Mustafa Kır: Arakanda yine soykırım hortladı
Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır: son günlerde Arakan'da sistematik bir şekilde yapılan katliamlarla ilgili yaptığı yazılı açıklamada Arakanda yine soykırım hortladı.Dedi
Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır: son günlerde Arakan'da sistematik bir şekilde yapılan katliamlarla ilgili yaptığı yazılı açıklamada Arakanda yine soykırım hortladı.Dedi
Ya bize uzanacak bir eli, ya da bizi acılardan kurtaracak ölümü bekliyoruz.
25 Ağustos gününden itibaren Rohingya Müslümanlarının yaşadığı Myanmar Cumhuriyetinin Arakan bölgesinde diktatör Miyanmar rejiminin ırkçı Budist güvenlik güçleri tarafından etnik temizlik adında acımasızca yapılan katliamlar adeta soykırıma dönüşüyor. Son üç günde 2-3 bin Müslüman'ın katledildiği sosyal iletişim yoluyla paylaşılmakta ,yine Arakan'ın Rathedaung kentine bağlı Saugpara köyünde 900 ila 1000 arasında Müslüman'ın katledilerek köyde sağ insan bırakılmadığı ifade edilmektedir.
Irkçı Budist katliamlar soykırım denebilecek boyuta ulaşmıştır.
Eski ismiyle Burma, yeni adıyla Myanmar; 64 yerli ırkın yaşadığı, 200 farklı dil ve lehçenin konuşulduğu güney doğu Asya ülkelerinden birisidir, Uzun yıllar çeşitli ülkelerin sömürgesinde kalan yaklaşık 51 milyon Nüfusa sahip Myanmar halkının yüzde 80’i Budist % 15’i Müslüman’dır. Son olarak İngiliz sömürgesinde iken 2.Dünya savaşından sonra bağımsızlığına kavuşmuş olan Myanmar Cumhuriyetinde yönetimi elinde bulunduran ırkçı Budist ve Hindu putperestlerin sadece Müslümanlara uyguladıkları baskı, dayatma, şiddet ve katliamlar adeta soykırım denebilecek boyutlara ulaşmıştır.
Bu saldırılar Arakan’lı Müslümanlara yönelik saldırıların ilki değildir.1938 yılında gerçekleştirilen katliamda binlerce Müslüman öldürülmüş, 500.000 den fazla Müslüman bölgeyi terk etmeye zorlanmıştır. 1942 yılında en az 150 bin Müslüman, 1954 ve 1978 ‘ yıllarında yaşanan olaylarda da binlerce Müslüman katledilmiştir. Son bir ayda ise 300′ü aşkın Müslüman köyünün yakıldığı 1000′in üzerinde insanın katledildiği 500 bine yakın insanın ülkesini terk etmek zorunda kaldığı anlaşılmıştır.
Arakan Müslümanları BM Bürosunun raporuna göre vatansız halklar listesinde ilk sırada yerini almıştır. Dini ve etnik nedenlerle ülkesini terk ederek Bangladeş’e sığınan 28 bin Arakan’lı mülteci hakkını kazandığı için yardım desteği gördüğü halde, düzenli yardım alamayan yiyecek bulamadığı için ot ve ağaç yaprakları yiyerek ayakta kalma mücadelesi eden 500 bine yakın Arakan Müslüman Myanmar ila Bangladeş arasında çok zor şartlarda yaşam savaşı vermektedir.
Müslümanlar diri diri yakılarak öldürülüyor.
Myanmar yönetimi tarafından "Yasadışı göçmen" ilan edilen Myanmar topraklarının binlerce yıllık sahibi olan Rohingya Müslümanları sözde uygar dünyanın sessiz bakışları arasında sistematik soykırım yöntemleri ile bitirilmeye çalışılıyor. Küçük çocuklar boğularak ya da nehre atılarak öldürülüyor. Yetişkin kızlar analarının babalarının ellerinden alınarak bilinmeyen yerlere götürülüyor bir daha haber alınamıyor. Kadınları tecavüz edildikten sonra katlediliyor. Erkekleri elleri ayakları bağlanarak ateşe atılmak suretiyle diri diri yakılıyor. Köyleri yağmalanıyor. Evleri kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ateşe veriliyor. Camileri din adamları ve diğer dini mekânları özellikle hedef seçiliyor.
Myanmar devletinin kimlik vermediği çocuklar okula gidemiyor, seyahat edemiyor, hatta evlilik yapmaları bile engelleniyor. Müslüman köylerine elektrik verilmiyor, halkın cep telefonu kullanmaları yasaklanıyor. Sözde "nüfus artışını kontrol" amacıyla ikiden fazla çocuk sahibi olan aileler 10 yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Her doğum ve ölüm durumunda Müslüman’lardan haraç alınıyor. Velhasıl sayısı tespit edilemeyen binlerce Arakan’lı Müslüman insanlık dışı yöntemlerle işkence edilerek öldürülüyor.
