Öğretmenlik Meslek Kanunu AYM Gündeminde
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun (ÖMK) bazı maddelerinin iptali istemine ilişkin açılan davada, Anayasa Mahkemesi’nde sendikamız adına sözlü açıklama yaptı.
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun (ÖMK) bazı maddelerinin iptali istemine ilişkin açılan davada, Anayasa Mahkemesi’nde sendikamız adına sözlü açıklama yaptı. Yavuz, 7354 sayılı Kanun’da öğretmenlik kariyer basamaklarının ismen tanımlandığını, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanına sahip olabilmek için aranan şartların sayıldığını, bunun ötesinde kariyer basamakları sürecinde öğretmenlerin basamak unvanlarındaki görev ve yetkileri, çalışma şartları, yetkinlik unsurları, bu doğrultuda mesleki gelişim kavramı, mesleki gelişim unsurları, mesleki çalışmaların neyi kapsadığı, mesleki çalışma olarak addedilecek veya addedilmeyecek çalışmaların ayrımında kullanılacak kıstaslar, mesleki eğitim programlarının içerik, amaç ve hedefleri ile bunların yetkinliğini ölçmeye yarayacak başarı kriterleri vb. hususların kanunda düzenlenmediğini ifade ederek, “Bu itibarla ilgili hüküm, kanunilik ilkesine ve Anayasa’nın 128. maddesine aykırılık teşkil edecektir” dedi.
Eğitim-Bir-Sen başta olmak üzere, birçok sivil toplum kuruluşunun Öğretmenlik Meslek Kanunu adını taşıyan bir yasal düzenlemenin içermesi gereken unsurları ifade eden çok sayıda çalışması olmasına rağmen, 7354 sayılı Kanun’un “Öğretmenlik Meslek Kanunu” adını taşısa da adının hatırlattığı içerikten yoksun bir şekilde çıkarıldığı kaydedilen sözlü açıklamanın satır başları şöyle:
2008 yılında oluşturulan mağduriyet tekrar yaşanmamalıdır
Öğretmenlik mesleğini kariyer basamaklarına ayıran ve kariyer basamaklarında ilerlemeyi sınav vb. şartlara bağlayan hükümler, esasen 2004 yılında 5204 sayılı Kanun’la 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’na eklenmişti. O düzenleme de tıpkı şimdi olduğu gibi Anayasa Mahkemesi nezdinde dava konusu edilmiş, mahkeme, öğretmenlik mesleğini kariyer basamaklarına ayıran düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bulmazken diğer bazı hükümleri 2008 yılında verdiği kararla iptal etmişti. Ancak iptal edilen hükümler, kariyer basamaklarında ilerleme sürecini sekteye uğrattığı için, 2004-2008 yılları arasında açılan sınavla veya sonrasında iptal sürecinde idari tasarrufla ya da mahkeme kararlarıyla bir kısım öğretmen uzman/başöğretmen unvanı elde ederken, çok sayıda öğretmen Danıştay’ın içtihat değişikliği sonrası şartlarını taşımalarına rağmen bu haktan mahrum kalmıştı. Sonuçta öğretmenlerimiz kendi tasarrufları ve iradeleri dışındaki hukuki bir süreç nedeniyle mağdur olmuş, kendi aralarında devlet eliyle ayrıştırılmış konuma düşmüşlerdir. Aynı mağduriyetin bu dava neticesinde de yaşanmaması gerektiği kanaatindeyiz. 2022/47 Esas sayılı davada, kanunun on iki farklı hükmü dava konusu edilmektedir. Bunlardan bir kısmının Anayasa’ya aykırılığı görüşü sendikamızca da paylaşılsa da iptali istenen kimi hükümlerin Anayasa’ya aykırı olmadığı görüşünün yanında öğretmenlerin beklentilerini karşıladığı ve halen kabullenildiği/sahiplenildiği görülmektedir.
Öğretmenlerin kıdem, eğitim ve iş başarımları esas alınarak, mesleki ve kişisel gelişimlerinin sağlanması, niteliklerinin iyileştirilmesi, statülerinin yaptıkları görevin önem, güçlük ve sorumluluk derecesi çerçevesinde olması gereken seviyeye yükseltilmesinin amaçlanmasını yerinde ve gerekli görüyoruz.
Yazılı sınavın esas alındığı bir kariyer basamakları sisteminin kabulü mümkün değildir
Öğretmenlik mesleğinin bir kariyer ilerleme sistemine sahip bulunmaması, inceleme, araştırma, mesleki ve kişisel becerilerini artırmak için kendi çabalarıyla meşakkatli bir süreç sonrasında yüksek lisans/doktora öğrenimlerini tamamlayan veya mesleki bilgi ve becerilerini teorik ve pratik yönüyle sürekli artıran, bu eğitimlerinden ve mesleki tecrübelerinden edindikleri bilgi, beceri ve deneyimlerini öğrencileri ile paylaşan öğretmenlerin sarf ettikleri bu çabalarının karşılıksız kalması anlamına gelmektedir. Ancak kariyer basamaklarında ilerlemenin yazılı sınava dayalı hâle getirilmesi, kariyer ilkesinin sadece sınav başarısına indirgenmesi sonucuna yol açmaktadır. Kariyer basamaklarında ilerlemenin esası mesleki bilgi birikimi ve tecrübe olmalı, bunun doğal sonucu da kariyer basamaklarında ilerleme öğretmenlikteki hizmet süresine dayalı olmalıdır. Bu kapsamda kariyer basamakları sınavı kaldırılarak öğretmenlikte 5 yılını tamamlamış olanlar uzman öğretmenlik, 10 yılını tamamlamış olanlar başöğretmenlik unvanı alabilmelidir. Nitekim önceki bakan Mahmut Özer’in, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için aranacak hizmet sürelerinin 5 ve 10 yıla düşürülmesi konusunda çalışma içinde oldukları ve Meclis’e sevk edileceği yönündeki açıklamaları unutulmamalıdır. Diğer taraftan, CHP, açmış olduğu bu davada, kariyer basamaklarında ilerleme için aranan yazılı sınav şartının iptalini talep etmemiştir. Öğretmenlerin beklentileri ve talepleri, mesleki tecrübenin yazılı sınavla ölçülemeyeceğinden hareketle sınavsız bir kariyer basamakları sürecinin hayata geçirilmesi olmasına rağmen, toplumsal taleplere duyarsız, öğretmenlerin sorunlarıyla alakasız ana muhalefet partisi, yazılı sınav şartının iptalini istememiştir. Bu nedenle de sendikamız ve eğitimin paydaşları, kariyer basamakları yazılı sınavının yersizliğini, gereksizliğini ve iptali sonucunu doğuracak hukuka aykırılığını, Anayasa Mahkemesi önünde dile getirme imkânından yoksun bırakılmışlardır.
Öğretmenlik mesleğinin yeterlilikleri, mesleğin kamu hizmeti niteliği göz önüne alınarak belirlenmelidir
Öğretmenlik profesyonel bir meslektir. Bu nedenle, diğer profesyonel meslek grupları gibi profesyonel standartlara ve uygulamalara sahip olması gerekmektedir. Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin ILO/UNESCO Tavsiye Kararı’nın içeriğinde öğretmenliğin profesyonel bir meslek olduğu, bu nedenle diğer profesyonel meslek grupları gibi profesyonel standartlara ve uygulamalara sahip olması gerektiği vurgusu dikkat çekmektedir. Bunun altında yatan gerekçe ise öğretimin hem mesleğe hazırlık aşamasında hem de mesleğin icraatı süresince titiz ve sürekli bir çalışma ile uzmanlık bilgisi gerektiren bir kamu hizmeti olmasıdır.
Türkiye’de öğretmenlerin doktorlar, avukatlar, mimarlar ve mühendisler gibi kamu kurumu niteliğinde mesleki kuruluşa sahip olmaması nedeniyle öğretmenler özelinde mesleki standart ve yeterlilikleri düzenleme ehliyetine ve yeterliliğine sahip çerçeve bir kuruluş mevcut değildir. Bu durumda mevcut şartlar altında mesleki yetkinlik ve yeterliliği belirleme yetkisinin Millî Eğitim Bakanlığı’nda bulunması makul ve yerindedir.
Öğretmenliğe kaynaklık teşkil edecek yükseköğretim programlarının belirlenmesinde esneklik esas olmalıdır
Öğretmenliğe atanmaya kaynak teşkil edecek yükseköğretim programlarının belirlenmesini, öğretmenliğin genel ve özel yeterlilikleri ile müfredat/öğretim programlarından ayrı düşünülmemesi gerekir. Zira bütün bu alanlar birbiriyle ilintili, bağlı ve birbirlerinin değişken faktörleridir. Bu itibarla nasıl ki öğretmen yeterlilikleri zamana ve öğrenci/birey yeterliliklerine göre değişkenlik gösteriyor ise nasıl ki müfredatın/öğretim programlarının amaç, hedef, yeterlik ve içerikleri zamana, değişen toplumsal, sosyal, ekonomik, teknolojik şartlara göre değişkenlik gösteriyor ise öğretmenliğe atanmaya kaynak teşkil edecek yükseköğretim programlarının belirlenmesinde de esnekliğin olması gereklidir.
Öğretmen atamalarında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması, ancak hak arama özgürlüğünün güvence altına alınmasıyla kabul edilebilir
Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla, öğretmen atama şartları arasında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması aranmaktadır. Aynı hüküm Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’nda aynen yer alsa da güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması öğretmenliğe atanmada şartlar arasında sayılmasına karşın güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek veriler doğrultusunda atanmama kararına karşı hak arama yoluna başvurulmasında esas alınacak gerekçenin açıklanma zorunluluğuna ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının öğretmen atamada genel şart olarak sayılması hukuki açından olumsuz sonuçlara yol açabilecektir.
Öğretmenliğe adil ve nesnel bir atama süreci, mesleğe girişteki yazılı sınavla mümkündür
Aday öğretmenliğe atanabilmek için Millî Eğitim Bakanlığı’nca ve/veya ÖSYM tarafından yapılacak sınavlarda başarılı olmak şartı aranmaktadır. Atama bekleyen öğretmen adayı sayısının OECD standartları çerçevesinde hesaplanan öğretmen ihtiyacının üzerinde olduğu bir ortamda öğretmen atamalarının sınav esasına dayalı olması, bunun ise Bakanlık ve/veya ÖSYM eliyle yapılması atamaların hukukiliğinin ve toplumsal, etik, idari ve yargısal denetiminin yapılması açısından bir zorunluluktur. Ancak CHP tarafından açılan davada öğretmenliğe ilk atamada Millî Eğitim Bakanlığı ve/veya ÖSYM tarafından yapılacak yazılı sınavda başarılı olma şartındaki sınava karşı çıkılmıştır. Öğretmenliğe ilk atamada sınava karşı çıkmak, atama bekleyen öğretmen adayı sayısının öğretmen ihtiyacı ve atama sayısının çok üzerinde olduğu ülkemizde kaosa davetiye çıkarmak olacaktır. Basiret ve öngörüden yoksun bu istemin kabulüyle iptali hâlinde onarılmaz sorunlara yol açacağı, öğretmen atama sürecini felce uğratacağı, yazılı sınav yerine objektif, adil ve eşitlikçi bir atama usulünün nasıl tesis edileceği gibi çözümü son derece zor yeni sorunlara kapı aralayacağının hiç düşünülmediği görülmektedir.
Aday öğretmenlerin mazerete dayalı yer değişikliği hakkı kanuni güvenceye kavuşturulmalıdır
Kanunda, bir yıldan az iki yıldan çok olamayacak olan aday öğretmenlik süresi içinde aday öğretmenin görev yerinin değiştirilmeyeceğinin istisnası olarak zorunlu hâller ibaresi eklenmiştir. Ancak zorunlu hâllerin neler olduğu açık bir biçimde ifade edilmemiştir. Elbette bir kanun metni içerisinde günlük hayatın veya çalışma hayatının değişik yönlerinden hareketle karşı karşıya kalınacak zorunlu hâllerin tek tek sayılması beklenemez. Yine de söz konusu kanun hükmünü uygulayacak ve yorumlayacak idari ve adli makamlara yol göstermek, keyfî yorumların önüne geçmek, yorum genişliğini daraltmak ve en önemlisi temel hak ve hürriyetler ekseninde bir yorum sınırı/çerçevesi çizmek üzere örneklem yoluyla zorunlu hâllerin sayılması veya zorunlu hâl kavramına açıklık getirilmesi gereklidir. Nitekim aile bütünlüğü, sağlık durumu ve can güvenliği gibi mazerete dayalı hâllerde, yer değişikliği hakkının temel hak ve özgürlükler eksenindeki dayanakları gözetilerek mazeret hâllerinin zorunlu hâller arasında sayılması gerekirdi.
Aday öğretmenlik sürecindeki başarısızlık veya disiplinsizlik meslekten men gibi ağır bir yaptırıma tabi kılınmamalıdır
Eğitim ve uygulamadan oluşan Aday Öğretmen Yetiştirme Programı’na tabi tutulan aday öğretmenlerden adaylık süreci sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda başarılı olanların öğretmenliğe atanacağı öngörülmüştür. Kanunun aynı maddesinde ‘Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nca yapılan değerlendirmede başarısız olanların görevine son verilir ve üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacağı’ gibi ağır bir yaptırım hükmünün varlığı gözetildiğinde, komisyonun teşekkülü usulünden bağımsız olarak adaylık kaldırma sürecindeki yeterlilik hükümlerinin yönetmeliğe bırakılması kanunilik ilkesine aykırıdır.
Kanunda adaylık sürecinde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanların görevine son verileceği ve üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacağı gibi ağır bir yaptırım hükmü öngörülmüştür. Aday öğretmenin disiplin fiili göz önüne alınmaksızın her türlü aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almasına bağlı olarak ilişiğinin kesilmesi, fiiline veya fiilinin mesleki yönüne/sonuçlarına göre ölçüsüz bir yaptırım teşkil etmektedir. Yine bu hüküm, bir kişinin aynı ve tek bir fiilinden dolayı iki ayrı yaptırıma maruz kalması gibi sonuca yol açmaktadır.
Aday öğretmenler için öngörülen Aday Öğretmen Yetiştirme Programı’na mazeretsiz olarak katılmayanlar ile bu program sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nca yapılan değerlendirmede başarısız olanların görevine son verilerek üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacağı hüküm altına alınmıştır. Aday öğretmenlerin kamu hizmetinde kalmasının veya öğretmenlik mesleğini sürdürmesinin, yetiştirme programına katılıp katılmamasına ve değerlendirme kriterleri konusunda kanuni bir ölçütün konulmadığı, idari düzenlemelere bırakılan değerlendirme sürecine göre uygun herhangi bir kademelendirme yapılmayarak adil ve makul bir denge gözetilmeksizin ölçüsüz bir biçimde memuriyetten çıkarılma ve üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmama yaptırımına tabi tutulmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı açıktır.
Aday öğretmenlik süreci kanunla düzenleme konusu edilmelidir
Aday öğretmenlerin adaylık sürecinde yetiştirilmelerine esas Aday Öğretmen Yetiştirme Programı ve Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nun oluşumu ile aday öğretmenlik sürecine ilişkin diğer usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği öngörülmektedir. Kanunun aynı maddesinde ‘Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nca yapılan değerlendirmede başarısız olanların görevine son verilir ve üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacağı’ gibi ağır bir yaptırım hükmünün varlığı gözetilerek, komisyonun teşekkülü usulünden bağımsız olarak adaylık kaldırma sürecindeki yeterlilik hükümlerinin ve aday öğretmenlik sürecine ilişkin diğer usul ve esasların yönetmeliğe bırakılması kanunilik ilkesine aykırılık teşkil edecektir.
Kariyer basamaklarında ilerlemenin kademe ilerleme cezası bulunmama şartına bağlanması hak mahrumiyeti ve aynı fiil için iki ceza anlamına gelmektedir
Kanunda uzman ve başöğretmenlik yazılı sınavına başvuruda bulunabilmek için kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmama şartı aranmaktadır. Bu düzenlemeyle aynı fiil nedeniyle disiplin cezası alması uygun görülen öğretmenler, ayrıca bir de kariyer basamaklarında ilerleme, uzman/başöğretmen hakkını ve bu hakla birlikte gelecek parasal bir hak niteliği taşıyan özel hizmet tazminatı tutarından mahrum kalma durumuna sokulmaktadır. Diğer bir ifadeyle, kademe ilerlemesinin durdurulması disiplin cezası alanlara ayrıca bir de uzman öğretmenlik/başöğretmenlik yolunun kapatılması disiplin cezasına konu eylemler için uygulanacak yaptırım mevzuatta belirlenmiş olmasına karşılık kanuni düzenlemeyle disiplin cezasının yanında aynı eylemden dolayı bir de gelir mahrumiyetine yol açacak biçimde hak mahrumiyeti düzenlemesi getirildiği görülmektedir.
Kariyer basamaklarında aranan mesleki gelişim çalışmaları kanunla düzenlenmelidir
Kanunda uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için mesleki gelişim alanlarında uzman/başöğretmenlik için öngörülen çalışmaları tamamlamak şartı aranmıştır. Ancak söz konusu ‘mesleki gelişim alanlarında öngörülen çalışmalar’ kanunda tanımlanmamıştır. Mevcut durumda Millî Eğitim Bakanlığı tarafından çıkarılan Öğretmenlik Kariyer Basamakları Mesleki Gelişim Çalışmaları ve Eğitim Programına İlişkin Yönerge ile uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için ayrı ayrı ‘Mesleki Gelişim Çalışmaları Tabloları’ hazırlanmıştır. Ancak söz konusu faaliyetlerin bir kısmının, aynı sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyine sahip ilçeleri barındıran iller açısından dahi bütün adayların erişimine eşit, adil ve objektif bir biçimde açık olmayan, adayın kendi istek ve iradesi haricinde tecelli edebilen faaliyetler olduğu, bunun ise eşitliğe ve hakkaniyete aykırı olduğu görülmektedir.
Kariyer basamakları sürecinin usul ve esasları yönetmeliğe bırakılmamalı, Meslek kanununun konusu hâline getirilmelidir
Öğretmenlik mesleği kariyer basamaklarında ilerlemeye ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği öngörülmektedir. 7354 sayılı Kanun’da öğretmenlik kariyer basamakları ismen tanımlanmış, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanına sahip olabilmek için aranan şartlar sayılmıştır. Ancak bunun ötesinde kariyer basamakları sürecinde öğretmenlerin basamak unvanlarındaki görev ve yetkileri, çalışma şartları, yetkinlik unsurları, bu doğrultuda mesleki gelişim kavramı, mesleki gelişim unsurları, mesleki çalışmaların neyi kapsadığı, mesleki çalışma olarak addedilecek veya addedilmeyecek çalışmaların ayrımında kullanılacak ölçütler, mesleki eğitim programlarının içerik, amaç ve hedefleri ile bunların yetkinliğini ölçmeye yarayacak başarı kriterleri vb. hususların da kanunla düzenlenmesi gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.