Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi, liseyi de kapsayacak şekilde kesintili ve zorunlu hale getiren 6287 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Kanunun neler getirdiğine dair soru-cevap şeklindeki açıklamalarımız ile kanunun yürürlüğe girmesini müteakip yapılması gerekenleri içeren teklif ve önerilerimiz şu şekildedir:
Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim Kararı Nasıl Alınmıştı?
Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim uygulaması, pedagojik gerekçelere ya da milletin taleplerine bağlı olarak gerçekleştirilmedi. 28 Şubat postmodern darbesiyle başlayan ara rejim döneminin dayatmasının ürünü olarak eğitim sisteminin parçası haline getirildi.
Milli Güvenlik Kurulu’nun, 28 Şubat 1997 tarihli toplantısı sonrasında yayımlanan 18 maddelik bildirinin 3. maddesinde yer alan,
a-8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı.
b-Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği Kuran kurslarının Millî Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır” hükmüyle, siyasi iradeye zorunlu ilköğretimin kesintisiz sekiz yıl olarak uygulanması noktasında dayatma yapıldı. Bu dayatma, etkisini gösterdi ve MGK kararı çerçevesinde zorunlu eğitimi kesintisiz 8 yıla çıkaran 4306 sayılı Kanun 16 Ağustos 1997’de TBMM’de kabul edildi. MGK’nın dayatmasıyla 222 sayılı Kanun’da yapılan bu değişikliklerle hayata geçirilen sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim, ülkemize, çocuklarımıza ve gençlerimize verdiği büyük zararlara rağmen 15 yıl uygulandı.
Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim Uygulaması Ne Tür Zararlar Doğurmuştur?
MGK’nın 28 Şubat 1997 tarihli bildirisinde yer verilen hüküm üzerinden 222 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikle başlayan sekiz yıllık zorunlu eğitimin “kesintisiz” uygulanması modeli, temel eğitime dair pedagojik verileri A’dan Z’ye değiştirdi. İlköğretim sürecinde bütün bireylerin sekiz yıl süreyle tek bir program üzerinden eğitim görmesi ve bu süreç boyunca alternatif nitelikteki eğitim programlarına devam etme yasağı üzerinden tek tip vatandaş yetiştirmeye odaklı bir eğitim sistemi oluşturuldu.
Kesintisiz sekiz yıllık zorunlu eğitim uygulamasının ana hedefi olan imam hatip liselerinin ortaokul kısımlarının kapatılmasıyla yetinilmedi, mesleki ve teknik öğretim veren liselerin ortaokul kısımları da kapatıldı.
İmam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye gitmesine engel olmak için katsayı uygulaması hayata geçirildi. Katsayı uygulaması, meslek lisesi mezunlarının da üniversiteye gitmesini neredeyse imkânsız hale getirdi. Katsayı uygulaması nedeniyle, meslek liselerine olan ilgi azaldı ve bu liselerde okullaşma oranı yüzde 30’ların altına düştü.
Meslek liselerinde okullaşma oranının yüzde 30’a düşmesi, çıraklık yaşının yükselmesi ve çıraklık eğitimine olan ilginin azalması gibi nedenlerle sanayi sektörünün kalifiye ve özellikle de ara eleman ihtiyacı karşılanamadı.
Oyun çağı çocukları ile ergenlik dönemine yakın çocukların aynı ortamda ve benzer içeriklerle eğitim görmesine neden olan bu sistem yüzünden eğitimde verimlilik düştü. Farklı yaş gruplarının aynı zaman diliminde aynı eğitim ortamını kullanması nedeniyle ilköğretim okullarındaki çocukların beceri ve bilgi arasındaki ayırımı kavramaları engellendi.
Tek tipçi ve dayatmacı eğitim anlayışıyla ailelerin kendi çocuklarıyla ilgili karar verme hakkı yok sayıldı. Küçük yaşlarda kazanılması ve geliştirilmesi gereken farklı tercihler arasında seçim yapma özgürlüğüne engel olundu.
6-14 yaş grubu gibi eğitim süreci açısından çok önemli bir evrede tek tip öğretim programı ve tek öğretim programı uygulanması nedeniyle geleceğiyle ilgili plan yapma istek ve kabiliyeti olmayan bir gençlik kitlesi oluşturuldu.
Çocukların hedef belirleme ve hedef değiştirme özelliklerinin gelişmesine engel olundu.
Sınav odaklı bir eğitim sistemi ve bu eğitim sistemi içerisinde mesleki saygınlığı sürekli tartışmaya açılan bir eğitimci kitlesi oluşturuldu.
Ülkemizin üstün yetenekli ve üstün zekâlı çocuk potansiyelinin harekete geçirilmesine engel olundu. Küçük yaşlarda başlaması gereken bu alanla ilgili eğitim süreci, tek tip öğretim programı ve sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim uygulaması nedeniyle ülkenin bilim, kültür, sanat ve spor gibi alanlarda beşeri sermaye oluşturmasına engel olundu.
Farklı yaş gruplarının aynı eğitim ortamında bulunmasından kaynaklanan okul içi şiddet ve taciz gibi olayların sayısında artış oldu. Okul yönetimlerine, herkesi aynı pota içerisinde eritme stratejisi uygulama dayatması yapıldı.
Din eğitimi ve öğretimi konusundaki toplum ve birey talepleri karşılanamadı.
Köy okulları kapatıldı. Köy türü yerleşim alanlarındaki çocukların aile ve yaşam ortamlarına uzak alanlarda eğitim görmesine neden olundu. Bu kapsamda, taşımalı eğitim uygulamasının eğitim hizmetlerinde ayrı ve münhasır bir alan olarak belirlenmesi zorunluluğu getirildi. Taşımalı eğitim uygulaması nedeniyle kamu maliyesinin kaynakları heba edildi ve yaşanan trafik kazalarında azımsanmayacak sayıda çocuğumuzun hayatını kaybetmesine neden olundu. Köy okullarının kapatılması nedeniyle bu yerleşim alanlarında görev yapan öğretmenlerin vatandaşlara informel eğitim imkânı sağlamasının önüne geçildi.
İlköğretim süreci, becerilerin farkına varma ve becerileri geliştirme süreci olarak değil, diploma alma ve üst öğrenim kademesinde iyi bir eğitim kurumuna yerleşmeye dönük sınavda başarılı olma dönemi olarak kullanıldı.
Nüfusun az ve yerleşimin dağınık olduğu yörelerdeki çocukların YİBO ve PİO türü okullarda eğitim görmesi ve bu sayede aile içi eğitim süreçlerinden, özellikle de anne şefkatinden olması gerektiği düzeyde faydalanmasına mâni olundu.
4+4+4 Kesintili Eğitim Sistemi Nedir?
TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek kanunlaşan 6287 sayılı “222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 222 sayılı ve 1739 sayılı kanunlarda yapılan değişikliklerle sekiz yıllık zorunlu eğitim süresi 12 yıla çıkarıldı ve zorunlu eğitim süreci, 4+4+4 şeklinde formüle edilen üç kademeden oluşacak şekilde dizayn edildi.
Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim uygulamasını sona erdiren ve zorunlu eğitim sürecini kesintili hale getirecek şekilde 4 yıl (ilkokul) +4 yıl (ortaokul) +4 yıl (lise) olmak üzere yapılandırılan bu sistemin temel özellikleri;
*Üç kademeden oluşması ve kesintili olması,
*İlkokul sürecini, bütün bireyler için tek tür okul ve tek öğretim programı olarak düzenlemesi,
*Ortaokulu farklı öğretim programlarının uygulanabileceği bir okul dönemi olarak düzenlemesi,
*Ortaokul ve lise programları arasında ilişki kurması,
* Farklı programların uygulandığı ortaokul türlerine imkân vermesi,
*Ortaokulların, bağımsız okullar şeklinde veya liselerle ya da ilkokullarla birlikte açılabilmesi,
* İmam hatip ortaokullarının bağımsız ya da imam hatip liseleri ile birlikte açılabilmesi,
* Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı derslerinin kanuni seçimlik ders olmak üzere ortaokul ve liselerde seçimlik derslere yer vermesi,
* Diplomanın 12 yıllık zorunlu öğretimin sonunda (lisenin bitirilmesiyle) düzenlenmesi,
*Zorunlu eğitimin 12 yıl olması, bir diğer ifadeyle bireylerin 6 yaşından itibaren ara vermeden 12 yıl süreyle eğitim sisteminin içerisinde yer alması şeklinde, temel karakteristiği ise kademeler ve program türleri arasında geçiş esnekliği olarak ifade edilebilir.
4+4+4 Kesintili Eğitim Sistemi Modeli Nasıl Ortaya Çıktı?
4+4+4 kesintili eğitim sistemi, Eğitim-Bir-Sen olarak 18 Millî Eğitim Şurası’nda verdiğimiz önergeyle kamuoyu gündeminde yer almaya başladı. Yükseköğretim öncesi eğitim sürecinin 1+4+4+4 şeklinde 13 yıl olması yönündeki önergemiz kabul edilerek şura kararına dönüştü.
