Mülakat nasıl olmalı?
Mülakat nasıl olmalı?Kişilerin kıymetinin mensubiyetleri ile değil sahip oldukları bilgi, beceri ve doğru tutumlar ile ölçüldüğü bir çağda yaşıyoruz ve bu zamanın yükselen değerleri adalet, eşitlik, erdem, dürüstlük ve liyakattir. Mülakat buna hizmet edec
Türkiye'de mülakat/sözlü sınav tartışmaları yeni değil ama son günlerde hiç olmadığı kadar kamuoyunun gündeminde. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın "Bundan sonra bütün öğretmen atamaları mülakatla olacak" yönündeki açıklamasının ardından sendikaların tepkileri medyaya yansımaya başladı. En dikkat çeken tepki ise Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın'dan geldi; "Milli Eğitim Bakanlığı uygulanan ve fayda mülahaza edilmeyen 'mülakat' konusunda kesin karar ifade etmek yerine tartışmaları dikkate almalı. Mülakat bazı bakanlıklarda da var denilerek makul gösterilmemeli."
İşe en uygun elemanı seçme hususunda özel sektörde ve kamuda mülakata başvurulmasının bir ihtiyaç olduğu demokratik dünyanın kabulü iken bugün için Türkiye'de, hayata bakışları muhafazakar, milliyetçi ve sol yelpazeye denk gelen Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen ve Kesk gibi memur konfederasyonları ve kamuoyunun kahir ekseriyeti söz birliği etmişçesine devletin mülakatla personel almasına karşı çıkıyorlar ve sözlü sınavlara hayır diyorlar. Peki neden? Bunu cevabını merak etmek, önemsemek, ciddiye almak ve öğrenmek zorundayız.
Mülakat; adayların kişiliğini, karakterini, davranış ve tutumlarını tanımak, iletişim becerilerini, zeka, karakter kavrayış gücünü, muhakeme yeteneğini, algılama hızını, ifade düzgünlüğünü ve fiziksel özelliklerini ölçmek, mesleğe olan ilgilerini, geçmiş deneyimlerini değerlendirmek üzere en uygun ve en nitelikli kişiyi kuruma kazandırmaya yarayan bir personel seçme tekniğidir.
LİYAKATLİ PERSONEL SEÇİMİ İÇİN ADİL, TARAFSIZ ve DOĞRU MÜLAKAT ŞARTTIR
Tam demokrasiyle yönetilen ülkelerde nesnellik, güvenilirlik ve geçerlilik unsurlarını bir arada bulunduran mülakatlar kamu personelinin işe yerleştirilmesinde yazılı sınavların bütünleyici bir parçası olarak görülmektedir. Türkiye kamu yönetiminde ise başta iltimas (adam kayırma, arka çıkma) ve klientalizm (siyasetçinin kendi seçmen kitlesini müşterisiymiş gibi kayırması) yaygındır. Türkiye gibi kalkınmakta olan ve demokrasisinde aksaklıklar ve eksiklikler bulunan bir ülkede bu tür toplumsal hastalıklar var diye mülakattan vazgeçmek mümkün müdür?
Bu konu her meslek grubu için ayrı ayrı tartışmaya açılmalıdır. Öğretmen adayına yapılan mülakat tekniği ile hakim/savcı adayına, kaymakam adayına veya düz memura uygulanacak yöntem aynı olmamalıdır. İşe alınacak bir memur adayı için belki 15 dakikalık mülakat yeterli olabilir ama aynı metodun öğretmene uygulanması halinde sağlıklı sonuçlar alınması mümkün değildir.
Kamudaki mülakatların güvenilir veya güvenilmez olması işveren konumundaki devletin tavrına bağlıdır. Yürütme erkini elinde bulunduran hükümet/devlet, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar mülakatlarda objektif olursa, tarafsız kalmayı başarırsa hatta toplumun "ötekiler"ine mesela Alevi bir adaya gerekirse pozitif ayrımcılık yaparsa, Sol görüşte olan bir adaya kapıları kapatmamak hususunda daha hassas davranırsa mülakatlar neden güvenilir olmasın? Bunların yapılması aynı zamanda çoğulcu demokrasinin, farklılıklara saygının, sivilliğin, eşit vatandaşlığın ve kardeşliğin gereği değil midir? Yapılacak mülakatlarda nesnelliğin ve tarafsızlığın düzeyi o kadar yüksek olmalıdır ki mülakatta başarılı olamayan bir aday; mezhebinden, inancından, etnik aidiyetinden, siyasi kimliğinden ötürü dışlandığı hissine asla ve asla kapılmamalıdır.
