Sistemin olmazsa olmazları, eğitim sisteminin can simidi onlar…onlar olmasa emin olun eğitim çöker, sistem çalışmaz, onlara çok şey borçluyuz aslında. Peki bunun karşılığında bizim onlara reva gördüğümüz muameleye ne dersiniz?
Ülkemizde iş hayatını düzenlemek için devlet tarafından yapılan en önemli düzenlemelerden biri de hiç şüphesiz asgari ücret uygulamasıdır. Bu düzenleme ile ülkede çalışanlara ödenecek en düşük ücret sınırlaması belli edildiği halde ve de vasıfsız işçiler dahil hiçbir çalışana bu sınırın altında ücret ödenemeyeceği yasal kural olduğu halde, kadrolu öğretmenlerle aynı işi yapmakta iken ne yazık ki asgari ücretin altında çalıştırılan öğretmenler var. Hem de devlet tarafından, devlet okullarında…
Arapça ” en küçük” anlamında olan “esgar” kelimesinin Türkçemizde en küçük, en düşük, en az, en alt sınır, minimum gibi anlamlarda sıkça kullanıldığı malum. Söz gelimi asgari müşterek, asgari özen, asgari ücret vb. örnekler bunlardan sadece bazıları…
Ayrıca asgari ücret, "İşçilere çalışma karşılığı olarak ödenen ve işçinin gereksinimlerini günün fiyatları üzerinden en az düzeyde karşılamaya yetecek ücret” anlamında bir iktisat terimi olarak da bilinmektedir.
Dahası ülkemizde 4857 sayılı İş Kanunun 39. Maddesi gereği devlet tarafından belirlenen asgari ücretin altında çalışanlara aylık ücret verilemeyeceği, bu kurala uymayanlara ise ceza uygulandığı yine bilinmektedir.
Bir başka ifadeyle devletin ülkedeki çalışma hayatını düzenlemek için çalışanların asgari düzeyde ihtiyaçlarını karşılayacakları bir ücreti, en düşük yasal ücret olarak belirlediği ve çalışanlara bu ücretin altında aylık ücret verilmesini yasakladığı düzenlemedir. Daha açık bir dille çalışanları işverene ezdirmemek, istismarın önüne geçmek, emek sömürüsünü engellemek ve nihayet asgari düzeyde de olsa temel insani ihtiyaçların karşılanması için gerekli olan ücretin devlet tarafından güvence altına alınmasıdır.
Dolayısıyla 2017 yılı için devletin asgari ücret olarak belirdiği rakamın net 1404 TL olduğu dikkate alındığında ücretli öğretmenlerin bir ayda sigortalı gün sayısı en fazla 22 iş günü eline geçen ücret ise asgari ücretin altındadır.
Mevcut ekders kararı gereği bu öğretmenlere bu sayının üzerinde ekders verilmesi de yasaktır. Sözgelimi ihtiyaç olan bazı okullarda şube rehber öğretmenliği yaptırıldığı ve nöbet tutturulduğu halde kişilik hizmetleri ücreti ve nöbet ücreti de ne yazık ki bu öğretmenlere ödenmemektedir. Ayrıca telafi eğitimleri sırasında 30 saatin üzerinde derse girdikleri halde bazı ilçelerde yorum farkına bağlı olarak ödeme yapılamamaktadır. Dahası kurs ücretleri kadrolu öğretmenlere iki katı tutarında ödenmekte iken ücretli öğretmenler bu uygulamadan yararlanamamaktadır. Özetle bu öğretmenler asgari ücretin üstüne bir türlü çıkamamaktadır.
Tam da bu noktada bu garip duruma inanmak istemeyen anlamak istemeyenler olabilir. Hatta ve hatta bu öğretmenlerin çoğunluğu atama bekleyen öğretmen adaylarından oluştuğu için öğrenci statüsünde kabul edilerek paraya ihtiyaçlarının olmadığını düşünenler bile olabilir, dahası bunların sendikalı olmadığı için bulde olduklarını düşünenler bile olabilir….
Ancak bizim vurgulamak istediğimiz asıl sorun, meselenin insani yönü, öğretmenlik mesleğinin haysiyeti ve devletin kendi içindeki yaman çelişkisidir. Zira mevzu, ülkenin çocuklarının emanet edildiği insanların temel ihtiyaçlarını bile karşılayacak ücretten mahrum bırakılmaları, öğretmenlik mesleğinin haysiyetine reva görülen muamele ve devletin kendi koyduğu kuralı kendisinin ihlal etmesidir.
Nitekim kadrolu öğretmenlerin yaptığı işin aynısını, hatta bazen çok daha fazlasını bu öğretmenlerin de yaptığını, belki işini kaybetme endişesiyle daha yüksek performansla çalıştıklarını, eğitime en az kadrolu öğretmenler kadar katkı sağladıklarını, kadrolu öğretmenin taşıdığı tüm yasal sorumlulukları taşıdıklarını ve tüm bunları ise kadrolu öğretmenlerden üçte bir oranında düşük ücretle yaptıklarını bilenler bilir…
Oysa çözüm gayet basittir. Kurs ücretlerinde olduğu gibi ücretli öğretmenlere ödenen ekderslerin tamamının yüzde yüz artırımlı ödenmesi bu sorunu kökten çözecektir.
Bu konuyu hiç gündemlerine bile almayan sendikaların bu konu karşısındaki durumları ise düşündürücüdür.
Nitekim mesele temel ihtiyaçların karşılanması bakımından insani olduğu kadar, öğretmenlik mesleğine reva görülen ücret bakımından mesleğin haysiyetini de yakından ilgilendirmektedir.
Bu konuda okul müdürlerini ücretini veremedikleri görevleri angarya olarak bu öğretmenlere yüklemekten kaçınmaya, öğretmen odalarını anlayışlı olmaya, devleti insafa, sendikları ise izana davet ediyorum.
Cafer GÜZEL
Lider Eğitimci Yazarlar Derneği