AB'ye hem evet, hem hayır

AB Dışişleri Bakanı Catherine Ashton'ın Türkiye ziyareti öncesinde, Daily Telegraph yazarı Colin Freeman İstanbul'da kamuoyunun AB'yle ilgili nabzını tuttu.

İstanbul'un gökdelenlerle dolu finans bölgesinde öğle vakti bir kahve içtiğimiz bankacı Mehmet Canayaz'la Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi kabul edip etmemesi gerektiğini tartıştık. Canayaz'ın tahminleri pek olumlu değildi. Dinamik, ileriye bakan bir AB'nin yakında mali istikrarsızlık, ağır borç yükü ve rekabetçi olmayan bir iş gücüne mahkum olacağını dolayısıyla Türkiye'nin AB'nin dışında kalmasının belki de en iyisi olacağını söyledi.



"Eğer AB'ye girmezsek bu bizim değil Avrupa'nın sorunudur" diyen Canayaz, euro krizini içerden değil dışarıdan izlemekten çok memnundu.



Canayaz, "Eğer bizi bir günde kabul ederlerse, iyi. Ama Önümüzdeki yıllarda biz AB'ye ihtiyaç duymayacağız, AB bize ihtiyaç duyacak. Ekonomileri eskisi gibi rekabetçi değil" dedi.



Türkiye'nin AB'ye üye olmasındansa, AB'nin Türkiye'ye üye olması meselesi, Brüksel'deki bürokratların üyelik görüşmelerinin resmen başladığı 1987'den beri olan durumu okuma şekillerine pek benzemiyor.



ASHTON TÜRKİYE'YE GELİYOR

Ancak AB'nin Dışişleri Bakanı Barones Catherine Ashton bu hafta yeni üyelik görüşmeleri için Ankara'ya gittiğinde, kendisine Canayaz'ın söylediklerini tekrar edecek birçok kişiyle karşılaşması muhtemel.



Türkiye'nin 73 milyonluk nüfusu içinde Fransa ve Almanya'nın terslemelerinden bıkan, Doğu'daki Müslüman komşularından gurur duyan ve AB üyeliğinin eskisi kadar önemli olmadığını düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. 2004 yılında Türklerin neredeyse dörtte üçü üyelik fikrini desteklerken bugün kimi anketlerde bu destek yüzde 50'nin altına düşmüş durumda.



Barones Ashton'ın Salı günü görüşeceği isimler arasında Türkiye'nin dış politikadaki çıkarlarının yeniden belirlenmesinden sorumlu isim, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da var. Ak Parti'nin önde gelen isimlerinden olan Davutoğlu, ülkesinin Batı'ya karşı daha soğuk bir tavır takınmasında bir numaralı faktör olarak görülüyor.



Türkiye'nin İsrail'in Gazze filosu baskınında dokuz kişiyi öldürmesine duyduğu öfke ve İran'la geçtiğimiz günlerde kabul ettiği tartışmalı uranyum anlaşması bazı ABD dahil Batı ülkelerinde alarm zillerinin çalmasına neden oldu.



DIŞİŞLERİ BAKANI ISRARCI, BAŞBAKAN NET

Bütün bu gelişmeler, birçoklarının Davutoğlu'nun "yeni Osmanlıcı" olarak tanımladığı ve Türkiye'nin Orta Avrupa'dan Basra Körfezi'ne gücünü yeniden kazanmasını öngören dünya görüşünün bir parçası. Bu anlayışı eleştirenler, aşırı İslamcı hükümetlerle yakın ilişkiler kurmanın Türkiye'nin Batı'ya sırtını dönmesiyle sonuçlanacağını ifade ediyor.



Geçtiğimiz hafta Londra'da İngiliz Dışişleri bakanı William Hague'le düzenlediği toplantıda, Türkiye'nin Kisssinger'ının Ankara'nın hala AB'ye üye olmak istediği konusunda ısrarcı açıklamalar yaptığı doğru. Ancak Başbakan Tayyip Erdoğan, geçen ay Rize'de yaptığı bir konuşmada o kadar diplomatik davranmadı. "Avrupalı liderlere eğer siz bir Hıristiyan kulübü değilseniz Türkiye'yi kabul etmek zorundasınız diyorum" diyen Erdoğan AB'nin birçok köhne eski Sovyet ülkesini Türkiye'den önce üyeliğe kabul etmesinden şikayet etti. Başbakan, "Bu ülkeler Türkiye'nin çok gerisinde" dedi.



