Milyonların Vebali ve Sayın Dinçer

Milyonların Vebali ve Sayın Dinçer

Milyonların Vebali ve Sayın Dinçer

Milli Eğitim Bakanlığı'nın üç üst düzey yöneticisinden ikisi işletme üçüncüsü hukuk fakültesi mezunu. Mesele özü itibarıyla "etkili yönetişim" olarak görülürse mezun olduğunuz okul türünün bir önemi yok; hatta konu edilen okullar avantaj olarak da değerlendirilebilir (?)...

Etkili yönetişim deyince de iletişimin ustalıkla kullanılması hususu ön plana çıkıyor. Ve birde "empati" olgusu"...

Bakanlığın bir, iki ve üç numaralı koltuklarda oturan yöneticiler okullarda uzun süre mesai harcamış değilse "empati" olgusunun önemi bir kat daha artıyor.

Sayın bakanın; adil, liyakati önemseyen, etkin ve verimli bir dönemin altına imza atması en çok biz eğitimcileri sevindirir. Ne var ki ortaya konulan söylemlerden bazıları ile kimi uygulamalar tereddütlerimizi artırıyor.Bunlardan bazıları;

1. Ağustos böceğini andırırcasına dile getirilen öğretmenin üç ay kesintisiz tatil yaptığı söylemi.

2. Büyük özveri göstererek gelmeyen ödeneklerin yokluğunu hissettirmemek adına risk alarak hizmet üreten okul yöneticilerinin soruşturmaya konu olması (şikayete bağlı olmaksızın başlatılan incelemeler).

3. Şube müdürü atamaları için çalıştırılmaya başlatıldığı söylenen 76. madde atamaları.

4. Ek ödemeler ile ilgili olarak öğretmenlerin kapsam dışı kalmış olması (Yıllardan bu yana öğretmenin özlük hakları konusunda ciddi bir atılmamış olmasına rağmen).

5. 130 000'den fazla öğretmenin girmiş olduğu eğitim kurumu yöneticiliği sınavları açıklanmış olmakla beraber; bu konuda mülakat sübjektif uygulama özlemini yeniden alevlendiren söylentiler (Kanun hükmünde kararname vesile edilerek iş bilen değil işini bilen yapıda insanların "torpil"  hayalleriyle dillendirdikleri bir husus). Yeni değişmiş bir yönetmeliğin (Ağustos 2011) acale edilerek yeniden değişmesi sınava giren / girmeyen tüm sağduyulu eğitimcilere saygısızlık olur. Hele hele ilgili tarafların  görüşleri de alınmadan hatta bu konuda bir çalıştay düzenlemeden yapılırsa olumlu sonuç almak mümkün olmaz.

Not: Yukarıda sayılan ya da burada bahsedilmemiş birçok konu eğitim camiasını haklı olarak tedirgin ederken eğitim sendikaları ve özellikle de yetkili sendika olan Eğitim Bir Sen ne yapıyor? Yapılanlar yeterli midir? Tüm öğretmenlerimiz şapkayı önüne koyup bu suale cevap bulmak durumundadır.

Sayın bakan büyük milletimize hizmet adına samimi iseniz (böyle olması umulur). Birkaç öneri;

1. Verimsizlik söz konusu olunca öğretmeni yada yöneticiyi suçlamak işin kolayına kaçmak tribünlere oynamaktır. Yıllardan bu yana Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki sorunların temelinde siyasi kaygılarla liyakati ihmal eden bir anlayışın tasfiye edilememesi gerçeği vardır. Sistem bir bütün doğru dizayn edilir, donanımlı ve çalışan öğretmen modeli teşvik edilirse çözüm süreci belirginleşir.

2. Bir defa bakanlığın en üst yönetim kademesinden taşrada en uzak yerdeki bir küçücük okula kadar her alanda adalet duygusunu güçlendirme mecburiyetiniz vardır. Bu bağlamda ötekileştirmeden kaynaklanan rahatsızlıklar giderilmelidir.

3. Lisanüsüstü eğitim, eser ve proje üretimi ciddi anlamda teşvik edilmeli, ödül sistemi olabildiği kadar nesnel ve vicdanları serinlik veren bir anlayışla yapılandırılmalıdır.

4. Yetki ve sorumluluklar bakımından net ve iyi işleyen bir yapının temelleri atılmalıdır. Bu yapılırken de "öcü" anlayışından uzak durmakla beraber, net tanımlanmış ve kasıt noktasında olduğu anlaşılan hatalara da gerekenin ötesinde tolerans gösterilmemelidir. Bu noktada okul yöneticilerinin sorumlulukları kadar yetileri ile ödenek sıkıntıları da iyi değerlendirilmelidir.

5. Bakanlığın her biriminden çıkan yazı ve emirlerin sıklığı ve içerik olarak koordinasyon eksikliği (Genel müdürlükler, daire başkanlıkları, il müdürlükleri, ilçe müdürlükleri vs.) gibi hususlarında etkisiyle okullarda öğretmen ve özellikle yöneticiler nerdeyse boş zaman bulamaz halde. Onlarca anket, form, yazı ve hatta uygulanamayan sözde projeler nedeniyle eğitimi merkeze koyamıyor okuldaki kadrolar. Sanki birileri bunu kasten yapıyor. Bakanlık çok daha sade ve uygulanabilir çalışma anlayışını benimsemediği sürece bu konularda sıkıntı yaşanmaya devam edecektir. Bu konularla ilgili en güzel çözümler alandaki çalışanları önemsemek ve onlar ile çalıştaylar yaparak yol almak olacaktır.

6. Bakanlık, il ve ilçe milli eğitim teşkilatları kalabalık ve hantal yapıdan kurtarılmalıdır.

7. Bilişim imkânlarının kullanılması güzel ama bu konuda da ciddi bir verimsizlik var. Aynı istatistiği (e okulda olduğu halde) birçok birim defalarca ister bizim bakanlıkta. Bu nasıl teknoloji?

8. Okulların işletme boyutuyla ilgili olarak eğitim bölgeleri veya ilçeler bazında koordinatör müdürler atanmalı (inşaat, ihtiyaç, ödemeler, vb...); okul müdürleri ile müdür yardımcıları da asli işleri olan eğitime adaklanarak çalışmalıdır (Böyle olunca norm kadro yönetmeliği  yeniden gözden geçirilebilir).

9. "Müdür ne ise okul O'dur." ifadesinden hareketle okul yöneticisi atamaları ve rotasyon ile ilgili olarak tamamen nesnel ve uygulanabilir iş ve işlemler yapılmalıdır. Son yönetmelikte gelinen nokta azımsanmamalı (objektif bir sınav ile birikim ve ek 2 ile deneyimi öne çıkaran yapı), camia olarak kazanımlarımız zarar görmemelidir.

10. Başarılı öğretmen ve öğrencilerimizi üretken olmaya, ürettiklerini değerlendirmeye müsait bir yapı oluşturulmalıdır. Bu konuda bakanlık özel bir birim oluşturabilir.

     En önemlisi de sayın bakan ve çalışma arkadaşları camia nezdinde inandırıcı olabilirlerse başarılı olur. Dileriz doğru adımlar atılır ve kazanan milletimiz olur. Aksi taktirde milyonların vebalini taşımak tercih edilmesi zor bir iş değil midir?

Kaan Eren

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum