Öğretmenlerin sevinci yarım kaldı!

Öğretmenlerin sevinci yarım kaldı!

MEB eş durumu mağduriyetlerini gidermek için yeni bir atama dönemi açtı. Ama görünen o ki alınan bu karar, herkesi sevindirmedi

Gelen tepkiler, özür atamalarının eksik kaldığı yönünde. Parçalanmış ailelerden bir bölümünü birleştiriyor ama öğrenim ve sağlık özür grubu tayinleri konusunda şikâyetler söz konusu. Ayrıca eşlerden birisi bankada çalışanlar da, kendilerinin mağdur edildiği inancındalar...
İsterseniz gelin önce bu konuda gelen maillere bir göz atalım:

Ben Şırnak’ta, eşim Çanakkale’de
“31 Ocak 2011 tarihinde Şırnak’a sözleşmeli olarak atandım, daha sonra kararname ile kadroya geçirildim. Eşim şu an Çanakkale’de çalışıyor ve normal bir aile olabilmemizi dört gözle bekliyor. Ancak önceki gün yapılan açıklamayla, ikimiz de hayal kırıklığına uğradık. Çünkü biz bu haktan yararlanamıyoruz. Bunun için sizden sesimiz olmamızı bekliyoruz. Yapılan büyük bir haksızlık değil mi?”
“MEB’in özür gurubunda temel aldığı tarih, binlerce öğretmeni mağdur etmektedir. Geçen sene yapılan atama tarihlerine bakarsanız, bu özür gurubu tayininin öne çekilmesi, binlerce öğretmenin başvuramamasına sebep olmuştur. Daha önceki atamalarda yarı tatilin olduğu tarihi başvuru baz oldu. Örnek olarak yarı tatilin başlangıcı 15 Şubat’sa, kılavuzda 15 Şubat tarihine kadara hak kazananların başvuruları kabul edildi...”
“Biz geçen yıl 31 Aralık 2010’da atandık ama 1 ay maaş vermemek için göreve, 31 Ocak’ta başlatıldık. Sağolsun bakanımız, aceleyle hazırladığı kılavuzda 31 Aralık baz alınmış ve biz 1 ay yüzünden başvuramıyoruz. 1 ay için 5 ay evladımızdan eşimizden yine ayrı kalıyoruz...”
“MEB eş durumu tayinlerinde, tamamen çuvallamış hatta rezil olmuştur. Bu kadar kişi atama beklerken, sadece iller arası eş özrü verilmesi inanılacak gibi değildir. Aynı ilde olup uzak ilçelerde çalışan eşler, eş değil mi? Onların çocukları ailesi yok mu? Hele sağlık özrü? Sağlıklı olmayan veya tedavisini yaptıracağı yere gidemeyen bir öğretmenden, nasıl sağlıklı çalışma beklersiniz. Bir de günlerdir öğretmenlere müjde diye dakikalarca, sayfalarca yer ayıran ulusal medyamız, acaba bu rezalete ne kadar yer ayıracak onu merak ediyorum. İnşallah ‘müjde’ gösterdikleri hassasiyeti, bu konuda da gösterirler de, görmesi ve önlem alması gerekenler rezaleti görür...”

Bankacılar özellikle dışlandı
“Atamalarda eksik kalan durumun çok daha vahimini söyleyeyim: Bankalar için kurulmuş özel emekli sandığına tabi olduğum için eşim yanıma tayin isteyemeyecek. SSK’lı, Bağ-kurlu, emekli herkes isteyebilecekken, ben ve benim gibi bankacıların eşleri tayin isteyemeyecek.
Maalesef Bakan Dinçer’in de bildiği gibi çok açık bir şekilde Anayasa’ya aykırı olan durumu, mahkemeye götürünce kazanacağız ama en erken 6-7 ay sonra. Gidip kendimi MEB’in önünde yakasım var. O derece huzursuzum!..”
Ayrıca bir de mastır, doktora yapanlar var. Onlar da, öğrenim gördükleri illere atanamıyor ve bu konuda büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Oysa, özellikle teşvik edilmeleri gerekmez mi?..

Öğretmenler huzura kavuşmadan...
Öğretmeni mutlu olmayan bir ülkede eğitim sisteminin kalitesinden söz etmek çok abartılı olur. Şimdi de birileri çıkmış, akıllarınca, öğretmenin kalitesini sorguluyor. Onlara şunu sormak gerekir: Asıl sorgulanması gereken öğretmenler mi, yoksa her köşe başına bir eğitim fakültesi açıp, kontenjanlarını şişiren YÖK mü?..
Öğretmen yetiştirme sistemiyle sürekli oynandı. Bugünkü sistemi de Gürüz ve arkadaşları getirdi. Pedagojinin p’sinden anlamamalarına rağmen, öğretmen okulları geleneğini yerle bir ettiler. Yusuf Ziya Özcan da, enkaza çevirdi. Bu yüzden, mezunlar değil, önce onlar eleştirilmeli.
İkinci büyük eleştiri ise MEB’e. Çünkü olup biteni izlemekle kalmayıp, öğretmenlerin heyecanlarının yok olması için adeta ellerinden geleni yaptılar. KPSS gibi deli saçması bir sınava göz yumdular. Türkiye birincisinin bile açıkta kalması, dershaneye mecbur bırakılmaları, en önemlisi de 8, 10 yıl atayacağız diye süründürüp, hayalleriyle oynanması, kıllarını bile kıpırdatmadı...
Öğretmenlik sıradan bir meslek değil ama hâlâ bunu anlayamadık. Yeni düzenlemeler yapılırken bile bu göz önünde bulundurulmuyor.
 Daha da vahimi, sahipsizler, hem de çok sahipsizler. Kendi bakanları bile, gönüllerini almaya çalıştıkça, araları daha da açılıyor. Son mazeret tayini bunun en çarpıcı örneği. Bir yerlerde bir eksiklik var ama nerede? Sanki, bürokratlar Bakan Dinçer’i yeterince bilgilendirmiyor!..
Özetin özeti: Öğretmenliği yeniden o saygın günlerine döndürmek hepimizin görevi...

Abbas GÜÇLÜ-Milliyet

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum