Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, bireysel başvurulara ilişkin, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararlarının uygulanması konusunda büyük bir sorunun olmadığını söyledi.
Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu'nda düzenlenen "Bireysel Başvurunun 10. Yıl Dönümü Uluslararası Sempozyumu"nda konuşan Arslan, 10 yıl önce Türk hukuk sistemine bireysel başvurunun kazandırıldığını anımsattı.
Anayasal adaletin iki yolla sağlanmaya çalışıldığını belirten Arslan, bu yollardan birincisinin normların anayasaya uygunluğunun denetlenmesi, ikincisinin ise bireysel başvuru yoluyla yapıldığını ifade etti.
Bireysel başvuru hakkının getirilmesini Türk hukuku adına "dönüm noktası" olarak niteleyen Arslan, bir kurumun artıları ve eksilerinin değerlendirilmesinde ilk 10 yılın çok önemli olduğunu, bireysel başvuru hakkının getirildiğinde umut ve kaygının bir arada bulunduğuna işaret etti.
Kaygının sebeplerinin başında uzun yargılama gibi sorunlar ve ağır iş yükü olduğunu anlatan Arslan, "Netice itibarıyla 10 yıl önce yaşadığımız duygulardan umut, azim ve irade kaygıya galebe çaldı. Ve bugün bireysel başvurunun iyi uygulama örneklerinden biri Türkiye'de yerleşti." dedi.
Arslan, bireysel başvuruyla Yüksek Mahkemenin vatandaşların doğrudan hayatlarına dokunan kararlar verebildiğini dile getirdi.
- Bugüne kadar 450 bin başvuru yapıldı
Zühtü Arslan, konuşmasında, Anayasa Mahkemesinin iş yüküne dair bilgi verdi. Anayasa Mahkemesine, özellikle 15 Temmuz darbe girişimin ardından sayısı 100 binleri aşan başvurunun yapıldığını bildiren Arslan, şöyle devam etti:
"Bugüne kadar Anayasa Mahkemesine toplam 450 bin civarında bireysel başvuru yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi, bunlardan 327 binini karara bağlamıştır, dolayısıyla elimizde şu anda derdest olarak yaklaşık 123 bin bireysel başvuru bulunmaktadır. Bu bireysel başvurunun 10 yıllık döneminde en yüksek sayısı ifade etmektedir. Fakat şunu da belirtmem lazım, bu 123 bin derdest başvurunun 68 bini, yani yaklaşık yüzde 55'i makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikayetlerden oluşuyor. Başka bir ifadeyle uzun yargılama şikayetlerinden oluşuyor."
Arslan, Anayasa Mahkemesinin bu süreçte yaklaşık 30 bin ihlal kararı verdiğini, bunlardan yüzde 60'ından fazlasının makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olduğunu, bu sayıya adil yargılanma hakkının ihlali kararlarının da eklenmesiyle toplam ihlal kararlarının yüzde 70'inin adil yargılanma hakkına ilişkin olduğunu kaydetti.
Derdest ve ihlal sayılarının değerlendirildiğinde acilen çözülmesi gereken bir adil yargılanma meselesinin olduğunu söyleyen Arslan, mahkemenin, kararlarında bu çözümün nasıl olması gerektiğine dair tespitlere yer verdiğini, yeri geldiğinde de belirlenen yapısal sorunun çözümü için kararı TBMM'ye gönderdiğini söyledi.
Arslan, Yüksek Mahkemenin önündeki diğer meselenin ise hak eksenli içtihat birikiminin sürdürülebilmesi olduğunu vurguladı.
- Pilot karar uygulamaları
Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, yüksek mahkemenin verdiği pilot kararlara da değindi. Bu kapsamda, mahkemenin verdiği hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararlarına değinen Arslan, pilot kararlarda tespit edilen yapısal meselenin yasama organına gönderilerek, yasama organının yasal meseleyi halletmesi gerektiğini belirtti.
Yargılamanın çok uzun sürdüğü durumlarda, buna ilişkin şikayetin götürülebileceği bir makamın olmadığını ve ilgililerin durumu Anayasa Mahkemesine taşıdığını aktaran Arslan, buna ilişkin bir başvuruda, Yüksek Mahkemenin ihlal ve tazminata hükmettiğini bildirdi.
Bu kararlarla birlikte, bu konuda bir etkili yol oluşturulması yönünde karar verildiğini kaydeden Arslan, "Buna ilişkin bir etkili yol oluşturmak zorundayız. Çünkü Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruda ilk elden bir inceleme yapmıyor, yapamaz. Bu bireysel başvurunun mantığına da felsefesine de ters. Ve bir anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne 4 ay süre verdi, bu süre içerisinde 'bir düzenleme yapın ve etkili bir yol oluşturun' dedi." ifadelerini kullandı.
Arslan, bu yönüyle Anayasa Mahkemesinin uzun yargılama meselesinde bireysel başvuruya bakan yönüyle çözdüğüne dikkati çekti.
- "AYM'nin kararları, bireysel başvuruda verdiği hak ihlali kararları uygulanmaktadır"
Zühtü Arslan, konuşmasında bireysel başvurunun geleceğine ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.
Bireysel başvurunun büyük bir kazanım olduğunu yineleyen Arslan, ilk 10 yılın zor geçtiğini ancak geleceğe taşınmasının önemli olduğunu dile getirdi.
Bu kapsamda bireysel başvurunun ikincillik boyutunu herkesin ve bütün kurumların çok iyi anlaması gerektiğini vurgulayan Arslan, şöyle devam etti:
"Bireysel başvuru, Türkiye'nin bütün meselelerinin, temel haklara ilişkin bütün sorunlarının Anayasa Mahkemesi tarafından ilk elden çözülebildiği bir hak arama yolu değildir. Bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Dolayısıyla asıl değerlendirmeyi yapması gereken, ihlal tespitini yapması gereken derece mahkemeleridir, kamu makamıdır. Anayasa Mahkemesi, buralarda çözüm bulunamadığı takdirde devreye giren, girmesi gereken ve bir hak ihlali varsa tespit edip tazminini öngören bir kurumdur. Pilot kararda da ifade ettiğimiz gibi ilk elden Anayasa Mahkemesi bireysel başvurulara bakmamalı, derece mahkemeleri ve diğer kamu makamlar hak ihlallerini daha o aşamada ele alıp çözümlemelidir."
Bireysel başvurunun objektif etkisinin de çok iyi anlaşılması ve uygulanması gerektiğini ifade eden Arslan, subjektif etkinin ise bir karar verildikten sonra başvurucunun zararını gidermeye yönelik işlemler olduğunu söyledi.
Bu yönde yeniden yargılama, tazminat gibi başvurucunun zararının karşılanması kapsamında mahkemelerin genel itibarıyla Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararlarına uyduğunu dile getiren Arslan, "Bu anlamda zaten zaman zaman bazı problemler yaşansa da Türk hukuk düzeninde bir sıkıntının olmadığını düşünüyorum. Arızi birtakım aksaklıklar dışında Anayasa Mahkemesinin kararları, bireysel başvuruda verdiği hak ihlali kararları uygulanmaktadır. Bu anlamda çok büyük bir sorun söz konusu değildir." diye konuştu.
Zühtü Arslan, Yüksek Mahkemenin kararlarına ilişkin objektif etkinin ise herhangi bir konuda verilen ihlal kararı verdikten sonra aynı meselenin tekrar tekrar bireysel başvuruya konu olmaması gerektiğini söyledi. Arslan, bunun da ancak kamu makamları ve yerel mahkemelerin aynı konuda verilmiş ihlal kararlarını dikkate alarak işlem yapması olarak bildirdi. Bunun yapılmadığı takdirde, Anayasa Mahkemesine yeni başvuruların yapılacağını belirten Arslan, bunun sürdürülebilir olmadığına işaret etti.
Yeni ihlallerin ortaya çıkmaması adına yapılması gerekenlere de değinen Arslan, şu değerlendirmeleri paylaştı:
"Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruda tek tek sivrisinekleri öldürmek suretiyle bir mücadele yürütemez. Yapılması gereken hak ihlaline sebep olan bataklığın kurutulmasıdır. Bunun için de bireysel başvurunun objektif etkisinin kamu kurumları tarafından çok iyi anlaşılması ve uygulanması gerekir. Yeni bir ihlalin ortaya çıkmasını, yeni bir başvurunun yapılmasını beklemeden Anayasa Mahkemesinin tespit ettiği ilke ve esasların hayata geçirilerek ihlallerin önünün kesilmesi gerekir."
Sempozyuma, Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Bölüm Başkanı Alexander Fricke, çevrim içi olarak Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Genel Direktörü Christos Giakoumopoulos ile yerli ve yabancı hukukçular da katıldı.