Performans değerlendirmeye MEB'den başlayalım
Eğitimde performans değerlendirmeye, eğitim sistemini yap-boz tahtasına çeviren Bakanlık merkez teşkilatından başlayalım. Bu değerlendirmeyi sayın Cumhurbaşkanımız defalarca yaptı. Eğitimde sınıfta kaldığımızı değişik zamanlarda dile getirdi.
Eğitimde performans değerlendirmeye, eğitim sistemini yap-boz tahtasına çeviren Bakanlık merkez teşkilatından başlayalım. Bu değerlendirmeyi sayın Cumhurbaşkanımız defalarca yaptı. Eğitimde sınıfta kaldığımızı değişik zamanlarda dile getirdi.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Ak Parti iktidarının en başarısız bakanlığı olarak bu millete ve büyük medeniyet yolculuğundaki Yeni Türkiye’ye bir iyilik yapın. Bakanlığı, merkez teşkilatına çöreklenen menfaat çetelerinden kurtarın.
Sanki eğitimde bütün sorunları çözdük. Sıra öğretmenin performansına geldi.
Şunu bu köşeden ve her fırsatta her platformda defalarca anlatmaya çalıştık. Ama nafile. Öğretmene vereceğiniz değer, öğretmenlerin ihtiyacı olduğu için değil, onları onure etmek için asla değil, geleceğimiz, her şeyimiz olan çocuklarımız için gereklidir. Büyük medeniyetimize beşiklik eden Osmanlının, eğitimcilere verdiği değeri neden örnek almazsınız. Sizin derdiniz nedir Allah aşkına. Ağzı olan konuşuyor. Bir gün, eğitimle uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan bir bakan çıkıyor. “Öğretmenler eğitilmeli.” Diyor. Pardon siz kimsiniz? Eğitimden ne anlarsınız? Yahu etmeyin ne olur. Eğitimin sorunu öğretmen değil. En büyük sorunumuz, en tepeden başlayarak, eğitimin “E” sinden anlamayan bakanlarımız ve üst düzey bürokratlarımız.
Dünyanın en değerli işini yapan, peygamberlik mesleğini ifa eden, hayattaki en değerli varlığımız olan evlatlarımızın hayatını şekillendirecek, en önemli rol model olacak bu insanları ve bu kutsal mesleğin onurunu ayaklar altına almaktan vazgeçin. Buna öğretmenlerin değil bu necip milletin ihtiyacı var. Anlayın bunu artık. Hiç düşündünüz mü? Öğretmenler neden eli öpülesi insanlardır ?
Unutmayın, öğretmenin saygınlığı, çocuklarımızın yüreğine dokunup, onları dönüştürecek bir güce sahip olabilmesi için en üst düzeyde, tüm mesleklerin üzerinde en gözde, en prestijli meslek olmak zorundadır. Osmanlı bunu gerçekleştirdiği zaman büyük medeniyetini ikmal edebilmiştir. Osmanlının kalkınması da, gerileyip yıkılmasıda öncelikle eğitimle ilgilidir.
Oğlu Fatih’in eğitimi ve geleceği için hocasından tokat yemeye razı olan bir hükümdara sahip bu millet, nasıl olduda, basit bahanelerle, okul basan, öğrencilerinin önünde öğretmene her türlü hakareti ve saldırıyı reva gören bir toplum haline geldi.
Kıyafetini beğenmediği bir öğretmeni, öğrencilerinin önünde aşağılayan valileri yetiştiren bir millet haline nasıl geldik.
Bizim geleneğimizde, medeniyet köklerimizde, en yüksek yönetim kademelerinde, söz sahibi olan, saygınlığa sahip olan eğitimciler, bugün bir milyona ulaşan sayısına rağmen kendi alanında bir bakanlığa dahi layık görülmüyor. Heyhat! Ne yazık.
Eğitimle ilgili günübirlik kararlar alıp, yapboz tahtasına çevirdiğiniz eğitimin başarısızlığının faturasını öğretmene kesiyorsunuz. Sonra da öğretmenden, çocuklarımıza rehberlik edecek, önderlik edecek bir kişilik ve kimlik bekliyorsunuz. Ey anne babalar! Yöneticiler! Ağalar, Beyler! Sizin saygı duymadığınız bir insana/öğretmene çocuklarınız neden saygı duysun ki?
Unutmayın! Eğitime verdiğiniz değer, ona ayırdığınız bütçeye göre ölçülemez. Çünkü Eğitimin önemi fiyatla değil değerle ölçülür.
Sizin eğitime verdiğiniz değer, çocuklarınıza yaptığınız en büyük yatırımdır. Ve asla fiyatı yoktur.
Şimdi yıllardır ayaklar altında paspasa çevirdiğiniz bu kutsal mesleğin fedakâr insanlarından, gönül erlerinden, öğretmenlerimizden, lütfen özür dileyin. Ve derhal bu Bakanlığı terk edin. Eğitimi eğitimcilere bırakın.
Gazete Haber Vaktim - Ahmet Aydınsoy
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.