Bu çerçevede, 4+4+4 eğitim sistemi modeli, vesayetçi zihniyetin eğitim sistemindeki son kalıntısı konumundaki sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim uygulamasını sona erdirmeyi amaçlayan önergemiz çerçevesinde alınan şura kararına dayanmaktadır. Bir diğer ifadeyle, eğitim sistemimizin en kapsamlı istişari organı olan Milli Eğitim Şurası kararının siyasi irade tarafından uygulanmasının eseridir.
Gelinen noktada, 18. Milli Eğitim Şurası’nda sunduğumuz önergeyle, eğitim sisteminden vesayetçi dayatmaların temizlenmesine aracılık edecek yasal düzenlemeye dönüşmesine, bu suretle milletin talebi doğrultusunda demokratik, özgürlükçü ve sivil aklın ürünü bir eğitim sistemi modelinin hayata geçirilmesine hem öncülük hem de aracılık ettik. Sonuç itibariyle 4+4+4 eğitim sistemi modeli, doğrudan millete ait bir öneri olarak ortaya çıkmış ve kanunlaşmıştır.
4+4+4 Kesintili Eğitim Sistemi İçin Hangi Kanunlarda Düzenleme Yapıldı?
Sendikamızın önergesi doğrultusundaki 18 Milli Eğitim Şurası kararı esas alınarak milletvekillerince hazırlanan kanun teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunuldu. Meclis Başkanlığınca, “Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu”na havale edilen kanun teklifi, konuyla ilgili sosyal paydaşların görüşünün de alınması amacıyla bu komisyon bünyesinde oluşturulan alt komisyonda görüşüldü. TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu tarafından alt komisyon raporu da dikkate alınarak son şekli verilen teklif, Meclis Genel Kurulu’nda, birkaç maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle, kabul edildi ve 30/03/2012 tarihinde 6287 sayılı Kanun numarasıyla kanunlaştı.
Yürürlük ve yürütme maddeleri dahil 27 maddeden oluşan 6287 sayılı Kanun’la, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 3, 7, 9 ve 14. maddelerinde değişiklik yapıldı.
222 sayılı Kanun’a Ek 4. madde eklendi.
222 sayılı Kanun’a Geçici 11 madde eklendi.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 22, 24, 25 ve 26. maddelerinde değişiklik yapıldı.
1739 sayılı Kanun’a Geçici 3. madde eklendi.
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 12. maddesi değiştirildi.
Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim dayatmasının yasal zemini olan 4306 sayılı Kanun’daki “sekiz yıllık kesintisiz” ibaresi değiştirildi.
Yükseköğretim programlarına yerleştirmede adaletsizlik oluşturan katsayı uygulamasındaki eşitsizliği gidermek amacıyla 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 45. maddesinde değişiklik yapıldı.
4+4+4 Kesintili Zorunlu Eğitim Sistemi Modeli Neleri Değiştiriyor?
Yeni sisteminde yapılan en büyük değişiklik, zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkarması ve bu süreci kesintili (kademeli) hale getirmesidir.
Bu çerçevede, zorunlu eğitim, ilkokul, ortaokul ve lise olmak üzere üç okul türünün yer alacağı üç kademeden oluşacak.
İlkokul ve ortaokulların bağımsız okullar olarak kurulacak olması, ayrı yaş gruplarında bulunan çocukların ayrı okullarda ve ayrı eğitim ortamlarında eğitim görmesini sağlayacak. Akran baskısı, okul içi şiddet ve taciz gibi olaylar azalacak.
Taşımalı eğitim uygulaması büyük oranda azalacak, kamu maliyesinin yükünün azalmasından öte çocuklarımız, aile ve yaşam ortamından uzak alanlarda eğitim görmekten kurtulacak. Taşımalı eğitimin neden olduğu kazalarda ve can kayıplarında büyük oranda azalma olacak.
Farklı öğretim programları uygulayan ve liselerle ilişkilendirilecek ortaokulların bulunmasına bağlı olarak çocuklar ve ebeveynleri daha erken bir dönemde eğitimlerine ilişkin tercih hakkı kullanabilecek.
Öğretmen ve eğitim yöneticileri, aynı yaş gruplarının olduğu eğitim kurumlarında hizmet sunabilecek.
Çocuklar, bilim, sanat, kültür ve spor gibi alanlarda daha küçük yaşlardan itibaren ilgi, yetenek ve yeterlikleri doğrultusunda eğitim alma imkânına sahip olacak.
Eğitim müfredatı daha keyifli hale geleceğinden, okullar çocukların ve gençlerin gözünde daha cazip ortamlar haline gelecek.
Kademeler ve programlararası geçiş esnekliği oluşturulabilecek.
Rehberlik hizmetlerinin sunumu daha kolay olacak.
Öğrencilerin okul içindeki hareket alanları daha da genişleyecek.
Köy türü yerleşim alanlarında yeniden okul açılabilecek ve bu okullar için kadrolu statüde yeni öğretmen istihdamı yapılabilecek.
Okul sayısının artmasına bağlı olarak öğretmen istihdamı artacak ve atanamayan öğretmenler sorununun giderilmesi imkânı oluşacak.
Din eğitimi ve öğretimi noktasındaki anayasal hak, imam hatip ortaokullarının açılmasıyla birlikte aileler tarafından çocukları için daha küçük yaşlardan itibaren kullanılabilecek.
Kademelerarası geçiş esnekliği uygulamalarıyla, zorunlu eğitim evresinde çocukların katılacağı yarışma sınavı sayısı en aza indirilebilecek.
Seçimlik ders uygulamaları ile özellikle ortaokul ve liselerin ders programlarında, farklı öğretim programlarına yönelik derslere yer verilebilecek.
Lise kademesinde, yaygın eğitim yöntemiyle öğretim yapılabilecek. Bu çerçevede, lise programlarında açık öğretim ya da uzaktan öğretim yöntemlerinin kullanılması söz konusu olabilecek.
Ortaokul ve liselerde Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı kanunen seçmeli ders haline getirilmek suretiyle, Anayasa’nın 24. maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan anayasal hak fiilen kullanılır hale getirilecek. Böylece din eğitimi ve öğretimi konusundaki anayasaya aykırı fiili yasak sona ermiş olacak.
Öğrenciler, 4+4+4 Kesintili Eğitim Sisteminden Nasıl Etkilenecek?
4+4+4 kesintili eğitim sistemine ilişkin kanuni düzenleme, eğitim sisteminin içerisindeki mevcut öğrencilerin aleyhine herhangi bir hüküm içermemektedir. Bu yönüyle, düzenleme herhangi bir bireyi olumsuz etkilemeyecektir.
Uygulamaya dönük süreçler, kanunda yer alan hükümler çerçevesinde hazırlanacak yönetmelik, Bakanlar Kurulu Kararı vb. düzenlemelerle oluşturulacağından, yeni sistemin özellikle mevcut öğrenciler üzerindeki etkileri farklı olabilecektir.
Yükseköğretim öncesi zorunlu eğitim sürecinin ilkokul, ortaokul ve lise şeklinde üç kademeden oluşması nedeniyle her kademeye ve bu kademelerde eğitim gören bireylere ilişkin muhtemel etkileri ayrı ayrı belirlemek daha uygundur. Bu kapsamda;
1-Birinci Kademe (İlkokul)
4 yıl süreli ilkokulun yer aldığı bu kademe için -ilkokulun eğitim süresinin 5 yıldan 4 yıla indirilmesi çerçevesinde- yeni bir müfredat düzenlenmesi gerekecektir. Sistemin kademelendirmesi ve her kademenin farklı işlev görecek olması nedeniyle oyun çağındaki yaş grubunun yer alacağı ilkokulların müfredatı bu çağa uygun olarak ve daha ziyade çocukların psiko-motor davranışlarını geliştirme ve becerilerini fark etme süreci olarak tasarlanacaktır. Bu kademede, okuma-yazma, teknoloji okuryazarlığı, matematik ve benzeri temel yaşam becerilerini kazandırmaya odaklı bir eğitim süreci ve bu süreçle uyumlu bir müfredat söz konusu olacaktır. Bu suretle beceri temelli, doğayla ve yaşamla iç içe bir eğitim hedefi hayata geçirilmiş olacaktır.
1.Sınıf: 2012-2013 eğitim-öğretim yılında okula başlayacak öğrenciler, 12 yıl süreli zorunlu eğitim sürecinin bütün evrelerinden geçecek ilk öğrenci kitlesi olacaktır. İlkokul döneminin ilk defa 4 yıl uygulanacak olması nedeniyle yeni bir müfredat oluşturulacak. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında ilkokula kaydolanlar yeni ve daha hafif bir müfredatla eğitim almaya başlayacak.
2, 3 ve 4. Sınıflar: (Mevcut birinci sınıflar dahil) İlkokulu dört yıl okuyacaklar ve yeni sistemde var olan bütün haklardan faydalanacaklar.
2-İkinci Kademe (Ortaokul)
4 yıl süreli ortaokulların yer aldığı bu kademede imam hatip ortaokulları dahil farklı programlar uygulanacak. Ders programlarında Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı başta olmak üzere lise tercihine yönelik seçimlik derslere de yer verilecek.
