Son dersin ardından okul boşalıyor. Kamera kayda başlıyor. Kameranın ardında öğretmenler var. Oyuncuları da öğrencileri. Bu kez ders anlatmıyor, film çekiyorlar. Tuzla'da devlet okulunda çalışan 22 öğretmen bir film atölyesi kurdu. Eğitim sorunlarını filme çekerek anlatıyorlar.
Her şey altı ay önce 18 yıllık öğretmen Fatih Akdoğan'ın Tuzla'daki Universal Çocuk Film Festivali'ne gitmesiyle başladı. Akdoğan festivale Türkiye'den çocuk filmi katılmadığını gördü. Diğer ülkeden katılan filmlerin yönetmenleri arasında da öğretmenler olduğunu fark etti. Akdoğan "Film çekebilir miyiz?" diye düşündü. Amatörce öğrencilerinin etkinliklerini kameraya alan meslektaşı Talat Uzunaslan "Ben varım" dedi. Beyazperdede pek konu edilmeyen eğitim sorunlarını anlatmaya karar verdiler.
İki kişiydiler, 22 kişi oldular
Tezer Taşkıran Ortaokulu'nda çalışan iki öğretmen olarak yola çıktılar. Kısa sürede ilçedeki üç farklı okuldan öğretmenin de katılımıyla ekipleri 22 kişi oldu. Ekipte müzik öğretmeninden sınıf öğretmenine kadar farklı branştan eğitimciler var. Tuzla Film Atölyesi'ni kurdular. Öğretmenler önce oturup senaryo yazıyor, sonra kameranın arkasına geçip film çekiyor. Hatta kameranın önünde de onlar var. Bugüne kadar biri kısa, diğeri uzun metraj olan iki filmde hem kendileri oynadı hem öğrencilerini oynattı.
İmkanlar kısıtlı, özveri sonsuz
Amaçları sinema aracılığıyla özellikle okullarda 'sorunlu' olarak damgalanmış öğrencilere ulaşmak. Bir diğer amaçları eğitimdeki sorunları ve çözüm önerilerini anlattıkları filmlerle bu konuların tartışılmasını sağlamak. Görsel Sanatlar Öğretmeni Fatih Akdoğan, "Öğretmenlerin mesleki seminer döneminde izleyeceği filmler çekip, bu filmlerin eğitim yöntemi olarak da kullanılmasını istiyoruz" diyor.
İmkanlar kısıtlı ama özverileri sonsuz. 22 öğretmen Tuzla Belediyesi'nden aldıkları kamera ile çekimlerini yapıyor. Başka ekipmanları yok. Filmlerini doğal ses ve ışıkla çekiyorlar. Montajı, film afişlerini, müzikleri kendileri yapıyor. Film seti ise çalıştıkları okullar ve evleri. Öğrencilerini de çekime kendileri getirip götürüyor.
Öğretmenler hem kamera arkasında hem de kamera önünde görev aldı.
İlk film: Asmin'in elması
Filmlerinde ise aslında çuvaldızı kendilerine yani öğretmenlere batırıyorlar. 12 dakikalık ilk kısa filmlerinin adı Asmin'in Elması. Filmde öğretmenlerin ilkokul birinci sınıfta okuma yazmaya geçerken öğrencileri motive etmek için kullandıkları elma kızartma, kurdele takma gibi yöntemlerini eleştiriyorlar. Çünkü öğretmenler bu yöntemin öğrencinin özgüvenini zedelediğini düşünüyor.
"Daha çok çalışman lazım Asmin"
Okumaya geçen çocukların panoya asılmış elma çizimleri okumayı söktükçe kırmızıya boyanıyor. Asmin isimli öğrencinin elması ise okumaya geçemediği için boyanmıyor. Asmin'e öğretmeni "Kızım senin elman hiç kızarmamış, daha çok çalışman lazım" diyor.
