Kuaförün yerleri süpürdüğünü, temizlik yaptığını, havluları astığını görünce sordum: “Çırağınız yok mu?” Kuaför: “Hocam, bu 12 yıllık zorunlu eğitim çıktığından beri, çırak bulamıyoruz. Liseyi 18 yaşında bitiren delikanlı, üniversiteyi kazanmazsa askere gidiyor. Geldiğinde yaşı 21-22 oluyor. Eli artık makas tutmuyor. Bizim meslekte parmakları kırılmadığı (erken beceri kazanmak) için, kuaförlük yapamıyor.” dedi.
Balkon demirlerini taktırmak için Demirci Burhan usta evimize geldi. Yanında Afganlı bir genç vardı. Balkon demirleri takıldıktan sonra çay ikram ettim. Neden Afganlı çırak çalıştırdığını sordum. Burhan usta: ”Bizim çocuklar zorunlu eğitimden mütevellit okula gidiyor. Çırak bulamıyoruz. Biz de Türkiye’ye kaçak yolla gelen Afganlı, Suriyeli gençleri çırak alıp kalfa yapıyoruz. Aksi takdirde işimizi yapamıyoruz. Bazı meslekler, yok olma aşamasına geldi. 20 yıl sonra Türk esnaf bulamayacaksınız.” cevabını verdi.
Lisede matematik öğretmeni olan arkadaşımla, eğitim üzerine sohbet ettik. Lisede, toplama, çıkarma, çarpma ve bölme işlemini yapamayan onlarca öğrenci olduğunu, seri okuyamadıklarını, okudukları problemi anlayamadıklarını, bu yüzden de ruh sağlığının bozulduğunu söyledi. Ayrıca okumak istemeyen, güdülenme düzeyi düşük olan, sınıfta sürekli uyuklayan ya da disiplin sorunu yaratan öğrenciler yüzünden, öğrenme isteği olan öğrencilerin eğitim hakkının elinden alındığını belirtti. Daha sonra bana dönerek: “12 yıllık zorunlu eğitime gerek var mı? Herkes liseyi okumak zorunda mı? Öğrenciye okula gelmek zulüm. Eğitim görmek istemiyor. Çalışmak, meslek sahibi olmak istiyor. Bu öğrencilere neden engel olunuyor. Bırakın istediği mesleği öğrensin.” dedi.
Dünyanın değişik ülkelerinde zorunlu eğitim farklı şekillerde uygulanmaktadır. 5+3, 4+4+4, 1+5+3+3 gibi. Temel eğitim hemen hemen her ülkede zorunlu ve devlet okullarında ücretsiz verilmektedir. Eğitilmiş iş gücü, iyi insan, iyi vatandaş oluyor beklentisi hakim bir görüş özelliği taşımaktadır. Ülkeler siyasal, ekonomik ve toplumsal yapılarına uyum sağlamış bireyi, eğitim yoluyla yetiştirdikleri için, ne eğitimi devretme ne de yerine başka bir sistemi ikâme olarak kullanılmasına müsaade etmektedirler. Uluslararası indekslerde eğitimli iş gücü istatistiklerini yüksek gösterebilmek için açık öğretim uygulamalarını da devreye sokmaktadırlar.
Zorunlu ve ücretsiz eğitim gerekli bir durumdur. Devlet yönetim şekline uygun vatandaşları zorunlu eğitim kurumlarında yetiştirir. Anayasaya, yasalara, devleti kuran iradeye saygı ve bağlılığı, herkesi zorunlu olarak davet ettiği okullarda kazandırır. Böylece hem iyi insan, iyi vatandaş yetişir hem de toplumsal düzen sağlanmış olur. Bu varsayım çoğu zaman başarıyla gerçekleşir bazen de amacına ulaşamadığı, zorunlu eğitimden geçenlerin sistemi baltaladığı, yıkmaya çalıştıkları görülür. Bu durumda sorgulanması gereken zorunlu eğitim değil, zorunlu eğitim programı ve zorunlu eğitimi veren eğitim paydaşlarının düşünce yapılarıdır.
12 yıllık zorunlu eğitim, küçük ölçekli sanayiyi ve esnafı olumsuz yönde etkilemektedir. Meslekte yardımcı eleman, kalfa ve usta yetişmediği için, her şehrin ekonomisine can veren küçük ölçekli sanayi bölgeleri, yerlerini otomasyona ve seri üretime yöneltmiş, fabrikasyon üretime yerini terk etmektedir. Küçük ölçekli sanayi çökmeye başladığında işsizlik ve göç olayı baş göstermekte, küçük yerleşim birimlerinden büyük şehirlere yoğun göç furyası ortaya çıkmakta, bu durum da çarpık kentleşmeye, şehirde sağlık ve güvenlik sorunlarının artmasında etkili olmaya başlamaktadır.