Ortaokul türleri ve ortaokullarda uygulanan öğretim programları arasında geçiş esnekliği oluşturulacak. Ortaokullar esas olarak bağımsız okullar şeklinde kurulacak olmakla birlikte imkân ve şartlar dikkate alınarak ilkokul veya liselerle birlikte kurulabilecek. Bireyler, farklı programlar arasında tercih yapma hakkına sahip olabilecek.
Mevcut durum itibariyle ilköğretim okullarının 5, 6, 7 ve 8. sınıfına devam eden öğrencilerin öğrenimlerini halen devam ettikleri eğitim kurumunda tamamlamaları öngörülüyor. İlköğretim okullarının 5 ila 8. sınıflarına devam eden öğrencilerin yeni sistemde oluşturulacak ortaokullara nasıl devam edeceği, devam edip edemeyeceği gibi hususlarla ilgili olarak kanunun içeriğinde bir hükme yer verilmemiştir. Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı, bu maddenin uygulanmasıyla ilgili usul ve esaslara yönelik düzenlemeyi il, ilçe ve okul düzeyinde yapmaya yetkili olacak (Bu noktada, ilköğretim okullarının 5 ila 7. sınıflarına devam eden öğrencilerin yeni sisteme bağlı olarak oluşturulacak ortaokullarda öğrenim görme hakkına sahip kılınmasına ilişkin bir düzenleme, eşitlik ve hakkaniyet açısından uygun olacaktır).
Ortaokul sürecinin (mevcut durum itibariyle üç yıllık ilköğretim ikinci kademe sürecinin bir yıl artırılmak suretiyle) dört yıla çıkarılmasına bağlı olarak mevcut müfredat, gerekli değişiklikler de yapılmak suretiyle daha geniş bir zaman diliminde işlenecektir. Bu kademede temel hedef, bireyin farklılığını keşfedebilmesi, bilgi oluşturma ve var olan bilgiye erişim istek ve yeteneklerini geliştirme odaklı bir eğitim evresi olarak tasarlanacaktır. Bu noktada, ortaokulun 1 ila 4. sınıflarındaki ders programları ve özellikle de seçimlik dersler, bilgiye erişim özelliğini geliştirecek şekilde belirlenecektir.
Ortaokulların 1 ila 4. sınıflarında kanunda açıkça belirtilen ve bu yönüyle mutlak surette seçmeli ders havuzunda yer alacak olan “Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı” yanında başka seçimlik derslere de yer verilecektir. Seçimlik dersler, liseye hazırlık ve devam edilen ortaokul türü veya programı dışındaki tür ve programlara geçiş noktasında katkı sağlayacak dersler olacaktır.
Ortaokulu tamamlayan öğrencilerin liselere geçişinde (bugün itibariyle sınavla öğrenci alan liselere geçişlerinde) sınav sisteminin devam edip etmeyeceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, kanun teklifinin kamuoyunda tartışıldığı süreçte dile getirilen görüşlerden lise kademesinde geçişte sınav uygulamasından vazgeçilmesi yönünde bir stratejiyle hareket edileceği anlaşılmaktadır. Bu noktada, özellikle lise programlarıyla ilişkilendirilen ortaokulların varlığı dikkate alındığında, lise türlerinin ve özellikle de sınavla öğrenci alan lise programlarının minimize edileceği anlaşılmaktadır.
3-Üçüncü Kademe (Lise)
Üçüncü kademe eğitimine (lise eğitimine) devam etmek zorunlu olacak. Mevcut durum itibariyle lise öğrenimine devam eden öğrenciler, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması kapsamında lise eğitimlerine devam edecekler. Lisenin süresinde bir değişiklik olmamakla birlikte, ilkokul ve ortaokul müfredatında yapılacak değişiklikler çerçevesinde, lise müfredatında da değişiklik yapılmak durumunda olunacaktır.
Lise müfredatı, hem mesleğe hem de yükseköğrenime hazırlık evresi olacak şekilde tasarlanacaktır. Lise müfredatı, ağırlık olarak bilgiyi kullanma ve bilgi oluşturma odaklı olacaktır. Lisede, örgün ve yaygın eğitim seçeneklerinin bulunmasına bağlı olarak, lise öğreniminde uzaktan öğretim ve açıköğretim gibi seçenekler hayata geçirilecektir. Bu çerçevede, yönetsel düzenlemelerle lisenin daha kısa sürede bitirilmesine ve devam zorunluluğunun daha esnek uygulanmasına imkân veren öğretim modelleri uygulamaya konulacaktır.
Liselerde, ortaokullardaki gibi Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberin Hayatı dersleri seçmeli ders olarak okutulacak. Bu suretle, din eğitimi ve öğretimine ilişkin anayasal hakkın kullanılmasına ilişkin imkân liselerde de sağlanacaktır.
Lise türlerinin azaltılması ve farklı öğretim programlarının sayısının artırılması gibi seçeneklerle liselerin daha dinamik yapıya kavuşması sağlanabilecektir. Lise türleri ve uygulanan öğretim programları arasında geçiş esnekliği sağlanacaktır. Sınavla öğrenci alan lise türlerinin sayısı azaltılacak ve süreç içerisinde liselere sınavla öğrenci alımı uygulamasının kaldırılmasına yönelik bir strateji uygulanacaktır.
İmam hatip lisesi, lise türleri arasında kesinlikle yer alacaktır. Liseler, uyguladıkları programla uyumlu ortaokulları da kapsayacak şekilde kurulabilecektir.
4+4+4 Kesintili Eğitim Sisteminde Kademelerarası Geçişler Nasıl Olacak?
Mevcut sistem, yukarıda belirtildiği gibi, ilkokul, ortaokul ve lise olmak üzere üç kademe içeriyor. Birinci kademeden ikinci kademeye geçişte sınav olmayacak. Ortaokul kademesinden lise kademesine geçişlerin nasıl olacağı noktasında, kanunun içeriğinde herhangi bir hükme yer verilmemekle birlikte, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması ve kanuni düzenlemenin tartışmaları sırasında kademeler ve programlararası geçiş esnekliğinin temel alındığı yönündeki beyanlar dikkate alındığında, ikinci kademeden (ortaokul) üçüncü kademeye (lise) geçiş sürecinde herhangi bir sınav yapılmaması esasının ve birey tercihlerinin esas alınmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
İkinci ve üçüncü kademede okul ve program türleri arasındaki geçişler için, esnek ve geçiş kolaylığı içerecek usul ve esaslar belirlenecek.
4+4+4 Sisteminde Diploma Ne Zaman Alınacak?
4+4+4 sisteminde, ilkokulu ve ortaokulu bitirenlere diploma düzenlenmeyecek; diploma, lisenin bitirilmesi sonrasında alınacak.
Yeni Sistem, Okul Öncesi Eğitim Sisteminde ve Okul Öncesi Eğitime Başlama Yaşında Değişiklik Yapıyor mu?
Kanunda, okul öncesi eğitime ve başlama yaşına ilişkin bir değişiklik hükmü bulunmamaktadır. Dolayısıyla, okul öncesi eğitim, zorunlu eğitim kapsamına alınmamış olup isteğe bağlı bir eğitim evresi olmaya devam edecektir. Okul öncesi eğitime başlama yaşı da değişmemiştir (İlkokula 72 aydan önce kayıt yaptırma hakkı tanınırsa, okul öncesi eğitim evresi ebeveynlerin tercihine göre daha kısa olacaktır).
Kanun, Mevcut Öğretmenleri ve Eğitim Kurumu Yöneticilerini Olumsuz Etkileyecek mi?
Kanunun içeriğinde, öğretmenleri ve eğitim kurumu yöneticilerini doğrudan olumsuz etkileyecek bir hüküm bulunmamaktadır. İlköğretim okulunun ilk kademesine karşılık gelecek şekilde oluşturulan ilkokulun 4 yıl süreli olması nedeniyle sınıf öğretmenlerinin bir bölümünün norm kadro fazlası olabileceği iddiası ve kaygıları dile getirilmektedir. Ancak, ilkokulların bağımsız okullar olarak kurulacak olması ve isteğe bağlı olarak 72 aydan önce ilkokula kayıt yaptırma hakkının tanınması gibi durumlar dikkate alındığında, sınıf öğretmenlerinin norm kadro fazlası olmasından ziyade yeni sınıf öğretmeni istihdam edilmesi gerekliliğinin ortaya çıkması daha muhtemeldir. Diğer taraftan, kanunun eğitimde verimliliğin ve kalitenin artması amacıyla hazırlandığı esas alındığında, kanun çerçevesinde hazırlanacak yönetmeliklerle, özellikle ilkokul sınıflarına yönelik sınıf mevcudu sınırlamasının öngörülmesi suretiyle mevcut sınıf öğretmenlerinin konumlarını koruyacağı ve aynı zamanda atama bekleyen sınıf öğretmenlerinden daha fazla sayıda öğretmen alımı söz konusu olabilecektir.