Asmin akşam eve gittiğinde babasına üzülerek "Benim elmam kızarmadı" diye anlatıyor. Babası ise hava karardıktan sonra okula gidiyor, camı kırıp sınıfa giriyor. Asmin'in adının yazdığı elmayı kırmızıya boyuyor. Ertesi gün öğretmenler camın kırık olduğu görülünce okula hırsız girdiği zannediliyor. Ancak sınıf öğretmeni hiçbir şeyin eksik olmadığı ama Asmin'in elmasının kırmıza boyandığını görüyor. Hata yaptığını fark ediyor. Film öğretmenin panadoki elmaları yırtıp çöpe artmasıyla sona eriyor.
Bu film ilçedeki okullarda da gösterildi. Akdoğan çok olumlu tepkiler aldıklarını ama yöntemi kullanan öğretmenlerin de filmi eleştirdiğini anlatıyor. Akdoğan zaten amaçlarının eğitim sorunlarının ve yöntemlerinin tartışılması olduğunu söylüyor.
Öğretmenin tavrıyla değişen hayatlar
İkinci film 'Kapılar Ardında'da ise çocukların okul dışındaki yaşamlarına ve sorunlarına dikkat çekiliyor. Filmin yönetmenlerinden Akdoğan, beş öyküden oluşan filmlerini şöyle anlatıyor:
"Akran zorbalığına maruz kalan bir çocuk, okul dışı zamanlarda tamirhanede çalışan bir çocuk, annesi şiddet gören bir öğrenci, bir de teknoloji bağımlısı bir öğrencinin hikayesinden yola çıktık. Bu çocuklar aynı sınıfta. İdealist bir öğretmenin farklı ortamlardan gelen çocukları çeşitli yöntemlerle derse katıp, aktif hale getirdiğini anlattık. Çünkü biliyoruz ki öğrenciler aynı üniformayı giymesine rağmen eşit değiller. Onların hikayesini bilmeden, empati yapmadan adaleti sağlama ve derse adapte etme şansınız yok. Öğretmenlere bir mesaj veriyoruz."
Filmde eğitimcilerin 'sorunlu', 'haylaz' olarak öğrencileri etiketlemesine de göndermeler yapılıyor.
Öğretmenlerin motivasyonu arttı
Film atölyesi hem öğrencilerin hem öğretmenlerin hayatında değişiklik yarattı. Akdoğan'a göre üretmek ve çözüm arayışına girmek öğretmenler mesleki tükenmişliklerine çare oldu.
"Öğretmen arkadaşlarımızdan 'Okula gelirken ayaklarım geri geri gidiyordu. Şimdi koşa koşa geliyorum' diyenler oldu. Kimi öğrencinin gözündeki ışığı görmenin kendisini tekrar mesleğine karşı heveslendirdiğini söyledi. Film müziklerini yapan müzik öğretmeni 'Yıllardır çaldığım enstrümanı elime almıyordum, bu sayede aldım' dedi.
Dezavantajlı çocuklar 'biz de varız' dedi
Filmlerde oynayan çocukların ise okullarına, öğretmenlerine bakış açısı değişti. Kapılar Ardında filminde oyuncu olarak yer alan 14 yıllık Sosyal Bilgiler Öğretmeni Ramazan Özeren, filmlerde oynaması için öğretmenlerin daha çok 'sorunlu' olarak nitelendikleri çocukları seçtiklerini anlatarak, yaşanan değişimi şöyle özetliyor:
"Bu öğrencileri ekibe katarak, onların kendilerine olan güvenlerini kazandırdık. Film sayesinde 'Biz de varız' dediler. Eğitim dersler özelinde gelişen bir şey değil. Sorunlu gibi gördüğünüz öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkarabilirsiniz onları mutlu edebilirsiniz, geliştirebilirsiniz. Bu bana da büyük bir ders oldu."
Öğretmenler senaryo yazımı, çekim teknikleri gibi konularda kendilerini geliştirmeye çalışıyor. Filme çekecekleri pek çok konu şimdiden akıllarında. Ancak bunun için bütçeye ihtiyaçları var. Tuzla Film Atölyesi bir yandan da tanınmış yönetmen ve oyuncularla da bağlantıya geçmeye çalışıyor. Bir sonraki amaçları, bu çalışmayı öğrencilerin de film çekebilecekleri bir hale getirmek.
Umay Aktaş Salman / Al Jazeera