"Resmi dil Türkçe'dir"

"Resmi dil Türkçe'dir"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, günlerdir merakla beklenen "iki dil" tartışmalarına Meclis kürsüsünden yanıt verdi.

TBMM Genel Kurulu'nda, 2011 bütçesinin kapanış konuşmasını yapan Başbakan Erdoğan, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İki dil ve özerklik konularında son günlerdeki tartışmalara yanıt veren Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu illerinde kaos varmış, huzursuzluk varmış gibi bir görüntü oluşturulmak istenildiğini, ancak Türkiye'nin topyekün aydınlık geleceğe koştuğunu söyledi.

Erdoğan, doğu illerinin de diğer bölgelerle birlikte kalkındığına dikkat çekerek, "Bizim lügatımızda ayrımcılık yok. İmtiyaz dağıtmak yok. Bölgeleri ayırmak yok. Toplumu sınıflara etnik gruplara mezheplere kimliklere bölmek yok. Biz İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışı ile hareket ediyoruz. İnsanlarımızı dinine mezhebine göre ayırt etmedik etmiyoruz. Dün de etnik milliyetçiliği yola çıkarken Afyonkarahisar'dan oradan yola çıktık. Yola çıkarken bizim dedik 3 tane kırmızı çizgimiz var. Etnik milliyetçilik yapmayacağız. Bölgesel milliyetçilik yapmayacağız. Dinsel milliyetçilik yapmayacağız dedik. Biz şu ana kadar bunu yapmadığımız için 8 yıldır bizim milletimiz halkımız bizi iktidarda tutuyor. Sürekli oylarını arttırarak bizi iktidarda tutuyor. Biz Afyon'da bir şey daha söyledik. 2005'te Diyarbakır'da değil ta orada. Tek bayrak tek millet tek vatan tek devletti" dedi.

Erdoğan konuşması esnasında muhalefet sıralarından 'iki dil' konusunun hatırlatılması üzerine ise "Sabırlı ol sabırlı 9 ay 10 gün biliyorsun. Onlar erken doğum sağlıksızdır" yanıtını verdi.


"73 milyon Türkiye Cumhuriyeti üst kimliği altındadır"

Erdoğan, daha önce de tartışmalara yol açan alt kimlik üst kimlik sözlerini bu konuşmasında da tekrarladı. "Etnik kökeni inancı dili kültürü ne olursa olsun 73 milyon insanımız Türkiye Cumhuriyeti üst kimliği altında tek millettir" diyen Erdoğan, "Evet ben yine aynı şeyi söylüyorum alt kimlik üst kimlik. Üst kimlik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bunun altında birçok etnik unsur vardır. Hepsi bizim kardeşimizdir.Ve hepsini yaradandan ötürü seviyoruz. Bu ülkede ben bir başbakan olarak Kürt sorununu savunuyorum ama savunmaya da devam edeceğimi. Ama Kürtçülüğün karşısındayım. Türkçülüğün de karşısındayım. Bizim medeniyetimizde bizim değerlerimizde ırkçılık yok. Ama kavimlere saygı var biz buradan geldik böyle de devam edecek" diye konuştu.


"Resmi dil Türkçe'dir"

İki dil tartışmalarına da değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Benim milletimin dili tektir. Bu Türk milletinin dili tektir. O resmi dil Türkçedir. Bunu bugüne tadar öğrenmediysen bundan sonra da öğrenemezsin zaten. Fakat bu ülkede devletin kademeleri ile belediyeleri birbirinden ayırt eden anlayış devlet kurumlarını anlayamamış anlayıştır. Belediyeler de devletin resmi kurumlarıdır. Diğerleri de resmi kurumlarıdır. Orada da Türkçe kullanılır burada da Türkçe kullanılır. Birisinde farklı birisinde farklı olmaz. Bir diğer konu. Onu da anlatıyım. Ademi merkeziyet dediğiniz anlayışı anlatayım. Ben belediyecilikten geldim. Ademi merkeziyetçiliği savunan biriyim. Ama Ademi merkeziyetçiliğin üç tanımı vardır. Bir siyasi tanımıdır. İdari tanımıdır. Hizmet tanımıdır. Biz siyasi tanımına karşıyız. İdari tanımına da karşıyız. Biz hizmet içerikli olanın yanındayız. Köy boşaltmaların, faili meçhullerin, işkencelerin, suikastlerin, darbe girişimlerinin, karanlık senaryoların sorgulandığı, karanlık noktaların aydınlığa kavuştuğu bir Türkiye var. Olağanüstü halin kalktığı çekiç gücün gönderildiği, anaların hapisteki çocukları ile kendi anadillerinde konuştuğu, farklı dil ve lehçelerin öğretildiği öğrenildiği, devlet televizyonlarından farklı dil ve lehçelerde yayınların yapıldığı bir Türkiye var artık. Türkiye'yi bu seviyelere biz getirdik. Kardeşliğimizi yüceltmek, toplumsal barışı pekiştirmek adına bu demokratikleşme adımlarını biz attık. İşte bu 2005'den itibaren devam eden süreçtir. Bunun öncesi var sonrası var. Herkes anadilini istediği gibi dilediği gibi konuşuyor. Farklı dil ve lehçelerde yayın da yapılıyor. Kurs da açılıyor. Üniversitelerde enstitü de kuruluyor. Şunu da herkes çok iyi bilecek Türkiye'nin resmi dili Türkçedir. Ortak dil Türkçedir. Bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişim kabul edilemez. Zira bu mesele sosyal barış ve sosyal bütünlük meselesidir. Bu meseleyi tartışmaya dahi açmak bu meseleyi getirip Türkiye'nin gündemine taşımak ne demokrasiye ne özgürlüklere ne toplumsal barışa ne de kardeşliğe azla hizmet etmez. Bu tartışmaları gündeme taşımak da gündemde tutmak sabah akşam bununla ilgili yayınlar yapmak da milli birliğime kardeşliğimize destek olmaz tam tersine köstek olur."

Erdoğan, Milli birlik ve kardeşlik projesinin de dayanışma paylaşma zemininde Türkiye'yi büyütme yüceltme projesi olduğuna değinerek, "Bu proje istismarcıların elinden oyuncaklarını alıp istismarcıları hayal kırıklığına uğratma projesidir" dedi.


"Kimseye ameliyat yaptırmayız"

Başbakan Erdoğan, yaşanan bu gelişmelerin demokratikleşme sürecini hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahı olduğuna da vurgu yaptığı konuşmasında, bu tuzağa Türk milletinin düşmeyeceğini, bu senaryonun aktörlerini milletin çok iyi bildiğini söyledi. Seçim öncesinde kaos oluşturmak amacıyla bu senaryoların gündeme getirildiğini ifade eden Erdoğan, "Ateşe benzin döken bu siyaset tarçının kime ne faydası var. Biz sorunların konuşulmasından, tartışılmasından, özgürce ifade edilmesinden yanayız" dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hiç kimseden demokrasi dersi almaya ihtiyacımız yok. Bize demokrasi dersi vermek isteyenler 12 Eylül'de benim vatandaşımın oy verme hakkını nasıl tehditle gasp ettiler önce bununla yüzleşsinler. Doğu ve güneydoğuda Sivil toplum örgütlerine yazarlara yapılan baskılarla tehditlerle yüzleşsinler. Gelişen özgürlükleri çözüm için kullanmak erine acıtasyon için, provokasyon için kullanmak bu millete revamıdır. Milletin zihnini bulandırmanın korkularını kaşımanın huzurunu kaçırmanın hangi sorunların çözümüne faydası vardır. Bu ülke sahipsiz değildir. Bu millet çaresiz değildir. Milletim müsterih olsun. Biz kimseye bu topraklar üzerinde ameliyat yaptırmayız."



"Millete rağmen kim hangi projeyi hayata geçirebilir"

Erdoğan, 2011 Bütçesi kapanış konuşmasında özerklik tartışmalarına da değinerek, bunların gündemde tutulması konusunda medyayı eleştirdi. Erdoğan, Demokratik Toplum Kongresi'nin hazırladığı bildiri taslağını "Dikkate dahi alınmayacak" bir taslak olarak değerlendirerek, "Millete rağmen kim hangi projeyi hayata geçirebilir" dedi.

