"Öğretmenler Gözbebeğimiz"
Ülkemizdeki Milli Eğitim Bakanımız ve diğer siyasiler farkına varmasa da Dünya Bankası’ nın geçen yılsonu yayınladığı Türkiye'de Temel Eğitimde Kalite ve Eşitliğin Geliştirilmesi: Zorluklar ve Seçenekler raporunda (Özellikle lütfen bkz. Bölüm III- Öğretme
Dünya Bankası’ nın geçen yılsonu yayınladığı Türkiye'de Temel Eğitimde Kalite ve Eşitliğin Geliştirilmesi: Zorluklar ve Seçenekler raporunda (Özellikle lütfen bkz. Bölüm III- Öğretmenler, Sf. 16-23) kalkınmanın temel taşı Eğitim Sistemimizin kalbi öğretmenlerimizin durumu da tespit edilmekte ve politika seçenekleri değerlendirilmektedir.
Bu rapordaki III. Bölüm - 'Öğretmenler’ den alınan bazı bilgiler aşağıda paylaşılmaktadır;
A-Giriş
31. Öğretmenler, öğrenci başarısını etkileyen okul değişkenlerinin en önemlisidir.
Etkili öğretmenler sayesinde, düşük gelirli ve yüksek gelirli öğrenciler arasındaki başarı açığı büyük ölçüde kapanır ve düşük performans gösteren öğrenciler etkili öğretmenlerden daha fazla yararlanır. Öğrenci performanslarında görülen çeşitliliğin yaklaşık % 23’ünün öğretmenlerin kalitesindeki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Öğretmenler okul sisteminin kontrolündeki en önemli faktördür ve öğrenci başarısındaki farklılıkların % 25’inin kaynağı da yine öğretmenlerdir.
32. Bu nedenle öğretmen kalitesinin arttırılması öğrenci performansı açısından büyük kazanımlar elde edilmesini sağlayacaktır.
2010 yılında yapılan bir araştırmaya göre ABD’de 'öğretmen ortalama etkinliğinin' bir standart sapma üzerinde olan bir öğretmen, öğrencinin gelecekteki kazancının bugünkü değeri üzerinden 400.000$’lık bir marjinal yıllık artışa neden olabilir.
33. Öğretmenlerin ne kadar önemli olduğu, bir ülkedeki öğretmen işgücünün büyüklüğünden de görülebilir.
B-Türkiye’deki öğretmenlerin durumu nedir?
34. Türkiye, bir süredir artan ve yakın gelecekte de artmaya devam edecek olan, okula başlama yaşındaki çocuk nüfusuyla OECD ülkeleri içinde benzersiz bir örnektir.
35. Türkiye’de okullaşma talebinin yarattığı bu önemli baskı, öğretmen talebini de sürekli arttırdığından, ülkenin eğitim sistemi için aşılması güç zorluklar yaratmaktadır.
36. Ülke çapındaki bu gittikçe artan öğretmen talebinin sonucu olarak, Türkiye’deki öğretmenler, ortalama bir OECD ülkesindekilere göre, genelde daha genç, daha deneyimsiz ve daha az etkindir.
OECD' nin Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Araştırması (TALIS) 2009 sonuçlarına göre Türkiye’deki öğretmenlerin kabaca % 50’si 30 yaşın altındadır; OECD ülkelerinde ise 30 yaşın altındaki öğretmenlerin ortalama oranı % 15’ten fazla değildir. Ayrıca, Türkiye’deki öğretmenlerin neredeyse % 70’inin 10 yıldan az deneyimi varken, ortalama bir OECD-benzeri ülkede bu oran % 37,5’tir. Türkiye’deki öğretmenlerin büyük çoğunluğu (% 88) lisans eğitimine sahiptir ve öğretmenlerin sadece % 5,8’i yüksek lisans ya da doktora yapmıştır; buna karşılık TALIS araştırması kapsamındaki ülkelerde lisansüstü eğitimi yapmış öğretmenlerin ortalama oranı % 31,6’dır.
37. Düşük öğretmen kalitesi, Türkiye’de öğretmenlik kariyerine yönelik güçlü bir profesyonel yaklaşımın olmaması ile de ilgilidir.
