Milli Şeref Nişanımız 30 Ağustos Zafer Bayramı'mız Kutlu Olsun
26 Ağustos 1071’de Malazgirt Zaferi ile birlikte Sultan Alparslan Anadolu’nun Türk yurdu olduğunu ilan etmiş, 851 yıl sonra ise Mustafa Kemal önderliğinde 30 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taarruz Zaferi ile bu toprakların ebedi Türk yurdu kalacağını...
26 Ağustos 1071’de Malazgirt Zaferi ile birlikte Sultan Alparslan Anadolu’nun Türk yurdu olduğunu ilan etmiş, 851 yıl sonra ise Mustafa Kemal önderliğinde 30 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taarruz Zaferi ile bu toprakların ebedi Türk yurdu kalacağını yedi düvele gösterilmiştir.
Başkomutan Mustafa Kemal’in Büyük Taarruz’u 26 Ağustos’ta başlatması asla bir tesadüf değildir; işte bu irade, Sultan Alparslan’ın “Size öyle bir vatan aldım ki; ebediyen sizin olacaktır” vasiyetini silinmemecesine tarihe kazımıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin hazırlık aşamasını nasıl bir gizlilik içinde yürüttüğünü şu cümlelerle ifade etmiştir: “Hareketimi, çok sınırlı sayıda birkaç kişiden başka bütün Ankara’dan gizledim. Benim Ankara’dan ayrılacağımı bilenler, buradaymışım gibi davranacaklardı. Hatta benim Çankaya’da çay ziyafeti verdiğimi gazetelerde de ilan edeceklerdi. Bir gece otomobille Tuz Gölü üzerinden Konya’ya gittim. Konya’ya hareketimi orada kimseye telgrafla bildirmediğim gibi, Konya’ya varır varmaz telgrafhaneyi kontrol altına aldırarak Konya’da bulunduğumun da hiçbir yere bildirilmemesini sağladım. 20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat 16:00’da Batı Cephesi Karargahında, yani Akşehir’de bulunuyordum. Kısa bir görüşmenin ardından 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana saldırı için cephe komutanına emir verdim.”
30 Ağustos; Türk’e kefen giydirmeye azmetmiş olan son Haçlı ordusunun geri püskürtüldüğü gündür.
30 Ağustos; Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nın önemli bir ayağını oluşturan Sakarya Meydan Muharebesi’nde söylediği “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz.” şeklinde işaret ettiği ruhun şaha kalktığı gündür.
30 Ağustos; varlığını milletin varlığına adayanların, ‘Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!’ diye meydan okuyanların, hürriyet mücadeleleri ile dünyanın mazlum milletlerine emsal olan serdengeçtilerin destanlaştığı gündür.
Biliyoruz; Anadolu’da yaşamanın bedeli var. Büyük Türk milleti, asırlardır emperyalizmin hedefindeki bu topraklara hükmediyor ve bedelini ödüyor. Bir yandan küresel işgalcilerin hevesleriyle mücadele ediyoruz, diğer yandan bitmek tükenmek bilmeyen ihanet odakları ve işbirlikçilerle uğraşıyoruz. Ve fakat Anadolu tarihi sıklıkla şahit olmuştur ki; bu topraklarda sayısız hain ve işbirlikçi yatmaktadır.
30 Ağustos Zaferi’nin üzerinden geçen 98 yılda, bu coğrafyada var olan egemenlik mücadelesi devam ediyor. Devletimiz ve bölgemiz, küresel güçlerin ve onların maşası terör örgütlerinin saldırı ve kuşatması altındadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir asır önce olduğu gibi bugün de bölgemizin ve mazlum milletlerin ümidi olarak parlamaya devam ediyor. Gönül coğrafyamızdaki tüm halklar umutlarını yeşerterek, güçlenen Türkiye’nin önderliğinde inşa edilecek huzur ve refahı özlemle bekliyorlar. İçtenlikle inanıyoruz ki; tarih yeniden yüzünü Türk Milleti’ne dönecek, Türk Devleti asırlarca olduğu gibi gelecek yüzyıllarda da adaletin, barışın ve huzurun teminatı olacaktır. Bu özlenen geleceğin önkoşulu ise Hacı Bektaş-i Veli’nin deyimiyle “Bir olmamız, iri olmamız, diri olmamızdır.”
15 Temmuz ihanet kalkışması göstermiştir ki, bu zor coğrafyada milli varlığımızı muhafaza edebilmemizin ön koşulu birlik ve beraberliğimizdir. Millet olarak yek vücut olduğumuzda alt edemeyeceğimiz hiçbir zorluk yoktur. Devletimizin bekası ve milletimizin selameti sözkonusu olduğunda her türlü farklılığımızı bir yana koyarak tek yumruk olabildiğimizde, ne küresel organizasyonlar, ne onların maşası terör örgütleri ne de ihanetin yerli işbirlikçileri asla başarılı olamayacaklardır. Türk tarihi bunun sayısız misalleriyle doludur.
Öte yandan son günlerde 30 Ağustos kutlamaları üzerinden yapılan tartışmaları da yadırgadığımızı ve iyi niyetli görmediğimizi ifade ediyoruz. Hele ki, 26 Ağustos Malazgirt Zaferi ile 30 Ağustos Zaferi’ni mukayese edenler, ihanetin değilse bile cehalet ve gafletin yansımalarıdır.
Yüz akımız olan Türk tarihine bir bütün olarak bakıyor ve topyekün bizim olan her bir safhasını sahipleniyoruz. Herkes bilsin ki; binlerce yıllık köklü bir geçmişe sahip olan ruh, hala bu topraklarda yaşamaktadır. Anadolu topraklarında Selçuklu’yu kuran ve yaşatan irade, Osmanlı’yı kuran ve yaşatan irade ve nihayetinde Cumhuriyeti kuran ve yaşatan irade aynıdır.
Bu vesileyle Türk istiklalinin, Türk Cumhuriyeti’nin müjdesi olan 30 Ağustos Zaferi’nin 98’inci yıl dönümünde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere vatanımız için canlarını feda eden tüm aziz şehitlerimizi minnet ve rahmetle anıyoruz. Ruhları şad, mekânları cennet olsun!
Milli şeref nişanımız olan 30 Ağustos Zafer Bayramı’mız kutlu olsun.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.