Erdoğan, kimsenin bu tarz tartışmalar ve senaryolarla milletin hissiyatı ile oynamasına müsaade etmeyeceklerini dile getirdiği konuşmasında, Diyarbakır'da Demokratik Toplum Kongresi'nin yayınladığı bildiriye de değindi. Erdoğan, "Dikkate dahi alınmayacak bu bildiri taslağı günlerdir çarşaf çarşaf sayfalara boy boy ekranlara taşınıyor. Bu bildiri taslağı son derece yapay şekilde kasıtlı şekilde gündeme taşınıyor ve geliyor gündemin tam ortasına yerleşiyor. Her akşam saatlerce bu konuşuluyor. Köşe yasarları her gün bunu yorumluyor. Sağ olsunlar işleri gücü yok. Sanırsınız ki Meclis'te bir anayasa değişikliği oldu. Yarın Türkiye farklı bir idari yapıya kavuşacak, farklı bir yönetim şekle kavuşacak. Açık söylüyorum. Tehlikeli bir oyun bu. Burada ortaya konan veya örtülü ifade edilen hususlar çok çok yanlış, son derece kabul edilemez buluyorum. Özerklik tartışması demokratikmeşmeye hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahıdır. Millet bu tezgahlara evet der mi, bu taslakları bağrına basar mı? Millete rağmen kim hangi projeyi hayata geçirebilir?" diye konuştu.

Konuşması sırasında BDP'li Hasip Kaplan'ın 'yüzde 10 barajını indirin. O zaman görün' sözlerine de kürsüden tepki gösteren Erdoğan, "Bak partimizi kurduk 16 ay sonra yüzde 10 barajı ile geldik. Yüzde 34 aldık. Aynısını sen de yap" dedi.


"Bütün maskeleri tek tek indireceğiz"

Erdoğan, bildirileri yayınlayanların bunun siyasetini yapanların Kürt kökenli vatandaşların ne kadarını temsil ettiğine vurgu yaparken, "Ben her fırsatta defalarca söyledim, bugün de söylüyorum: Ne terör örgütü, ne de onun uzantıları, hiçbir zaman benim Kürt kökenli vatandaşımın temsilcisi, sözcüsü olmamıştır, bundan sonra da asla olmayacaktır. Demokratik hak ve özgürlüklerden bahsedenler, benim bölgedeki vatandaşımın haklarını kullanmasını engelliyor, tehditle, baskıyla engelliyor" dedi. 12 Eylül referandumunda baskılara ve tehditlere rağmen Evet oylarının ve oy kullanma oranlarının yüksek olduğuna dikkat çeken Erdoğan, Kürt kökenli vatandaşları terörle ve terör örgütüyle özdeşleştirmeye hiç kimsenin hakkı olmadığını söyledi. Herkesi sağduyu ile hareket etmeye çağıran Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Gererek, kırarak, dökerek, kaşıyarak, tahrik ederek hiçbir şey yapılamaz, hiçbir hedefe ulaşılamaz. Siyasi partiler, medya, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, herkes ama herkes bu süreçte sağduyuyla hareket etmeli. İdeolojiler üstü, çıkarlar üstü bir tutum sergilenmelidir. Biri çıkıp provokasyon yapacak, bir başkası çıkıp bundan rant toplayacak. Biri 'dağdan cenazeler gelsin' diye elini ovuşturacak, bir diğeri çıkıp şehit cenazelerini istismar için fırsat kollayacak. Bu gaddarlık değil mi, bu istismar değil mi? Bu vicdana sığar mı? Bırakın vatan sevgisini, millet sevgisini, kendisine saygısı olan, şu kadarcık vicdanı olan biri buna göz yumabilir mi? Türkiye kaybetmiş, milletimiz kaybetmiş, kardeşlik zedelenmiş, huzur, istikrar yara almış, bunların hiç ama hiç derdi değil. Biz bu oyunu bozacağız. Biz bu kirli senaryoyu bertaraf edeceğiz. Bu kirli ittifakın, bu çirkin işbirliğinin gerçek yüzünü gösterecek, bütün o maskeleri tek tek indireceğiz. Anayasa ve yasalar çerçevesinde, başkasının özgürlük alanına müdahale etmeden isteyen istediğini söyler ve konuşur. Her mesele hukuk çerçevesinde, demokrasi kuralları altında, bu parlamentoda çözüme bağlanır. Hiç kimsenin kendisini yasaların, Anayasa'nın, parlamentonun üzerinde görme hakkı yok. Yetkilerini aşarak demokratik sürece müdahale hakkı yok. Biz ne tahriklere geleceğiz, ne de bu kirli tezgahlara göz yumacağız. Bir kaşık suda fırtına koparmanın, durumdan vazife çıkarmanın, hükümeti topa tutmanın hiçbir siyasetçiye faydası yoktur, olmayacaktır."