Türkiye’deki hizmet içi eğitim de yetersiz gibi görünmektedir. Her yıl, yaklaşık 600.000 öğretmen adayından 20.000’i eğitimini tamamlamaktadır. Bu, Türkiye’deki ortalama bir öğretmenin hayatında sadece bir kere hizmet içi eğitim aldığı anlamına gelmektedir.
…
C-Politika Seçenekleri
41. Yeni öğretmenlerin, öğrenimin ilk birkaç yılında desteklenmesi ve sorumlu tutulması.
42. Yüksek kaliteli öğretmenleri çekmek ve işte kalmalarını sağlamak için parasal ya da parasal olmayan yeni teşviklerin yaratılması (OECD,2011a; OECD, 2011b).
43. Öğretmen eğitimini iyileştirme, hizmet içi ve hizmet öncesi eğitimin uyumlu hale getirilmesi ve okula dayalı öğretmen eğitimi stratejilerinin yerleştirilmesi.
Dünya Bankası’nca öğretmenlerimizin durumunun iyileştirilmesi için önerilen, gelişmiş ülkelerde uygulanan ve ülkemize uyarlanabilecek yukarıdaki bu üç ‘Politika Seçeneğinin ayrıntılarını’ konu rapor, Sf. 21-23’ten lütfen okuyunuz.
Raporda yer alan başka bir politika önerisi de her okul için kamuya açık ‘Okul Karneleri’ oluşturarak, öğretmen nitelikleri gibi eğitim girdileri, mezuniyet oranları, başarı testi sonuçları, yıldan yıla gelişme gibi çıktıların sınıf ve okul düzeyinde incelenmesi ve yayımlanması sağlanmalıdır. Öğretmenler bu çerçevede başarı seviyelerine göre ödüllendirilmelilerdir. Bkz. Sf. 34, Madde 73.
Öğretmen olan eşimden aldığım bilgilere göre bu sene de 3 haftalık seminer dönemi maalesef çok verimli geçmemiş. Dilerim önümüzdeki sene FATİH Projesi kapsamında ulaştırılacak teknoloji ve yazılı materyallerle öğretmenler için daha zengin ve verimli bir çalışma ortamı oluşturulur.
Ayrıca, TOBB'a bağlı 'Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV)' ın http://www.tepav.org.tr/tr/kose-yazisi-tepav/s/2982 ve http://www.tepav.org.tr/tr/kose-yazisi-tepav/s/3188 sayfalarında yer alan makaleleri de okumanızı tavsiye ederim.
Eğer bugüne kadar göz gözdirme fırsatınız olmadıysa çok önemli istatistiklerin ve analizlerin bulunduğu OECD: Bir Bakışta Eğitim 2011 raporunu incelemenizi tavsiye ederim.
Dünya Bankası veri tabanındaki ‘Ülkeler Bazında Eğitim İstatistiklerini’ ise aşağıdaki linklerden takip edebiliriz.
http://devdata.worldbank.org/EdStatsDataVisualizer/Visualizer.html
http://go.worldbank.org/FHGWNXBGU0
OECD’ce Mayıs 2012'de yayınlanmış 'Better Skills, Better Jobs, Better Lives' isimli raporla Yetenek Geliştirme, Aktivite Etme ve Yetenekleri Efektif Kullanma üzerine edinimler paylaşılmaktadır. 'Eğitim Sistemimizin’ yetenek geliştirme kapasitemize katkılarının değerlendirildiği bilgiler de aşağıdaki adreste yer almaktadır.
http://skills.oecd.org/informationbycountry/turkey.html
OECD’nin yakın tarihte yaptığı eğitim analizlerini, hazırladığı raporları ve ilgili haberleri de aşağıdaki linkten takip edebiliriz. Bu bilgilerin düzenli e-mail olarak ulaşması için aynı sayfanın en altında sağ köşedeki haber bültenine üye olabiliriz.
http://www.oecdmybrochure.org/edu/newsletter/
Bildiğimiz üzere eğitim geleceğimiz için yapabileceğimiz en iyi yatırım. Son dönemde eğitim alanında elde ettiğimiz başarılar yanında hala yapmamız gereken çok şey var. Türkiye'de 15 yaşındaki öğrencilerin sadece %16’sı OECD ortalaması olan 500 puana yakın ya da bu puanın üzerinde bir matematik, fen veya okuma sınav puanı ortalaması olan okullara gitmektedir.
http://go.worldbank.org/MXBM6J3DG0
• Halen okula gitmekte olan 15 yaşındaki öğrencilerle yapılan uluslararası bir öğrenim değerlendirmesi (OECD, PISA 2009), 15 yaşındaki ortalama bir Türk öğrencinin OECD üyesi ortalama bir öğrenciden matematik, okuma ve fen becerilerinde 1 eğitim yılı geride olduğunu göstermektedir. Türkiye’deki 15 yaşındaki öğrencilerin neredeyse yarısı en düşük yeterlilik seviyesinde ya da altında yer almaktayken, bu oran ortalama bir OECD ülkesinde % 20’dir.
Macaristan ve Türkiye orta öğretimde kişi başına aynı miktarda toplam harcama yapmaktadır (satın alma gücü paritesine göre yaklaşık 4.000 USD). Ancak Türkiye’de 15 yaşındaki öğrenciler matematik becerilerinde Macaristan’daki akranlarından iki okul yılı geridedir.
Fen Lisesi ya da Anadolu Lisesine giden bir öğrenci, genel liseye giden bir öğrenciden 2 okuma ya da 3 matematik tam okul yılı ileridedir.
Güney Anadolu Bölgesi’nde yaşayan 15 yaşındaki bir genç, Akdeniz Bölgesi’nde yaşayan yaşıtının ortalama 2 okul yılı gerisindedir.
• Fen lisesi öğrencilerinin yaklaşık üçte ikisi ve Anadolu Lisesi öğrencilerinin yarısı en zengin %20’ lik hanelerden geliyor. Her 30 Fen Lisesi öğrencisinden 1’i ve her 17 Anadolu Lisesi öğrencisinden 1’i en yoksul % 20’ye ait ailelerden geliyor.
• Benzer GSYİH’ya sahip, Bulgaristan ve Beyaz Rusya gibi ülkelerle kıyaslandığında, Türkiye’de okul öncesi eğitim oranı (%30) bu ülkelerden (en az % 80) oldukça düşük kalmaktadır.
• 3-5 yaş dönemi çocuklara dönük Erken Çocukluk Eğitimi (EÇE) programları, eğitim müdahaleleri arasında en etkin maliyetli olanıdır. Ülkemizde okul öncesi eğitim müdahalelerinin yatırımda kullanılan her Türk Lirası için (en kötü senaryoya göre) 2,1 Türk Lirası, (en iyi senaryoya göre) 6,3 Türk Lirası arası kar getirdiği saptanmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı 2014-2015 yılı başı itibariyle anaokullarına % 50’den fazla katılımı olan 32 pilot ilimizde okul öncesi eğitim alan 3-6 yaş arası öğrenci sayısını artırmak ve en yüksek katılıma sahip 12 ilimizde %100 kayıt seviyesine ulaşmayı hedeflemektedir.
Okul öncesi eğitim ücretsiz olmalı ve kayıt oranları en düşük olan iller hedeflenerek her çocuğun en az bir yıllık okul öncesi eğitimle ilköğretime başlaması sağlanmalıdır.
• Ülkemizde yoksul ailelerin, zenginlerden ortalama dört tane daha fazla çocuğa sahip olmalarına rağmen, ikinci grubun en az bir çocuğunu anaokuluna kaydettirme oranı birinci gruba göre 60 kat fazladır. Yani, EÇE kurumlarına kayıt olan çocuklar, erken eğitimden özellikle yararlanabilecek yüksek risk gruplarından gelmemektedir. Düşük gelir grubuna sahip aile çocukları ilkokula herhangi bir hazırlığa sahip olmaksızın gittiğinden eğitim hayatlarına daha iyi durumda olan akranlarına göre bir adım geriden başlamış olmaktadır.
