Milli Eğitim Bakanı ile öğretmenler arasında devasa bir buzdağı var. Dışarıya yansıyan görüntüler ise aysbergin sadece görünen yüzü. Soğukluk çok daha ciddi boyutlarda. Ve bir an önce, öyle ya da böyle eritilmesi gerekiyor. Çünkü, yapacak çok iş var!..
Aslında her iki taraf da uzlaşma istiyor, her iki taraf da sorunların daha da büyümesinden yana değil. Ama aradaki buzlar eriyeceğine, daha da büyüyor...
Öğretmenlerin bir değil, bin tane sorunu var. Bakan bey de bunları çözmekte kararlı. Ama her yiğidin yoğurt yiyişi gibi onunki de çok farklı. Adil olmaya çalışıyor. Ama bunu yaptıkça da işler daha da Arap saçına dönüşüyor...
Örneğin öğretmenlerin başta eş durumu olmak üzere özür tayinlerinde ciddi sıkıntılar var. Kimileri, üç beş gün yüzünden, bu tayin hakkından mahrum kalıyor. Oysa bu gecikmenin çoğu öğretmenlerden kaynaklanmıyor...
Eş durumu tayinleri
Öğretmenlerin maaştan özlük haklara, kalabalık sınıflardan eş durumu tayinlerine kadar onlarca sorunu var. Diğerleri de önemli ama en önemli olanı, eşlerinden, çocuklarında ayrı kalmaları. Akıllarının yarısı sınıfta dersteyse, diğer yarısı da ailelerinde oluyor. Ve bu konuda çok olumlu gelişmeler beklerken, sürekli hayal kırıklıkları yaşıyorlar.
İşte bu konuda yaşadıklarının özeti:
“Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), geçtiğimiz yıl aldığı kararla öğretmenlerin eş ve özür durumu tayinlerini yılda ikiden bire düşürdü.
Tayinlere başvurmak isteyen öğretmenlerde 31 Mayıs itibarıyla 1 yıllık çalışma zorunluluğu aranıyor. Geçen yıl haziran, temmuz ve ağustos olmak üzere 3 kez öğretmen ataması yapıldı. Haziranda 28 bin 627, temmuzda 6 bin 472 ve ağustosta 11 bin 475 öğretmen atandı. Toplamda 47 bini bulan öğretmenlere, 1 Eylül’de göreve başlayacakları söylendi. Ancak araya Ramazan Bayramı tatilinin girmesi nedeniyle 5 Eylül ile 15 Eylül arasında göreve başlatıldı.
Dolayısıyla 1 yıllık süreyi doldurmadıkları için eş durumu tayinine başvuramıyor. Bu durum, binlerce öğretmenden kiminin 5 gün, kiminin 15 günlük süre nedeniyle ailesinden 1 yıl daha uzak kalmasına yol açacak. Eğer bakanlık yeni bir düzenlemeye gitmezse 31 Ağustos şartı nedeniyle başvuramayacak olan öğretmenler, 1 yıl daha beklemek zorunda kalacaklar. Böylece ancak 2 yılın ardından eş durumu tayini için başvurabilecekler. Özellikle 5, 10, 15 günlük farklar nedeniyle öğretmenlerin bir yıl daha eşlerinden ayrı kalacak olması, büyük tepkiye neden oluyor. Eşinden ayrı durumda olan bu öğretmenlerin bir bölümünün çocuğu var. Bölünmüş aileler, çocuklar için de olumsuz sonuçlar doğruyor.
Eğer eş durumu tayinlerinde 30 Ağustos yerine 15 Eylül baz alınsa hiçbir mağduriyet yaşanmayacak. Eş durumu tayini bekleyen öğretmenler, Bakanlığa çağrı yaparak adım atılmasını istiyor...”
Haberde de dile getirildiği üzere, KPSS’nin iptali ve bayram tatilinden kaynaklanan nedenlerle atamalar uzadı. Ayrıca bir kısmı, Maliye birkaç ay daha az maaş versin diye işe geç başlatıldı ve bunların tüm faturası da öğretmenlere çıktı.
MEB ne diyor?
Madalyonun öteki yüzünde de MEB var ve onlar da olaya kendi açılarından bakıyorlar. “Süreyi 10 gün geriye çekseniz, 20 gün eksiği olanlar ne olacak? Bir ay geriye çekseniz, iki ay eksiği olanlara da hak doğmaz mı?” diyorlar. Onlar da haklılar.
Ama öyle her gün atama olmadığı için, yığılma zaten belli bir süreç dahilinde. Yani herkesi etkilemez. Peki, bu durumda kaç öğretmen var? 50 bine yakın diyen de var, çok daha az diyen de. Belki de birkaç bini geçmez. Ama bir kişi bile olsa, o bölünmüş öğretmen ailesi için çok önemli...
Bakan Dinçer’in aile bütünlüğü konusunda, öğretmenlerden farklı düşündüğünü sanmıyoruz. Onun yapmaya çalıştığı, öyle ya da böyle bir sistem oturtmak ve her gelenin bu sistemle oynamamasını sağlamak. Ama bu da bazen kırıcı, bazen de sorunları daha da artırıcı oluyor.
Daha da önemlisi, böylesi durumlarda atacağı her adımı, bir taviz olarak nitelendiriyor. Oysa taviz falan değil tam aksine, duyarlık ve çözüm.
Kalıcı bir sistem oturtma pahasına yaptığı her doğru hareket tepki çekerken, çözüme yönelik her adım pozitif geri dönüşler sağlayacaktır.
Ve eğitimin geleceği açısından, şu günlerde, kızgınlıklara ve kırgınlıklara değil, kucaklaşmaya ihtiyacımız var.
Özetin özeti: Yaz tatili göz açıp kapayıncaya kadar geçecektir. Bu yüzden hızlı olmak gerekiyor. Yeni öğretim yılına, öfkeyle değil, gülen yüzlerle girmek istiyoruz..
Abbas GÜÇLÜ-Milliyet