Kemal Göktaş
Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) yeni başkan seçiminin yasanın öngördüğü süre geçmesine rağmen başlamaması ve Başkan Haşim Kılıç'ın seçimi üç kez ertelemesi çeşitli spekülasyonlara neden oluyor.
AYM Başkanı Haşim Kılıç 3 Mart 2015'de yaş haddinden emekliye ayrılacak. 8 yıldır bu görevi sürdüren Kılıç'tan boşalacak koltuk için AYM'de kıran kırana bir seçim süreci yaşanıyor. AYM'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun'a göre seçimin, Kılıç'ın görev süresinin dolduğu 3 Mart 2015'ten 2 ay önce, yani 3 Ocak 2015'de tamamlanması gerekiyordu. Kanunda "Seçimler, bu görevlerin sona ereceği tarihten önceki iki ay içerisinde sonuçlandırılır" hükmü, AYM İçtüzüğü'nde ise, "Seçimler bu görevlerin sona ereceği tarihten önceki iki ay içinde Başkan tarafından gündeme alınır" hükmü yer alıyor. Halen AYM'de seçim sürecinin başlamaması nedeniyle kanunun öngördüğü 2 ay önce seçimin tamamlanması bir yana, içtüzüğün öngördüğü "görevin sona erme tarihinden 2 ay önce gündeme alınma" kuralı dahi ihlal edilmiş durumda.
AYM içinde de sıkıntı yarattı
Üstelik tüzük, seçim işlerini yürütmekle yetkili kıldığı AYM Başkanı'na, "Seçimin yapılacağı yer, gün ve saat en az yedi gün önce üyelere yazılı olarak bildirilir" hükmünü emrediyor. Buna karşın AYM'de seçimler üç kez ertelendi. Bir süredir AYM Genel Kurulu gündemlerini dahi kamuoyuna açıklamama yoluna giden AYM Başkanı Kılıç, başkanlık seçiminde de aynı yolu daha da katılaştırarak devam ettirmesi çeşitli spekülasyonlara neden oluyor.
Kılıç'ın AYM seçimini yasal takvim içinde bir türlü başlatmaması AYM içinde de sıkıntılara neden oluyor. AYM ve yargı kulislerinde seçimlerin yapılmamasında Başkan Kılıç'ın destek verdiği adayın seçilmesini sağlamak için oy dengelerini gözettiği yorumları sıkça yapılıyor.
Yarış Kaleli ve Arslan arasında
AYM'de başkanlık için aday gösterilmiyor. Üyeler, hangi ismi başkanlık için uygun görüyorlarsa, o ismin yazdığı pusulayı sandığa atarak oy kullanıyor. Yani teorik olarak 17 üyeli mahkemede 17 başkan adayı seçime giriyor. Ancak kanun ve içtüzük böyle olsa da, AYM'de başkanlık için aday olanlar diğer üyeleri ziyaret ederek adaylıklarını açıklıyor ve oy için kulis yapıyorlar. AYM seçiminde iki güçlü aday var. Bunlardan ilki AYM Başkanı Kılıç'ın çok yakınında olan Başkanvekili Serruh Kaleli. Kaleli'ye, kendisi ve Kılıç dışında dört üyenin daha oy vereceği, böylece alacağı oy sayısının, şimdilik altı olduğu belirtiliyor. Buna karşın eski Polis Akademisi öğretim üyesi Prof. Dr. Zühtü Arslan'a destek vereceğini belirten yedi-sekiz üyenin olduğu belirtiliyor. Seçilmek için AYM üye tamsayısının salt çoğunluğunun, 17 üyeden dokuzunun oyu gerekiyor. Yani Arslan'ın bir-iki üyenin, Kaleli'nin ise en az üç üyenin desteğini daha yanına alması gerekiyor. Kılıç'ın destek verdiği Kaleli'nin seçilmesi için "kararsız" ya da "ortada" duran üyelerin ikna edilmesi gerekiyor. İşte seçimlerin ertelenmesinin arkasında da Kılıç ve Kaleli'nin bu üyelerin oylarını alabilmek için yürüttükleri çalışmalardan sonuç almayı bekledikleri yönünde çok ciddi iddialar gündeme getiriliyor.
Tek belirleyen siyaset değil
Kılıç'ın Kaleli'yi, hükümetin ise Arslan'ı desteklemesi, görünürde AYM başkanlık seçimlerini siyasi açıdan kritik bir noktaya getiriyor. Ancak AYM'deki başkanlık seçimleri sadece siyasi değil, içinde AYM başkanvekillikleri, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı ve başkanvekilliği seçimi pazarlıklarını da barındıran, kişisel ilişkilerin de rol oynadığı karmaşık "pazarlıklar" sonunda şekilleniyor. Kılıç MİT Kanunu, dershaneler düzenlemesi gibi birçok önemli kanunun iptal istemlerini, raporları hazır olmasına rağman aylardır AYM gündemine almıyor. Ayrıca son olarak cemaate karşı yapılan operasyonlarda tutuklanan polislerin yaptığı bireysel başvuruların görüşmesi de yine ertelenmişti. Bu durum Kılıç'ın, kritik başvuruları kendi döneminde karara bağlamamak istediği biçiminde de yorumlanıyor. Ancak bir yorum da özellikle başkanlık seçiminde "ortada" duran hükümete yakın üyelerin Kaleli için oyunu alabilmek için bu başvuruların bekletildiği yönünde.