Türkiye’ nin bölgeleri arasında okula kayıt olma oranlarında da ciddi farklılık vardır. En yüksek oran 4-5 yaş grubu için % 86,6 ve 3-5 yaş grubu için % 59,2 olmak üzere Amasya’da (Karadeniz Bölgesi), en düşük oran ise 4-5 yaş grubu için % 18,5 ve 3-5 yaş grubu için % 12,9 olmak üzere Hakkâri’dedir.
• Okul öncesi kurumlarda öğretmenin öğrencilerle daha fazla etkileşimde bulunması için daha küçük sınıflar yapılmalıdır. Türkiye’de 1:20 olan okul öncesi eğitimde çocuk başına düşen eğitmen oranı tavsiye edilen minimum oran 1:15’ e çekilmeli ve (sadece 5 ve 6 yaşındakiler için değil) daha küçük çocuklar için de mali destek sağlanan ve düşük ücretli, düzenli çocuk bakımı servislerine erişimin yaygınlaştırılması kalite kapsamında önemsenmelidir.
• Okul öncesi eğitim için harcanması gereken miktar, çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim hizmetlerine ayrılan GSYİH’ nin % 1’i olarak kararlaştırılmıştır (UNICEF, 2008) ve Türkiye bu oranının çok gerisinde kalmaktadır. 2008 yılı itibariyle Türkiye bu hizmetler için 0-6 yaş grubundaki çocuklara GSYİH’nin % 0,02’sini, 0-8 yaş grubundaki çocuklara ise % 0,5’ini ayırmaktadır.
• Türkiye’de eğitime yapılan harcamalar son on yılda (2000-2009) nominal olarak ve Türkiye’nin GSYİH’ sine göre genel olarak artmıştır. 2000 yılında GSYİH’nin % 2,6’sı olan bu oran 2011’de % 3,8’e yükselmiştir (MEB, 2010). Ancak, bu harcama oranı, genel olarak GSYİH’sinin % 6’sını eğitime ayıran ortalama bir OECD ülkesine göre hâlâ çok düşüktür. Öğrenci başına eğitim harcaması da OECD’nin oldukça altındadır.
• Ülkemizde ilk ve ortaöğretimde öğrencilerinin % 97'si devlet okullarına gitmekte, dershanelere devam üniversiteye giriş şansını arttırmakta, ayrıca özel derslere bir hayli yüksek harcama yapmak (ortalama yılda 1.250 ABD doları) gerekmektedir. Bu sınavlar, böylece fırsat eşitsizliği yaratmaktadır.
Türkiye’deki aileler çocuklarının eğitimi için, ortalama bir OECD ailesine göre, gelirleriyle kıyaslandığında, iki kat daha fazla para (% 1,6 ile OECD’de 5. sırada) harcamaktadırlar. Üniversite öncesi eğitim kurumlarının (okul öncesi, ilkokul, orta öğretim) yüzde 95’i devlete bağlı ve ücretsizdir. Bu yatırımın yaklaşık üçte ikisi ilk ve orta öğretime gitmektedir.
• Öğretmenler, öğrenci başarısını etkileyen okul değişkenlerinin en önemlisidir. Etkili öğretmenler sayesinde, düşük gelirli ve yüksek gelirli öğrenciler arasındaki başarı açığı büyük ölçüde kapanır ve düşük performans gösteren öğrenciler etkili öğretmenlerden daha fazla yararlanır.
Ortalama OECD okul müdürü öğretmen gücünün dörtte birinin pedagojik hazırlık eksikliği içinde olduğunu rapor ederken, ortalama Türk müdür ise 10 öğretmenden 4’ünün bu konuda hazır olduklarını rapor etmiştir.
• Öğretmen eğitimi ve yetiştirilmesi Türkiye’de reform gerektiren temel alanlardan biri haline gelmiştir. Öğretmen eğitiminde müfredat değişikliği, Türkiye’deki öğretmen gücünün niceliğini ve niteliğini arttırmak için önemli bir başlangıç noktası olacaktır.
