Öğretmenler sosyal medyadan 'siyasi paylaşımlar' yapabilir mi? İşte AYM'nin kararı
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, öğretmen olan başvurucunun sosyal medya hesabı üzerinden yapmış olduğu paylaşım nedeniyle kınama cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğüne ilişkin bireysel başvuru kararını yayımladı.
Gezi eylemleri sırasında facebook hesabından "AKP'nin milisleri devreye sokması ihtimali de var." İfadesi kullanan ve ayrıca Başbakan hakkında "diktatör" diyen öğretmene verilen cezanın Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE hükmetti.
Olayın süreci nasıl gelişmiştir?
Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
1975 doğumlu olan başvurucu, paylaşımı yaptığı tarihte Antalya'da bir lisede Türk dili ve edebiyatı öğretmeni olarak görev yapmaktadır.
Başvurucu, Gezi Parkı olayları olarak bilinen gösterilerin yurt çapında yaşandığı sırada şahsi Facebook hesabından bir paylaşımda bulunmuştur. Başvurucunun anılan paylaşımı şu şekildedir:
Taksim Gezi Parkındaki başkaldırıyı desteklemek adına 14.00'da Aydın Kanza Parkında toplanıyoruz. En zalim olanlar en korkaklarmış. Zulmü arta arta gidecek diktatör. Evet Türkiye diktatöre direniyor ancak önderlik yok. Olaylar her an çığrından çıkabilir. Bu direnç doğru dürüst kontrol edilmeli. AKP'nin milisleri devreye sokması ihtimali de var. Bu gücü kontrol edecek birileri olmalı. Bu enerji boşa gitmemeli. Birileri bu eylemin hedefini şaşırtabilir ve istenmeyen olaylar yaşanabilir. İnsanları sağduyuya davet etmek gerek. Baskıcı yönetime karşı çıkılıyor. Hepsi bu kadar."
Başvurucu hakkında, yapmış olduğu paylaşım nedeniyle disiplin soruşturması açılmıştır. Yapılan soruşturma sonucunda Muratpaşa Kaymakamlığının 8/9/2014 tarihli kararı ile başvurucu hakkında hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin (B) bendinin (d) alt bendi uyarınca kınama cezası verilmiştir.
Başvurucu söz konusu idari işlemin iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmıştır. Antalya 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 16/4/2015 tarihinde, anılan paylaşımda şiddete veya suça teşvik eden herhangi bir ifade bulunmadığı gerekçesiyle paylaşımın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna vararak idari işlemin iptaline karar vermiştir. Davalı idare tarafından kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Antalya Bölge İdare Mahkemesi 31/5/2016 tarihinde kararın onanmasına karar vermiştir.
Davalı idarenin karar düzeltme talebi üzerine kararı inceleyen Konya Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı 3. İdari Dava Dairesi (Konya BİM) 20/3/2017 tarihinde verdiği kararda idari işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
"Olayda, soruşturma raporu ile eki belgeler ve tanık ifadelerinin birlikte değerlendirilmesinden; davacının facebook sayfasının herkesin paylaşımına açık olduğundan dolayı gizlilik mahiyetinin kalmadığı, gizli bilgi olarak değerlendirilemeyeceği, resmi sıfatının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduğunu hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorunda olan davacının buna aykırı hareket ederek gezi eylemlerinin yapıldığı dönemde sosyal ağ üzerinden takipçilerini yasadışı olarak yapılan eylemlere davet ettiği görüldüğünden ve bu haliyle Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğu anlaşılan davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir."
Kamu görevlisi olmanın sağladığı birtakım ayrıcalıklar yanında bazı külfetler vardır
Somut olayda bir sosyal medya sitesinde yaptığı paylaşım nedeniyle disiplin soruşturması geçiren başvurucu hakkında uygulanan disiplin cezasının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme için ise kamu görevlisi olan başvurucunun statüsü, mesleki pozisyonu, paylaşımın yapıldığı mecra, paylaşımın yapıldığı sırada mevcut olan toplumsal koşullar ile paylaşımın içeriği ele alınacaktır.
36. Anayasa Mahkemesi, kamu görevlisi olmanın sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirdiğini belirtmiştir. Kişinin kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayıldığını, kamu hizmetinin kendine has özelliklerinin bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kıldığını ifade etmiştir.
Devletin kamu hizmetinde çalışan memurlarına bir bağlılık görevi getirmesi, ödev ve sorumluluklar yüklemesi memurların statüleri gereği meşru kabul edilebilir bir durumdur. Fakat devlet memurlarının da birer birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olma haklarının bulunduğu şüpheden uzaktır. Kamu görevlilerinin de siyasi ve sosyal meseleler başta olmak üzere toplumu ilgilendiren konularda görüş sahibi olma ve düşüncesini serbestçe ifade etme özgürlüğüne sahip olduğu hususu gerek AİHM kararları gerekse Anayasa Mahkemesi kararıyla teyit edilmiştir.
"AKP'nin milisleri devreye sokması ihtimali de var." şeklinde bir ifade kullanmıştır.
