Rektörlük seçiminde yaşanan gariplikler
20 üniversitede rektörlük seçimi var. Aralarında Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ gibi köklü üniversitelerimiz de bulunuyor. Ve hemen hepsinde, şu an için en önemli konu, seçimi kimin kazanacağına yönelik tahminler...
Rektör deyip geçmeyin, nasıl ki Başbakan ülkenin patronuysa, onlar da üniversitelerin patronu. Yani onlar ne diyorsa o...
Rektörlük seçimleri öncesinde, adaylara yönelik olumlu ya da olumsuz özel haber kesinlikle yapmıyoruz. Çünkü bu bel altı vuruşlar ya da hak edilmedik iltifatlar, sandığın iradesine ipotek koyma anlamına gelebiliyor.
Bu seçim öncesinde de bu kararlılığımızdan vazgeçmek istemiyoruz. Ama rektörlere ve adaylara yönelik iddialar yağmaya devam ediyor. Hem de çok eskiye dayanan iddialar. Keşke seçim hiç gündemde değilken gelseydi. İşte o zaman gönül rahatlığı ile araştırılır ve doğruysa da yayımlanırdı. Ama şimdi, sanki seçimlerin sonucunu etkilemek için her yol mubahmış gibi davranılıyor...
Üniversiteler, rektörlük seçimleri öncesinde gösterdikleri araştırma faaliyetlerini, bilimsel konularda da gösterseler, eminim ki çağ atlardık ama nedense ilime, bilime değil de, güce ve koltuğa çok daha fazla ilgi duyuyorlar...
Seçim değil kandırmaca
Seçimler ne için yapılır? Halkın iradesini yönetime yansıtmak için. Ama rektörlük seçimlerinde hocaların iradesine güvenilmiyor ki, baraj üzerine baraj var.
Uygulama şöyle: Seçimde en fazla oy alan 6 aday YÖK’e bildiriliyor, onlar da kafalarına ya da gelen duyumlara göre 3’e indirip, Çankaya’ya gönderiyor. Cumhurbaşkanı da yine kendisine gelen duyumlar ve özel tercihleri çerçevesinde onlardan birisini rektör olarak atıyor.
Yani ne seçim diyebiliriz ne de atama, her ikisi de iç içe.
Peki, sağlıklı mı? İyi işliyor mu? Daha da önemlisi doğru rektörler seçiliyor mu?
Evet demek mümkün değil. Zaten dünyada böyle “ucube” bir sistem görmek mümkün değil.
Onlarda, ya doğrudan atama ya da direk seçim var.
Ama dünyanın en iyi üniversitelerinde tercih edilen ve en iyi şekilde işleyen sistem, rektör adaylarını belirleyen kriterlerin olduğu sistemlerdir.
Yani her ülkenin ya da her üniversitenin kendi misyon ve vizyonuna göre belirlediği kriterler var. Örneğin bilimsel üretkenliği, yönetim tecrübesi, finans bilgisi, uluslararası tanınırlığı, kaynak yaratma ve mevcut kaynakları doğru kullanma yetisi ve benzeri daha pek çok kritere sahip olmadan rektörlüğe aday olamıyorsunuz.
Oysa bizde hiçbir yönetim tecrübesi olmadan, profesörlükte bir ayı bile doldurmadan, o güne kadar hiç para yönetmeden, bir tane bile uluslararası yayınınız olmadan, sadece kulis yaparak ya da bir yerlere yakın olarak rektör seçilebiliyorsunuz. Hem de seçimlerde en az oyu alsanız bile!..
Vaat yarışı iyi de!
Rektör adaylarının vaatleri, politikacıları aratmıyor. Öğretim üyelerini etkilemek için ne ararsanız var. Sadece onlara yönelik değil, eş ve çocuklarıyla ilgili vaatler de var. Olmasın mı, elbette olsun. Ama gönül isterdi ki, birileri de çıkıp ilk 100’e gireceğiz, uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanan makale ve refere sayısını ikiye katlayacağız, AR-GE bütçesini AB ortalamalarına ulaştıracağız, teknoparklar ve üniversite-sanayi projesinde olmazları başaracağız deseler gerçekten ayakta alkışlarız.
Ayrıca ayinesi iştir kişinin derler, bugüne kadar yaptıklarını da bir bir anlatsalar, bak işte bu aday üniversiteyi uçurur diye ümitleniriz ama seçim bildirgelerinde arayın ki bulasınız?
Önceki yıllarda bir kez araştırmış ve utanmıştık ve bir daha da rencide olmasınlar diye üzerine gitmemiştik. Fazla uzak da değil, birkaç yıl öncesiydi. YÖK üyeleri ve rektörlerden neredeyse tümünün ciddiye alınacak sayıda uluslararası yayını yoktu. Hele hele kaynak gösterilenler neredeyse yok gibiydi.
Yani şu günlerde Kanarya Sevenler Derneği’ne başkan değil, üniversitelere rektör seçiliyor. Bu yüzden de eğer ileride bilim toplumu olmayı düşünüyorsak çıtayı yükseltmemiz gerekiyor.
Bu noktada ne olur hiçbir hocamız, rektör adayı ya da herhangi biriniz, herkes için yok da neden rektörler için aday olma kriterleri isteniyor demesin. Çünkü o makam, başka bir makam!..
Özetin özeti: Bilim ve teknoloji ile yetişmiş insan gücünde, mükemmeli yakalamadan, çağı yakalamak mümkün değil...
Abbas GÜÇLÜ-Milliyet
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.