Elektrik zammı biraz gölgelese de akaryakıt zamları yüksek enflasyonun en başta gelen nedenlerinden. Peki akaryakıta bu ölçüde zam yapmak zorunda mıydık, oranı daha düşük tutamaz mıydık?
Dünya Gazetesi köşe yazarlarından Alaattin Aktaş bugünkü yazısında 'akaryakıta gelen zamların nedenlerini' ele aldı.
AKTAŞ'IN YAZISININ İLGİLİ KISMI ŞU ŞEKİLDE:
? Tabi ki daha düşük zam mümkündü. Ama şu faiz indirme politikamız yok mu, zaten her şey o adımla başladı.
Her ne kadar son dönemde elektrik zammı daha baskın çıkmışsa da akaryakıta gelen zam her zaman için büyük sorun. Elektrik zammı istisnasız herkesi, gecekonduda oturan vatandaşı bile etkilediği için, bir de zam oranı çok yüksek olduğu için bir anda ön plana çıktı.
Akaryakıt zamlarına tepki ise öncelikle araç sahiplerinden gelir, genele yayılan böylesine tepki pek olmazdı. Bu yıl akaryakıta da peş peşe zam yapılınca ve toplam oran çok yüksek bir düzeye ulaşınca bu sefer yansıma çok dikkat çekmeye başladı. İzliyoruz işte; zamlardan taşımacılık sektörü çok etkilendi, buna bağlı olarak fiyat artışları hız kazandı. Kimin, "Benim otomobilim yok, akaryakıt zamları beni etkilemez" deme durumu var ki?
Son dönemdeki zamları eleştirenlere karşı geliştirilmeye çalışılan en gözde savunma şu:
"İyi ama tüm dünyada enerji fiyatları artıyor; dolayısıyla Türkiye'de de akaryakıt ve elektrik fiyatlarının artması kaçınılmaz."
Bunu söyleyenler güzel söylüyor, ağızlarını doldura doldura söylüyor da, gerçeği tam dile getirmiyor.
Doğru, tüm dünyada ham petrol fiyatları artıyor, tüm dünyada doğalgaz fiyatları artıyor. Türkiye de enerjide dışa bağımlı, elektrik üretimimizin yaklaşık üçte biri doğalgaza dayalı. Kullandığımız petrolün neredeyse tümünü ithal ediyoruz. Bütün bunlar doğru. Peki iyi bir ekonomi yönetimi enerji fiyatlarının artışı karşısında ne yapar; herhalde bu fiyat artışının etkisini yok edecek mekanizmalar geliştirir.
Bizim yaptığımız ise fiyat artışının etkisini yok edecek ya da azaltacak mekanizmalar geliştirmek şöyle dursun, tam tersini yapmak; evet tam tersini yapmak...
BAKIN MALİYET NASIL ARTIRILDI?
Başlıkta "maliyet nasıl arttı" demiyorum, "artırıldı" kelimesini özellikle kullanıyorum. Çünkü biz ne yapıp ettik ve maliyetin artması sonucunu verecek adımlar attık.
Daha önce de değindiğimiz bir veri setini güncelleyip biraz daha genişleterek tekrar bilginize sunmak istiyorum.
Türkiye ekonomisindeki genel kötü gidiş son dört-beş ayda zirveye çıktı. Bunun tek nedeni var; faizi indirip kuru zıplatmamız! Hiç başka neden aramayın!
Eylül ayında yüzde 19 olan faizi aşama aşama yüzde 14'e çektik, dolar 8.50'lerden 18'in üstüne fırladı, daha sonra türlü enstrümanları devreye sokarak kuru 13.50 dolayına sabitledik. Ve kur yayının her geçen gün biraz daha gerildiğini de biliyoruz. Çünkü kur buralarda yapay olarak duruyor, herkes bunun farkında. Gelelim maliyeti nasıl artırdığımıza...
Her şey çok net. Geçen yılın eylülünden bu yılın şubatına petrolün varili yüzde 33 arttı. TL hiç değer yitirmese bile akaryakıta bu dolayda zam gelmesi kaçınılmazdı.
İnsan düşünmeden edemiyor; acaba bu beş ayda biz TL'nin normal ölçülerde değer kaybetmesini sağlasak, ona göre adım atsaydık; dolar örneğin bugünlerde 9.50'lerde olsaydı... Yani kur beş ayda yüzde 12 kadar artsaydı...
Beş ayda yüzde 33'ü petrol fiyatındaki artıştan, yüzde 12'si de kur artışından kaynaklanmak üzere ham petrolün maliyetinde yüzde 49 dolayında artış olurdu. Hadi biz yüzde 50 diyelim... Dolayısıyla eylüldeki akaryakıt fiyatları yüzde 50 artar ve bugünlerde benzin ve motorini yaklaşık 11 liradan, otogazı da yine yaklaşık 8 liradan kullanabilirdik.
Oysa geçerli fiyatlar makul düzeyin o kadar üstünde ki... Çünkü biz ne yaptık; faizi indirip kuru tırmandırarak zaten yükselmekte olan petrolün maliyetini daha da artırdık. Dolar kurunun beş ayda yüzde 60 artmasına yol açınca petrolün bir varilinin maliyetindeki artış da yüzde 113'ü buldu. Bu da akaryakıt fiyatlarının yüzde 90-110 arasında artmasına yol açtı.
LİTRESİ 4 LİRA DAHA PAHALI
Türk halkı akaryakıtın litresine "normal koşullarda olması gerekene göre" yaklaşık 4 lira daha fazla ödeme yapıyor.
Ne uğruna?
Enflasyon düşecek diye faizi indirdiğimiz için!
O 4 lira tüm vatandaşların cebinden her alışverişte kuruş kuruş çıkıyor.
Sonra da tutuyor temel gıda maddelerinde KDV'yi indiriyoruz. Böylece ucuzluk sağlayabileceğimizi sanıyoruz.
Akaryakıtın litresi 4 lira daha ucuz olsaydı ne KDV indirimine gerek kalırdı, ne başka düzenlemeye.
Altını çize çize bir kez daha vurgulayalım; o 4 lira fiyatların zaten bu düzeye gelmesini önler, KDV indirimine de gerek kalmazdı.
Hem düşünebiliyor musunuz; KDV indirimi Maliye'ye yük, üstelik vatandaşın cebine çok fazla katkı da sağlamayacak.
Ayrıca faizi düşürdük de ne oldu, Merkez Bankası'nın oranı dışında düşük faiz mi var? Ama doğru ya, bizzat Maliye Bakanı "Merkez Bankası'nın faizini önemsizleştirdik" dememiş miydi?
Acaba öyle mi, önemsiz sandığımız faiz kuru tırmandırıyorsa, ki öyle, sakın yanılıyor olmayalım. Bu faiz galiba hala önemli.
Ama şu da bir gerçek; bu faizi düşürmenin kimseye yararı olmadı. Ya da biz olmadığını sanıyoruz. Sonuçta faizi indirmekle kendimiz ettik, kendimiz bulduk!
Ama soru hala yanıtsız:
Neden?