Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “15 Temmuz’da Türkiye bir işgal girişimini bertaraf etti. Bu bakımdan milletin bağımsızlığıyla, devletin üniter yapısıyla sorunu olan terör örgütü mensupları devletin kurumlarından temizlenmelidir. Bu süreci kesinlikle destekliyoruz. Bu hainlere merhamet etmek, bu millete, bu vatana ihanet etmek demektir ama bir kişi masumsa ve bu süreçte mağdur duruma düşürülecekse, buna da müsaade etmeyiz” dedi.
İstanbul, Yalova ve Bartın’da düzenlenen Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen teşkilat toplantılarında konuşan Genel Başkan Ali Yalçın, Memur-Sen olarak nitelikli çalışmalar ortaya koyduklarını belirterek, şu şekilde konuştu: “Yaptığımız bütün çalışmalar, sadece dar bir alana sıkışmış çalışmalar değil. Hizmet sendikacılığı diyerek, ücret sendikacılığının yanına bir paragraf açtık. Akademik zeminde rekabeti önemseyen erdemli bir sendikal anlayışla, sendikal hayatta destanlar yazdık. Sadece üyelerimize değil, ülkeye ve kadim medeniyetimize de kazandırdık. Bundan sonraki yolculuğumuz da bu güzergâhta seyredecektir. Memur-Sen, bu ülkede temel hak ve özgürlüklerin temini noktasında, yol açma, yol alma noktasında şimdiye kadar bedenini ortaya koymuş ve ülkenin dönüşümüne en anlamlı katkıyı sunmuştur. Sunmaya da devam edecektir.”
1 milyon üyemizi meydanlara davet ettik
Örgütlü olmanın önemine dikkat çeken Yalçın, “28 Şubat postmodern darbesinde, bir milyon üyeyle alanlara çıkamamanın, bir milyon üyeyle meşru hükümetin yanında duramamanın üzüntüsünü yaşamıştık. Eğer, bir milyon üyemizle o gün var olsaydık ülkenin seçilmiş hükümetini darbeyle indiremezlerdi. O gün yanlış yerde duranlara hesap sorarak bugünlere geldik. 15 Temmuz’da daha haince gelen darbeciler karşısında, olayın geliştiği ilk anlarda, olayın işgal girişimi olduğunu ifade ederek ilk sesi verdik. Millet iradesinin yanında olduğumuzu bildirdik ve tüm teşkilatımıza, ‘gün bugündür, zaman bu zamandır, haydi alanlara’ dedik ve 1 milyon üyemizi meydanlara davet ettik. Şükürler olsun yüz akıyla 16 Temmuz’a çıktık” ifadelerini kullandı.
Türkiye işgal girişiminden kurtuldu
Türkiye’nin, 15 Temmuz darbe girişimiyle tarihi bir dönemeçten geçerek işgalden kurtulduğuna ifade eden Ali Yalçın, “Millet bu süreçte tarihi bir duruş sergiledi. Devletin bir daha zafiyet yaşamaması için her kademede bulunan bütün ihanet şebekelerinin atıklarının temizlenmesi noktasında bir dirayet ortaya konuldu. Milletin bağımsızlığıyla, devletin üniter yapısıyla sorunu olan terör örgütü mensupları devletin kurumlarından temizlenmelidir. Bu süreci kesinlikle destekliyoruz. Bu hainlere merhamet etmek, bu millete, bu vatana ihanet etmek demektir ama bir kişi masumsa ve bu süreçte mağdur duruma düşürülecekse, buna da müsaade etmeyiz. Masumların hakkını her şartta ararız. Bu duruşumuzdan şimdiye kadar taviz vermedik, vermeyeceğiz” diye konuştu.
İş güvencesi devletin ve milletin bekasının garantörüdür
İş güvencesinin devlet ve millet bekasının garantörü olduğunu belirten Ali Yalçın, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Kamu hizmetinin sürekliliği söz konusu iken kamu hizmetleri noktasında iş görenlerin istihdamına yönelik süreklilik yoksa devletin kamu hizmetleri noktasında asli sorumluluğundan söz edemeyiz. Mevcut kamu personel mevzuatında iş güvencesi, ‘mutlak’ bir çerçeveyle düzenlenmiş değil nispi bir koruma söz konusu. İşinin gereğini yapmayan, kamu görevlisi sıfatının gereklerini yerine getirmeyen, başka saiklerle kamu hizmeti sunumunda görev alanlar açısından, iş güvencesinin mutlak koruma sağlamaz. Aksi halde, devlet memurluğundan çıkarma, meslekten çıkarma cezalarının söz konusu olmaması gerekirdi. OHAL kapsamındaki kararnamelerle, ihraç işlemlerinin yapılamaması gerekirdi. İş güvencesinin bizim kamu personel mevzuatındaki konumu ‘amirin istediği zaman işine son vermesi’ şeklinde değil, ‘hukuk kuralları gerektirdiğinde kamu hizmetinin sunumunda görev alamama’ şeklindedir. Bir başka ifadeyle, ‘memur ol, emekli olana kadar maaş al’ şeklinde bir iş güvencesi söz konusu değildir. ‘İşini yapmayan memur’ kavramı, ‘iş yaptıramayan amir’, ‘işini yapmayana gereğini yap(a)mayan amir’ öncülünü gerektirir. Bu açıdan, ‘işini güven içinde ve güvenceye sahip olarak hakkıyla yapan memur’ yerine ‘memuruna güvenmeyen ve güvencesine son veren devlet’ fotoğrafı üretme çabasına bu zeminden bakmak gerekir. İşinin güvencesi olmayan kamu görevlisinin, işini güven içinde yapmasının mümkün olamayacağı gerçeğini görmeme ısrarından vazgeçilmeli. Memur-Sen’in iş güvencesini yok edecek, esnetecek, değersizleştirecek arayışlara sessiz kalmayacağını, sesini ve sözünü yükselteceği unutulmamalıdır.”