SBS eğitimin niteliğini ölçmüyormuş!

SBS eğitimin niteliğini ölçmüyormuş!

Milli Eğitim Bakanı Dinçer, SBS’nin eğitimin niteliğini ölçmediğini söylemiş.

 YÖK Başkanı da YGS ve LYS için benzer sözler söylüyor.
Peki, o zaman bu sınavlar ne için yapılıyor?
Ortalamalar, felaket sayılabilecek noktada değil de, çok parlak olsaydı, yine aynı şekilde düşünürler miydi?
Ayrıca Avrupa ülkelerine yönelik PİSA sonuçları, SBS,YGS ve LYS’den çok daha mı iyi?..

Metodolojik hataymış
Bakan Dinçer, SBS ile ilgili eleştirilere bakın ne demiş:
“SBS ile ilgili eleştirilerde çok ciddi bir metodolojik hata yapılıyor. Kendi kendimize ve çocuklarımıza haksızlık etmemeliyiz. Bugünkü yapılan sınav sistemi, Türk eğitim sisteminin niteliğini ölçmüyor. Çocuklarımızın ilgi ve yeteneklerini de ölçmüyor. Bu sınav, çocuklarımızı elemek ve sıralamak için yapılan bir sınavdır.”
İşte bu noktada, Bakan Bey’in görüşlerine aynen katılıyoruz ve kendisine şu soruyu yöneltiyoruz:
Türk eğitim sistemini felç eden ve metodolojik olarak hatalı olan bu sınavlar, peki daha ne zamana kadar yapılacak?
Çocuklarımızın ilgi ve yeteneklerini ölçmediği gibi bilgi birikimlerini de ölçmüyor. Örneğin lise ve dengi okullarda 300’ü aşkın ders varken neden sadece 10 dersten soru soruluyor? Ayrıca, Şırnak Lisesi mezunuyla Robert ve Galatasaray mezunlarının aynı sınavda yarıştırılmaları ne kadar adil?

Satrançla gelen şampiyonluk!
Bakan Bey, 500 tam puan alan öğrenciler arasında uluslararası yarışmalarda derece alanların öne çıkarılmasına yönelik olarak da şu değerlendirmeyi yapmış:
“Spor yapmayı, güzel sanatlarla ilgilenmeyi, müzikle, bedenle meşgul olmayı, kitap okumayı ve hayata dair gerçeklerin peşinden koşmayı bir eğitim alanı olarak değerlendiriyoruz. Bunlar da eğitimse, bu insanlara avantaj sağlamadıkça bunları teşvik etmiş olmazsınız. Bunun örneklerini seçimlik derslerimizde görebilirsiniz.”
Bakan Bey, yine doğru söylüyor ama uygulama, söylediklerinin tam tersi yönde. Sınava bir milyon öğrenci giriyor. Eğer amaç onların sanata, bilime yönelmelerini sağlamaksa, bunun yolu o konudaki başarılarının da dikkate alınmasıdır. Sınavda bu derslerden de soru sorulabilir, bu derslerden aldıkları notlar da, diğer derslerle aynı oranda giriş puanına etki edebilir. Yoksa hepsinin şampiyon olmasını beklemek, hayalcilik olacağı gibi haksız rekabeti de beraberinde getirir...

Şimdi bu velimiz haksız mı?
“Benim kızım bu yoğunluktaki müfredat içinde dünya ve Türk edebiyat klasikleri başta olmak üzere yüzlerce roman okudu. Ayrıca, ileri düzeyde klasik gitar ve bağlama çalıyor, suluboya resim yapıyor ve iyi bir yüzücü. Şimdi, benim kızım ve kızım gibi aynı meziyetlere sahip diğer evlatlarımıza, + puan verilmesi için, hangi yarışmalara girmeleri gerekir?”

Kritik 10 yıl!
Üniversitelerde, önceki yıl 130 bin, geçen yıl da 100 bin civarında kontenjan boş kaldı. Bu yıl, 150 bin sınırının zorlanması bekleniyor. Ama görünen o ki, bu durum, YÖK’ün hiç umurunda değil.
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, “Türkiye’nin genç nüfusunun yükseköğretime yönelik talebini makul şekilde karşılamamız için gereken kritik bir 10 yıla girmiş bulunuyoruz” demiş. Yani daha çok üniversite açılmasının sinyallerini vermiş.
Çetinsaya, Türkiye’deki üniversite sisteminin son 30 yıllık hikâyesine bakıldığında, dramatik bir değişimin içinden geçtiklerini belirterek, “1982’de sadece 27 devlet üniversitemiz varken, 2012 yılı itibarıyla 103 devlet, 63 vakıf olmak üzere 166 üniversite sayısına ulaşmış bulunuyoruz. Sadece 10 yılda niceliksel olarak yaklaşık 2,5 katlık bir artış yaşadık” dedikten sonra, bu büyümenin hala devam ettiğini kaydederek, 75 milyonluk ve büyük bir genç nüfusa sahip bir ülkede bu sayıların bile yetersiz olduğunu dikkat çekmiş.
Yüz yüze ve açık öğretim programlarında 4 milyon öğrencinin okuduğunu vurgulayarak da şunları söylemiş:
“Son 4 yıldır kontenjan kapasitemizi büyük ölçüde artırmamıza rağmen bu konuda hala kat etmemiz gereken mesafeler var. Türkiye’nin genç nüfusunun yükseköğretime yönelik talebini makul şekilde karşılamamız için gereken kritik bir 10 yıla girmiş bulunuyoruz...”
Özetin özeti: Keşke birileri, YÖK Başkanına boş kontenjanları ve üniversite mezunlarının içinde bulundukları vahameti anlatsa da, asıl felaketin ne olduğunu anlasa!..

Abbas GÜÇLÜ-Milliyet

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.