Arınç: Resmi olmayan fişleme suçtur

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2014 yılı bütçe tasarısı görüşmelerinde soru ve eleştirilere cevap verdi.

Basına yansıyan MİT fişlemeleri konusuna değinen Arınç, "Fişlemeler yani bir insan hakkında resmi bir görev olmadan, kanunla kendisine verilmiş veya yönetmeliklerle kendisini görevlendirmiş olanların katkısı olmadan insanların takip edilmesi, özel hayatlarına girilmesi, kişilik haklarına saygısızlık yapılması fevkalade çirkindir, suçtur, ahlaki noktadan bakarsak ahlaksızlığın ta kendisidir." değerlendirmesinde bulundu.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 2014 yılı bütçe tasarısı görüşülmeye başlandı. Soru ve eleştirilere cevap veren Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "mahkeme kadıya mülk değil" diyerek yeni Başbakanlık binasının kendileri için değil gelecekte iktidar olacaklar için de yapılacağını kaydetti.

'GAZETECİLİK BAŞARISI SUÇU ORTADAN KALDIRMAZ'

2004 MGK kararlarının yayınlanmasıyla ilgili gazetecilik başarısının suçu ortadan kaldırmayacağını belirten Arınç, "MGK Genel Sekreterliği Kanunu diyor ki, 'görüşmeler ve zabıtlar kesinlikle açıklanamaz, kararlar MGK'nın kararı ile açıklanır.' Benim dönemimde bir mahkemenin istediği kararı biz altını imzalayarak mahkemeye bildirdik, dolayısıyla aleniyet kazandı. Devletin gizli kalması gereken bir belgesini iki yoldan biriyle, ya girmiştir oraya bizzat kendisi almıştır ya da içeriden herhangi bir görevli tarafından servis yapılmıştır. Bu Türkiye'de ilk defa olmuyor. Bunun bir sonucu var, bunu yapan, gazetecilik başarısı gösteren bir insanın bunu yapmanın suç olduğunu bilmesi gerekir diye düşünüyorum. Söylediğim sadece kanundaki maddelerdir. Bundan sonrası yargının işidir. Ağustos 2004'deki MGK kararının açıklanmasından dolayı bir kızgınlık içinde bunu söylemiyorum. Eğer bu belge böyle bir konu ile ilgili değil de, Türkiye'ye yöneltilen iç ve dış tehditlerin belli ülkelerin ismi geçirilmek suretiyle yayınlanmış olsaydı veya Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren şu veya bu kişilerin isimleri bir şekilde açıklanmış olsaydı, bunların içinde farklı devlet başkanları ve bakanların ismi olsaydı, Türkiye'nin dış politikada karşılaşabileceği en kötü durumun ne olduğunu taktir edersiniz. Bu karar farklı bir karar da olabilirdi. 2004'te alınan kararın Başbakanlık tarafından nasıl bir işleme tabi tutulduğunu, bunun üzerine neler yapılıp yapılmadığını 15 günden beri söylüyoruz, anlayan anladı." diye konuştu.

'SOMUN PEHLİVANLIĞINA GEREK YOK'

Gazetecilik sıfatının kanunlarda yazılı suçların işlenmesi bakamından bir imtiyaz ve ayrıcalık doğurmadığına dikkat çeken Arınç, gazetecinin bir ceza ile muhatap olabileceğini düşünmesi ve bunu görerek cesaretle bu işi yapması gerektiğini vurguladı. "Somun pehlivanlığına gerek yok. 'Ben bu işi bilerek yaptım, sonucuna razıyım, bu bir gazeteciliktir' derseniz, kanun ceza veriyorsa bunu da göğüslersiniz." diyen Arınç, şöyle devam etti: "Mustafa Balbay kadar olmasa bile, herhalde 4,5-5 yılı hiç kimse göze almıyor ama kahramanlık budur. 'Ben bunu ülkem için yaptım, bana yüklenecek suçları da karşılayacağım' diyebiliyorsanız o zaman bunları yapacaksınız."

'GAZETECİLERİ TEHDİT ETMİYORUM'

Bu sözler üzerine muhalefet sıralarından "Gazetecileri tehdit ediyorsunuz"açıklaması üzerine Arınç, gazetecileri tehdit etmediğini, kanunda yazılanları söylediğini, kendinden korkmayacaklarını kaydetti. "Öyle afaki işler değil bunlar, devletin gizli belgesini açıklayacaksın ama bunun suç olduğunu bilmeyeceksin." şeklinde konuştu. Muhalefet sıralarından gelen tepkilere"Bunlar boş sözler, boş sözler konusunda sizinle yarışamam." diyerek karşılık verdi.

"FİLANLARI BİTİRMEK İÇİN ŞUNLARI YAPIYORSUNUZ' DİYECEK BİRİSİ YOK'

2004'te alınan kararlara Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin nasıl bir davranış içinde olduğunu bildiklerini dile getiren Arınç, "Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmak iddiasıyla 2008 yılında hakkında kapatma davası açılan ve para cezasıyla paçamızı zor kurtardığımız davaya bakarsanız biz 2004'de alınan kararların hiç birisini yerine getirmemişiz. Dolayısıyla bize 'o kararları aldınız, filanları bitirmek için şunları yapıyorsunuz' diyecek birisi yoktur. İnanç özgürlüğünün de, farklı düşüncelerin de, farklı inançların da özgürlük içinde rahat bir şekilde yaşanmasını istiyoruz. İç tehditler konusunda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin eski tabir ile Kırmızı Kitap'ın ne olduğunu bilenlerdenim. 2006 yılının 23 Nisan'ında şu kürsüden yaptığım konuşmayı Sayın Baykal yerinden dinledikten sonra 'İran'da bir Ahmedinejat var, bizim de bir Bülentnejatımız oldu demişti. O konuşmalara arşivden bir bakın, orada bu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne diyorum ki, 'bu nedir, nerde yapılıyor, bu tehditleri kim koymuştur, bunların tartışılması gerekir' diyorum. Rahmetli Erbakan Hoca 1996 yılında Başbakan oldu, birisi önüne bir kitap getirdi, Kırmızı Kitap'tı, Kırmızı Kitap'ta iç tehdit irticaydı, irticanın başı olarak ta önüne kitap getirilen Başbakan gösteriliyordu. Çok şükür ne Kırmızı Kitap, ne iç tehdit, ne irtica, ne inanç, ne inançlara saygı bugün yok, elhamdülillah, Milli Güvenlik siyaset Belgesi de tam yerini bulmuş oldu."dedi.

 

ensonhaber.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KAMU PERSONELİ Haberleri