Eğer İslam dünyası harekete geçmez ve Myanmar Devlet Başkanı Htin Kyaw'ın onay verdiği Budist ırkçı katliam durdurulmazsa, Güneydoğu Asya ülkesi olan Myanmar’daki’ Müslüman nüfusun tarih’ten silinmesi an meselesidir..
Müslüman oldukları, İslam kimliğine bağlı kaldıkları için öldürülüyor
Bu gün yeryüzünde birçok İslam ülkesi stratejik konuma, zengin maden, petrol, doğalgaz kaynaklarına sahip oldukları ve batılı emperyalist ülkelerin iştahlarını kabarttığı için işgal edildikleri, iç ve dış savaşlarla yok edilmeye çalışıldıkları halde "Arakan’lılar Müslüman oldukları, İslam kimliğine bağlı kaldıkları ve çocuklarını da bu kimlik üzere yetiştirmeye çalıştıkları için işkenceye tabi tutuluyor ve tarihten silinme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor."
Evleri yakılan, işkence gören ve tecavüze uğrayan, kardeşlerinin diri diri ateşe atılarak öldürüldüğünü gören Arakanlı Müslümanlar çareyi komşu ülkelere sığınmakta buluyor. Binlerce kişi kayıklara binerek azgın okyanus dalgaları arasında ölümle boğuşarak Bangladeş’e ve çevre ülkelere gitmeyi göze alıyor. Birçoğu kadın ve çocuk olmak üzere yüzlercesi kayıkların batmasıyla birlikte boğularak can veriyor.Bangladeş'e ulaşanlar da Bangladeş hükümeti tarafından sınırlardan içeri alınmıyor.
Ya bize uzanacak bir eli, ya da bizi acılardan kurtaracak ölümü bekliyoruz.
Arakan’lı Müslümanlar acaba bizden başka yeryüzünde Müslüman var mı, Eğer olsaydı acımızı hissederlerdi, yardım ellerini uzatırlardı. Şimdi biz ya İslam ümmetinden uzatılacak bir eli, ya da bizi bütün acılarımızdan kurtaracak olan ölümü bekliyoruz ‘feryadı ile insanlık âlemine sesleni duyurmaya çalışıyor.
Son peygamberle birlikte İslam güneşi Mekke üzerine doğunca Mekkeli Müşriklerin bir avuç Müslüman’a uyguladıkları ambargo, baskı, şiddet öyle dayanılmaz boyutlara ulaştı ki Hz. Muhammed (S.A.V)’in öncülüğünde Müslümanlar Mekke’den hicret edip Medineli Müslüman Kardeşlerine sığınmak zorunda kalmışlardır.
Bilindiği üzere İslam tarihinde Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara muhacir, onları bağrına basan evlerini açan, mallarını paylaşan, arazilerini, hurma bahçelerini istifadelerine sunan Medineli Müslümanlara da çok yardım edenler anlamına gelen Ensar adı verilmiştir.
Ensar ve Muhacir Kuranda Allah’ın rızasına, peygamberin senasına mazhar olan yüce insanlardır. Nitekim Ensar ve Muhacirler Kuran’da Haşr suresinin 9. Ayetinde ‘ Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.’ ifadesiyle övülmüştür.
Ensar gibi davranıp Arakan Müslümanlarına kucak açma zamanıdır.
Tıpkı Mekkeli muhacirlere Medineli Ensar’ın kuçak açtığı gibi bugün de Arakan’lı Müslüman muhacirler dünyanın 4 bir yanında yaşayan 1,5 Milyar Müslüman ensar kardeşleri tarafından uzatılacak bir yardım elini, ya da onları bütün acılarından kurtaracak ölümü bekliyorlar.
Bu gün Müslümanlar ya ensar gibi davranıp Arakan Müslümanlarına kucak açmak, (Peygamber’in ‘Müminlerin dertleri ile dertlenmeyen bizden değildir’ hadisinde ifade edildiği gibi) ya da İslam dairesinin dışında yer almak sorumluluğu ile karşı karşıyadırlar.
Zulme maruz kalan Müslüman olunca BM sağır ve dilsiz oluyor.
Bu gün İngiltere Hükümeti Arakan'lı Müslümanların durumunu görüşmek üzere BM Güvenlik Konseyini toplantıya çağırıyor. Ne yazık ki işgale uğrayan zulüm ve işkenceye tabi tutulan Müslüman ülkeler olunca bütün dünya, Batılı Emperyalistler, BM ve ona bağlı sözde insan hakları örgütleri sessiz ve hissiz kalmayı tercih ediyor. Kuruluş amacı yeryüzünde istikrar ve barışı tesis etmek olan Birleşmiş Milletler (BM), kurulduğu1945 yılından bu yana veto yetkisine sahip beş üye ülkenin (ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Çin) kontrolünde hareket ederek İslam coğrafyasındaki işgallere zulüm ve işkencelere bekçilik yapmanın dışında bir rol üstlenmiyor.
