarılara kulak kapatarak inşa ettiği EBA sistemine ders başı yapmak için girmeye çalışan milyonlarca öğrenci ve öğretmen, "çok kalabalık" uyarısıyla karşılaşmıştır.
Sistemin çökmesinin ardından, Bakan Selçuk'un özeleştiri vermek bir yana dursun, “Bu aslında olumlu bir şey, talebin olduğunu gösteriyor” demesi ise skandalın boyutunu katlamıştır. EBA'daki hata ve ardından yapılan açıklama, beraberinde şu soruları doğurmuştur:
• Türkiye'deki öğrenci ve öğretmen sayısı belli iken EBA, giriş yapmak isteyenleri nasıl olur da “çok kalabalık” bulmuştur? Yoksa bu sistem zaten öğrencilerin yarısının girmeyeceği öngörüsü üzerinden mi inşa edilmiştir?
• Bakan Selçuk'un söyleminin aksine, EBA'nın hazır olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu rezaletin hesabını kim verecek, kaybolan günler, yapılamayan dersler nasıl telafi edilecektir?
• Birçok yoksul öğrencinin evinde internetten sunulan dersleri izleyecek teknolojik araç gereç yok, olanın ise internet kotası, bugün EBA'ya girmeye çalışırken erimiştir. Bu çocuklarımızın zararları tazmin edilecek midir?
Daha eğitimin ilk gününde bu cevapsız soruları yaratan EBA, ayrıca daha önce söylediğimiz gibi başka birçok sıkıntı barındırmaktadır. Uzaktan eğitimde bir sistemin kurulamamış olması, yoksul öğrenci ile zengin öğrenci arasındaki fırsat uçurumunu daha da açmıştır. Çünkü:
• Bakan Selçuk, EBA'ya dahil olamayan 1.5 milyon öğrenci olduğunu söylese de, öğretmenlerimizden aldığımız bilgiler, her sınıfta neredeyse 4 öğrenciden sadece 1'inin uzaktan eğitime düzenli katıldığını göstermektedir.
• Eğitim-İş olarak uyarmamıza rağmen çocuklarımıza teknolojik imkanlar sunulmamış, internetsiz-bilgisayarsız hanelerdeki yavrular adeta gözden çıkarılmıştır. Birçok evde sadece bir bilgisayar varken birden fazla öğrenci olması da, teknolojik imkan desteği olmadan çocukların uzaktan eğitime dahil edilmeyeceğini acı biçimde kanıtlamıştır.
• Velilerden öğretmenlere gelen telefonlar, Bakanlığın çocukları bilgisayar başında uzun süre oturtmaktan ibaret olan uzaktan eğitim anlayışının uygulanabilir olmadığını göstermiştir. Çocuklarını uzun saatler boyunca bilgisayar başında oturtamamaktan, dikkatlerini toplayamadıklarından şikayetçi olan velilerimizin sayısının çokluğu, sistemin tökezlediğinin ana göstergelerinden biri olmuştur.
• EBA'nın öğretmenlerimizin internet üzerinden ders anlatmasına uygun biçimde inşa edilmemesi nedeniyle, öğretmen ve öğrenciler "zoom" gibi güvenlik açığı bulunan programları kullanmak durumunda kalmaktadır. Kullanıcılar için kişisel bilgilerin ele geçirilmesinden, kayıtlı şifrelerin çalınmasına kadar birçok tehlike barındıran bu programlar, ayrıca öğretmen ve öğrencilerin internet kotalarını hızla tüketmektedir.
• Gece geç vakitlere, hafta sonlarına dahi dersler yazılmakta, bu durum öğretmen ve velilerin aile yaşantılarını baltalamaktadır. Zoom gibi platformlara girmeyen öğretmenlerin ücret tehdidine maruz kalması da rezalete tuz biber ekmektedir.
Bir saat canlı derste öğrenci ve öğretmen kameraları açılınca yaklaşık 1 GB veri hakkı kullanılmaktadır. 1 GB İnternet 14 TL iken 1 saat ek ders ücretinin 17 TL olması öğretmenleri mağdur etmektedir.
• Uzaktan eğitimdeki başarısızlık, her geçen gün yoksul öğrencilerin geleceğinden biraz daha çalmaktadır. Ailesi zengin olan öğrenciler, özel okullarında DYK adı altında normal programlarını işlemekte, hala engel olunmayan merdiven altı kurslara gidebilmekte, evine öğretmen getirebilmektedir. Bu imkanların hiçbirine sahip olmayan yoksul öğrencilerin, Bakan'ın tabiriyle “tüm kazanımlardan sorumlu tutulacak olması” en hafif tabirle adaletsizlik, vicdansızlıktır.
Eğitim-İş olarak Milli Eğitim Bakanlığı'nı uyarıyoruz:
Daha da geç olmadan, çocuklarımızın geleceğinden daha da çalmadan atmanız gereken adımlar vardır.
Programlar, uzaktan eğitime uygun biçimde esnetilmeli ve seyrekleştirilmelidir.
Yüz yüze eğitimde ortalama olarak ilkokulda 30, ortaokulda 35, lisede 40 olan ders saatinin, uzaktan eğitimde uygulanamayacağı açıktır. Çocukları o kadar saat bilgisayar başında oturtmak pedagojik olarak yanlış, fiili olarak imkansızdır.
Öğrenciler arasında biraz olsun fırsat eşitliğini sağlayabilmek için yoksul öğrencilere teknolojik destek sağlanması çok önemlidir. Bu aynı zamanda sosyal devlet ilkesinin de bir gereğidir.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a, gerçeklikten uzak, polyanna iyimserliğinde ve ciddiyetsiz açıklamalar yapmayı bırakıp, uzaktan eğitimin tökezlediği yerlerde çözüm üretmesi çağrısı yapıyoruz.
Artık çocuklarımızın eğitiminden, ülkemizin geleceğinden, eğitimcilerimizin emeğinden çalmayın!
MERKEZ YÖNETİM KURULU