İlköğretim okullarının ilkokul ve ortaokul olarak iki farklı okul türüne dönüştürülmesiyle, ilköğretim okullarının mevcut yöneticilerinin yöneticilik görevlerini sona erdiren bir hüküm bulunmamaktadır. Eğitim kurumu yöneticilerinin atanmaları ilgili yönetmelik hükümleriyle gerçekleştirildiğinden, konuyla ilgili yeni bir düzenleme yapılması kaçınılmaz olacaktır. Ancak, ilköğretim okullarının mevcut yöneticilerinin bulundukları eğitim kurumlarında görevlerine devam etmesini sağlayacak bir düzenleme yapılması ve bağımsız ilkokul ve ortaokulların oluşturulmasıyla birlikte mevcut yöneticilerin istemeleri halinde, bu eğitim kurumlarının yöneticiliklerine öncelikle atanması mümkün olabilecektir.
Yeni Sistemle Birlikte Üniversiteye Girişte Uygulanan Katsayı Konusunda Süreç Nasıl İşleyecek?
Farklı katsayı uygulaması tamamen kaldırılmıştır. Bundan sonra öğrencilerin yükseköğretim kurumlarına yerleştirilmesinde, merkezi sınavdan aldıkları puan ve ortaöğretim başarı puanının toplamından oluşacak yerleştirme puanı esas alınacak.
Ortaöğretim başarı puanı okul değil, kişi bazlı belirlenecek. Ortaöğretim bitirme notu; en küçüğü 250, en büyüğü 500 olacak şekilde ortaöğretim başarı puanı olarak belirlenecek ve hesaplanan ortaöğretim başarı puanının yüzde 12’si yerleştirme puanının hesaplanmasında sınavdan alınan puana eklenecek.
4+4+4 Eğitim Sisteminin Uygulamasına Dönük Teklif, Talep ve Önerilerimiz
Yeni eğitim sisteminin dayandığı felsefe ve bu felsefeye bağlı olarak geliştirilen amaçlar, medeniyet değerlerimiz ve insan tasavvurumuzla uyumlu “insan” ve “toplum” anlayışına yönelik olmalıdır.
Bu çerçevede, eğitim sisteminin ve bu sistem aracılığıyla yetiştirmeyi öngördüğümüz insanın ve oluşturmak istediğimiz toplum yapısının; hayatı bir bütün olarak kavrayabilecek, hayata anlam katabilecek ve anlamlı bir hayatı idame ettirebilecek; bireysel amaçlarıyla içinde yaşadığı toplumun ortak amaçlarını bütünleştirebilecek; daha erdemli bir toplumun inşasında aktif rol üstlenebilecek yeterliliklerle donatılmış; bilgi, hikmet ve irfan sahibi insanlar ve böylesi insanlardan meydana gelen, tarihi gelenek ve birikiminden beslenen, çağını okuyup anlayabilen, daha adil ve insani bir dünyanın ihtiyaç duyduğu değerleri üretip geliştirmekle kalmayıp söz konusu değerleri sadece kendi insanının refah ve mutluluğu için değil, bütün bir insanlık âleminin hizmetine sunabilen, en üst düzeyde sosyal sorumluluk bilincine sahip bireylerden oluşan erdemli ve mutlu bir toplum gibi temel ilke, değer ve idealler üzerinden inşa edilmesi gerekir.
Böylesi bir inşa kurgusunda okul; ‘insan topluluğu ve bir yaşama alanı olarak’ görülmeli ve insan merkezli, bireysel sorumluluk, işbirliği, paylaşma, eleştirel düşünme, vizyon oluşturma, bütünsel düşünme, farklılıklara saygı gibi değerler etrafında tasarlanmış; insani, ahlaki ve kültürel değerlere dayalı eğitim anlayışının ön plana çıkarıldığı; güvenli, himaye edici, gözetici, özgürleştirici, gelenekle değişme arasındaki dengeyi sağlayabilen eylem ve faaliyetlerin gerçekleştirildiği bir ortam olarak tasarlanmalıdır.
Eğitim; bilgi yükleme yerine, beden, zihin ve ruh arasındaki dengeyi ve çağın getirmiş olduğu problemlerin farkında olmayı ve bunları çözebilmeyi sağlayabilecek, bireysellikle toplumculuğu birlikte gözeten, bireysel amaçlarla toplumsal amaçları olabildiğince bütünleştiren, gelecek merkezli düşünen, tasarlayan, hayal kuran ve üreten insanlar yetiştirmeye dönük bir süreçtir.
İnsan, değer oluşturan, hayatını değerlere göre tanzim eden ve yaşayan bir varlıktır. İnsanın hayatta önem verdiklerini ve gerçekleştirmek istediklerini kapsayan değerler, sosyal, dini, ahlaki, politik ve ekonomik alanlarla ilgilidir. Bu bağlamda, ülke ve insan sevgisini paylaşma, farklılıklara saygı, yardımlaşma, başkalarını düşünme, özgürlük, çalışma, başarma, söz edilebilecek bazı değerlerdir. Eğitim sistemimizde duygusal alanı oluşturan değerler konusunda büyük ve ciddi bir kriz yaşanmaktadır. Bunu aşmanın yolu, öncelikle eğitim sistemi içinde rol alanların, temsil ettikleri ve yaşattıkları değerlerle öğrencilere rol model olmaları, değerler çevresinde şekillenen bir okul toplumunu oluşturmalarıdır. Okullarda düzenlenecek etkinliklerde öğrencilerin bu değerleri yaşayarak kazanmaları hedeflenmelidir. İnsani değerler, sadece bazı derslerle değil, daha çok yaşanarak içselleştirilebilir. Okulların örtük (ders programları dışında kalan ve farklı etkinliklerle öğrencilere kazandırılacak özellikleri kapsayan) programları, değerler ve karakter eğitimi çevresinde düzenlenmelidir. Okulun her türlü fiziki mekânları (koridor, kantin, kütüphane, bahçe, işlik vb.) bu amaçla kullanılmalıdır.
Mesleki eğitim anlayışını yeniden yorumlayarak öğrencilere erken yaşlarda belirli bir mesleğe ilişkin uzmanlık bilgi ve becerilerini kazandırmak yerine, çeşitli meslekleri icra edebilecek yeterlilikler kazandırılmalıdır. Yetişmiş fakat seçim yapmamış insan (temel hayat becerilerini kazanmış, birden çok alanda uzmanlaşmaya açık) anlayışını esas alan mesleki eğitim anlayışı ikame edilmeli; böylece bireyler, farklı meslekleri icra edebilecek donanımlara hazır ve farklı mesleki alanlarda uzmanlaşıp istihdam edilebilecek bir şekilde meslek hayatına hazırlanmalıdır. Bu anlayış çerçevesinde, mevcut mesleki ve teknik eğitimin gözden geçirilerek iş hayatıyla uyumlu ve yeni gelişmelere uygun, esnek ve her türlü yatay ve dikey geçişlere imkân verebilecek şekilde yeniden tasarlanması gerekir. İlköğretim ikinci kademeden başlayarak öğrencilere meslekleri tanımaları ve tecrübe etmeleri için fırsatlar oluşturulmalıdır. Her ilde bulunan ticaret, sanayi odaları ve benzeri meslek kuruluşlarının bu okulları finansal açıdan destekleyecekleri ve öğrencilere burs verecekleri yapı kurulmalıdır. Belirli bir mesleği icra eden meslek erbabının, mesleki yeterliliklerini geliştirme ya da mesleki rotasyon konusundaki talepleri öncelikle karşılanmalıdır. Farklı alanlara geçiş yapmak isteyen bireylerin gerekli yeterlilikleri sağladıktan sonra istedikleri yükseköğretim kurumuna her türlü geçişine fırsat verilmelidir. Bu geçişlerde, ilgili alanda yeterliliğe sahip olma esas alınmalıdır.
Eğitimin temel işlevi, her bireyi kendi otantik özelliklerini koruyarak geliştirmek, kendine ve ülkesine yabancılaştırmadan insani değerleri kazandırmak ve onu her türlü egemenlik kurmaya dönük baskılardan özgürleştirmektir. Eğitimin asli işlevi, meslek adamı yetiştirmek değildir. Bu, sanayileşme sürecinde sanayi toplumu ve kapitalist sistemin taleplerine göre insan yetiştirme anlayışına dayalıdır. Okul ve eğitim, sadece ekonomi ve iş yaşamına endeksli olarak tasarlanamaz. Eğitimin işlevi, bireyin kendi özgür iradesiyle iş yapabilme, iş ve meslek seçebilme becerilerini geliştirmektir.
Okullaşma yerine, eğitim ve insanlaşma kavramları merkeze alınmalıdır. Eğitimin birey açısından amacı, kendini inşa etme; toplum açısından ise, toplumu sürekli olarak bütün kurumlarıyla dönüştürme ve yeniden üretmedir. Bireylerin, toplumda var olan mevcut eşitsizliklerin eleştirel bir bilinçle farkına varmaları, toplumsal dönüşüm sürecinde aktif bir rol üstlenmeye cesaretlendirilmeleri sağlanmalıdır. Türkiye açısından, insanlık için, yeni bir medeniyet algısı ve söylemi oluşturabilecek insanlar yetiştirmek, uzak hedef olarak eğitim sisteminin felsefi temelini oluşturmalıdır.
Eğitimin temel işlevlerinden biri, bireyin kendini bilmesini, tanımasını ve sürekli inşa etmesini sağlamaktır. Eğitim, bir özgürleştirme süreci olup bireyi, her ne amaçla olursa olsun, koşullandırma, dıştan etkilerle, dıştan tercihlere zorlama ilkel bir anlayıştır. Bunun yerine bireyin özgürce tercihler yapabilmesine ve kendini gerçekleştirebilmesine imkân sağlayacak bir rehberlik sisteminin ikame edilmesi zorunludur. Bu yapının oluşabilmesi için bireylerin tercihler yapabileceği, böylece kendini tanıyabileceği, seçeneklere ve alternatiflere dayalı bir sistemin oluşturulması gereklidir. Yönelmeler, dıştan etkilerle değil, içsel ve bireysel dürtülerle olmalıdır. İlköğretimin ilk kademesinden sonra ve ortaöğretimde ilk sınıflarda alınacak ortak derslerden sonra üst sınıflara doğru seçenekleri artırmaya, öğrencilerin yeteneklerine uygun ve çok yönlü değerlendirmelerin esas alındığı ölçme ve değerlendirme dosyalarına dayalı olarak alanlara yönelmelerini sağlamaya dönük bir sistem oluşturulmalıdır.
Yukarıdaki amaç ve hedefler doğrultusunda, 4+4+4 eğitim sisteminin vesile kılınarak yapılması gerekenler aşağıda yer almaktadır:
1-İlkokula Başlama Dönemi/Yaşı ya da Ayı
Kanunda, 6-14 olan zorunlu ilköğretim çağı, 6-13 yaş olarak değiştirilmiştir. İlköğretime başlangıç yaşıyla ilgili bir değişiklik yapılmamış olmakla birlikte yapılan açıklamalardan, uygulamada, 60-72 aralığındaki çocukların isteğe bağlı olarak, 72 ayı tamamlamış çocukların ise zorunlu olarak ilkokula kayıt edilmesine yönelik bir düzenleme yapılacağı anlaşılmaktadır. Halen yürürlükte bulunan MEB İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde, eğitim-öğretim yılının başladığı takvim yılının Aralık ayı itibariyle 72 ayı tamamlamış olanların birinci sınıfa kaydolmaları öngörülmektedir.
6 yaş altı grupta bulunan çocuklar arasındaki bedensel ve zihinsel gelişim farklılığının, daha üst yaş grupları arasındaki bedensel ve zihinsel gelişim farklılığından daha belirgin olması, 60 ayını tamamlamış çocukların öz bakım becerilerinin henüz tam anlamıyla gelişmediği, 60 ve 72 aylık çocukların aynı sınıf ortamında bulunmasının özelikle 60-66 aralığındaki çocuklar için telafi edilemez zararlara neden olabileceği, mevcut sınıf öğretmenlerinin pedagojik donanımlarının 6 yaş grubu esasıyla oluştuğu, 60 aydan itibaren ilkokula kayıt hakkı tanınması halinde okul öncesi eğitim evresinde bulunması gereken çocukların ilkokulda öğrenim görmesine neden ve okul öncesi eğitimle kazanılacak becerilerin ve ilgilerin kazanılmasına engel olunacağı, 66 aydan önce ilkokula başlayacak çocuklar üzerinde okul fobisinin oluşacağı gibi hususlar dikkate alınarak, ilkokul birinci sınıfa kaydolma hak ve zorunluluğunun ilgili yönetmelikte, eğitim-öğretim yılının başladığı yılın Aralık ayı itibariyle
a) 66-72 ay aralığındaki çocukların velilerinin isteğine bağlı olarak,
b) 72 ayını tamamlayan çocukların zorunlu olarak ilkokul birinci sınıfa kaydolmasının öngörülmesi uygun olacaktır.
0 yaş
1 Yaş
2 Yaş
3 Yaş
4 Yaş
5 Yaş
6 Yaş
0 – 12 ay
12 – 24 ay
24 – 36 ay
36 – 48 ay
48 – 60 ay
60 – 72 ay
72 – 84 ay
2-Yeni Sistemin Sağlıklı İşlemesi İçin Her Kademe İçin Yeni Müfredat Düzenlenmelidir
Değerler, insan eylemlerinin başında, sürecin bizzat içinde ve sonunda yer alır. Çünkü bu, insanın bilinç dünyasında ve vicdanında başlayan bir etki biçimidir. Bu çerçevede değerler; düşünme ve zihni muhakemede birer araç olarak kullanılmak, kişilerin dikkatini istenen, yararlı ve önemli görülen kültür nesneleri üzerinde odaklaştırmak, ideal düşünme ve davranma yollarını göstermek gibi fonksiyonları icra eder. İnsan davranışlarını belirleme ve insan karakterini şekillendirme noktasında oynadıkları bu çok önemli rol nedeniyle toplumun sahip bulunduğu bu değerlerin yeni nesle aktarılması, belirli bir düzen, iç tutarlılık ve bir sistem dâhilinde verilmesini gerektirmektedir. Bu ise, ancak eğitim sistemi içinde müfredata dâhil edilmesiyle mümkündür. Bu nedenledir ki, 4+4+4 eğitim sistemiyle arzulanan sonuçların elde edilebilmesi, insanımızın sahip olduğu ahlaki ve toplumsal değerlerin, müfredatın yeniden belirlenmesi noktasında öncelikle göz önüne alınması, temel belirleyici etken olmasıyla mümkündür.
Değerler eğitimi, yeni müfredat düzenlemesinde öncelikle dikkate alınmak suretiyle kademelere göre müfredatın içeriğine ilişkin önerilerimiz şu doğrultudadır:
Okul Öncesi Eğitim
Kanun, okul öncesi eğitim sistemine yönelik bir değişiklik içermediğinden, kanun kapsamında müfredat değişikliğine ihtiyaç bulunmamaktadır. Ancak, ilkokul müfredatında yapılacak değişiklikler kapsamında okul öncesi eğitimde de değişiklik ihtiyacı söz konusu olabilir. Okul öncesi eğitimde değerler merkezli bir program geliştirilmeli, ortak milli kültürü güçlendirici (toplumu birbirine bağlayan ve bir arada tutan kökleşmiş değerlerin öğrenilmesi ve idrak edilmesi) değerlerin öğretilip içselleştirilmesine büyük önem verilmelidir. Okul öncesi eğitimle ilgili ana-baba eğitimleri yaygınlaştırılmalıdır.
Dünyadaki okul öncesi eğitim programları incelendiğinde, birçok farklı programın uygulandığı görülür. Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde risk altında bulunan, zihinsel veya bedensel engelli çocuklar için de ayrı okul öncesi eğitim programları yaygınlaşmaktadır. Türkiye, halen okul öncesi normal eğitimi yaygınlaştıramadığı gibi, risk altındaki çocuklar için okul öncesi eğitim kurumlarını planlayıp uygulamaya geçirememiştir. Okul öncesi eğitimin dünya ülkelerinde yaygınlaşması için çalışan iki uluslararası örgüt bulunmaktadır: UNICEF ve Birleşmiş Milletler Geliştirme Programı (UNDP). Ayrıca Birleşmiş Milletler, UNDP kurumu ile özellikle çocuk ve kadınları merkeze alan kapsamlı bir program başlatmıştır. Bu program, yeni bin yılın hedefleri başlığı ile tanıtılmış ve uygulamaya konulmuştur. Program hedeflerine, 2015 yılında ulaşılması planlanmıştır.
İlkokul
İlkokul müfredatı, oyun çağı çocuğuna uygun derslerin ve bu derslere ilişkin hedeflerin yer alacağı şekilde düzenlenmelidir. Bu kapsamda, okuryazarlık, teknolojik okuryazarlığı, okuma kültürü, çevre ve doğaya karşı duyarlılık ve doğal yaşamla iç içe olma, kendini ve becerilerini keşfetme, öz bakım becerilerini ve psiko-motor davranış yeterliklerini geliştirme odaklı bir müfredat temeli oluşturulmalıdır. Beceri temelli, doğa ve yaşamla iç içe bir evre olduğu kabul edilmek suretiyle ilkokulun müfredatı, çocukların;
*Okulu yaşanabilir bir ortam olarak kabul etmesine,
* Bu dönemde aldıkları dersleri ve kazandıkları davranışları günlük hayata yansıtmalarına,
*Bedensel ve zihinsel gelişimlerini desteklemeye,
*Becerilerinin farkına varmaya ve geliştirmeye,
*Yaşıtları ile doğru ve sürdürülebilir bir iletişim kurmalarına,
*Ülkenin ve yaşadıkları toplum kesitinin değer yargılarının farkına varmasına,
*Sayısal ve sözel temel işlem becerilerinin gelişimine,
*Zihinsel farklılıklarının ve yönelimlerinin ortaya çıkmasına imkan sağlayacak bir içeriğe sahip olmalıdır.
