NTV'ye konuşan Fransız kadın parlamenter, şunları söyledi:

- Öyle görünüyor ki 'Fransız kalmak' ya da 'Fransız gibi davranmak' Türkçede kötüleyici bir mana taşıyor. O an yanıt veremezdim ama pek de kibar bulmadım. Bu tavrın Avrupa Konseyi içinde hakim nezaket kurallarıyla bağdaşmadığını söylemeden edemeyeceğim. Biz burada Avrupa Konseyi bünyesinde bir topluluğuz ve Türk meslektaşlarımızla da çok iyi ilişkideyiz.

İSTANBUL'DAN 1915'TE KAÇMIŞLAR
- Madem Başbakansınız, birini yargılamadan önce bilgi edinmelisiniz. Anne tarafından Ermeniyim. Adımız Selyan. Dedemin adı Selyan Efendi'ydi. Annem ve babam 1915'e kadar İstanbul, Kadıköy'de yaşadı. 1915 yılında çok sayıda Ermeni ailesi tehcirle tehdit edildi. Ailem Ortadokstu ve birçok Müslüman Türk ailesiyleyakın ilişkileri vardı. 1915 yılının bir akşamı arkadaşları kapılarını çalıp tehcir edileceklerini söylemişler ve bir gemiyle kaçmalarını sağlamışlar. Anneannem sadece mücevher kutusunu yanına almış. Hepsi Türktü ve Türk olmaktan gurur duyarlardı. Dedem Türkiye'den ayrıldıktan sonra dahi Türk olmaktan gurur duyduğunu söylerdi. Ben de bugün, annem ve ailesini kurtaran Müslüman Türk dostları sayesinde hayattayım.

Birini tanımadan hor göremezsiniz
- Bir insanı tanımadan onu hor görmezsiniz. Tanıdığınızda da her şeyin hor görülemeyeceğini fark edersiniz. Herkeste iyi bir yön vardır. Daha Başbakan konuşmasını yapmadan önce bir soru hazırlamıştım. Hatta sorum Türkiye lehineydi. Sadece Türkiye'de dini azınlıklara eşit muamele yapılıp yapılmadığını sordum. Bana kibarca 'evet' diyebilirdi. Bundan Türkiye onurlanırdı.

- Sayın Erdoğan ya bilmediğinden ya da kötü niyetle hata işledi. Fransa'nın laiklik politikası sadece kamusal alanda her türlü dini simgenin gösterilmemesini öngörüyor. Bir Başbakanın bireyi ilgilendiren inanç özgürlüğüyle dinler için nötralite alanı olan kamusal alanı birbirine karıştırması beni çok şaşırttı

ntv