Kapitalizmin emeği, insanı ve adaleti paranteze alarak kurduğu vahşi düzen, dijital çağın yeniliklerini fırsata dönüştürüyor, finans merkezli neoliberal süreçte daha da vahşileşerek derinleşiyor, insansız ve emeksiz bir çalışma evreni tasavvur ediyor. Ahlakiliğin gözden kaçırılabilir bir olguya indirgenerek denklemden çıkarıldığı bu evrende, elbette insanlığın ve emeğin hayrına bir sonucun kendiliğinden ortaya çıkmasını beklemiyoruz. Biliyoruz ki geniş anlamda insanlığın, dar anlamda emeğin adaletli bir düzende hak ettiği değeri göreceği şartlar ancak örgütlü mücadeleyle mümkündür.
Kurulduğumuz günden beri örgütlü emeğin gücüne inanarak, gerek insanlığın gerekse çalışma hayatının sorunlarını gündeme getirmeye, çözüm odaklı tartışmaya, analiz ederek çözümler üretmeye çalışıyoruz. Geride bıraktığımız yıllarda, eğitim çalışanlarının çok sayıdaki sorununu çözüme kavuşturan kazanımlar ürettik. Hâlâ çözüm bekleyen sorunlar için de ter dökmeye devam ediyoruz. Sahadaki aksiyoner varlığımız ve güçlü teşkilatımız sayesinde karşılaşılan bütün sorunları biliyoruz. Derin entelektüel birikimimiz, vizyoner bakışımız, çözüm odaklı çalışmalarımız sayesinde de bu sorunları bazen toplu sözleşme masası, Kurum İdari Kurulu ve Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında olduğu gibi topluca, bazen de tek tek gündeme ve yetkililere taşıyarak çözmek için çaba gösteriyoruz.
Bütün hak mücadeleleri gibi emek mücadelesi de zorlu ve yavaş yavaş ilerlenebilen bir zeminde verilmektedir. Bu zorlu süreç çok yönlü bir karaktere sahiptir. Hayatın neredeyse bütününü kapsayan bir alan olarak çalışma hayatının genişliği sorunların da genişliği, çeşitliliği ve zorluğu demektir. O nedenle, bir yandan teknik çalışmalarımızı yürütürken, bir yandan da teşkilatımızla eğitim ve istişare çalışmalarını sürdürüyoruz. Sorunların çözümü için bir yandan kamu işvereniyle, bürokrasiyle görüşmeler yaparken, diğer yandan basın açıklamaları, raporlar, panel ve sempozyumlarla konuyu detaylandırıyor, kamuoyunun gündemine getiriyoruz. Sorunları salt ulusal planda konuşmuyor, küresel kapitalizmin uluslararasılaştırdığı emeğin sorunlarını sınır ötesi çalışmalarla uluslararası düzeyde tartışıyoruz.
Elbette neyi nasıl yaparsak yapalım, başarılı olmanın karmaşık olmayan ve oldukça açık bir yolu var: Güçlü ve yekpare teşkilat. Fikirde, eylemde ve tasavvurda bir ve bütün, çelikleşmiş bir teşkilatın yolu istişarelerden, eğitimlerden geçiyor. Biz de bu maksatla yapmayı bugüne kadar ihmal etmediğimiz eğitim çalışmalarımızı bu yıl bölgesel yöntemle gerçekleştirdik. 15 bölge toplantısında teşkilatımızla bir araya geldik. Teşkilat kültüründen mevzuata, toplu sözleşme düzeninden 5. Dönem Toplu Sözleşme müzakerelerinde yaşananlara değin geniş yelpazede yürüttüğümüz eğitim programında kamu görevlilerinin sorunlarını ve taleplerini bu vesileyle bir defa daha gündeme taşımış olduk, sendikal çalışmalara ilişkin istişarelerde bulunduk. Temel sorunları, çözüm önerilerini ve taleplerimizi güçlü bir şekilde dile getirdik. Haksızlığa razı olmadık, olmayacağız. Hakkımız olanı alıncaya, sorunları çözüme kavuşturuncaya kadar durmayacağız.
Kamu görevlilerinin en önemli gündemlerinden biri kuşkusuz sözleşmeli istihdam ve onun getirdiği sıkıntılardır. Bizim de gündemden düşürmeyerek her fırsatta dile getirdiğimiz sözleşmeli istihdamın sorunlarının temelden çözülmesi artık bir zarurettir. Toplumsal bir hoşnutsuzluk ve kriz alanı üretmeye başlayan sözleşmelilik, en temelde aile kurumuna zarar vermektedir. Hakkında bakanlık tesis edecek kadar önemsediğimiz aileyi bu denli sarsan bir uygulamada ısrar edilmesini anlamak mümkün değildir. Kamu görevlileri arasında haklar ve ücretler açısından ayrımcılık, aynı iş yerinde aynı işi yapanlar arasında adı konulmamış bir hiyerarşi üreten sözleşmeli öğretmen istihdamından vazgeçilmeli, atamalar kadrolu yapılmalı, istihdamda güçlük çekilen yerlerde ise teşvik sistemi hayata geçirilmelidir. Sözleşmeli, ücretli, vekil, fahri gibi kamudaki bütün kadrosuz istihdam türleri kaldırılmalıdır. Sözleşmeli istihdamın tümden kaldırılması mücadelesini verirken, bir yandan da üç yıllık hizmet süresini tamamlayan sözleşmeli öğretmenlere yer değişikliği hakkı tanınmasını sağlamanın sevincini yaşıyoruz.
Gerek 24 Haziran seçimleri öncesinde vadedilen, Cumhurbaşkanlığı ikinci 100 Günlük Eylem Planı’nda ve 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer verilen 3600 ek gösterge konusunda pratiğe yansıyan bir adımın atılmamış olması, bütün kamu görevlilerinde oluşan beklentinin büyük bir hayal kırıklığına dönüşmesine neden oluyor. Bu konuda oluşan beklentinin karşılanması, hayal kırıklığını önleyeceği gibi toplu sözleşmenin açtığı yarayı da kısmen saracaktır. Bu bağlamda beklediğimiz ve ‘ya vergi oranı düşürülsün ya da matrahlar yükseltilsin’ formülüyle dile getirdiğimiz bir adım da maaşlardaki vergi yükünün azaltılmasıdır. Elbette eğitim hizmet kolundaki sorunlarımız da taleplerimiz de bunlarla sınırlı değildir. Bu minvalde itirazlarımızı ve tekliflerimizi ortaya koyduğumuz birçok konu var. Öğretmenlere uygulanan şiddetin önüne geçilmesi için acil ve etkili tedbirler alınması, antidemokratik kılık ve kıyafet yönetmeliğinin kaldırılması, doğrudan okul yönetimleri tarafından kullanılmak üzere okullarımıza ödenek ayrılması, kurum yöneticiliğinin ayrı bir statü hâline getirilerek ikincil görev kapsamından çıkarılması, mülakat sisteminin kaldırılması, liyakat ve ehliyet prensiplerinin hakkıyla uygulanması, 2023 Eğitim Vizyonu’nda belirlenen hedeflerin somut adımlara dönüşmesi, kamu görevlilerinin aleyhine işleyen mevcut toplu sözleşme düzeninin ve sendikal mevzuatın değiştirilmesi için 4688 sayılı Kanun’un yeniden düzenlenmesi; öğretmenlik mesleğinin saygınlığını koruyacak, kronikleşmiş sorunlarını giderecek, yasal boşlukları dolduracak, dağınık mevzuatı toparlayacak kapsayıcı bir meslek kanununun çıkarılması gibi temel meselelerde ilerleme katedilmesi için yoğun bir çaba içerisindeyiz.
Bu bağlamda, Millî Eğitim Bakanlığı Kurum İdari Kurulu’nda eğitim çalışanlarının sorunlarıyla ilgili 15 sorunun çözümü konusunda mutabakat sağladık. Eğitim çalışanlarının sorunlarını, taleplerini ve çözüm önerilerini doğrudan kendisine iletmek için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ederek, acil çözüm bekleyen sorunları, çalışma hayatına ilişkin sıkıntıları ele aldık.
Kuruluş felsefemiz gereği, emek mücadelesini hayatın diğer alanlarından, insanlığın yaşadığı sorunlardan, ümmetin sıkıntılarından, milletin gündeminden ayırmadık, ayırmıyoruz. Bu nedenle, nerede insanı ilgilendiren bir mesele varsa onu kendi meselemiz olarak görüyoruz. Bu minval üzere Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne de Diyarbakır’da yiğitlikleriyle onurlu bir eyleme imza atan, vicdanın, ahlakın, fıtratın sesi olan annelerimizin çığlığına da bigâne kalmadık, kalmıyoruz. Emperyal paylaşım mücadelesinin en kanlı sahnesi hâline gelen İdlib’deki insani drama ‘dur’ demek; Elazığ’da meydana gelen depremin yaralarını sarmak için yardım kuruluşlarımıza acil nakdi yardımlarda bulunduk, yardım kampanyaları başlattık.
Biz değer merkezli akademik sendikacılık yapıyoruz. Bunun sonucu olarak önemli konuları, sorun ve talep bağlamının dışında ele alarak analiz ediyor, şûra ve çalıştaylarla meseleyi derinleştiriyor, raporlarla da eğitimin temel sorunlarına mercek tutup çözüm önerileri geliştiriyoruz. Bu yönüyle ‘Mesleki ve Teknik Eğitime Bakış’, ‘Eğitime Bakış 2019: İzleme ve Değerlendirme’, ‘Yükseköğretime Bakış 2019: İzleme ve Değerlendirme’ raporlarımızı açıkladık. Kurumsallaşmada geldiğimiz bu aşamayı yeni hamlelerle daha ileriye taşıyoruz. Bu meyanda, Ankara’da açılışını gerçekleştirdiğimiz Eğitim-Bir-Sen Konukevi’nin üyelerimizi kendi evlerinde hissettirecek bir atmosfere sahip olduğunu düşünüyor, camiamıza uzun yıllar hizmet etmesini temenni ediyorum.
Eğitim-Bir-Sen, bu hizmet anlayışını şair, mütefekkir, dava adamı, Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’dan ve kuruluşumuzu mayalayan öncülerinden miras almıştır.
Üyelerimize verdiğimiz hizmetin niteliğini daha da artırmaya, eğitim çalışanlarının sorunlarının çözümünü sağlamak için daha fazla çaba harcamaya, eğitim sistemimizin çıktılarının daha nitelikli olması için çalışma ve iş birliğimizi zenginleştirmeye, ülkemizin geçtiği kritik süreçlerdeki millî irade eksenli tavrımızı sürdürmeye, insanlığın hiçbir problemine sırtımızı dönmeden, mazlum ve mağdurlara el uzatmaya, yardım etmeye devam edeceğiz.