Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Şişli'de bulunan Selahattin Eyyubi Hamza Saruhan İlköğretim Okulu'nun açılışını yaptı. Okulun açılışının ardından Bakan Dinçer basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bakan Dinçer, "Yeni eğitim sistemiyle birlikte Öğretmenlere yeterlilik sınavı gündemde mi?" şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi: "Bunun eğitim sistemiyle herhangi bir alakası yok. Biliyorsunuz biz öğretmen mesleğinin geliştilmesi ve öğretmenlerimiz için bir kariyer planı yapabilmek amacıyla bir çalıştay tertip etmiştik. O çalıştayda konuyla ilgili birtakım teklifler ve tasarılar var. Buna göre öğretmenlerimiz öğretmenlik mesleğini icra ederken farklı kariyer basamaklarında olacaklar. Ve her bir kariyer basamağından diğerine geçerken eğitim almak durumunda olacaklar. Kasttetiğiniz o olmalı değilse onun dışında eğitim sistemiyle alakalı değişikliklerden kaynaklanan bir husus değil."

"DERSHANE SİSTEMLİ EĞİTİM YAPIMIZIN DEĞİŞİME UĞRAYACAĞINI VARSAYIYORUZ"
Dersanelerin kapatılmasıyla ilgili bir soru üzerine Bakan Dinçer, şöyle konuştu: "Türkiye'de SBS sınavı ya da YGS gibi sınavlar maalesef hem sınav öncesi eğitim hayatımızı hem de sınav sonrası hayatımızı çok etkiliyor. Eğitim sistemimize çok belirleyici bir rol oynuyorlar. Bu belirleyici rol oynamalarının iki ana sebebi var. Onlardan bir tanesi bu sınavların öğrenci seçme üzerine yapılması. Yani biz Türkiye çapında çocuklarımıza aynı derecede fırsat eşitliği sunamadığımız için daha iyi olduğunu düşündüğümüz okullara seçerek öğrenci alıyoruz. Seçebilmek için de sınav yapıyoruz.

İkincisı ise bu özellikle sınavlara çok rekabetçi bir şekilde yaklaştığımız için bütün veliler ve öğrenciler adeta yıl boyunca odaklanıyorlar ve toplumsal harekete dönüşüyor bu. Bu iki uygulama bizim eğitim sistemimizi de olumsuz etkiliyor. Bu sebeple biz sınavları belirli bir zaman dilimi içerisinde öğrenci seçme esaslı olmaktan çıkaracağız. Mesela SBS'yi biz artık fen liselerine, kolejlere, özel okullara öğrenci seçmek için değil milli eğitim sisteminin niteliğini ölçmek için yapmaya başlayacağız. Başka bir ifadeyle acaba mesela liseden mezun olan çocuklarımız kendilerine kazandırmak istediğimiz bilgi ve yetenekleri kazandılar mı, kazanamadılar mı diye bir ölçme ve değerlendirme amacıyla yapacağız. Bu açıdan bakıldığında bunların hepsinin dersanelere olan talebi azaltacağını ve giderek dershane sistemli eğitim yapımızın değişime uğrayacağını varsayıyoruz."

"BİZİM BU TEDBİRLERİ ALMAYA İHTİYACIMIZ VAR"
"Öğretmenlerin eşlerinin tayininde il ve ilçe emri kaldırılmış. Bunun aslını sizden öğrenebilir miyiz?" şeklindeki soruyu ise Bakan Dinçer, şöyle yanıtladı: "Biz ülke olarak tüm ebeveynler olarak Türkiye'deki eğitim sisteminin niteliğinin yeterli olmadığından şikayet ediyor muyuz, ayrıca uluslararası mukayeselerde çocuklarımızın sahip olduğu bilgi ve yeteneklerin daha düşük seviyede kaldığından üzüntü duyuyor muyuz? Öyleyse biz bu sorunu çözmeliyiz. Bu sorunu çözmenin ilk adımı ve en basit safhası öğretmenimizin ve öğrencimizin sınıfta olmasıdır. Öğrenim için 4 ana öğe var. Öğrenci, öğretmen, müfredat ve eğitim ortamı. Biz şayet öğretmenle öğrencileri sınıfta tutamazsak, diğer iki faktörün de anlamı kalmaz.

O yüzden biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak eğitimin niteliğini artırmak için öncelikle hem öğrenciyi hem de öğretmeni sınıfa getirecek ve beraberce öğrenmeyi başarmalarını sağlayacak tedbirleri alacağız. Dönem aralarında öğretmenlerin nakledilmelerini veya başka yere atanmalarını, öğrencilerimizin devamsızlıklarını meşrulaştıracak istisnai uygulamaları baştan sona gözden geçireceğiz. O açıdan bakıldığından biliyorum öğretmenlerimiz bu konuda belki fedakarlık yapmak zorunda kalacaklar ama zaten öğretmenlik demek fedakarlık demek. Kendinizden birşeyi vermek demek. Eğer çocuklarımızın başarısı aynı zamanda öğretmenlerimizin başarısı olacaksa tüm ailelerin başarısı ve gururu olacaksa bizim bu tedbirleri almaya ihtiyacımız var. Yeni yapılan düzenlemelerde öğretmen atamaları, öğretmen nakilleri gibi pek çok husus yeniden düzenlendi. Lütfen yeni kanunları öğretmenlerimiz, velilerimiz gözden geçirsinler. Bir kez daha baksınlar."

Habertürk