Milli Eğitim Komisyonu’na Alt Komisyonun Teklifiyle İlgili İtirazlarımızı İlettik

Milli Eğitim Komisyonu’na Alt Komisyonun Teklifiyle İlgili İtirazlarımızı İlettik

Milli Eğitim Komisyonu'na Alt Komisyonun Teklifiyle İlgili İtirazlarımızı İlettik

 

“Kesintisiz zorunlu eğitim” uygulamasının kademeli hale getirilmesi amacıyla TBMM’ye sunulan, alt komisyonda görüşüldükten sonra Meclis Milli Eğitim Komisyonu’na gönderilen “İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne ilişkin görüş ve önerilerimizi Komisyon Başkanı Nabi Avcı’ya ilettik. 

 

Kanun teklifinin ilk şekline ilişkin eksiklikleri gidermesi beklenen alt komisyonun kabul ettiği kanun teklifi metninin, ilk şekline ilişkin eksiklikleri gidermek ve toplumun eğitim sistemine yönelik değişiklik beklentilerini karşılayacak hükümlerin kanun teklifi içeriğinde yer almasını sağlamak yerine teklifin ilk şeklinin oluşturduğu tereddütlerin daha da artmasını sağlayacak bir içeriğin oluşmasına neden olması üzerine, konuya ilişkin hazırladığımız raporda şu hususlara dikkat çektik.

 

Alt komisyonun kabul ettiği kanun teklifi metninin;

-Birinci maddesiyle, 222 sayılı Kanun’un 3. maddesinde değişiklik öngörülmekle birlikte, bu değişiklik sadece mecburi ilköğretim çağının bitiş yaşının 14’den 13’e indirilmesi şeklindedir. Oysa, 3. maddeye ilişkin değişikliğin, mecburi ilköğretim çağının başlangıç yaşının yaş olarak ifade edildiği hüküm yerine “ay” olarak ifade edildiği bir hükmün önerilmesi daha uygun olacaktır.

 

Bu kapsamda, halen yürürlükte bulunan “İlköğretim Kurumları Yönetmeliği”nin 15. maddesinde yer verilen “İlköğretim okullarının birinci sınıfına, o yılın 31 Aralık tarihinde 72 ayını dolduran çocukların kaydı yapılır. Yaşça kayıt hakkını elde eden ancak bedenen yeterince gelişmemiş olan çocuklar, velisinin yazılı isteği üzerine okul öncesi eğitim kurumlarına devam edebilir veya kayıtları bir yıl ertelenebilir” hükmü çerçevesindeki fiili durum dikkate alınarak mecburi ilköğretim çağının başlangıcının, “yaş” olarak değil, “ay” olarak ifade edilmesi uygun olur. Fiili durum itibariyle 222 sayılı Kanun’un 3. maddesinde öngörülen mecburi ilköğretim çağının başlangıç yaşı ile İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 15. maddesinde öngörülen kayıt yaşı arasında çelişki bulunmaktadır. Bu nedenle, hem bu çelişkinin giderilmesi hem de kamuoyunda oluşturulan ilköğretime başlama yaşının düşürüldüğüne ilişkin yanlış kanaatin sona ermesi için 222 sayılı Kanun’un 3. maddesinde değişiklik öngören hükmün yeniden düzenlenmesi uygun olacaktır.

 

-İkinci maddesiyle, 222 sayılı Kanun’un 7. maddesinde yeni bir fıkra öngörülmekle birlikte, bu değişiklik ilköğretim okulunun dörder yıllık iki kademeden oluşmasını öngörmektedir. Oysa ilköğretimin dörder yıllık iki ayrı bölümden ve kesintili bir süreç olarak gerçekleşmesi isteniyorsa, “İlköğretim okulları; dört yıl süreli ilköğretim birinci kademe okulu, dört yıl süreli ilköğretim ikinci kademe okulu şeklinde kurulur.” Şeklinde düzenlenmesi daha uygun olacaktır.

Alt komisyonun kabul ettiği metinde yer alan hüküm, ilköğretim okullarının kademelere ayrılmasını ve ayrı okullar şeklinde kurulmasını değil, ilköğretim sürecinin birbirinden ayrı fakat birbirini takip eden ve aynı kurum yapılanması içerisinde yer alan iki dönemi ihtiva etmektedir. Oysa, zorunlu eğitimin ilk sekiz yılının 4+4 şeklinde iki ayrı dönem olarak ve iki ayrı eğitim kurumu türü olarak düzenlenmesi için, ilköğretim sürecinin kademelere ayrılması değil, ilköğretim süreci ile birlikte 222 sayılı Kanun’un 6. maddesinde sayılan ilköğretim kurumları arasında sayılan ilköğretim okulunun birinci ve ikinci kademe okullar şeklinde iki ayrı eğitim kurumunu kapsayacak şekilde hüküm altına alınması gerekir. Alt komisyonun ikinci maddesiyle, 222 sayılı Kanun’un 7. maddesine eklenmesi öngörülen hüküm, bu gerekliliği karşılamaktan ve uygulayıcılara bu gereklilik doğrultusunda mesaj vermekten uzaktır.

