Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer reform işe hızlı başladı.Milli Eğitimde devrim denilmese de çok önemli değişiklikler yapmaya başladı. Bilmeyenler için söyleyelim sayın Dinçer 2005 yılında kamuoyuna bomba gibi düşen ve tüm memurları sözleşmeliye geçirsceği ve iş güvencesini kaldıracağı iddia edildiği için sendikalar tarafından protesto edilen KAMU REFORMU'nun da hazırlayıcısı idi. Allah'tan taslak çabuk rafa kalktı.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, TRT Haber'e konuk oldu. Dinçer, öğretmenlerin 3 ayın tamamında tatil yapmayacaklarını belirterek, "İhtiyaç duydukları kadar tatil için zaman ayıracağız ama onun dışında bir eğitim programı yapacağız. En az 1 ay süre ile öğretmenlerimizi eğitime tabii tutacağız. Onun için de hazırlık yapıyoruz." diye konuştu.
Anlaşılan,danışmanları sayın bakana öğretmenlerin 3 ay boyunca tatil yaptıklarını söylemişler olacak ki o da milyonlarca insana böyle yanlış bir bilgi vererek-belki de bilinçli olarak- bakanlıktaki yanlış uygulamaların sorumlusu olarak hedefe öğretmenleri oturttu.Sayın bakan sadece ilköğretim öğretmenlerin tatilinin 1 Temmuz-31 Ağustos arası yani 2 ay olduğunu ya bilmiyor ya da yanlış yönlendirme yaparak öğretmenlerin aylak aylak gezen boş insanlar olduğunu vurgulamaya çalışıyor.Öğrencilerin 3 ay tatil yaptığını bilen bakanın öğretmenlerin okulların kapanmasından 1 Temmuza kadar ve 1 Eylül'den okulların açıldığı tarihe kadar Seminer çalışması adı altında Öğretmenlerin mesleki açıdan yetiştirilmesi ve eksiklerini tamamlaması için çalışmaların yapıldığından haberi olmaması çok acı.
Yani 3 aylık denilen tatilin 1 ayını öğretmenler için okullarda kurs,seminer vb.çalışmalar zaten yapılmakta. Ortaöğretim de ise sorumluluk ve ortalama yükseltme sınavları ile geçmekte. Belki bu çalışmaların çok verimli olmadığı söylenebilir ve daha da geliştirilebilir ama bunun sorumlusunun da öğretmen olmadığı bilinmeli.Bunun sorumlusu yıllardan beri çay içip sohbet edilen seminer çalışması dönemlerini verimli hale getiremeyen Milli Eğitim Bakanlığıdır.Zaten öğretmenlerin ekseriyeti verimsiz geçen seminer dönemlerinden rahatsız olmaktadır.
Sayın bakanımızın bir başka demecinde ''Vatandaşımı üzeni ben de üzerim ''diyerek kayıtlarda okul idarecilerinin vatandaştan para toplamaması konusunda uyarması da yine bir traji komikliği ifade etmektedir.Bu uyarıyı yapan bakanın okullara ödenek gönderilmediğini ve okulun temizlik işleri,güvenlik işleri,kırtasiye malzemesi vb.gibi ihtiyaçlarının nasıl karşılandığını bilmesi gerekir.
Bu yazıya öğretmenlerimizin ne zor şartlarda çalıştıklarını sığdırmanın imkanı yok ama sayın bakanımıza şunu hatırlatmak isteriz;evine yüklüce iş götüren bir meslektir öğretmenlik. Polis, doktor, hemşire de belki ağır şartlarda çalışıyor ancak evine iş götürmüyor. Günlük ders saati olarak hesaplanırsa bazı öğretmenlerin gün içerisinde epey bir vakti olduğunu zannedebilirsiniz ama evde derse hazırlanma,soru hazırlama,test,ders notu hazırlama,yazılı okuma,yazılı notları girme vb. işlerinin yapıldığını lütfen unutmayın. Ve meslektaşları Avrupalı öğretmenlerin haftada ortalama 20 saat çalıştıklarını da sanırız bir danışmanı Bakan Bey'e söylemiştir.
Bakanlığınızda fiilen derse giren ve mesleğini unutmayan öğretmen varsa bu bilgileri onlardan da teyit edebilirsiniz.
Bu arada sayın Çelik'e "İki koyun gütmeyi bilmeyen öğretmen oluyor" ; "Öğretmenler yarım gün çalışıyor." gibi açıklamaları yaptıranların hala bakanlıktaki görevlerinin başında olduğunu ve sayın Çelik'in bu açıklamalarının sonucunda nerde olduğunu da birilerinin sayın Dinçer'e söylemesi gerek.
Bu arada eğitim sendikalarının genel merkezlerinin sus pusluğuna da anlam eremediğimizi belirtmeliyiz.
Memurlar.Biz