Gerçekten de İstanbul'un finans bölgesi Levent gibi bir yerin benzerini Bulgaristan ya da Romanya'da bulmak pek mümkün değil. Çelik, beton ve camın fütüristik bir kombinasyonu olan bu semt Londra'nın Square Mile'ını hatırlatıyor ancak daha yeni, daha temiz ve çevresinde çok daha iyi yemek yenecek yerler var. Canayaz gibiler için Levent Türkiye'nin geçtiğimiz 10 yılda hem Doğu'ya hem de Batı'ya ihracatının tavan yapmasıyla gösterdiği ekonomik başarıyı sembolize ediyor. Türkiye'nin uzmanlık alanları arasında otomobiller, inşaat, cep telefonu şebekeleri ve Osmanlı İmparatorluğu nostaljisi yaşamak isteyenler için mobilya var.



MUHAFAZAKARLAR DA AB'Yİ İSTEMİYOR

Ancak AB konusunda tereddütleri olan sadece moden Türkiye değil. Yerlilerinin geleneksel Türk kahvesini Starbucks'a tercih ettiği muhafazakar, işçi sınıfı semti Fatih'te Avrupa'ya gösterilen tavır tek kelimeyle kayıtsızlık. Mahalledeki camilerden birinin önünde akşam ezanını beklerken konuştuğumuz 49 yaşındaki başörtülü anne Emine Erdem, "AB'ye üye olmamıza gerek yok. Bir kere değerlerimizi tehdit edecek - eşcinsellik gibi şeylere destek vermek zorunda kalacağız. Dahası onlar İslam ülkelerine karşı çok ikiyüzlü. Bulgaristan ve Romanya'nın girişine izin verdiler ama biz onlardan faha ileri olduğumuz halde bize izin vermediler" dedi.



Türkiye'nin AB'ye katılmak için acele etmeyi bırakmasındaki en önemli faktör olan ekonomik gelişme, daha çok Ak Parti'nin başarısıyla ilişkilendiriliyor. Çoğu zaman İslam'ın Kalvinist bir versiyonu olarak görülen Ak Parti'nin taraftarları dindarlıkla Protestanlara mahsus çalışma ahlakını bir araya getiriyor. Ak Parti'ye verilen desteğin merkezi olan Anadolu şehirleri sanayideki başarılarından dolayı, "Anadolu Kaplanları" olarak tanınıyor.



Hague geçen hafta Davutoğlu'nun ağırladığı sırada İngiltere'nin Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği desteği bir kez daha dile getirirken, diğer Avrupa ülkelerini de muhalefe son vermeye davet etti. Hague, "AB için Türkiye'ye sırtını dönmek çok büyük bir stratejik hata olacaktır" dedi.



Hague'in yorumları ABD'nin dile getirdiği endişeleri hatırlatıyor. ABD Savunma Bakanı Robert Gates, geçen ay Brüksel'in Türkiye'nin üyeliği konusunda yaşadığı tereddütlerin Ankara'nın Avrupa'dan uzaklaşıp Batı'nın düşmanı sayılan İran gibi ülkelere daha fazla yakınlaşmasına neden olacağını söyledi.



"TÜRKLER ALMANYA'YA BENZEMEK İSTER"

Elbette bir de Kıbrıs meselesi var. Barones Ashton'ın ziyareti öncesi bilgilendirilen üst düzey bir Brüksel kaynağı, "Almanya ve Fransa'daki tavır kadar Kıbrıs sorunu da engel yaratıyor" dedi. Ancak Ashton'ın mesajının "Böyle devam edin" olacağını ifade eden kaynak, "Hükümetler tavırlarını yıllar içinde değiştirirler. Ne de olsa İngiltere de ABD'den birkaç kere veto yemişti" dedi.



Ashton'ın Türkiye'den ne kadar sabır bekleyebileceği ise bir başka konu. Henüz sadece 35 müktesebat başlığından 13'ünde müzakereler başladı. Bütün bu süreç tamamlanana kadar çok uzun süre beklemek gerekiyor ancak Türkiye-AB ilişkileri uzmanı Fadi Hakura'nın da ifade ettiği gibi, "Hıristiyan kulübünden geri çevrilmek Müslüman kulübünün parçası olmak istemek anlamına gelmiyor."



"Türk halkı bir hayli pragmatiktir" dedi Fakura, "Doğu'nun sorunlarını gördükleri için o tarafa yönelmek konusunda tedbirli davranacaklardır. Doğu'ya dönme konusundaki bütün tartışmalara karşın, Türklerin en çok benzemek istedikleri ülke Almanya'dır."
Hürriyet

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri