Örgütlenmede ki Sıkıntılarımız
Örgütlenmede ki Sıkıntılarımız
Örgütlenme hususunda bir hayli yol almamıza rağmen zaman zaman ümitsizliğe kapıldığım oluyor. Çünkü Sivil Toplum Örgütlerinin gücü üye sayısı ile doğru orantılıdır. Üye sayımızın istediğim seviye de olmaması beni ümitsizliğe sevk etmiyor, asıl sıkıntı vurdumduymazlık ve duyarsızlıktır. Nasıl bir aymazlık bunu da anlamış değilim. Maalesef bazı arkadaşlarımızda bunu gözlemliyorum. İl ve İlçelerde eğitimin en üstünde ki makamlarda görev yapanların önemli bir kısmı sorunlarına sahip çıkmıyor. Bizler sorunlarımıza sahip çıkarsak, kendimize yapılan haksızlıklara karşı susmaz isek, Ülkemizin demokratikleşmesine de katkı sağlamış oluruz.
Büyük İllerden ve Merkez Teşkilatımızdan üye kayıdı yapmakta sıkıntı çekmekteyiz. Derneğimizi tanıtmaktan dolayı mı? Yoksa yukarıda saydığım kişisel nedenlerden dolayı mı bu problemi yaşıyoruz? Bunu tam olarak kestiremiyorum. Büyük illerde bulunduğu durumdan memnun olan arkadaşlarımızın daha fazla olduğunu sonucunu çıkarıyorum. Bana dokunmayan bin yıl yaşasın zihniyeti bulunduğumuz makamları çürütüyor.
Geçen haftalar içerisinde bir seminere katıldım. Çok az sayıda seminere katılmış olan şube müdürlerine, Derneğimizin çalışmalarını anlatma fırsatı buldum. Umursamaz tavır ve anlaşılmadığımız ifadeleri ile karşılaştım. Doğrusu bu durum beni şaşırttı. Mali ve özlük haklarımızdan bahsettiğimde sanki başka bir meslek grubunun haklarından bahsediyorum gibi anlamsız yüz ifadeleri ya da laf kalabalığı yapanları gördüm. Kimin ile aynı gemideyiz? Neyin mücadelesini yapıyoruz? Kendi problemlerine bu kadar ilgisiz, işgal ettikleri makamların statülerinin yerle bir olduğunu sesiz sakin izleyenleri hayretle görüyorum. Kendi problemlerini çözemeyenler, problemlerinin çözümü hususunda bir adım atamayanlar, MEB sorunlarını nasıl çözecekler? Hakikaten nasıl olacak bu iş? Bu eşyanın tabiatına aykırı! Statü yer yerle bir olurken makamlar sadece işgal edilebilir. Bizler de seyrederiz. Şikâyetçi de olmamalıyız. Hoş şikâyetçi olan yok ki? Mali haklarımızın gerilediğini ifade ettiğim bir meslektaşım şunu söyledi” bu ülkede asgari ücretle çalışan birçok insan var.” Bu cevap karşısında söyleyecek söz bulamadım.
Seminer konusu ile ilgili ağzını açmayan şahsına nevi bir zat, Dernekten bahsedince derse devam etsek diye ahkâm kesti. O an aklımdan şu geçti. Hani mecliste hiç söz almayan milletvekili söz isteyince meclis başkanı herkesi susturup O’na söz vermiş. Herkes pür dikkat dinlemeye başlamış. Pencereyi kapatalım ceryan yapıyor demiş ve susmuş. Bu çokbilmiş arkadaşın ahkâm kesmesi sırasında aklımdan bunlar geçti.
Bakanlık merkez teşkilatında bir yolunu bulup(uzman, şube müdür) 65 yaşını bekleyen alanında söyleyecek sözü olmayanları bizler taşra da biliyor ve görüyoruz. Arılar ile sinekler birbirinde ayrılmalıdır. Bunun yolu da yer ve görev değişikliğinden geçmektedir. Bir düzen kurulmuş, yazıktır edebiyatı ile hareket etmek doğru değildir. “Kurtlara merhamet etmek kuzulara zulüm etmektir.” Bu ülkeninen ücra köşesinde görev yapan şube müdürü ile büyük illerde çalışan şube müdürleri arasında ne fark var. Bu görev yerleri bazılarının tekelinde mi?
Ben örgütlenme hususunda şunu da belirtmek istiyorum; bazı illerdeki temsilci arkadaşlarımız ellerinden gelen gayreti göstermektedirler. Son günlerde Kayseri ve Karabük’te üye sayımız, temsilci arkadaşlarımız sayesinde artmıştır. Ama vurdumduymaz ve ilgisiz tavırları görünce umutsuzluğa kapıldığım oluyor.
Davut ÇALIŞKAN
Başkan Yardımcısı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.