Öğrencilerimiz, kendilerine özgü özellikleri korunarak sosyal ideallerle güçlendirilmeli, yıkıcı rekabet anlayışından uzak, değerler eğitiminin merkeze alındığı bir söylem ve anlayışla yetiştirilmelidir.
İlkokulun ilk sınıfında okula, okul yaşamına ve sınıf ortamına oryantasyona ve ilkokul döneminde kazanılacak davranışlara yönelik ipuçlarının edinilmesine ağırlık verilmeli, birinci sınıf sonunda okuma-yazmayı öğrenmek gibi bir hedef ortaya konmamalıdır. Diğer sınıflara ilişkin ders programları ve hedefler, ilkokul müfredatının yukarıda yer verdiğimiz genel ilkeleri çerçevesinde belirlenmelidir. Genel itibariyle müfredat, çocuğun henüz oyun çağında olduğu gerçeğiyle esnek ve çocuk zihnini bilgi yükleme alanı olarak görmeyecek, bu döneme ilişkin bedensel ve zihinsel kazanımlar ile yaş etkinlikleri gerçekleştirmesine katkı sağlayacak şekilde oluşturulmalıdır.
İlkokul, çocukların zihinsel, duygusal ve bedensel yönden gelişimlerine destek sağlayıcı, sahip oldukları yetileri geliştirebilecekleri, kendilerini keşfedebilecekleri eğitim düzeyi olarak kabul edilmektedir. İlkokulların, bilgi aktarım mekânları veya bilgi yükleme birimleri anlayışıyla düzenlenmesi, yukarıda ifade edilen özellikleri kazandıramayacaktır. Bu sebepten, okulun işlevi sorgulanarak çocuğun kendini keşfine ve geliştirmesine imkân tanıyacak yeni işlevin okul için benimsenmesi ve okul adı verilen kurumun bunu gerçekleştirecek şekilde düzenlenmesi gerekir. Kısaca, ilkokullar bir ‘yaşama ve öğrenme alanı’ anlayışına uygun olarak inşa edilmelidir. Eğitim programları, yaşamla ve yaşam döngümüzle birleştirilmelidir.
İlkokul, ortak değerlerin ve kültürün oluşturulduğu bir yaşama alanı olarak tasarlanmalıdır. Ortak söylenecek müzik, ortak oynanabilecek oyun, herkesin uymaktan haz duyacağı bazı toplumsal değerlerin oluşturulması hedeflenmelidir. Bu açıdan tarih, musiki ve dil eğitimi üzerinde özenle durulmalıdır.
Ortaokul
Ortaokul müfredatı, ortaokul dönemindeki çocukların oyun çağından çıkıp akademik benlik tasarımı dönemine hazırlık evresinde olduğu kabul edilmek suretiyle oluşturulmalıdır. Ortaokul programı tasarımında, öğrencilere temel yeterliliklerin kazandırılması esas olmalıdır. Bunlar; yazılı ve sözlü dili etkili kullanma yeterlilikleri, hesaplama yeterlilikleri, teknoloji okuryazarlığı, medya okuryazarlığı, kendi kendine öğrenme yeterlilikleri, problem çözme yeterlilikleri, üst düzey düşünme yeterlilikleri, sosyal ve kültürel yeterlilikler, politik yeterlilikler, spor ve sanat yeterliliklerinden oluşmalıdır. Eğitim sistemi, çocuklarımızı ve gençlerimizi içinde bulunduğu motivasyon krizinden kurtaracak ve özgüven duygularını güçlendirecek bir yaklaşım içerisinde olmalıdır.
Yeni sistemle birlikte, farklı türde ve farklı programlar uygulayan ortaokulların açılacak olması, ortaokul kademesinde programlararası geçiş esnekliğinin sağlanacak olması gibi hususlar dikkate alınarak, ortaokul müfredatının ilk iki sınıfında ortak ders havuzunun oluşturulması uygun olacaktır.
Bu kademede yer alacak derslerin kapsamında yapılan etkinliklerin temel amacı; Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma, eleştirel düşünme, araştırma, iletişim, problem çözme, bilgi teknolojilerini kullanma, girişimcilik, karar verme, kaynakları etkili kullanma, güvenlik ve korunmayı sağlama, öz yönetim, bilimin temel kavramlarını tanıma ve temalarla ilgili temel kavramları tanıma becerilerinden bir veya bir kaçını kazandırmak olmalıdır.
Lise
Lisenin, niteliği itibariyle akademik bilgi edinme ve üst öğrenim kademesine hazırlanma ve mesleki eğitim gibi işlevlere sahip olacak olması nedeniyle, lise müfredatı mutlak surette bütün bu işlevleri kapsayacak içerikle oluşturulmalıdır.
Lise, sadece devam edilen okul türü ya da öğretim programına yönelik tematik derslerle sınırlı bir kademe olarak değil, bütün öğrencilere asgari genel kültür kazandıracak bir kademe olarak tasarlanmalıdır.
Farklı türde ve öğretim programlarında öğrenim gören öğrencilerin üst öğrenim kademesinde aynı yükseköğretim programlarını tercih etme imkanına sahip olacak olmasına bağlı olarak, lisenin bütün sınıflarında ortak ders havuzu oluşturulmalıdır. Diğer taraftan, lise kademesinde programlar ve okul türleri arasında geçiş esnekliği oluşturulması dikkate alınarak, lise müfredatının okul türü veya program değişikliği yapan öğrenciler açısından fark dersi vermek veya program değişikliği odaklı bir sınava tabi tutulmak yükümlülüğü oluşturmaması sağlanmalıdır.
Lise müfredatı, değerler eğitimine yönelik içerik bilgisi ve davranış kazanımları noktasında daha önceki kademelerdeki eksiklikleri giderecek ve bu süreci tekemmül ettirecek şekilde dizayn edilmelidir. Ayrıca, öğrencilerin milli kültürü özümseyecek şekilde yetiştirilmeleri ve bu kültürün kaynaklarından yararlanabilmeleri için programlarda Batı dillerinin yanında Osmanlıcanın zorunlu ve diğer Doğu dillerinin (Çince, Hintçe, Farsça, Arapça) de seçmeli ders olarak konulması sağlanmalıdır. Her öğrencinin en az bir yabancı dili iyi derecede öğrenebileceği bir yapı kurulmalıdır. Ortaöğretimde milli sanatlarla, milli musikinin öğretilmesine dönük çalışmalara ağırlık verilmeli, öğrencilerin milli ve estetik duyguları güçlendirilmelidir.
Meslek liseleri ile yaygın eğitim kapsamında gerçekleştirilen mesleki eğitimler arasında eş değerlik sağlanmalı, örgün eğitim dışında edinilen mesleki beceriler de örgün eğitimde alınan belgelerle sertifikalandırılmalıdır. Meslek eğitimi veren bütün kurum ve kuruluşlar illerde milli eğitim müdürlüğünün denetim ve gözetiminde meslek eğitimi üst kurulları tarafından koordine edilmelidir. Söz konusu liselerin ülke çapında standart ve ilkeleri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenmelidir.
Meslek liselerinin, belirli bir mesleğin gerektirdiği bütün becerileri kazandırmak yerine, mesleğe hazırlık niteliğinde teknik donanım ve yeterlilikler kazandırması amaçlanmalı; mesleki eğitimin daha sonra meslek yüksekokulları ve iş yaşamında gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Meslek eğitimi, yerel ticaret ve sanayi odalarının maddi destek ve işbirliği ile yürütülecek bir yapıya kavuşturulmalıdır. Her meslek lisesine sponsor olacak ve maddi destek sağlayacak sanayi ve ticari kuruluşlar belirlenmeli ve söz konusu liselerde açılacak programlarda bu kuruluşların görüşü belirleyici olmalıdır. Kısaca, mesleki eğitim konusunda işverenlerin katkıları sağlanmalı, bütün meslek liseleri ilgili illerin ticaret ve sanayi odaları tarafından desteklenmeli, bu okulların organize sanayi bölgesi içine taşınmaları tercih edilmelidir.
3-Yeni Sistemde Sınıf Öğretmenlerinin Durumu
Yeni sistemin, sınıf öğretmenlerinin görev yaptığı ilkokul sürecini 5 yıldan 4 yıla indirmesinin, diğer parametreler dikkate alınmadan sınıf öğretmenleri bakımından norm kadro fazlası olmak yönüyle olumsuz sonuç doğuracağı şeklinde yanlış bir algı oluşturulmaktadır. Yukarıda yer verdiğimiz açıklamalar çerçevesinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sınıf öğretmeni ihtiyacında bir azalma söz konusu olmayacağı gibi, eğitim kurumlarının sınıf öğretmeni norm kadro sayısında bir değişiklik olmayacaktır.