12 yıllık zorunlu eğitimin herkesi eğitme düşüncesi, gerçeklerle örtüşmemektedir. “Her çocuk öğrenebilir.” Bir şehir efsanesi değildir. Her çocuğun öğrenebilme potansiyeli ve hızı birbirinden farklıdır. Ayrıca, her öğrenciyi motive eden, harekete geçiren dinamikler birbirinden ayrıdır. Motivasyon düzeyi artmadığı sürece ya da arttırılmadığı sürece her öğrencinin akademik başarısının artmasını beklemek, çoğu zaman havanda su dövmekten farksızdır. Motivasyon düzeyi düşük olan, eğitime karşı ilgisiz ve farklı amaçları olan öğrencileri zorla okulda tutmaya çalışmak, zorla zorunlu eğitimden geçirmeye çalışmak, hem okulun amacından uzaklaşmasına hem de çocukların potansiyel disiplin sorunu yaratmasına neden olabilir. Bu sebeple 12 yıllık zorunlu eğitim uygulaması esnetilerek 1+1+5+3 şeklinde bir modele geçilmelidir. 1 yıl erken çocukluk eğitimi, 1 yıl okul öncesi eğitim, 5 yıl ilkokul, 3 yıl da ortaokul eğitimi şeklinde düzenlenebilir. Erken çocukluk eğitimi ve okul öncesi eğitim, ilgisiz bir öğrenciye lisede zorla verilen eğitimden daha çok katkı sağlar.
Temel eğitim süreci, liseye öğrenci gönderen bir eğitim modelinden sıyrılması ve temel becerilerin üst düzeyde kazandırıldığı bir kimliğe kavuşturulması gerekir. Öğrenci erken çocukluk eğitimi ve okul öncesi eğitimde temel yaşam becerileri, öz bakım, öz yönetim, dil, psikomotor becerileri kazanır. İlkokul öğrencisi olduğunda, dil gelişimi, temel yaşam becerilerini kazanmış haldedir. Bu durum, özellikle dezavantajlı bölgelerde devletin desteğiyle üst düzeyde gerçekleştirilirse, okul çağına gelen çocukların dil ve uyum sorunları ortadan kaldırılmış olur. 5 yıllık İlkokul eğitiminde anadil, okuma, anlama, sözlü-yazılı anlatım becerisi üst düzeyde kazandırılır. Temel matematik becerileri, hayatı boyunca kullanması gereken hesap yazma, sayılarla düşünme ve problem çözme becerisi bu becerileri takip eder. İlkokul ve ortaokulda dil becerilerine ve temel matematik becerilerine paralel olarak değerler eğitimi, vatandaşlık eğitimi ve güzel sanatlar eğitimi verilir. Bir enstrüman çalma, sporla ve sanatla uğraşma, milli kültür ögelerini tanıma ve icra etme konusunda eğitim görürler. Ortaokuldan mezun olan öğrenci anadil, matematik, değerler eğitimi, vatandaşlık ve güzel sanatlar, spor alanında temel becerileri kazanmış halde mezun olur. Bu öğrencilerin becerilerini devam ettirmesi için her bölgeye, her ilçeye “Kültür Sarayı” kurulur. Bu kültür sarayları zorunlu 1+1+5+3 yıllık zorunlu eğitimin kazandırdığı becerilerin icra edildiği, yeni becerilerin kazandırıldığı kurum olarak işlev görür. Lise eğitimi 3 yıla iner. Lise eğitimi tamamen yükseköğretime hazırlığı kapsar. Lise eğitimi zorunlu eğitim kurumundan çıktığı için ikâme olarak, şimdi olduğu gibi açık lise uygulaması sürdürülebilir.
Ortaokuldan sonra mesleki ve teknik eğitim almak isteyen öğrenciler için meslek liseleri 3 yıllık eğitim verir. Bu eğitim tamamen organize sanayi bölgeleri içinde, usta-çırak ilişkisine göre sürdürülür. Teorik eğitim okulda, uygulamalı ve mesleğe hazırlık eğitimi ise iş yerinde verilir. Bu aşamada mesleki ve teknik eğitimden geçenlere uygulamalı ikinci dil zorunluluğu getirilir. Böylece yurtdışında çalışma olanakları yaratıldığında mağdur hâle düşmemiş olurlar. Mesleki ve teknik eğitim kurumlarından alınan derslere paralel açık lise dersleri alıp başarılı olanlara lise diploması verilir. Böylece kısmen uygulanan modele daha işlerlik kazandırılır. 2 yıllık meslek yüksekokulları kapatılmalıdır. Meslek lisesi mezunları ara insan gücü ihtiyacını karşılar nitelikte olduğunda, 2 yıllık meslek yüksekokullarına gerek kalmayacaktır.
Sonuç olarak 12 yıllık zorunlu eğitim süreçte 12 yıllık sorunlu eğitime dönüşmüştür. Kalabalık sınıflar, gün geçtikçe artan nüfus, yaşanan göçler, kalabalıklaşan şehirler, eğitim hizmetinden beklenen faydanın ortaya çıkmasını engellemektedir. Bu koşullar altında eğitimle ilgili paradigmaları değiştirmek, yeni yollar bulmak, daha pragmatik uygulamalar yapmak zorundayız. Erken çocukluk eğitimi ve okul öncesi eğitim zorunlu olduğunda daha etkili eğitim hizmeti verme olanağı yaratılabilir. 12 yıllık zorunlu eğitimin dezavantajları yanında avantajları da vardır. 12 yıllık zorunlu eğitim kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesini engellemiştir. Aynı zamanda kız çocuklarının okullaşma oranlarında artış görülmüştür. Çocuk çalışan sayısı 12 yıllık zorunlu eğitimle azalmıştır ancak, sektördeki beceri gerektiren meslekleri olumsuz yönde etkilemiştir. Bu bağlamda 1+1+5+3 ya da mutlaka zorunlu eğitim 12 yıl olacak deniyorsa, zorunlu eğitim 1+5+3+3 şeklinde liseyi de kapsaması, ancak lise için esnek uygulamaların işe koşulması gerekir.
Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU