2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında yürürlüğe giren ve kamuoyunda 4+4+4 Eğitim Yasası adıyla bilinen, 6287 sayılı yasayla, ilkokula başlama yaşı 72 aydan, 60-66 aya çekilmişti.
Yasa, eğitim-öğretim yılının bitmesiyle ilk uygulama yılını doldurmuş oldu. Yasanın değerlendirilmesi, eğitim sendikaları başta olmak üzere bütün eğitimcilerin en önemli gündemi olmalıdır.
Yazılarımızda, sürekli olarak yasanın aksayan yönlerini gündeme getirmeye ve öneriler sunmaya çalıştık. Önemli gördüğümüz konuların başında, 60-66 aylık çocukların 1.sınıfa uyum sorununa, 60-84 aylık olmak üzere iki yaş grubunun aynı sınıflarda öğrenim görmesinin sakıncalarına ve bunun sonucunda yaşanabilecek sorunlara dikkat çektik.
Konunun önemine binaen çeşitli tarihlerde, konuyu gündemde tutmaya ve Bakanlığın önlem almasını sağlamaya çalıştık. Bu nedenle de konuyu işleyen 5-6 yazı yazdık. Yazıların sadece başlıklarını hatırlatmak bile konuya ne kadar önem verdiğimizi göstermesi açısından bir göstergedir. Meraklı okuyucular için bu yazıların başlıklarını aşağıya alıyorum;
1-“66-72 aylık çocuklar ve ilköğretimde okula devam-devamsızlık”
2-“Çocuğum okula hazır mı?”
3-“Zorunlu eğitim yaşı ve demiryol vergisi”
4-“Eğitimde kaybedilen kuşak; 2077’liler”
5-“2077’liler hakkında MEB görüşü”
6-“66-72 aylık çocuklarla ilgili mevzuat boşluğu”
Son olarak MEB tarafından, Mart ayı içinde okullara gönderilen yazıda, 60-80 aylık çocukların bir arada eğitim almasının sakıncalar yarattığı vurgulanarak, ay ayrımı göz önüne alarak sınıfların düzenlenmesi istendi. Yazıyla, 60-84 aylık çocukların bir arada eğitim almasının sakıncalar yarattığını belirtilerek, ay ayrımı göz önüne alarak sınıfların yeniden düzenlenmesi istendi.
Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri 2012-2013 eğitim öğretim yılının başlangıcında uygulamaya konulan ‘4+4+4 ’ eğitim sisteminin küçük yaşta eğitime başlatılan öğrenciler açısından bazı olumsuzluklar içerdiğini belirledi. Sistemin, okula başlama yaşını, 72 aydan 60 aya çeken, gelen tepkiler üzerine 60-66 ay arasını velinin isteğine 66 ay ve üstünü de zorunlu hale getiren uygulamasının özellikle fiziki ortam bakımından ‘mini mini birlere’ uydurulması gerektiği vurgulandı. Denetçilerin tespitleri doğrultusunda bazı iller okulları uyarmak zorunda kaldı.
Yazıda, “60-66 aylık çağ nüfusundan velilerin isteğine bağlı olarak kayıt yaptıracak öğrenciler ile diğer yaş grubundaki (66-80 ay) öğrencilerin aynı sınıfta eğitim almalarının hem bedensel hem de pedagojik yönden olumsuzlar oluşturmasının tespit edilmesi üzerine 2013-2014 eğitim öğretim yılında şubelerin, öğrencilerin aylarına göre oluşturulması Bakanlık denetçilerimizce tavsiye edilmiştir” denildi.
Oysa MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü, yazımıza cevaben ilettiği mesajda; “Sayın Abdullah Damar; Bakanlığımıza gönderdiğiniz iletiniz incelenmiştir. Bu öğretim yılında ilk defa uygulanan 60 – 66 aylık çocukların eğitimlerine ilişkin izleme ve değerlendirme çalışmaları Bakanlığımız tarafından sürdürülmektedir. Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz. 81 ilde belirlenen okullarda, okul müdürlerine anket uyguluyoruz. Bu bize bir fikir verecek. En azından birinci dönemin nasıl geçtiğine ilişkin bir veri olacak elimizde. Onun da sonuçlarını önümüzdeki haftadan itibaren almaya başlayacağız. Asıl büyük araştırmayı Haziran ayında yapmayı planlıyoruz. Haziran ayından sonra öğretmenlerimize, velilerimize, okul müdürlerimize yönelik çok daha büyük kapsamlı bir araştırma yapacağız. Özellikle '12 yıllık zorunlu eğitimin ilk 4 ve ikinci 4'teki yansımaları nasıl oldu' diye elimizde bir veri olsun istiyoruz.”
Bakanlığın bu yazısı ve alınmasını istediği önlemler, 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılına ilişkindir.
Bu tartışmalar arasından haziran ayı geldi ve geçti. 2007’liler için alınacak bir tedbir vardı ise bu ay içinde uygulanmalıydı. Biz herhangi bir tedbir uygulandığına şahit olmadık.
Yine bu konuyla ilgili olarak Tüm Eğitim Müfettişleri Derneği tarafından hazırlanan
“2012-2013 Öğretim yılında yasal düzenlemeyle başlanılan 4+4+4 uygulanmasında karşılaşılan sorunlar, alınması gereken tedbirler” başlıklı raporda;
“1.1.Sınıflarda 60 - 72 aylık öğrencilerin aynı sınıfta bulunmalarındaki sorun devam etmektedir. Aynı müfredatın farklı seviyedeki öğrenci gruplarına uygulanması okullarda farklı uygulamaların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Yasal düzenlemeye rağmen oluşturulan farklılıklar pedagojik olarak bilimsel verilerle çelişmektedir. “Uyum ve Hazırlık Çalışmaları Hazırlık Kitabı”nın eğitim öğretimde kullanılmasında okullar arasında birliktelik sağlanamamıştır.
Çözüm:
•Kurumlarda oluşturulacak komisyon nezaretinde; seviye/yaş gruplarına göre sınıfların yeniden oluşturulması,
•1.sınıfların genelde hazır buluşluk düzeyi çok yüksek olduğu belirgin bir şekilde görülen bölgelerdeki okullarda, müfredatın öğrencilerin çok gerisinde kaldığı, kırsal bölgelerde ve varoşlarda ise tersine bir olguyla karşılaşıldığı görülmektedir. 1.sınıf öğretmenlerinin ihtiyaç ve görüşleri doğrultusunda ‘ Acil ve Hızlandırılmış Hizmetiçi Eğitimden’ geçirilerek ülke genelinde uygulama birlikteliğinin sağlanması gerekir.
•“Uyum ve Hazırlık Çalışmaları Hazırlık Kitabı” ına göre uygulanan ‘Uyum’ süreci gözden geçirilerek yeniden düzenlenmelidir. Bu süreçle bağlantılı olarak derslik sayısı artırılarak 1. Sınıfların öğrenci sayısı öncelikle standartların altında oluşturularak; oyunlaştırılmış etkinliklerin fiziki olarak uygulanması sağlanmalıdır.
•Yaş grupları ayrılma imkânı olmayan okullarda seviye/yaş grupları oluşturularak ileri düzeydekilere okuma yazma çalışmalarına ağırlık verilerek çalışılması.” şeklinde, sorun tespit edilmiş ve çözüm önerileri sunulmuştur.
Aynı şekilde, eğitim sendikalarının hemen hemen tümü de bu konuya dikkat çekmiş ve gereken önlemlerin alınmasını istemiştir.
Ancak bütün bu yaşananlara ve uyarılara rağmen, Bakanlık 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında herhangi bir tedbir almamıştır. Bu yıl okula başlayan 2007’liler, ilkokullarda sınıf tekrarı olmadığı için 2.sınıfa geçmişlerdir. Bu çocuklar bundan böyle hep sınıf seviyelerinin altında, arkadaşlarına göre hep geride kalmış olarak eğitimlerine devam edeceklerdir.
Böylece hiç istemediğimiz “Eğitimde kaybedilen kuşak; 2007’liler” korkumuz, göz göre göre gerçekleşmiş oldu.