Halen 4. sınıfa devam etmekte olan öğrencilerin 5. sınıfa devam edecekleri, bu yönüyle gelecek yıl sınıf öğretmenleriyle beraber olma algısına sahip olacakları da dikkate alınarak, yeni sistemin tam anlamıyla uygulanmasına ilişkin süre göz önünde bulundurularak, geçici bir süre için (örneğin 3 yıl süreyle) ortaokulun birinci sınıfında ihtiyaç olması ve sınıf öğretmeninin rızası alınmak suretiyle bazı derslerin sınıf öğretmenleri tarafından okutulmasına imkân sağlanmalıdır.
Diğer taraftan, ilkokulun birinci sınıfına kaydolan öğrenci sayısına ilişkin değişikliklerin yerleşim alanları itibariyle farklılık göstermesine bağlı olarak, sınıf öğretmeni norm kadro sayısına ilişkin kısmi değişiklikler olabileceği ihtimali göz önünde bulundurularak aşağıdaki tedbirlerin alınması uygun olacaktır.
Sistemin yeni oluşacağı ve bu süreçte özellikle öğretmenlerin desteğine ihtiyaç duyulacağı açıktır. Sistemin sağlıklı bir şekilde uygulamaya geçmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi, uygulama açısından ana taşıyıcı unsur olan öğretmenlerin sistem dolayısıyla olumsuz etkilere maruz kalmamasıyla doğrudan ilgilidir. Bu amaçla, olası norm kadro değişiklikleriyle öğretmenlerin eğitim kurumu, eğitim bölgesi veya hizmet alanı noktasında yer değişikliğiyle karşı karşıya kalma riskine fırsat vermemek için, norm kadroyla ilgili yönetmeliğe “Öğretmenlerin, 2011-2012 öğretim yılındaki norm kadro bakımından durumlarında istekleri dışında üç yıl süreyle herhangi bir değişiklik yapılmaz” hükmünü içeren bir geçici madde eklenmelidir.
Ayrıca, mevcut sınıf öğretmenlerinden, mezun oldukları yükseköğretim programları itibariyle branş öğretmenliğiyle ilişkilendirilmesi mümkün olanların, (ortaokulların dört yıl olması kaynaklı branş öğretmeni ihtiyacı da dikkate alınarak) istekleri çerçevesinde branş değişikliği yapmaları da ivedilikle sağlanmalıdır. Diğer taraftan, yeni sınıf açma imkânı bulunan ilkokullarda mevcut durum itibariyle öğrenci mevcudu 30’dan fazla olan sınıflar bölünmelidir.
4-İlkokul Başta Olmak Üzere Bütün Okul Türlerinde Sınıf Mevcudu Sınırlaması
Kanunun genel gerekçesinin eğitimde kalite ve verimliliği artırmak olduğu açıktır. Bu kapsamda, eğitim sisteminin kademeli hale getirilmesi, farklı yaş gruplarının ayrı eğitim ortamlarında bulunması gibi imkânlar oluşturacak kanunun genel amacını gerçekleştirmesi için sınıf mevcutlarıyla ilgili bağlayıcı bir kriterin de belirlenmesi gerekmektedir.
Farklı yaş grubunda bulunan çocukların aynı okulda ve aynı eğitim ortamında bulunması ne kadar yanlışsa, aynı yaş grubunda fazla sayıda çocuğun aynı sınıf ortamında eğitim görmesi de en az o kadar sakıncalıdır. Bu çerçevede, eğitimde verimlilik ve kalitenin artması, sınıf ortamında eğitim süreçlerine katılım ve erişebilirlik imkânının daha fazla olması, öğrenci merkezli eğitimin gerçek anlamda uygulanabilmesi için başta ilkokul olmak üzere bütün okul kademe ve türlerinde sınıf mevcudu sınırlaması öngörülmelidir. Yürürlükte bulunan norm kadro sayısına ilişkin düzenlemede, sınıf mevcutlarının azami 30 olmasına ilişkin bir hüküm bulunmakla birlikte henüz bu hükmün fiili uygulaması söz konusu değildir. Sınıf mevcutlarının Anadolu liselerinde 30, Fen liselerinde 24’den fazla olmamasına ilişkin mevcut uygulama, ortaöğretim yaş grubunda bulunan bireylerin dahi sınıf mevcudunun fazlalığından olumsuz etkileneceğinin kabul edildiği esas alınmak suretiyle, başta ilkokul olmak üzere sınıf mevcutlarının bütün okul türleri için 24 olarak belirlenmesi, bazı okul türleri için uygulanan müfredat ve verilen eğitimin özellikleri dikkate alınarak daha düşük sınıf mevcudu belirlenmesi ve bu hususların yönetmeliklerde amir hüküm olarak düzenlenmesi uygun olacaktır.
5-Okul ve Sınıfların Fiziki Mekânlarının Düzenlenmesi
Okul, bir yaşama alanı olarak düşünüldüğünde, insan yaşamının büyük bir kısmının geçtiği okulun fiziki mekânları büyük önem taşımaktadır. Yeni inşa edilecek bütün okul binaları, tarihi mimari izleri taşıyan ferah alanlardan oluşmalıdır. Okulun fiziki yapısının, engelli vatandaşlarımıza “engelsiz yaşam” imkânı sağlayacak şekilde oluşturulmasını ve toplumun diğer bireyleri açısından da çekim merkezi olarak algılanmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Bütün okullar, çocuk dostu ve cazibe merkezi olarak öğrencilerin akademik, sosyal, psikolojik; kaliteli eğitim, güvenli ve sağlığa uygun ortam ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde tasarlanmalıdır. Okullarda, öğrencilerin bireysel ilgilerine cevap verecek mekânlarla birlikte onların işbirliği içinde paylaşımlar yaşayabilecekleri mekânlara da yer verilmelidir.
Okullar, öğrencilerin fiziki, zihinsel, psikolojik ve sosyal yönlerden kendilerini güvende hissettikleri, velilerin de çocuklarını emniyetle teslim edebilecekleri en güvenli yerler olacak şekilde düzenlenmelidir.
Çok katlı ve büyük tip projelere dayalı okul tasarımlarından vazgeçilmeli, butik okul binası, geniş oyun ve uygulama alanları şeklinde yeni tasarımlar üzerinde çalışılmalıdır. Okul bahçelerinde öğrencilerin doğayı ve çevreyi tanıyabilecekleri yeşil alanlar oluşturulmalıdır. Öğretmenleriyle birlikte sınıf dışı faaliyet yapabilecekleri alanlara da okul yapıları içinde yer verilmelidir.
İlkokulda sınıf düzenleri yeniden ele alınmalı, sınıf içerisinde sıra sistemi ile birlikte etkinlik alanları da oluşturulmalıdır.
6-Eğitim Kurumu Yöneticilerine İlişkin Düzenleme ve Değişiklikler
Yeni sistemle birlikte bağımsız ilkokul veya ortaokula dönüştürülecek olan ilköğretim kurumlarında halen yöneticilik yapanların kazanılmış hakları korunmalıdır.
Bu sistem kapsamında, ilkokul ve ortaokulların birlikte olduğu okullarda ilkokul ve ortaokul, ortaokul ve lisenin birlikte olduğu okullarda ortaokul ve lise için ayrı eğitim kurumu yöneticileri atanmalıdır. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak eğitim kurumlarının yönetici atamaları hemen yapılmalıdır.
Eğitim kurumu yöneticilerinin 6 saat derse girme zorunluluğu kaldırılmalı, 6 saate kadar derse girme yükümlülüğü öngörülmelidir.
Özellikle ikili öğretim yapılan eğitim kurumlarının yöneticilerine, günlük çalışma süreleri dikkate alınarak ilave ek ders ücreti, fazla çalışma ücreti, ilave tazminat gibi mali haklar kapsamında iyileştirme yapılmalıdır.
Eğitim kurumu yöneticilerinin, okul çevresi ve özellikle de öğrenci velileriyle karşı karşıya kalmasına neden olan bağış ve aidat gibi uygulamaları sona erdirecek şekilde, bütün eğitim kurumlarına, giderleriyle ilgili ödenek aktarılmalıdır.
Eğitim kurumu yöneticilerinin, bakanlık merkez ve taşra teşkilatı yöneticiliklerine atanmasına yönelik kariyer imkânları artırılmalı; alandan gelen eğitimcilerin eğitim sistemi, eğitim politikaları ve eğitim süreçlerinin yönetimine ilişkin merkez karar mekanizmalarında yer alması sağlanmalıdır.
Okul yöneticilerinin bir eğitim ve okul lideri olarak inisiyatif alanları genişletilmeli, bürokratik rolleri azaltılmalı, yetkilendirilip güçlendirilerek eğitim-öğretimle ilgili rolleri öne çıkarılmalıdır. Eğitim kurumu yöneticiliği, okul liderliği olarak algılanmalı, hem yetki ve yeterlilikler yönünden güçlendirilmeli hem de maddi ve manevi yönden talep edilebilir hale getirilmelidir.
