Milli Eğitim Bakanlığı, sürekli kanayan bir yaramızdır
Bu ülkede her türlü olumlu ya da olumsuz gelişen ne varsa Milli Eğitim Bakanlığı’nın hanesine yazılmalıdır.Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı sürekli kanayan bir yaramızdır! - Ahmet Şükrü KILIÇ
Bu ülkede her türlü olumlu ya da olumsuz gelişen ne varsa Milli Eğitim Bakanlığı’nın hanesine yazılmalıdır.
Sağlık Bakanlığı’na ve Adalet Bakanlığı’na teamülen hep meslekten birileri bakan olarak atandığı halde, hepimizin tezgahından geçmek zorunda kaldığı Milli Eğitim Bakanlığı’na meslekten gelen bir bakan atanmamıştır.
Bir insanın akademisyen olması meslekten birisi olduğu anlamına gelmemektedir.
Milli Eğitim Bakanı olarak atanacak kişinin öğretmen kökenli olması, idari görevlerde bulunan bir geçmişinin olması diğer meslek gruplarından atanacak kişiden daha faydalı olacaktır, hatta müktesebat bir hak olarak da karşılık bulmalıdır.
Eğitim Bakanlığı bütün bakanlıkların üzerinde değeri olan, hepsinden daha kıymetli bir bakanlıktır.
Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet (Çubukçu) Baş, Ömer Dinçer, Nabi Avcı ve İsmet Yılmaz isimleri üzerinden hiçbir hikayeye ihtiyaç duymadan Milli Eğitim Bakanlığı’na ne kadar değer verildiği ortadadır.
21 Mayıs sonrası her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kabine değişimi olmayacağını” duyursa da, peşisıra “Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım’ın teklifi olursa değerlendireceğini” söylemesi, bir açık kapı bıraktığı anlamına gelmektedir.
Dersliklerin artırılması, Fatih projesi, akıllı tahta ve benzer hizmetler daha çok ekonomik gelişimin göstergesidir, insan kalitesinin gelişimi ancak meslekten bir bakanın atanmasıyla gerçekleşebilir.
Tahtada tebeşir tozu yutmayan insanları bakan yaptığımızda üniversite hocası da ilköğretim ve ortaöğretimin gelişmesinde o ruhu katamaz.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmenlikten gelme üst düzey bürokratlardan da bakan ataması yapılabilir.
Bu ülkede başında bulunduğu kurumu mevcut eğitim müfredatına bağlı kalmak zorunda kalan, yine de en üst sıralara taşıyan özel eğitim kurumlarının genel müdürleri de vardır.
FETÖ’nün çaldığı sorularla değil, kendi geliştirdiği eğitim metotlarıyla öğrencilere özgüven veren, onları üniversite sınavlarında en iyi bölümlere yerleştiren eğitim kurumlarına da bakılmalıdır.
Milli Güvenlik Kurulu eşitliğinde, Milli Eğitim Kurulu kurulması yerinde olacaktır. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı ve ilgili bakanlıklar bu kurulda Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçene kadar yer almalı, aynen Milli Güvenlik Kurulu toplanma takvimi gibi ayda bir yapılmalıdır.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Yavuz Bahadıroğlu’nun feryat ettiği gibi, Milli Eğitime kendisi el atmalı, başında da kendisi olmalıdır.
Milli Eğitim, Milli Güvenliğimiz kadar önemlidir!
Ahmet Şükrü KILIÇ - hakikatperver.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.