Öte yandan bir kamu görevlisinin aleni bir şekilde herhangi bir siyasi partiyi öven, yücelten veya kötüleyen siyasi açıklamalar yapması, kamu statüsünün gerektirdiği tarafsızlığa gölge düşürür. Başvuruya konu paylaşım incelendiğinde başvurucu tarafından kullanılan ifadelerin kamu görevlisi statüsünden doğan yükümlülüklerle bağdaşan bir siyasi paylaşım olmadığı değerlendirilmiştir. Anılan paylaşımında "AKP'nin milisleri devreye sokması ihtimali de var." şeklinde bir ifade kullanan başvurucunun herhangi bir temeli olmayan kendi vehim ve varsayımlarından ibaret görüşlerin toplumda yayılmasını sağlama gayesinde olduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre başvurucunun söz konusu paylaşımının olayların meydana geldiği tarihte halihazırda gergin ve kutuplaşmış olan toplumda infial yaratılmasına ve koşulların daha da ağırlaşmasına sebep olma ihtimali bulunmaktadır. Bir kamu görevlisinin iktidarda ya da muhalefette olan herhangi bir siyasi partiyi yasa dışı örgütlerle özdeşleştiren ve toplumdaki siyasal gerilimleri tırmandıran açıklamalarının dengeli ve siyaseten yansız olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı için ifade özgürlüğü korumasından yararlanması da beklenemez.
Tarafsızlık ilkesine aykırı davranmıştır
Başvurucu, paylaşımında yürütmenin başı, aynı zamanda başvurucunun amiri konumunda olan başbakan hakkında "diktatör" ifadesini kullanmıştır. Bu haliyle başvurucu aleni olan bir mecrada yürütmenin başındaki kişiye karşı olumsuz bir tavır takınarak kamu görevlisinin tarafsızlık ilkesine aykırı davranmıştır. Bir kamu görevlisinin herkese açık olan mecralarda siyasi figürler hakkında olumlu ya da olumsuz görüş beyan etmesi, vatandaşına karşı eşit mesafede durarak kamu hizmeti sunma mecburiyetinde olan idarenin ayrım gözetmeme yükümlülüğünü de tartışmaya açacaktır.
Başvurucunun mesleki pozisyonu önemlidir
Diğer önemli bir husus ise başvurucunun mesleki pozisyonudur. Başvurucu görevi gereği eğitim ve öğretime ilişkin kamu hizmetinden sorumludur. Bu anlamda başvurucunun hizmetin yöneldiği kesim olan çocuklar üzerinde gerek geleceklerinin şekillendirilmesi gerekse sağlıklı bir kişilik edinmeleri noktasında önemli bir rolünün olduğu kuşkusuzdur. Diğer taraftan ülkemizde öğretmenlik mesleği diğer kamu görevlerinden ayrışarak toplum nezdinde farklı bir şekilde konumlandırılmıştır. Bu bağlamda öğretmen yalnızca okul içinde çalışan bir kamu görevlisi olmanın ötesinde toplumu iyiye ve doğruya ulaştırma yolunda eylem ve söylemleri ile emsal teşkil eden ideal bireyi sembolize etmektedir. Bundan dolayı öğretmenler tarafından toplumsal meselelere ilişkin olarak yapılan ifade açıklamalarının herhangi bir vatandaş veya kamu görevlisine kıyasla toplumda daha fazla karşılık bulduğu unutulmamalıdır.
Bu anlamda öğretmenlik mesleğinin etki alanı değerlendirildiğinde öğrencilere uygunsuz fikirlerin aşılanması tehlikesi başta olmak üzere beraberinde birtakım riskleri getirdiği söylenebilir. Nitekim AİHM de bu risklerin farkında olup, öğretmenin konumu vasıtasıyla öğrenciler üzerinde gerek telkin gerekse başka yollarla uygunsuz etki oluşturabilme imkanına sahip olduğunu vurgulamıştır. Bununla birlikte öğretmenin tabi olduğu ödev ve yükümlülüklerin okul içiyle sınırlı olmadığı ve öğretmenin bir otorite figürü olmasından hareketle meslek hayatında tabi olduğu ödev ve yükümlülüklerin belirli bir dereceye kadar okul dışında devam ettirmesinin gerekli olduğunu da değerlendirmiştir.
Verilen ceza hafif ve orantılıdır
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre başvurucu, sosyal paylaşım sitesi üzerinden yaptığı siyasi temelli ifade açıklamasıyla sahip olduğu siyasi görüşünü kamuoyu tarafından bilinir hale getirmiş ve yürüttüğü kamu görevinin siyasi görüşü üzerinden tanımlanabilmesine neden olmuştur. Bu durum ise idarenin gerek kamusal hizmetlerin üretimi ve sunumunun tarafsızlığına gerekse demokrasinin kırılganlığına karşı teminat oluşturma misyonuna aykırı bir durum ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple başvurucuya verilen kınama cezasının zorunlu olduğu, toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve eylemin niteliğine göre verilebilecek en hafif disiplin cezası verilmesi nedeniyle de orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
CEM ÖZAYDIN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/26800)
Karar Tarihi: 13/1/2022
(memurlar.net)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.