7- Mevcut 5-6 ve 7. Sınıf Öğrencilerinin Yeni Sistemle Oluşan Hak ve İmkânlardan Yararlanması
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 5, 6 ve 7. sınıflarda öğrenim görmekte olanların, eğitimlerini, bulundukları kurumda tamamlamaları öngörülmektedir. Bu hüküm, söz konusu kapsamda bulunan öğrencilerin kesintisiz eğitim sistemi kapsamında kalmaya devam edeceği sonucunu doğurmaktadır. Kesintisiz eğitim sisteminin, kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle uygulamadan bütünüyle kalkması, söz konusu sınıflardaki öğrencilerin yeni eğitim sistemi kapsamında oluşturulacak farklı ortaokul türleri ile farklı ortaokul programlarına devam etme imkânına sahip olmasıyla mümkün olacaktır. Bu çerçevede, mevcut 5, 6 ve 7. sınıf öğrencilerinin yeni açılacak ortaokul türlerine ve farklı ortaokul programlarına geçiş yapma hakkına sahip olması sağlanmalı; yeni sistemle oluşturulması gereken yatay ve dikey geçiş imkânlarından da yararlanmalarının önü açılmalıdır.
8-Din Eğitim ve Öğretimi Nasıl Olmalıdır?
Kanun değişikliğiyle imam hatip ortaokullarının açılması sağlanmış, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı kanuni seçimlik ders olarak belirlenmiştir. Ancak, din eğitimi ve öğretimi konusuna ilişkin değişikliklerin bunlarla sınırlı tutulması veya bunların yeterli görülmesi doğru olmayacaktır. Bu bakımdan, Anayasa’nın 24. maddesinin özellikle üçüncü fıkrası kapsamındaki anayasal hakkın tam anlamıyla kullanılabilmesi adına;
*İlkokul evresi dâhil olmak üzere bireylerin, zorunlu öğretim süreci içerisindeyken dahi din eğitimi ve öğretimi konusundaki ihtiyaç ve taleplerini karşılayacak eğitim ve öğretim faaliyetlerine devam etmesine engel olan bütün sınırlamalar kaldırılmalı,
*Milli Eğitim Bakanlığı’nca ilkokullarda da Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı ve benzeri din eğitimi ve öğretimine yönelik seçimlik derslere yer verilmeli,
*Kız ve erkek öğrenciler için ayrı imam hatip ortaokulları ile imam hatip liseleri de açılmalı,
*Özel öğretim kurumu statüsünde imam hatip ortaokulu ve imam hatip lisesi açılmasını engelleyen hükümler kaldırılmalı,
*Din eğitimi ve öğretimi konusunda örgün eğitimi destekleyecek yaygın öğretim faaliyetlerinin sayısı artırılmalı ve kapsamı zenginleştirilmeli,
*Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı dersleri ortaokul ve liselerin haftalık ders programlarında en az ikişer saat olarak yer almalı,
*Ortaokul ve lise ders programlarında yer verilecek Hz. Peygamberimizin Hayatı derslerinde İslam âlimleri tarafından yazılan ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından uygun bulunan eserler de kaynak kitap olarak kullanılmalı,
*Kur’an Kursu’nu tamamlayan ve hafızlık belgesi alan bireylerin, belgeye bağlanmış bu eğitimlerini veren kurumlarla imam hatip lisesi arasında denklik ilişkisinin kurularak, bu kurumlarda almış oldukları belgeye bağlanmış eğitimlerinin imam hatip lisesinin belli sınıf veya programına/derslerine denkliği sağlanmalı,
*Diyanet İşleri Başkanlığı ile işbirliği yapılarak imam hatip ortaokulu ve imam hatip liselerinde, örgün eğitim sürecinin tamamlandığı saatlerden sonra düzenlenmek ve görev alacak öğretmenlerin istekliler arasından seçilmesi ve ek ders ücreti ödenmesi kaydıyla zorunlu öğretim çağı dışına çıkmış vatandaşlara yönelik din eğitimi ve öğretimi hizmeti sunulmalıdır.
9-Ortaöğretim Kurumlarına Yerleştirme
İlkokuldan ortaokula geçişte kesinlikle herhangi bir sınav uygulanmamalıdır. Sınavla öğrenci alan lise türlerinin sayısı azaltılmalı, adil bir yöntem bulununcaya kadar merkezi sınav sistemi uygulamasına devam edilmelidir. Lise programlarına yerleştirme sürecinde karar vermelerini kolaylaştırmak ve liseye oryantasyonlarını sağlamak amacıyla, ortaokullarda lise programlarıyla ilişkili derslere seçimlik ders havuzunda yer verilmelidir.
10-Ortaöğretim Kurumlarında Açıköğretim ve Uzaktan Öğretim Uygulamaları
Bireylere, lise düzeyinde açıköğretim, uzaktan eğitim ve yaygın öğretim kapsamında öğrenim görebilecekleri okullarda öğrenim görme imkânı sağlanmalıdır. Açık lise uygulamaları, uzaktan eğitim altyapısıyla desteklenerek yaygınlaştırılmalıdır.
11-Ortaöğretim Sürecinde Yaygın Eğitim Programları
Hayat boyu eğitim ekseninde yaygın eğitim organizasyonu yeniden yapılandırılmalıdır. Çağın gereklerine göre yaygın eğitim programları güncellenmeli ve çeşitlendirilmelidir. Yaygın eğitimde, uzaktan eğitim teknolojilerinden yararlanılmalıdır. Gerektiğinde örgün eğitim kurumları yaygın eğitim faaliyetleri için de kullanılmalıdır.
12-Kademelere Göre Ders Saati Süresi
Öğrencilerin yaş gruplarına göre derse ilgi süresinin farklılıkları dikkate alınarak, ders saat süreleri; ilkokullarda 30, ortaokullarda 35, liselerde 40 dakika olarak uygulanmalıdır.
13-Bağımsız Okul Kurulması Esas Olmalı ve Bütün Okullarda Tam Gün Eğitim Yapılmalıdır
Yeni kanunda, ortaokulların ilkokul ya da liselerle birlikte kurulması mümkün olmakla birlikte, kısa vadede bütün okulların bağımsız okullar şeklinde kurulması sağlanmalı; hedef, bütün okullarda tam gün eğitim yapılabilmesi için altyapı eksiklerinin bir an önce tamamlanması olmalıdır.
14-Özel Eğitime Muhtaç Olan Bireyler Bakımından Zorunlu Ortaöğretim Uygulaması
Özel eğitime muhtaç öğrenciler için imkânların genişletilmesi yararlı olacaktır. Yeni sistemde liselerin zorunlu olması nedeniyle özel eğitim için yeni bir planlamanın yapılması gerekmektedir. Kaynaştırma kapsamındaki öğrencilerin ilkokul ve ortaokuldan sonra eğitimlerine lisede nasıl devam edebileceğinin ve hangi imkânlardan yararlanacağının iyi belirlenmesi gerekmektedir. Kaynaştırma öğrencilerinin, öğrenme güçlüğü çektiklerinden, lise müfredatına bu özellikte öğrencilere özel seçmeli dersler konulmalıdır. Özel öğretime muhtaç bireylere mahsus lise programları da açılmalıdır.
15-Üstün Zekâlı ve Üstün Yetenekli Bireyler Açısından Her Kademeye Yönelik Özel Eğitim Kurumu Kurulması
Daha önce örgün eğitim kurumu süreci dışında öğrencilere hizmet sunan Bilim Sanat merkezlerinin, yeni sistem kapsamında ortaokul ve liseyi kapsayacak şekilde genişletilmesi planlanmalıdır. Ayrıca üstün zekâlı ve üstün yetenekli öğrencilere yönelik ilkokul, ortaokul ve lise açılmalıdır.
16-Mesleki Eğitim, Mesleki Rehberlik ve Yönlendirme Faaliyetleri
4+4+4 sisteminde, ortaokul ve liselerde mesleki rehberlik yapılacağından, öncelikle rehber öğretmen sayısı artırılmalıdır. Sistem, kademelerarası geçişe imkân tanıdığından, ortaokul ve liselerde türlerarası geçişkenlik noktasında esneklik sağlanmalıdır. Ergenlik çağı gibi sık karar değişikliği yaşanan bir döneme denk gelen ortaokul ve liselerde, meslek seçimine ilişkin karar değişiklerinde bireyi destekleyecek mesleki rehberlik ve yönlendirme yöntem ve modelleri geliştirilmelidir.
17-Zorunlu Ortaöğretim Uygulamasının Medeni Haklar ve Vatandaşlık Ödevi Gibi Sorumluluklar Açısından Olumsuzluk Oluşturmaması İçin Alınması Gereken Tedbirler
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması nedeniyle ortaöğretimde, ilköğretimde olduğu gibi yasayla bir üst yaş sınırı konulmamıştır. Bu nedenle liselerin 4 yılda bitirilememesi halinde uzayan eğitim süresinin evlilik veya bir mesleğe başlama gibi medeni hakların kullanılmasına engel teşkil etme ihtimali mevcuttur. Söz konusu medeni haklar, kaynağını Anayasa’dan almaktadır. Bu hakların kullanılmasına sınırlama getirilemeyeceğinden, liselerin 4 yılda bitirilememesi durumunda açıköğretim yoluyla eğitimin tamamlanmasına imkân sağlanmalıdır.
Kaynak: Memurlar.biz