Öğretmen Performans, Mülakat ve Yöneticilik Sorunları MEB Gündeminde

Öğretmen Performans, Mülakat ve Yöneticilik Sorunları MEB Gündeminde

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Orhan Erdem ve Müsteşar Yusuf Tekin’i ziyaret ederek, gündemdeki sorunları görüştü.

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Orhan Erdem ve Müsteşar Yusuf Tekin’i ziyaret ederek, gündemdeki sorunları görüştü.

Öğretmen performans değerlendirmesi Öğretmen Strateji Belgesi’nden de uygulamadan da kaldırılmalıdır

Görüşmelerde, eğitim çalışanlarını huzursuz eden ve yeni sorunlara yol açan uygulamalara dikkat çeken Ali Yalçın, öğretmen performans değerlendirme uygulamasına son verilmesi talebini dile getirerek, “Öğretmen Strateji Belgesi, tarafların istişaresi sonucu revize edilmelidir. Hukuki dayanağı olmayan, öğretmene, öğrenciye ve eğitime somut hiçbir katkısının olmayacağı açık olan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki ısrar, hatalara ve mağduriyetlere sebep olacaktır. Öğretmene not vererek değerlendirme çabası, daha önce farklı bir şekilde denenmiş; okullarda huzurun kaçtığı, motivasyonun bozulduğu, iş barışının zedelendiği çok net bir şekilde görülmüştür. Sicil notu uygulamasında verilen sicil notlarına ilişkin mahkeme içtihatları, bu tür değerlendirme süreçlerinin yürütülebilir olmadığını ortaya koymuştur. Sınıfta ter akıtan bir öğretmeni çalışmadığı iddiasıyla etiketlemek yerine fedakârlığı ve başarısı görülmeyen bir öğretmeni bulup ödüllendirmek daha iyi bir kamu hizmetinin anahtarıdır. Bu nedenle, öğretmen performans değerlendirmesi, Öğretmen Strateji Belgesi’nden de uygulamadan da kaldırılmalıdır” dedi.

Yeni personel alımı tercihinde mülakat uygulaması yerine adil bir istihdam modeline yeniden dönülmelidir

Mülakatla öğretmen atamasının vicdanları rahatsız ettiğini kaydeden Yalçın, “Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir problem iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Kamuya az sayıda personel alımında uygulanan mülakat ve üç katı kuralının, Millî Eğitim gibi, bir defada birkaç bin alım yapan bir kuruma uygulanması mümkün değildir. Nitekim bu yanlış uygulama, bugüne kadar, atanan öğretmen sayısının iki katı tutarında devlete, Bakanlığa küskün ve toplumdan dışlanma tehlikesi yaşayan bir mağdur kitlesi oluşturmuştur. Yeni personel alımı tercihinde, mülakat uygulaması yerine adil bir istihdam modeline yeniden dönülmelidir” şeklinde konuştu.

Kamuda farklı istihdam şekillerine son verilmelidir

Sözleşmeli öğretmenlerin güncel sorunlarına da işaret eden Yalçın, şöyle devam etti: “632 sayılı KHK ile kadroya geçirilmeden evvel var olan sözleşmeli öğretmen sorunlarının şimdi yeniden ortaya çıktığı görülmektedir. Eğitim kurumlarında öğretmenler arasında kadrolu/sözleşmeli şeklinde ortaya çıkan ayrım kurum içi çalışma barışını bozmaktadır. Sözleşmeli olarak istihdam edilenler kadrolu olanların sahip olduğu özlük haklarına sahip olmadıklarından hak kayıpları ve mağduriyetler pek çok davaya neden olacaktır. Mazerete ve isteğe bağlı yer değişikliklerindeki kısıtlamalar, sözleşmeli öğretmenlerin eğitim kurumlarına yönetici olarak görevlendirilememeleri, atandıkları bölgelerin hassasiyetinden kaynaklanan problemler oluşturmaya başlayacaktır. Ayrıca sözleşmeli/kadrolu öğretmenler arasında bazı mali ve sosyal haklardaki farklılıklar öğretmenler odasının gündemini belirlemekte, bu durum da, bazı rahatsızlıkları beraberinde getirmektedir. Kamuda farklı istihdam şekillerine son verilmeli, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından vazgeçilmelidir.”

Eğitim kurumları yönetici görevlendirme süreci yeniden ele alınmalıdır

Ali Yalçın, eğitim kurumları yönetici görevlendirme sürecinin, özellikle mülakat ayağının sorunlara ve yoğun bir dava sürecine neden olduğunu belirterek, “Mülakat sürecinin yeniden ele alınarak daha somut, objektif, denetlenebilir ve öngörülebilir hale getirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla mülakat komisyon üyeleri, mülakat teknikleri konusunda sertifikaya bağlı eğitime alınmalı; mülakat soruları, verilen cevaplar ve notlandırma yazılı hâle getirilmeli, görüntülü kayıt sistemine geçilmelidir” ifadelerini kullandı.

Eğitim kurumu müdürlerinin sosyal güvenlik ve iş sağlığı mevzuatı karşısında bireysel sorumluluklarını gideren bir düzenlemeye gidilmelidir

Eğitim kurumu müdürlerinin sosyal güvenlik ve iş sağlığı mevzuatı karşısında işveren/işveren vekili sayılmalarının kendi kusurlarından kaynaklanmayan hâller nedeniyle yüklü miktarda idari para cezalarıyla karşı karşıya kaldığını vurgulayan Yalçın, “Eğitim kurumu müdürlerinin kasten işlenenler hariç olmak üzere, bireysel sorumluluklarını gideren bir düzenleme konusunda SGK ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nezdinde adım atılmalıdır” diye konuştu.

MTSK sınavında kursiyerlerce ödenen ücretin döner sermaye hesabına yatırılması düzenlemesinden vazgeçilmelidir

Millî Eğitim Bakanlığı Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliği’nde 19 Ekim 2017 tarihinde gerçekleştirilen değişiklikle, direksiyon uygulama kursiyerlerinden sınav masraflarını karşılamak için alınan sınav ücretinin döner sermaye hesabına ödenmesi zorunluluğu getirildiğini hatırlatan Yalçın, şöyle konuştu: “Daha önce il millî eğitim müdürlüklerince belirlenen banka hesabına yatırılması uygulamasından vazgeçilmesi, döner sermaye mevzuatından kaynaklı kesintiler (yüzde 15 hazine payı, yüzde 18 KDV, SHÇEK payı vb.) nedeniyle sınavlarda görev alan eğitim çalışanlarına ödenen ücret yarı yarıya düşmüştür. Eğitim çalışanları düşük ücret nedeniyle görev almak istememekte, il millî eğitim müdürlükleri yeni sınavlarda görevli bulmakta zorlanmaktadır. Kursiyerlerce ödenen ücretin döner sermaye hesabına yatırılması düzenlemesinden vazgeçilmelidir.”

Diplomaya dayalı alan değişikliğinde takvime bağlanmış net bir açıklama yapmalıdır

Alan değişikliği konusuna da değinen Ali Yalçın, “Süreç somutlaştırılmalıdır. Bakanlık tarafından çalışma takvimine alınarak kamuoyuna ilan edilen öğretmenlerin alan değişikliği konusunda eğitim çalışanları beklenti içerisindedir. 2017 Aralık ayında gerçekleştirileceği duyurulan alan değişikliği konusundaki belirsizlik huzursuzluğa neden olmaktadır. Bakanlık, diplomaya dayalı alan değişikliği konusunda takvime bağlanmış net bir açıklama yapmalıdır” dedi.

5. sınıflarda yabancı dil ağırlıklı eğitim uygulamasında meydana gelen sorunlar giderilmelidir

Pilot uygulamasına başlanan 5. sınıflarda yabancı dil ağırlıklı eğitim uygulamasına ilişkin birçok sorun yaşandığını dile getiren Yalçın, “Öğretmen açığı ve yetersiz ders materyali başta olmak üzere, pek çok sorun bulunmaktadır. Söz konusu uygulama için ders kitabı bulunmamakta; okullar fotokopiler üzerinden ders işlemekte ya da veliler fahiş fiyatlarla ders kitaplarını temin etmek zorunda kalmaktadır. İngilizce öğretmeni yeterli sayıda olmadığı için çoğu okul ücretli öğretmen istihdam etmektedir. 40 üniteden müteşekkil yoğun program, öğretmen ve okul kapasitelerini zorlamaktadır. Sınıf farklılaştırması yapılmadığından, kaynaştırma ve Suriyeli öğrencisi olan sınıflar dahi bu uygulamaya tabi tutulmaktadır. Sürecin bu şekilde bir pilot uygulama dâhilinde dahi yürütülmesi mümkün görünmemektedir. Öğretim programı yeniden ele alınmalı, acilen ders materyali üretilip dağıtılmalı, bütün 5. sınıflar yerine öğrenci farklılığını gözeten kısmi bir uygulama düşünülmelidir” değerlendirmesinde bulundu.

Ortaöğretime geçiş sisteminde geliştirilmesi gereken bazı hususlar var

Yalçın, 5 Kasım 2017 tarihinde açıklanan yeni ortaöğretime geçiş sistemine ilişkin görüşlerini de dile getirerek, öğrencilerin yaklaşık yüzde 8-10’unun merkezi sınavla öğrenci kabul edilen liselere, geriye kalanların ise sınava tabi tutulmadan adreslerine dayalı olacak şekilde yerleştirilmesinin ve sınavın isteğe bağlı olmasının, sınav stresini azaltması yönüyle olumlu olduğunu söyledi. Yeni sistemde geliştirilmesi gereken bazı hususların da bulunduğunu ifade eden Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı:

“Merkezi sınavla öğrenci alacak okulların belirlenmesinde özellikle nüfus ve kentin büyüklüğü gibi nesnel kriterler mutlaka dikkate alınmalıdır. Fen liseleri ile sosyal bilimler liselerine ek olarak bazı Anadolu liseleri, meslek liseleri ve imam hatip liseleri de merkezi sınavla öğrenci almalıdır. Merkezi sınav için öngörülen 60 sorunun kapsam geçerliliği düşük olacaktır. Bundan dolayı soru sayısı artırılmalıdır. Sınavın 6 ve 7. sınıfların konularını da kapsaması, halen 8. sınıfta bulunan öğrencileri okul dışı kaynaklara yönlendirme riski taşımaktadır. Merkezi sınavın kapsamı 8. sınıf konularıyla sınırlandırılmalıdır. Sınavsız yerleşecek öğrencileri yerleştirmede katı bir merkezi yerleştirme anlayışı yerine daha esnek bir yaklaşım benimsenmelidir. Ortaöğretime yerleşmeyle ilgili iş ve işlemler, Bakanlığın koordinesinde il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri tarafından yürütülmeli, öğrenci ve ailelerin tercih ettiği okul türüne göre ikametlerine en yakın okula yerleştirilmeleri için yerel imkânların maksimize edilmesi amaçlanmalıdır. Zira hangi muhitte hangi okul türüne ne kadar talep olduğu önceden bilinmediği için, yaz başında netleştirilecek talepler doğrultusunda il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri söz konusu taleplere uygun bir arz oluşturmalıdır. Aksi hâlde, mevcut arz ile talep arasında büyük bir makas söz konusu olabilir. Sınavsız yerleştirme işlemi yapılacak okullara katı bir kontenjan/kapasite sınırlaması konulmamalıdır. Aksi hâlde, öğrencinin evinin en yakınındaki okula yerleşememe ihtimali söz konusudur. Bundan dolayı, öğrencinin evinin en yakınındaki tercih ettiği okul türüne adrese dayalı olarak yerleşmesi esas olmalıdır. Adrese dayalı yeni sistemin bir boyutu da, il ve ilçelerdeki okul kapasitelerinin ne kadar yeterli olduğunu ortaya koyacak olmasıdır. Bugüne kadar yapılan yatırımların ne kadar isabetli ya da ne kadar çarpık olduğu ortaya çıkacak, öğrenci yoğunluğunun çok, okullaşmanın az olduğu yerlerde ikili eğitime geçme zorunluluğu veya okullaşmanın çok öğrenci yoğunluğunun az olduğu yerlerde de bazı okulların atıl kaldığı durumlar söz konusu olacaktır. İl ve ilçelerdeki okul yatırımlarının bundan sonra öğrenci yoğunluğuna göre planlanması, sistemin uzun vadede işleyişi açısından önemlidir. Merkezi sınavla öğrenci alacak okullar için ‘nitelikli okul’ yerine ‘seçici okul’ tanımlaması yapılmalıdır.” 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum