Eğitim-İş Genel Merkezi'nden yapılan açıklama;
12 Eylül 1980’de ülkemizde gerçekleştirilen ABD güdümlü askeri darbenin ardından 35 yıl geçmiş bulunmaktadır.
Devletin idari organlarının, darbecilerin gölgesinde yapılandırıldığı, bu dönemde; partiler feshedilmiş, birçok siyasi parti lideri yargılanmıştır. Faşist darbenin sonunda, resmi rakamlara göre 800.000 insanın gözaltına alındığı, 250.000 demokrat yurtsever insanımızın tutuklandığı bir süreç yaşanmıştır. Yurtsever, aydın demokrat, devrimci insanlarımızın işkencelerden geçirilmesi sonucunda, bir korku imparatorluğu oluşturulmuştur.
Yine bu dönemde 200 bin üyesi bulunan TÖB-DER’in kapatılması, tüm malvarlığına devlet tarafından el konulması, 64 yöneticisi ve binlerce üyesinin tutuklanmasıyla eğitim emekçileri hareketi de karanlık bir döneme girmiştir. Sendikalar yıllarca baskı altında tutulmuş, üye ve yöneticileri sürgün edilmiş, görevlerinden olmuşlardır. Aynı zihniyet bugün de sürmekte, gerek eğitim emekçileri, gerekse bir bütün olarak kamu emekçileri sık sık baskı ve sürgünlerle sindirilmeye çalışılmaktadır.
12 Eylül’ün oluşturduğu korku düzeninin izleri, darbenin anayasal düzenlemelerinden beslenerek tüm politikalarını bunun üzerine kuran AKP iktidarı döneminde sürdürülmektedir. Özellikle 7 Haziran seçimleri sonrası istediği sonucu elde edemeyenler, diktatörlük hevesleri, cumhuriyeti tasfiye gayretleri sekteye uğrayanlar, seçim sonuçlarını “millet kaosu seçti” olarak yorumlamışlar, 13 yıllık hukuksuzluklarının, 13 yıllık yağma ve talanlarının hesabının sorulamaması için bugün kaosu kendi elleriyle yaratmışlardır. Ülkemiz hızla 12 Eylül dönemini aratmayan bir karanlığa doğru sürüklenmektedir. Kaldı ki bugünkü kaosu yaratanlar da yine 12 Eylül'ün oluşturduğu zemin üzerinde yeşermişlerdir. 12 Eylül darbesi Cumhuriyetin kuruluş felsefesine indirilmiş bir darbe olup Cumhuriyet rejiminin fabrika ayarlarını bozmuştur.
12 Eylül'ün yarattığı zemin üzerinde filizlenen diktatörlük sevdası içinde olanlar, 12 Eylül darbesi ile Türkiye’yi emperyalizmin “ileri karakolu” haline getirmek isteyenleri bile gölgede bırakarak, ülkeyi emperyalizmin taşeronu haline getirmiş, komşularıyla savaş ortamına sürüklemekten çekinmemişlerdir.
12 Eylül faşizminin yarattığı ortamdan ve koşullardan beslenerek bugünkü yaşananlardan sorumlu olanlardan, topluma karşı işledikleri suçların hukuksal yollardan hesabı sorulmadan Türkiye’de gerçek bir demokratikleşmeden söz etmek mümkün olmayacaktır.
MERKEZ YÖNETİM KURULU