ADALET, MUALLİMİN MÜTEMMİM CÜZÜDÜR
O ki meydanın ortasına durmuştu
Elini kılıcının kabzasına koymuştu
Dedi savaşçı:
“Ben gidiyorum
Hicret ediyorum
Varsa ağlatmak isteyen anasını
Dul koymak isteyen karısını
Ve istiyorsa çocukları yetim kalsın
Arkamdan gelsin.”
(Erdem Beyazıt)
Sert karakterli öğrenciler öğretmen elinde hamur haline gelir. Her şartta ve ortamda adaletli olmak, haktan yana davranmak öğretmene en çok yakışan davranıştır. Torpil, iltimas ve adam kayırma gibi suiistimaller eğitim camiasında kesinlikle olmamalıdır. Eğitimcilerin görevlendirildiği vazifelerde en çok dikkat etmeleri gereken husus; adaleti gözetmeleri, hakikatin peşine düşmeleridir. Bu konuda başöğretmenin rahle-i tedrisinden geçen Ömer İbn-i Hattab ne güzel örnektir. Gümüş Kalemler tarafından hazırlanan Ailemizde 52 Derste Peygamberimizin Hayatı isimli kitapta şu satırlar yer alıyor.
Henüz Müslüman olmayan Ömer İbn-i Hattab, Peygamberimizle aralarında geçen bir olayın kendi iç dünyasındaki etkilerini şöyle anlatıyor:
“Ben cahiliye döneminde İslam dinine ilgi duyardım. Kureyşli arkadaşlarımla sohbet etmek üzere bazen bir yerde toplanırdık. Bir gün toplantı yerinde hiç kimseyi bulamayınca Kâbe’ye gidip orayı ziyaret etmeye karar verdim. Mescid-i Haram’a vardığımda orada Hz. Muhammed’i Kudüs’e doğru yönelerek namaz kıldığını gördüm. Onu görünce söylediklerini işitmek için yanına kadar gitmeye karar verdim. Bulunduğu yere yaklaştığımda kendisini rahatsız etmemek için Kâbe’nin örtüsünün altına gizlendim. Örtünün arkasından yavaş yavaş yürüyerek Resulullah’ın ayakta namaz kıldığı yere kadar vardım. Aramızda Kâbe’nin örtüsünden başka bir şey kalmamıştı. Onun güzel sesi ile okuduğu Kur’an, kalbimin yumuşamasında etkili olmuştu. Hz. Ömer, sert mizaca sahip kişiliği ile biliniyordu. Yaşadığı çevrede saygın ve kendisinden çekinilen bir kişiydi. Okuma-yazma bilen Ömer, Mekke’nin dış ilişkilerine bakıyordu. Önemli bir özelliği Peygamberimizi ve onun getirdiği İslam dinini yakından takip etmesiydi. Fırsat buldukça Kur’an-ı Kerim’i dinlerdi. Bu onun kalbinde derin hisler uyandırırdı.
İslam dininin Mekke’de yayılmaya başladığı ilk dönemlerde, toplumun ileri gelenleri tek tek Müslüman olmaya başlamışlardı. Allah’ın aslanı Hz. Hamza’nın İslam dini ile şereflenmesi çevresinde bulunan Müslümanları yüreklendirdi. Kısa bir süre sonra cesaret timsali Hz. Ömer’in de İslam’ı kabul etmesi ile Müslümanlar ikinci büyük sevinci yaşadılar. Peygamberimize ve Müslümanlara karşı en çok düşmanlık gösterenlerden biri olan Hz. Ömer, İslam’ı kabul etmekle birlikte insanların en adili ve merhametlisi oldu. Allah Resulü ona, Allah’ın sevgili kulu olması ve İslam dinini kendisi ile güçlendirmesi için dua ederdi.
Meslektaşlarımız zaman zaman özellikle ders esnasında ele-avuca sığmayan bir türlü dersin normal seyrinde akışına izin vermeyen, yaptığı haşarılıklarla dersi kaynatan sorumsuz öğrencilerle karşılaşıyor. Sebeplerini araştırdığımızda genellikle bu öğrencilerimizin evlerinde düzenli bir aile ortamının olmadığını veliler arasındaki geçimsizliğin ve huzursuzluğun öğrencimize negatif davranışlar yüklediğini görürüz. Böyle durumlarda öncelikle çocuğun ve ailesinin durumunu yakinen tanımaya çalışmalı, empati yaparak bu soruna bir çözüm bulmalıyız. Netice itibari ile öğrencimiz okuldan ayrılmak zorunda dahi kalsa bir öğretmen olarak merhamet ve tahammül duygularını kuşanarak adaletle karar vermeliyiz.
Muallim ve adalet, birbirine çok yakışan iki kelimedir. Hatta adalet, muallimin mütemmim cüzüdür. Unutmayalım ki kendi özelinde adil olmayan bir öğretmenin sınıfta adaletli davranması mümkün değildir.