Bazı insanlar vardır ki; entelektüel birikimi, sahip olduğu değerler ve mücadelesiyle kendi toplumlarını ve kendi zamanlarını aşarlar. Onlar bu yönleriyle sadece bir milletin değil, aynı değerlere inanan çok farklı milletlerin de değer verdiği insanlar olurlar.
İşte! O nadir insanlardan biridir: Aliya Izzetbegoviç.
Aliya, sadece Bosna’nın değil, sadece yaşadığı dönemin de değil artık. O bizler için okunması, bilinmesi ve tanınması gereken bir lider. Bu yönüyle de hem içinde yetiştiği toplumu hem de yaşadığı zamanı aşan bir değer.
Haber ajansları, 2003 yılında Hakk’a yürüdüğünde bilge kralın ölüm haberini geçiyordu. Hala da isminden söz edilirken bilge kral deniliyor. Bilge kral! Bizim deyişimizle “bilge lider”.
Adının önünde yer alan “bilge kral” nitelemesi de kendisinden yaklaşık 2600 yıl önce yaşamış, ünlü filozof Platon’a ait.
Platon: Ya filozoflar yönetmeli ya da yönetenler felsefe bilmeli mealindeki tespiti tam olarak Aliya’ya yakışmış olacak ki, kendisinden söz edilirken hala Bilge Kral diye hitap edilmekte.
Sahip olduğu entelektüel birikim, çok büyük bir harman yeri gibi çıkıyor karşımıza. Avrupa tarihi, felsefe tarihi, dünya tarihi, İslami bilgisi ve tüm bunların kendi fikir dünyasında şekillenmesi harika bir fikir zenginliğini barındırıyor.
Avrupa’nın göbeğinde, Bosna’nın soykırıma direnişi, bağımsızlık mücadelesi ve var olma çabasının da liderliğini yapan bilge bir lider.
Osmanlının Balkanlardan çekilişinden günümüze kadar devam eden katliam, tehcir, baskı ve eziyet hareketlerine karşı Müslümanların haklarını cesaretle savunmuştur. Bundan daha önemlisi fikir dünyamıza giren ve ruh kökümüzü kurutup bizleri adeta mankurtlaştırmayı hedefleyen fikir hareketlerine karşı verdiği mücadele de çok değerlidir.
Her iki mücadele de önemlidir. İlk mücadelesi belki herkesçe bilinenken ikincisi birincisine nispeten daha az bilinir ve konuşulur.
Uzun lafın kısası.
Bu yazının kaleme alınma sebebi Aliya’nın hayatını uzun uzadıya anlatmak değil.
Fikirlerinden, liderliğinden, mücadelesinden nasıl yararlanırız? Bunu analiz etmek. Buradan hareketle bize katkı sağlayabilecek hususlar üzerinde durmak.
Ölümünün ardından her yıl olduğu gibi geçtiğimiz günlerde Aliya’nın ölüm yıldönümü sebebiyle çeşitli anma etkinlikler düzenlendi. Bu etkinliklerde Aliya’nın hayatı, mücadelesi, fikirleri anlatılıyor. Bunlar çok güzel etkinlikler.
Burada sorulması gereken temel soru şu olmalıdır?
Aliya’nın mücadelesini, fikirlerini ve hayatının dönüm noktalarını en çok kimlerin bilmesinde fayda var? Bu etkinliklerin yapıldığı salonları dolduran insanların mı? Yoksa geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin mi? Eğer cevabı birincisine evet diyenlerdenseniz problem yok. Fakat benim gibi siz de ikincisine evet diyorsanız bu sefer de yapacak iş çok. Birileri oturacak Aliya’yı okuyacak. Fikirleri nerede ve nasıl verilecek bunun analizini yapacak. Sonra onları öğretim programlarına hangi kademede ne kadar dâhil edecek. Sonra bunlar meşakkatli işler. Birileri çıkıp bunları mutlaka eleştirecek, siyasi tartışma konusu yapacak. Bunlara kim göğüs gerecek vs.
Aliya fikirlerinden faydalanma bakımından sadece felsefe dersinden hareketle;
Felsefenin siyaset felsefesi ünitesinde “Bilge Kral” kavramından söz edilirken, kısaca Aliya’ya atıfta bulunabilir öğretmenlerimiz. Aliya’nın ahlak, sanat, ilim konularındaki görüşlerinden de yine aynı dersin ilgili ünitelerinde söz edilebilir. Gençlerin bu fikirler üzerinde düşünmeleri sağlanabilir. Yeter ki isteyelim.
Sonuç itibariyle: Biz gençlerimizin beyinlerini sadece Aliya ile sınırlı kalmayıp diğer düşünürlerimizin fikirleriyle doldurmazsak birileri onlara ulaşır ve beyinlerini bir şekilde doldurur.
Sonra da hukuk fakültesi öğrencisinin eline silahı verir, devletin savcısını şehit ettirir. Onla da yetinmez tıp fakültesi, siyasal bilgiler fakültesi öğrencisinin eline silah verir, devletin askerini, polisini şehit ettirir. Daha da yetinmez canlı bomba olur masum insanların canına kıydırır.