Zira. Onlar sessiz ve hissiz kalsa da biz kalamayız. Biz ensarla muhacir gibi, Selman-ı Farisi ile Bilal-i Habeşi gibi onlarla kardeşiz. Çünkü Yüce Allah ‘Müminler ancak kardeştir’ buyuruyor. Öyleyse BM’nin suni yardım ve müdahalesi yerine Müslümanların yardımları ile uluslararası alanda faaliyet gösteren insan hakları ve İslami kuruluşlar acilen harekete geçmelidir.
Arakan’lı bir Müslüman’ın bile açlıktan ölümüne seyirci kalırsak, onları düşmanın zulmüne karşı sahipsiz bırakırsak başta imanımızı, namazımızı orucumuzu haccımızı sorgulamamız gerekir. Çünkü Allah’ın Resulü: “Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruçtan nasipleri sadece aç (ve susuz) kalmalarıdırNice geceleri namaz kılanlar vardır ki onların namazdan nasipleri sadece uykusuz kalmalarıdır” buyururken ayette ise “Kim bir cana kıyarsa sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de birinin yaşamasına vesile olursa, sanki bütün insanları yaşatmış gibidir.” Buyrulmuştur.
Bir hadisi kutside de Yüce Allah kıyamet gününde:
-Ey Âdemoğlu! Ben’i doyurmanı istedim, beni doyurmadın!
-Âdemoğlu: Sen Âlemlerin Rabbi iken ben Sen’i nasıl doyurabilirdim?
-Allah Teâlâ: ‘Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini Ben’im katımda mutlaka bulurdun.’
Allah Teâlâ: ‘Ey Âdemoğlu! Sen’den su istedim, vermedin.
-Âdemoğlu: ‘Ey Rabbim! Sen Âlemlerin Rabbi iken ben Sana nasıl su verebilirdim?
-Allah Teâlâ: Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevabını benim katımda bulurdun. Der.
Arakan düşmanın pençesinden kurtaracak bir yardım bekliyor
Şimdi Arakan’lı Müslüman Allah adına bizden yiyecek, giyecek, içecek barınacak ve her şeyden çok kendilerini.
Yüce Allah: Eğer şükrederseniz üzerinizdeki nimetlerimi artırırım. Eğer küfreder nankörlük yaparsanız azabım çok şiddetlidir. Buyururken; Biz Allah’ın bahşettiği sayısız nimetin bir parçasını Allah rızası için vermekten imtina edersek Onun nimetlerine karşı şükrünü eda etmiş sayılabilir miyiz?
Bu gün ” Din kardeşinin derdiyle dertlenmeyen, “ Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen peygamberin ümmeti olduğumuzu yaşantımızla gösterme zamanıdır.
Bu gün orucumuzu aç kalmak değil, nefsimize gem vurmak, açları, yoksulları hatırlamak, açıkları giydirmek, bize bahşedilen nimetleri paylaşmak olarak anlama zamanıdır.
Bu gün namazımızı günde 5 defa yatıp kalkmak olarak değil; kötülüklerden uzak durmak, iyiliklerin peşinde koşmak, zulme ve sömürüye karşı durmak, zenginin önünde eğilmemek, hayatta Allah’tan başka kimseye ‘secde’ etmemek olarak algılama zamanıdır.
Bu gün haccımızı Kâbe’yi turisttik bir ziyaret değil, bütün inananlarla bir bedenin uzuvları, bir binanın tuğlaları gibi kenetlenmek, bir tarağın dişleri gibi eşitlenmek olarak hayatımıza yansıtma zamanıdır.
Şimdi yardım, şimdi kardeşlik, şimdi paylaşma zamanıdır.
Bu gün içinde bulunduğumuz açlık günlerinde açların, açıkların halinden anlama, şimdi yardım, şimdi kardeşlik, şimdi paylaşma zamanıdır.
Bu gün İslam ülkeleri olarak hep birlikte sahip olduğumuz nimetlerin şükrünü eda etme adına kurbanlarımızı,sadakalarımızı tercih edeceğimiz güvenilir yardım kuruluşları ve diğer vasıtalarla kıtlıkla boğuşan Arakan Müslümanlarına uzatma zamanıdır.
Allah onları yaşadıkları bela ve musibetle, bizi de onlara yardım edip etmemekle imtihana tabi tutuyor. Bizi imtihanı kazananlardan eylesin.
Mustafa KIR
Memur-Sen Ankara İl Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.