Türkiye’de 154 üniversite bulunmaktadır ve bunların 65’inde Eğitim Fakültesi vardır. Öğretmen istihdamı, yetiştirilmesi ve etkileşimli bir öğretme ortamı oluşturmada, YÖK, ÖSYM ve MEB arasında kopukluk vardır ve sistemli bilgi alışverişi ve ortak planlama çok azdır. Türkiye’deki ortalama bir öğretmen, hayatında sadece bir kere hizmet içi eğitim almaktadır.
• Öğretmenleri başarılarına göre sınıflandırmak, aldıkları ücretleri hem uzmanlıklarını hem de ek sorumluluklarını yansıtacak biçimde artırmak, en iyi öğretmenleri en dezavantajlı bölgelerde yerleştirmek ve mükemmel performansa dayalı ikramiyelerle ödüllendirilmek birçok ülkede başarılı olarak yürütülen uygulamalardandır.
Öğretmenlerin katkılarıyla, aldıkları maaşlar, kıdem ve kendilerine verilen diğer ödüller arasında güçlü bir bağlantı kurmak, gelecek nesil için öğretimin yeniden tasarlanmasında önemli olacaktır.
• Her okul için kamuya açık ‘Okul Karneleri’ oluşturulmalı, öğretmen nitelikleri gibi eğitim girdileri ve mezuniyet oranları, başarı testi sonuçları, yıldan yıla gelişme gibi çıktıların okul düzeyinde incelenmesi ve yayımlanması sağlanmalıdır. Bu veriler düşük başarı gösteren okullara, performanslarını artırma, en önemli ihtiyaçlarını belirleme, sorunları ele alma ve değişimi zaman içinde ölçmede yardımcı olmaya yönelik destek verilmesinde kullanılabilir.
İlgililer için eğitim sistemimiz üzerine çok önemli tespitler, yürürlükteki politikalarımızın değerlendirmeleri ve öneriler bulunan yukarıda bazı detayları verilen Dünya Bankası' nın bu değerli raporunu lütfen okuyunuz.
TUIK 2012 verileriyle Türkiye’de yoksulluk oranı (4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 825 TL’dir) % 18,08’dir. Okur-yazar olmayan veya bir okul bitirmeyenlerde yoksulluk oranı % 29,84; ilkokul mezunlarında % 15,34; lise ve dengi meslek okulları mezunlarında % 5,34; yüksekokul, fakülte ve üstü mezuniyete sahip fertlerde % 0,71’ dir. Ülkemizdeki yoksulların % 86,78’ i ilkokul mezunu veya daha az eğitim sahibidir. Kentsel yerlerde (20.000 ve üstü nüfuslu) çocuklu çekirdek ailede yaşayan fertlerin yoksulluk riski % 8,47 iken kırsal yerlerde bu oran % 39,71’ dir. 6 yaşından küçük çocukların yoksulluk riski ise % 24,04’tür. Potansiyel ebeveyn, 22-39 yaş arasındaki nüfusumuzun %51’i ilköğretim/ortaokul seviyesinin üzerinde eğitim alamamıştır. Yaptığı işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranı % 39,2' dir. Aralık 2011 itibariyle 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranı ise % 18.1' dir.
http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tb_id=23&ust_id=7 Bkz. Veri-İstatistik Tablolar
İlgili Meclis Araştırma Komisyonu’muzun 23.Dönem/589 sayılı raporunda, Gaziantep’teki sokak çocuklarının ailelerinin % 78’inin çocukların aile bütçesine yapacağı katkıya ihtiyaç duyduğu tespit edilmiştir. Bu ailelerin %41,5’i çalışmak istemeyen çocuklarını çalışmaya zorlamaktadır. Mersin’de sokakta çalışan çocukların ailelerinin % 97,8’i bu durumdan haberdardır, okuma-yazma bilmeyen sokak çocuğu oranı % 88,2’ dir ve % 99’u 11,8±6,8 yıl önce Mersin’e göç etmiştir. İstanbul’da sokakta yaşayan çocukların % 48’i ilkokul terktir, % 20’si ise okula hiç gitmemiştir. Bunların pek çoğu okuma-yazma bilmemektedir. Ülke genelinde sokak geçmişi olan çocukların sokakta yaşamasına ya da çalışmasına yol açan nedenlerin başında ailenin ekonomik yoksunluğunun (% 85,5) geldiği saptanmıştır. Diğer nedenler ailenin eğitimsizliği (% 32,8); sokakta çalışmayı kültürel nedenlerle normal karşılaması (% 26,2); çocuğu ihmal ve istismarıdır (% 25,7). Ayrıca sokakta çalışan çocuklardan farklı olarak sokakta yaşayan çocukların sokağa itilmesinde ekonomik yoksulluğun payı % 60,4; ailenin ihmal ve istismarının payı % 55,2' dir. Dolayısıyla, eğitimsiz bir ailede doğduysanız sokağa mahkûm olma ihtimaliniz artmaktadır.
http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss589.pdf Sf. 457 ve 458. TOBB’a bağlı Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nca yayınlanmış ve beni bu yukarıdaki bilgilere yönlendiren zengin içerikli bir makale için ise ltf. bkz. http://www.tepav.org.tr/tr/kose-yazisi-tepav/s/3023#
Ayrıca,
a) Tüm eğitim harcamalarının GSYİH içindeki payı ve üniversite eğitim harcamaları oranı
b) Öğrenci başına eğitim masrafı ve eğitime yapılan toplam kamu harcaması çıktıları
c) Eğitim sistemine tutunmakta zorlanan (vulnerable) ve fırsat eşitliği olmayan öğrenci oranımız
e) İşgücüne katılım oranımız % 46.3 (OECD ortalaması % 64.6)
f) Nitelikli işgücü oranımız % 11 (niteliksiz % 66, yarı nitelikli % 23) ve nitelikli işlerdeki nüfus oranımız % 25,6
ile de OECD ‘de en alt sıradayız. Bu verileri incelemek için ltf. bkz.
a) OECD, Education At a Glance 2009: OECD Indicators Indicator B2, Ülke gelirinin ne kadarlık kısmı milli eğitime harcanıyor? Bkz. Grafik B.2.1 ve B.2.2 Eğitim Kurumlarına GSYİH’ dan yapılan harcamalar oranı (Ana raporda Sf. 208 ve 211) ve
Indicator B.6 Eğitim fonu harcamaları hangi kaynaklara ve servislere yapılıyor? Bkz. Grafik B.6.2. Üniversitelere GSYİH'den ayrılan pay ve harcamaların dağılımı
b) Dünya Bankası, Türkiye'de Temel Eğitimde Kalite ve Eşitliğin Geliştirilmesi Sf. 42’de Şekil 4.1 OECD Ülkelerinde Eğitime Yapılan Toplam Kamu Harcaması Çıktıları ve
Sf. 76’da Tablo A11 OECD Ülkelerinde Öğrenci Başına Eğitim Masrafı Toplamı
c) OECD, Education At a Glance 20011: OECD Indicators Indicator D6, Eğitimsel fırsatlar ve çıktılar ne kadar eşit?
d) OECD, Education At a Glance 20011: OECD Indicators Indicator A.2 Kaç öğrenci liseyi bitiriyor? ve
Indicator A.7 Eğitimsel kazanımlar iş piyasasına katılımı nasıl etkiliyor? Bkz. Grafik A.7.3 – Eğitimle vasıf kazanımı ve kullanımı, 25-64 yaş arası üniversite mezunları (2009 verileri)
e) OECD, How do OECD Labour Markets Perform Nüfusta Çalışma Oranları (Tablo 2)
f) MEB, Bir Bakışta Eğitim (EAG) 2008 Eğitim Göstergeleri Kitabı Sf.18 ve 19'da Grafik A.1.1. ve Grafik A.1.5
Yüksek potansiyelimizle her ne kadar son dönemde önemli iyileştirmeler elde etsekte AB Komisyonu JRC ve UNI-MERIT işbirliğinde hazırlanan Innovation Union Scorboard 2011 raporunda görüleceği üzere hala AB'de en düşük;
- inovasyon performansı (Grafik 9, Sf.14)
- 30-34 yaş arası nüfusta üniversite mezunu (Tablo 1.1.2, Sf. 23)
- 20-24 yaş arası nüfusta lise mezunu (Tablo 1.1.3, Sf. 25)
- kişi başına düşen uluslararası seviyede bilimsel ve ortak hazırlanmış yayın (Tablo 1.2.1, Sf. 27)
- bilgi yoğun işlerde istihdam (Tablo 3.2.1, Sf. 43)
oranlarına sahip ülkeyiz. Ltf. bkz. http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/11/114
Kalabalık nüfusumuzla dünyada 142 ülke arasında ilk 10 ekonomi arasına girmeyi hedeflesek de, ilköğretimde eğitim kalitesinde 100., yüksek öğrenimde eğitim kalitesinde 94., matematik ve fen bilimleri eğitim kalitesinde 103. sıradayız. Dolayısıyla işgücü piyasası verimliliğinde 133., teknolojik yeterlilikte ise 55.yiz.