Mülakat uygulamasına ihtiyaç duyulmasının temelinde yatan liyakatli kişilere ulaşma isteğidir. Liyakat (yeterlilik) kamu hizmetlerinde ve kamu kuruluşlarında görev alacak personele; göreve alınmada, ilerleme ve yükselmelerde ahlaki, bilimsel, mesleki, fikri vasıf ve kabiliyetlerin esas alınarak, tarafsız, adil bir davranışla, objektif hukuk kurallarının ve metotlarının uygulanması rejimidir.
Yazılı sınavdan kopya çekmek veya soruları çalmak suretiyle yüksek puan almış emek hırsızı adayların, nitelikli ve ciddi bir mülakat sınavını aşarak sisteme girmesi neredeyse imkansızdır. Bu yönüyle mülakatlar aynı zamanda emniyet supabı işlevi görürler.
HATASIZ ve İDEAL BİR MÜLAKAT İÇİN
Psikoteknik testler, değerlendirme merkezi, yalan makinesi ve biodata gibi personel seçme teknikleri arasından en yaygın kullanılanı aynı zamanda en düşük maliyete sahip olanı mülakattır. Buna karşın mülakat subjektiflik riski en yüksek seçme aracıdır. Mülakatı yapan kişinin/kişilerin/grupların eğilimleri, kişisel fikirleri ve değer yargılarından kaynaklanan ve böylece mülakatın başarısını olumsuz yönde etkileyen problemler mevcuttur. İşe almada yanlış seçimlerin yapılmaması için özellikle bu tekniğin uygulanmasında belli başlı hataların ve hatalı anlayışların önüne geçilmesi gerekmektedir.
1. Mülakat komisyonu üyeleri uygun kişilerden seçilmelidir. Komisyon üyeleri; alabildiğince önyargılar ve kalıp yargılardan uzak ve tarafsız, kurumu temsil edebilen, geniş bir bilgi ve deneyim gücüne sahip, alanında kendilerini ispatlamış ve mülakat eğitimi almış kişiler olmalıdır. Bunlarla birlikte adalet ve vicdan duyguları güçlü, empati becerisine sahip, etkin bir dinleyici, dengeli, erdemli tavırlarıyla çevresinde saygı duyulan, örnek şahsiyetler sahip olmalıdırlar. Bu sayede zeki, yetenekli, başarılı adayların daha doğru, daha objektif ve daha tarafsız bir şekilde seçilmeleri mümkün olabilecektir. Müşavir, şube müdürü veya şef pozisyonlarında görev yapanların komisyon üyesi yapılması mülakatların ciddiyetine gölge düşürür. Ölçülmeye muhtaç kişinin, başkasını ölçmeye cüret etmesine müsaade edilmemelidir.
2. Mülakat komisyonunda adayın bilgi düzeyini değerlendirecek, adaylar arasında optimal kıyaslama yapabilecek uzman üyelerle birlikte, adayın kişilik analizini yapmak ve mevcut davranışlarından yola çıkarak gelecekte sergileyeceği davranışları hakkında fikir sahibi olmak için, kısmen de olsa, psikoteknik bir değerlendirme yapmak üzere bir psikolog bulundurulmalıdır. Ancak komisyon üyeleri mülakattaki adayın ne savcısı ne de psikoloğudur. Üyelerin görevi ne adayı sorgulamak ne de psikolojik sorunlarını çözmektir.
3. Mülakat komisyonu üyeleri önceden hazırlanmış standart sorular sormalı ve adaylar, kapalı zarflardaki soruları kendi elleriyle seçebilmelidir. Tüm mülakat boyunca komisyon üyeleri mülakatın yaklaşık yüzde 20'lik bölümünde söz almalı, yüzde 80'lik bölümünde ise aday konuşmalıdır. Üyeler, adaylara yapılandırılmış sorular yanında, "yanlış soru"sorma hatasına düşmeden, ek sorular da sorabilmelidirler. Ancak burada çok dikkatli davranılmalı, adayın ruh dünyasında "ayrımcılığa uğradığı" hissi uyandıracak politik görüşleri açığa çıkarmaya yönelik subjektif sorular veya özel hayatları hakkında detaylı sorular sorulmamalıdır. Ayrıca yazılı ve sözlü sınav notunun aritmetik ortalamasının alınmasıyla elde edilecek puanla başarı sıralaması belirlenmelidir. Sadece mülakat notunu baz alarak yapılacak atamalar kusurlu ve eksiktir.
4. Mülakatlarda görüntü ve ses kaydı alınmalıdır. Etkili ve verimli bir yargısal denetimin gereği olan "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." hükmünün bir gereği olarak sonuca itiraz eden adaylar, idari yargı yoluna başvurmaları halinde idare, video kaydıyla kendisini savunabilmelidir. İdarenin sözlü sınavın kayıt altına alınmasından ürkmesinin, mülakata devlet sırrı muamelesi yapmasının bir anlamı ve gereği yoktur. Evi camdan olanlar taştan korkar. Ayrıca ilgili hizmet kolundaki üç büyük sendikanın temsilcileri gözlemci sıfatıyla komisyonda bulunmalarında ciddi yararlar sağlanacaktır. Böylelikle katılımcılık ilkesi, hayat bulur ve sonuçlara itiraz neredeyse sıfırlanır.
5. Mülakat polisiye bir sorguçluk değildir. Yeterlilikleri ölçmeyi hedefleyen bu sınav tekniğiyle kripto FETÖ'cüyü veya PKK'lıyı tespit etmeye çalışmak beyhudedir. Mesela Eylül 2016'da yapılan sözleşmeli öğretmenlik mülakatlarında, komisyonca başarılı bulunan, mülakatı kazanan ve atanmak üzereyken MİT'in bildirdiği Bylock listesinde isimleri yer alan yaklaşık 300 kişinin ataması iptal edilmiştir. Normal şartlar altında mülakat için en az 15 dakika, en çok 1 saat zaman ayrılır. Terör örgütü üyesi olan bir adayın, mülakatla değil ancak devletin istihbarat birimlerinin kayıtlarına dayalı yapılacak ciddi ve kanıta dayalı güvenlik soruşturmalarıyla ortaya çıkarılabilir. Mülakatlar, ulusal güvenlik yönüyle sakıncalı görülen kişilerin elendiği bir araca dönüşmemelidir. Güvenlik soruşturmasından geçemeyenlere bu durum açıkça bildirilmeli, hangi gerekçeyle sakıncalı görüldükleri kendilerin açıklanmalı aksi takdirde mülakatın kendisi ve ilgili komisyon üyeleri haksız yere zan altında kalacaklardır.
6. Öğretmenlik gibi uygulama gerektiren mesleklerde işe alma süreci mülakat sınavıyla bir anda yapılıp sonlandırılmamalıdır. Öğretmenin sınıftaki performansı ve pedagojik pratiği ölçülmeden mülakat sınavındaki birkaç soruyla ve alelacele yeterliliğini ölçmeye çalışmak sağlıklı sonuçlar vermeyecektir. 15 dakikalık mülakat yerine 2014'ten bu yana yürürlükte olan, bir yıllık zamana yayılmış ve neredeyse 360 derecelik değerlendirme yapılabilen adaylık sürecini ciddiyetle işletmek yeterlidir. Öğretmenlik mesleğinin niteliğini artırmayı hedefleyen bu uygulamada adaylık bir yıllık zamana yayılmıştır. Maarif müfettişi, eğitim kurumu müdürü ve danışman öğretmenin sevk ve idaresinde, mesleğin genel yeterlikleri çerçevesinde oluşturulan ölçütlere göre aday öğretmenlerin performansı değerlendirilmektedir. Performans değerlendirmesinde başarılı bulunanlar, bir yıllık fiili çalışmanın ardından Bakanlıkça tekrar yazılı ve sözlü sınava tabi tutulurlar. Yazılı ve sözlü sınavlardan alınan puanların ortalaması aday öğretmenin başarı puanını oluşturur. Bu süreci başaramayan öğretmen adayları düz memurluğa atanmaktadırlar. Öğretmenleri mülakata tabi tutma hadisesini bu kapsamda ele almak daha sağlıklı, daha tutarlı ve daha ölçülü olacaktır.
Vurgulanması gereken bir diğer husus; öğretmenlere mülakat getirilmesi belki niteliği artırma gayreti gibi görülebilir ama mülakat meselesi aynı zamanda yanlış planlamadan ya da plansızlıktan kaynaklanan arz talep dengesizliğinin doğurduğu vahim tabloyu ve sayıları yakında yarım milyon kişiyi bulacak olan "atanamayan öğretmen" sorununu perdeleme işlevi görmektedir. Öğretmen istihdamında bir tıkanma ve kilitlenme hali mevcuttur ve her öğretmen adayını istihdam etme imkanı olmayan devlet, birilerini elemek zorunda kalmaktadır. 1936 yılında askerliklerini er, onbaşı ve çavuş olarak yapmış olan ve okuma yazma bilen gençlerin kısa süreli kurslara tabi tutularak "geçici öğretmen" olarak görevlendirildiğini, 1996 yılında tüm fakülte ve yüksekokul mezunlarından başvuranların eğitim sistemine sınıf öğretmeni olarak yazılı sınavsız, mülakatsız, pedagojik formasyonsuz atandığını biliyoruz. Cumhuriyet tarihinde bunlara benzer beş tane uygulama mevcuttur.
YAZILI ve SÖZLÜ SINAVLARDA ADALET TESİS EDİLEBİLİRSE NE OLUR ve KİM KAZANIR?
Adalet, hem devletin hazinesi hem de medeniyetin ilk şartıdır. Göğsümüzü gere gere işte adil, objektif, güvenilir mülakat budur diyebileceğimiz bir sınav sistemine sahip olmak Türkiye'nin istikbalinin garantisidir anlamı da büyüktür. Kamuya personel alımında adil bir sınav sistemi kurulabilirse ne olur?
- Kamu gücünün yeteneğe ve kişilerin bireysel üstünlüğüne göre paylaşıldığı, en bilgili, en vasıflı, en nitelikli ve en ehil kişilerin görev yapma şansı yakalayabildiği yönetim biçimi olan meritokrasiye dayalı bir sistem kurulmuş olur. Bunun neticesinde doğru ve kaliteli personelle yürütülen kamu hizmetlerinde verimlilik artışı sağlanır, ekonomik kayıplar yaşanmaz ve doğrudan doğruya vatandaş memnuniyeti artar.
- İşe girmek isteyen adaylar sadece ve sadece sınavlarına odaklanırlar, çalışmaktan başka bir şey yapma gereği duymazlar, alın teri göz nuru dökerler, yeterliliklerini artırmaya gayret ederler. Yazılı sınavdan sonra adaylar torpil bulmak uğruna ellerinde çikolata kutularıyla TBMM'de milletvekillerinin kapısında ya da üst düzey bürokratların özel kalemlerinde el etek öpme sırasına girmek zorunda kalmazlar. Bu uğurda maddi ve manevi kayıplar yaşamazlar.
- Vatandaşın devlete, vatandaşın vatandaşa olan güveni sarsılmaz ve ülke mağdurlar, ötekileştirilenler, mutsuzlar, çaresizler ve dışlananlar cehennemine dönmez. Adil bir sınav sisteminde kazanan Türkiye olur.
Son sözümüz, kişilerin kıymetinin mensubiyetleri ile değil sahip oldukları bilgi, beceri ve doğru tutumlar ile ölçüldüğü bir çağda yaşıyoruz ve bu zamanın yükselen değerleri adalet, eşitlik, erdem, dürüstlük ve liyakattir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.