-Üçüncü maddesiyle, 222 sayılı Kanun’un 9. maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılması öngörülmektedir. Söz konusu değişiklik, zorunlu sekiz yıllık ilköğretim sürecinin kesintisizlik niteliğine son vermekle birlikte, değişiklik teklifini içeren hüküm 222 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile uyumlu değildir. Zira 6. maddede, ilköğretim okulunu da kapsayacak şekilde üçü mecburi, ikisi isteğe bağlı nitelikte toplamda beş ilköğretim kurumuna yer verilmiştir. Diğer taraftan, kanun teklifinin ikinci maddesiyle, 222 sayılı Kanun’un 7. maddesinde yapılması öngörülen değişikliğe ilişkin hükümde “birinci kademe” ve “ikinci kademe” kavramları ilköğretim kurumu bağlamında değil, ilköğretim okulu bağlamında kullanılmıştır. Bu nedenle, 222 sayılı Kanun’un 9. maddesinde değişiklik öngören hükmün, “İlköğretim birinci kademe okulu ile ilköğretim ikinci kademe okulunun bağımsız kurumlar şeklinde kurulması esastır. Ancak ilköğretim ikinci kademe okulları, devamı niteliğinde programın uygulandığı ortaöğretim kurumlarıyla ya da ilköğretim birinci kademe okullarıyla birlikte de kurulabilir” şeklinde düzenlenmesi daha uygun olacaktır.

Kanun teklifinin üçüncü maddesinde, farklı eğitim programlarının uygulanabileceği ilköğretim ikinci kademe okullarının kurulabileceği ve ilköğretim ikinci kademe programları ile ortaöğretim programları arasında ilişkilendirme yapılabileceğine yönelik hükümlere yer verilmesi de uygun olacaktır.

-Yedinci maddesiyle, 1739 sayılı Kanun’un 22. maddesinde değişiklik yapılması öngörülmektedir. Bu değişiklikle ilgili olarak da, 222 sayılı Kanun’un 3. maddesinde değişiklik öngören teklifin birinci maddesi kapsamında yapılan açıklamalar ve önerimiz çerçevesinde işlem yapılması uygun olacaktır. 

-Sekizinci maddesiyle, 1739 sayılı Kanun’un 24. maddesinde değişiklik yapılması öngörülmektedir. Bu değişiklikle ilgili olarak da, kanun teklifinin 222 sayılı Kanun’un 7. maddesinde değişiklik öngören ikinci maddesi kapsamında yapılan açıklamalar ve önerimiz çerçevesinde işlem yapılması uygun olacaktır.

 -9. maddesiyle, 1739 sayılı Kanun’un 25. maddesinde değişiklik öngörülmekte ve ilköğretim ikinci kademe okullarında ortaöğretimi destekleyecek seçimlik derslere yer verilmesi öngörülmektedir. Kanun teklifinin TBMM’ye sunulan ilk şeklinde bu hükümde, ilköğretim ikinci kademe okullarının programları ile ortaöğretim programlarıyla ilişkilendirilmesi ve bu surette ilköğretim ikinci kademe okullarının kurulmasında farklı eğitim programlarının esas alınması mümkün iken, alt komisyonda yapılan değişiklikle ilköğretim ikinci kademe okullarının tek tür eğitim programı üzerinde şekillendirileceği ve farklılığın kurumsal düzeyde değil, öğrenci düzeyinde ve seçimlik derslerle oluşturulmasına dönük bir sistem öngörülmektedir. Seçimlik dersler sistemi, öğrencilerin dilediği alanlara ilişkin dersleri alması şeklinde özgür bir imkan sağlamakla birlikte zorunlu dersler ile seçimlik derslerin haftalık ders saatine dağılımı başta olmak üzere birçok konu belirsizliğini korumaktadır. Diğer taraftan, seçimlik dersler uygulaması öğretmenlerin ilköğretim ikinci kademe okullarıyla ilişkilendirilmesi ve her ilköğretim ikinci kademe okulunun farklı öğretmen portföyüne sahip olması gibi eleştiri konusu yapılabilecek bir fiili durumu ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle, seçimlik derslerle ilgili belirleme korunmak kaydıyla ilköğretim ikinci kademe okullarının farklı eğitim programları uygulayacak şekilde kurulmasına dönük bir hükme hüküm içerisinde yer verilmesi ve bu kapsamda kanun teklifinin TBMM’ye sunulan ilk halinde 1739 sayılı Kanun’un 25. maddesinde değişiklik yapılmasını öngören hüküm gövde olmak kaydıyla bu hükmün yeniden düzenlenmesi yerinde olacaktır. Aksi halde, bazı liselerin ortaokul kısmına tekabül edecek ilköğretim ikinci kademe okulu açmak mümkün olmayacaktır.

-10. maddesiyle, 1739 sayılı Kanun’un 26. maddesinin değiştirilmesi öngörülmektedir. Değişiklik, ortaöğretimin zorunlu hale getirilmesini öngörmekte ve ortaöğretimi “eğitim” kapsamlı değil “kurum” odaklı tanımlamakta ve ortaöğretimin süresini yasal anlamda 4 yıl olarak belirlemektedir. Diğer taraftan, ortaöğretim kurumlarını örgün ve yaygın eğitim veren bir kurum olarak nitelemektedir. Değişiklik teklifiyle, ortaöğretim zorunlu bir eğitim süreci olarak tasarlanmakta ve bu sürecin okula devam zorunluluğu içermesi öngörülmektedir. Ortaöğretimin zorunlu olması yerine bireylerin tercihine bırakılmış isteğe bağlı bir eğitim süreci olarak tasarlanması daha uygun olacaktır. Diğer taraftan, ortaöğretim sürecinin “örgün ve yaygın eğitim veren” bir yapı olarak tanımlanması hatalı niteliktedir. Zira, yaygın eğitim, eğitim türü değil, öğretim yöntemi olup niteliği itibariyle diplomaya yönelik değil, sertifika edinmeye yönelik ve kısa süreli kurs ve seminerlerle ilişkilendirilen öğretim yöntemidir. Yaygın eğitim ibaresinin kullanılması ve bu nedenle teklifin ilk şeklinde yer alan “açıköğretim” ibaresinin madde kapsamından çıkarılması ortaöğretim sürecinde açık öğretim, uzaktan eğitim gibi yöntemlerin yasal dayanaktan mahrum bırakılması sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle, maddenin yeniden düzenlenmesi ve ortaöğretimin isteğe bağlı olmak kaydıyla genel, mesleki ve teknik odaklı farklı öğretim programlarının uygulandığı bir öğretim süreci olarak tasarlanması yaygın eğitim faaliyetlerine katılmak suretiyle elde edilen belgelerin ortaöğretim sürecinde ders, öğretim yılı ya da ortaöğretimi tamamlamış sayılma gibi muafiyetler kazandırmasına dönük hükümlere yer verilmesi, ayrıca ortaöğretim sürecinde açıköğretim ve uzaktan öğretim gibi yöntemlerle eğitim hizmeti verilebileceği/alınabileceğini öngören ifadelere yer verilmesi uygun olacaktır.

Diğer taraftan, ortaöğretim programları arasında geçiş esnekliği ile birlikte ortaöğretim programlarıyla ilişkilendirilen ilköğretim ikinci kademe okullarından mezun olanların bu ilişkilendirmeyle mutlak bağlı olmamasına dönük bir hükme yer verilerek ortaöğretim sürecinde gerçek anlamda bir esnek yapının kurulması uygun olacaktır. Alt komisyon metninin bu şekliyle kanunlaşması halinde zorunlu nitelikte olacak olan ortaöğretim sürecinin hangi yaş aralığını kapsayacağı, tıpkı ilköğretim sürecinde olduğu gibi, kanunla kayıt altına alınmak durumundadır. Aksi halde, zorunlu ortaöğretim çağını tamamlamak noktasında bireylerin hüküm boşluğundan kaynaklanan olumsuz durumlarla karşılaşması olağan ve mümkün bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

-14. maddesiyle, 2547 sayılı Kanun’un 45. maddesinde değişiklik yapılması ve yükseköğretim yerleştirme puanlarının belirlenmesinde ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı yerine bireyin ortaöğretim başarı puanının belirli bir bölümünün dikkate alınması uygulamasına geçilmesi öngörülmektedir. Bu kapsamda, ortaöğretimi bitirme başarı notlarının en küçüğü 250 en büyüğü 500 olacak şekilde, her bireyin ortaöğretim başarı puanının yüzde 12’sinin merkezi sınavdan aldığı puana eklenecek, mesleğe yönelik ortaöğretim kurumları mezunlarının bu meslekle ilgili yükseköğretim kurumlarını tercih etmeleri halinde ilave olarak ortaöğretim başarı puanlarının yüzde 6’sının merkezi sınav puanlarına eklenmesi de öngörülmektedir. Ancak, Yükseköğretim Kurulu’nun farklı katsayı uygulamasını tekrar hayata geçirmesini engelleyecek bir hükme madde kapsamında yer verilmemiştir. Bu bakımdan, 45. maddenin (a) bendinde yer verilen yetkinin farklı katsayı belirlemeyi içermediğinin hüküm altına alınmasını sağlayacak bir hükme madde kapsamında yer verilmesi uygun olacaktır.

Kanun teklifinin alt komisyon tarafından kabul edilen metnine yönelik eleştirilerimizi maddeler halinde sıralarsak;

-İlköğretim okullarının ayrı iki kademe okulu olarak düzenlenmesi gerekirken, ilköğretim sürecini birbirinin devamı niteliğinde iki ayrı kademeye ayırıyor.

-İlköğretim ikinci kademe okullarının farklı programlar uygulayan okullar olarak kurulmasına engel oluyor.

-İlköğretim ikinci kademe okulları ile ortaöğretim okulları arasında uyguladıkları öğretim programları odaklı bir ilişki yerine ilköğretim ikinci kademede seçimlik ders havuzunun oluşturulmasıyla sınırlı bir sisteme yer veriyor.

-İlköğretim ikinci kademe okulları ile ortaöğretim programları arasında geçiş esnekliği içermiyor.

-Ortaöğretim programları arasında geçiş esnekliği içermiyor.

-Mevcut haliyle, ilköğretim ikinci kademe programları arasında imam hatip liselerinin ortaokullarına tekabül eden bir öğretim programı uygulanmasına izin vermiyor.

-Ortaöğretim sürecinde açıköğretim ve uzaktan öğretim gibi yöntemlerle okula devam zorunluluğunu esneten yöntemlerin hayata geçirilmesine imkan vermiyor.

-Ortaöğretimin bireylerin tercihine dayalı isteğe bağlı bir süreç olarak öngörmüyor.

-Yükseköğretim kurumlarına yerleştirme puanlarının belirlenmesinde, farklı katsayı uygulamasının yeniden hayata geçirilmesini engellemeye yönelik bir amir hüküm içermiyor.

-İlköğretim birinci kademi okullarında sınıf mevcutlarına ilişkin azami bir sınır öngörmüyor.

Bu kapsamda, alt komisyon tarafından kabul edilen kanun teklifi metninin, yukarıda yer verilen değerlendirme ve önermeler ışığında Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda yeniden düzenlenmesi ve sekiz yıllık zorunlu eğitimin kesintili hale getirilmesi yanında eğitim sistemine ilişkin toplum tarafından dile getirilen diğer talepleri içerecek bir içeriğe kavuşturulması uygun olacaktır.

Komisyonda kanun teklifinin tartışma konusu yapılan ve gündem haline gelmesine sebep olan sekiz yıllık zorunlu ilköğretim sürecini kesintili hale getiren düzenlemesinin temel gerekçelerinden birisi, farklı yaş gruplarındaki çocukların aynı eğitim ortamında bulunmasından kaynaklanan şiddet, taciz ve benzeri olumsuz davranışlar olarak gösterilmiştir. Bu gerekçe doğru bilgilere ve tespitlere dayanmakla birlikte göz ardı edilmemesi gereken hususlardan birisi de, aynı sınıfta fazla sayıda öğrencinin yer almasının eğitimde verimliliği ve kaliteyi düşürdüğü gerçeğidir. Diğer bir ifadeyle, farklı yaş gruplarının aynı eğitim ortamında bulunması olumsuz davranışlara kapı aralarken, aynı yaş grubunda bulunan çok sayıda çocuğun aynı sınıfta eğitim görmesi de olumlu davranışların kazandırılması noktasında olumsuzluk oluşturmaktadır. Bu nedenle, ilköğretim birinci kademe okullarında sınıf mevcutlarının azami sınırına yönelik bir hükme mutlaka kanun teklifi kapsamında yer verilmesi uygun olacaktır. Bu kapsamda, ilköğretim birinci kademe okullarında azami sınıf mevcudunun 30’dan fazla olmamasını ve bu durumun en geç iki yıl içinde sağlanmasını öngören bir hükme kanun teklifi kapsamında yer verilmesi yerinde olacaktır.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.