http://www3.weforum.org/docs/WEF_GCR_Report_2011-12.pdf Sayfa 21, 352 ve 353.
Teknolojik yoğunluğa göre Türkiye İmalat Sanayinin Dağılımı; ileri teknoloji % 1.45, orta-ileri teknoloji % 12.42, orta-düşük teknoloji % 18.65, düşük teknoloji % 29.9. Türkiye’nin ileri teknoloji ithalatının genel ithalatı içindeki oranı % 7.7 (Güney Kore’de % 17.2) iken ileri teknoloji ihracatının ihracat içindeki oranı ise % 1.5 (Güney Kore’de % 28.2). Bu rakamlar da emeklerimizin katma değerinin nispeten düşük olduğu anlamına geliyor.
http://haber.tobb.org.tr/ekonomikforum/2011/11/060-062.pdf
Ülkemizde velilerin sosyo ekonomik durumu-ilkokuldan üniversiteye öğrencilerin eğitim performansı ilişkisi, eğitimin toplumsal getirileri ve maliyeti, iş gücü piyasasına ve kişisel gelire/tatmine etkisi, vs…nin diğer ülkelerle karşılaştırmalı analizi için ise OECD' nin Bir Bakışta Eğitim 2011: OECD Göstergeleri isimli değerli raporunun tamamını/özetini/tablolarını da aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz. http://www.oecd.org/document/2/0,3746,en_2649_39263238_48634114_1_1_1_1,00.html Bu rapordan seçtiğim önemli eğitim sistemi gösterge tablolarımıza ise aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. http://www.upload.gen.tr/d.php/www/3hf2mprh/OECD-BirBakistaEgitim2011Turkiye.ppt.html
IMF’e bağlı Dünya Ekonomi Formu (WEF) 'nun yayınladığı Global Rekabetçilik Raporu 2011-2012 de ise ülkemizde ilk, orta ve yüksek eğitime ayrılan araştırma ve eğitim fonları, personel eğitim göstergeleri, eğitim sistemimizin kalitesi vs… değerlendirilmekte ve diğer ülkelerle karşılaştırılmaktadır. Bu raporda inovasyon, rekabetçilik, teknolojik üretim, verimlilik, iş gücü piyasası, finansal piyasalar vs.’de de küresel dünyada yerimizi görebilir (Bkz. Sf. 252 ve 253) ve bu rakamların analizlerine ulaşabiliriz.
http://www3.weforum.org/docs/WEF_GCR_Report_2011-12.pdf
AB Komisyonu UNI-MERIT işbirliğinde hazırlanan Innovation Union Scorboard 2011 Raporu' ndan da kişi başına düşen uluslararası seviyede bilimsel yayın, GSYİH'da Ar-Ge harcamaları oranı, kişi başına düşen kamu-özel sektör işbirliğinde hazırlanan uluslararası yayın sayısı, kişi başına düşen patent başvuruları, bilgi yoğun hizmet ile orta ve yüksek teknoloji ürün ihracat oranı, lisans ve patent getirilerinin GSYİH içindeki payı, vs.. ile ilgili detaylı bilgilere ulaşabiliriz.
http://ec.europa.eu/enterprise/policies/innovation/files/ius-2011_en.pdf
TOBB’a bağlı faaliyet gösteren TEPAV’ ca MEB web sayfasının geliştirilmesine dönük Milli Eğitim Sistemimiz üzerine yayınlanmış içeriği zengin bir makale için ise ltf. bkz. http://www.tepav.org.tr/tr/kose-yazisi-tepav/s/2982
Ülke olarak her alanda daha iyi bir başarı sergilemek ve gelişmiş ülkeleri yakalamak istiyorsak öncelikle eğitimde fırsat eşitliğini sağlamalı, eğitim kalitemizi yükselterek orta ve yükseköğretimde okullaşmayı artırmalıyız. Bu sebeple okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak, öğretmenlerimizin kapasitesini ve niteliğini iyileştirip müfredatı revize etmek, eğitimin GSYİH içindeki % 3,8 payını artırıp en azından OECD ortalaması % 6 ‘ya ulaştırmak öncelikli politikalarımız arasında olmalı.
Ltf. takip ediniz Eğitimde Reform Girişimi (ERG) http://erg.sabanciuniv.edu/node/637 ve TEPAV
Yoksulluk döngüsünü değiştirmenin en etkin yolu eğitimden geçiyor. Ailesi yeterince imkân sunamadığı/sunmadığı/sokakta çalışmaya yönlendirdiği için bir çocuğun daha baştan kaybetmesi hiç adil değil. Dolayısıyla, özellikle okul öncesi dâhil temel eğitimi her çocuk için daha ulaşılabilir, verimli, etkin kılmalı ve her çocuğun doğuştan hakkı ‘eğitimde fırsat eşitliğini’ onlara vermeliyiz ki mümkün olduğunca daha iyi imkânları olan değil daha zeki, kapasite sahibi ve çalışkanlar ile ülkemiz ve dünyamız kazansın, kırsal ile kentsel, doğumuz ile batımız arasındaki gelişmişlik farkı azalsın. Yoksa bir ayağı çukurda hayata başlayanlara karşı görevimizi tam olarak yerine getirememiş oluruz. Çocuklarımız tinerci veya terörün bir parçası oluyorsa bunda bizim de payımız var…
Dolayısıyla önümüzdeki dönemde eğitim sistemimizi şekillendirirken görüşlerimizin bilimsel veriler üzerine inşa edilmesi için eğitim sistemi içinde hukuki tasarruf yetkisi üstlenen görevlilerimizin;
- Dünya Bankası' nın Türkiye'de Temel Eğitimde Kalite ve Eşitliğin Geliştirilmesi: Zorluklar ve Seçenekler
- OECD' nin Bir Bakışta Eğitim 2011: OECD Göstergeleri
- IMF'e bağlı Dünya Ekonomi Formu (WEF) 'nun Global Rekabetçilik Raporu 2011-2012
- AB Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi (JRC) ile UNI-MERIT' ce hazırlanan Innovation Union Scorboard 2011
raporlarını ve gelecekte bu kurumlarca hazırlanacak ilgili raporları incelemelerinde fayda vardır.
Biliyoruz ki YGS 2012'de sınavı geçerli olan 1 milyon 837 bin 344 adaydan 870 bin 80 aday matematikten, 1 milyon 260 bin 795 aday fen bilimleri testinden 40 soru üzerinden en fazla 4 soruya doğru cevap verdi. Türkiye ortalaması ise türkçe 18, sosyal bilgiler 11.63, matematik 6.92 ve fen 3.56.
Bkz. ÖSYM Sunu, http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2012YGSSonuclari.pdf
Bütün bu veriler incelendiğinde eğitim sistemimizde kalite ve fırsat eşitliği odaklı, iyileştirmeden öte bir eğitim seferberliği ilan etmemiz gerekiyor ve bu süreçte hepimize önemli görevler düşüyor. Çocuklarımızın daha güzel günlere ulaşması için hepimizin elimizden gelenenin tamamını özveriyle faaliyete dökmemiz ve en iyisi sonuca ulaşmaya çalışmamız gerekiyor..
Saygılarımla,
Aytuğ ELMALI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.