Kılıçdaroğlu'na yüklendi

Erdoğan, konuşmasında CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklenerek, "Nereye gitse nabza göre şerbet veriyor. Kaf Dağı'nın arkasındakileri vaat ediyor" dedi. Vaat ettiği yatırımların kendisinin aklına "umut simsarlığı"nı getirdiğini söyleyen Erdoğan, "Umut simsarlığı karlıdır. Ama hayal kırıklığının faturası da o derece ağırdır. Umut tefeciliği yapanlar sadece kendileri kaybetmezler millete de kaybettirirler. Milletimiz bugüne kadar ne çektiyse hesabını kitabını bilmeyen, ne konuştuğunu bilmeyen, umut simsarlığı yapanlardan çekti. Böyle bol keseden dağıtanlar kaşıkla verenler kepçeyle bütün kazanımları geri alırlar" diye konuştu.


Anadolu Ajansı arşivini okudu

Başbakan Erdoğan, CHP'nin koalisyon ortağı olduğu dönemlerde Türkiye'nin ağır bedeller ödediğini savunduğu konuşmasında uzun süredir CHP iktidar ya da iktidar ortağı olmadığı için vatandaşın bunun ne anlama geldiğini unuttuğunu söyledi. "40 yaş altı bunu bilmiyor. Türkiye'nin hazinesi ne zaman belini doğrulttuysa hemen ardından CHP'nin ortağı olduğu iktidarlarca boşaltılmıştır" diyen Erdoğan, Anadolu Ajansı'nın 1974'ten itibaren arşivlerinden taranan ve CHP'nin iktidarda olduğu dönemlerde çıkan olumsuz haberleri TBMM kürsüsünden okudu. CHP yönetiminde ülkenin olağanüstü hale gittiğini söyleyen Erdoğan, "CHP ülkeyi olağan şekilde yönetemediği için olağanüstü yollara başvuruyor" dedi. Erdoğan, ayrıca 1 Mayıs'ta İstanbul'da sokağa çıkma yasağı ilan edildiğine yönelik bir haberi okuduktan sonra da "Sizin geçmişiniz sokağa çıkma yasağı ilan ediyor. Biz de 1 Mayıs'ı bayram ilan ediyoruz" dedi.


"Kemal mi? Hıdır mı?"


Erdoğan, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmalarında vaat ettiklerine değinerek, "Bugün bol keseden savrulan vaatlerin Türkiye'yi nerelere götüreceğini bilmek için falcı olmaya gerek yok" dedi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun 'Kaynak nedir?' sorusuna verdiği 'Benim adım Kemal' yanıtına da göndermeler yaparak şunları söyledi:

"Ortaya şimdi yeni bir şey çıktı. Kaynak Kemal diye. Acaba Sayın Genel Başkan'ın adı o zaman farklı mıydı? Veyahutta Sayın Genel Başkan'ın adı o zaman Hıdır mıydı? 'Benim adım hıdır elimden gelen budur' böyle mi diyeceğiz? Bunları artık ciddi olarak ele alalım. Yani artık bir siyasi lidere her şeyden önce ciddiyet yakışır. Sizin adınız Kemal mi Hıdır mı bilemem. Biz bu yola çıkarken kaynak Türkiye dedik. Kaynak Recep Tayyip Erdoğan'dır demedik. Biz kerameti kendinden menkul olanlardan değiliz. Türkiye'ye inananlardan Türkiye'nin gücüne, potansiyeline güvenenlerden olduk."
cumhuriyet

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.