Milli Eğitim Bakanı'ndan tartışma yaratacak açıklamalar
Eğitim dönemi yaklaşırken ortaya çıkan kaotik durum ve belirsizlikle ilgili dünkü yazım üzerine Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, telefonla aradı.
Sözlerine 'Doğrusu üzüldüm, kırıldım. Çok kişi eleştiriyor, umursamıyorum. Ama sizinkini önemsedim ve bana haksızlık yaptığınızı düşündüm. Onun için aradım, dertleşmek için' cümlesiyle başladı. Ben de kendisine eğitim sistemindeki aksaklıklar ve belirsizliklerle ilgili gözlemlerimi anlattım. Bakan, bunun üzerine 'Buyurun siz sorun ben de yanıtlayayım' deyince telefonda yaklaşık bir saat konuştuk.
Milyonlarca öğrenci ve ailesini yakından ilgilendiren, okulların açılmasına çok az bir zaman kala merak edilen soru ve sorunları açık açık sordum. Bakan Dinçer de sağ olsun dürüstçe ve açık yüreklilikle yanıtladı. İşte bir pazar sabahı Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ile yaptığımız görüşmenin kelime kelime dökümü:
- Eğitim dünyasının şu anda karşı karşıya kaldığı kargaşanın sebebi nedir?
Kargaşa var, evet fakat bu bizim yaptıklarımızla ilgili değil. Kargaşa var ama ciddi bir problem yok. Kargaşayı bizim ne yapmaya çalıştığımızı anlamayan sözde eğitim uzmanları çıkarıyor. Oysa biz Türkiye'yi değiştirecek hazırlıkları altı aydır sürdürüyoruz. Apar topar olmadı.
- Bence bir kargaşa var. Bu ülkede yaşayan bir vatandaş ve gazeteci olarak bunu gözlemliyorum. Galiba imam hatiplerle ilgili düzenlemenizde şeffaf davranmadığınız için bunların bir kısmı yaşanıyor. Türkiye eski Türkiye değil. İmam hatiplerle ilgili düzenleme yapmak istiyorsanız daha şeffaf ve açık bir şekilde yapamaz mıydınız? Mesela 4+4+4 yerine 5+3 olmaz mıydı?
Nimet Çubukçu döneminde sanıyorum 18'inci eğitim şurasında alınmış bir karara göre 4+4+4 uygulamasına geçtik. Ayrıca yabancı dil eğitimi konusunda buna ihtiyacımız vardı. Hazırlık sınıflarıyla ilgili çok ciddi hazırlık yapıyoruz. Bunun için de ortaokul birinci sınıfı öngörüyoruz. En uygunu odur. 4+4+4 derken arkada böylesine planlamalar var.
- İmam hatip liseleri bu düzenlemenin neresinde?
Biz aslında imam hatipler için yola çıkmadık. İmam hatiple alakası yok. Bu konudaki düşüncelerimizi çok da şeffaf söyledik. Türk eğitim sistemini demokratikleştiriyoruz ve esnekleştiriyoruz. Elbette dindar çizgi, muhafazakar kesimin ihtiyaç ve taleplerini de ele aldık. Daha önceki dönemde mağdur edilmişlerdi.
AB ÇOCUKLARI 60 AYLIK GİDİYOR
- 66 ay konusunda bu ısrar niye? Adeta dayatma gibi algılanmıyor mu?
Bu bilimsel bir tercihtir. Doğrudur. Bugün en çok gürültü yapanlar yarın önce kendi çocuklarını okula gönderecekler. 'Hazır değiliz' kervanı var görüyorum. Rakamları anlatayım size. Türkiye'de biz geçen sene 60 ay ila 72 ay arasındaki çocuklarımızın yüzde 67'sini okullarımıza aldık. Okul öncesi eğitim verdik. Dikkat edin yüzde 67... Okul, sınıf ve lavabo sıkıntısı olmadı. Bu çocuklar okulu tanıyor. İngiltere'de çocuklar 60 ayda okula gidiyor da bizimkiler 66 ayda niye gitmesin. AB ülkelerinin 15'inde oluyor da bizde niye olmuyor?
- Peki okul ve derslik ihtiyacı ne olacak? Prefabrik derslikler çözüm olur mu?
Türkiye çapındaki bütün okulları araştırdık. Makam odası ve masraf dışı kullanılan odaları dersliğe çevirdik. Ne kadar derslik kazandık biliyor musunuz? 7 bin 900... Biz her yıl 17 bin derslik yapıyoruz. Bu yıl 20 bin olacak. Bu 7 bini de ekleyin. 30 öğrenciyle çarpın. Yani derslik konusunda kesin olarak söylüyorum geçen yıldan daha kötü olmayacak.
- En ciddi problemlerden biri de öğretmenler değil mi?
Ben de öyle görüyorum. Yola da böyle çıktım. 57 bin öğretmen alıyoruz. Hüseyin Çelik ve Nimet Çubukçu dönemlerinde ve önceki bakanlar dönemlerinde kaç öğretmen alınmış?
PKK YANLISI VE LAİKÇİ RAHATSIZ
- Vatandaş sizce niye tepki gösteriyor? Herkes kendi çocuğunun iyiliğini düşünmez mi?
Normal vatandaşlarımızın çoğunluğu bizi destekliyor. Bakın, biz istemiyoruz ama vatandaşlar 60 aylık çocuğunu bile okula göndermekten yana. Eleştirilerin bir kısmı PKK kaynaklı. Çocuklarımızı erken yaşta okula alıp Türkçe öğreteceğiz, onları hayata hazırlayacağız. 'Rapor dahi almayın' diyenler PKK yanlıları. Bunu önlemek istiyor. Bir de laikçi kesim bu reformdan rahatsız oluyor.
(Bakan'a burada itiraz ettim. Tanıdığım pek çok ailenin endişelerini aktardım. Hastanelerde rapor peşinde koşan ailelerin durumunu hatırlattım. Ve sorumu yineledim. Bakan burada bir iddiada bulundu ve bir rakam verdi. Okullar açıldığında en fazla bu rakam kadar velinin rapor alacağını söyledi. 'Bunu o gün tekrar konuşalım' dedi. Ama rakamı yazmamamı rica etti.)
- Eş durumundan atama problemi de çok konuşuluyor. Yoğun talepler var. Bir çözüm modeli söz konusu mu? Bakan Dinçer bu noktada çok önemli ve çarpıcı bulduğum bazı rakamları aktardı. Yanıtı aynen şöyle:
Açık konuşayım büyük şehirlerde özellikle İstanbul ve Ankara'da tam 33 bin norm fazlası öğretmen var. Bunun 13 bini sınıf öğretmeni. Büyük şehirlerde yığılmışlar. Bir öğretmenin aylık maliyeti 3 bin lira, yıllık 36 bin lira. 33 bin öğretmenin yıllık maliyeti 1.1 milyar TL. Şimdi soruyorum Türkiye bu kadar zengin mi?
BÜYÜK KENTE YIĞILMAYACAK
- Haklısınız ama eşiyle ayrı ayrı şehirlerde görev yapan öğretmenlerin durumları ne olacak?
İki bin öğretmen kulis yapıyor. Sosyal medyada lobi yapmanın faydasını gördüler. 'Eşleri neden bir araya getirmiyorsunuz' diyorlar. Biri Diyarbakır'da biri Uşak'ta iyi de neden Diyarbakır'dakini Uşak'a göndereyim? Orada zaten fazla var. Öbür tarafa gideceksen birleştireyim. Bu ülkenin çocuğu neredeyse öğretmeni de orada olacak. İstanbul ve Ankara'ya yığılmayacak.
Doğruları söyledim kimseye anlatamadım
- Geri adım atacak mısınız?
Kampanya yapıyorlar. Ama ben doğruları savunuyorum. Açıkçası bu konuda derdimi Sayın Başbakanımıza bile anlatamıyorum. Öncelikle eğitimi ve çocukları düşünüyorum. Ben bu ülkeyi ve çocukları çok seviyorum. Tüm öğretmenlerimizi sınıfta görmek istiyorum. Eğer biz öğretmenlerimizi Türkiye genelinde adil dağıtabilirsek sorunu büyük ölçüde çözeriz.
ÇELİK VE ÇUBUKÇU DÖNEMİ YÜZDE 50 İDİ
- Peki öğretmen sorununu daha kalıcı biçimde nasıl çözeceksiniz?
Bazı gerçekler var. Hüseyin Çelik konuşuyor, Nimet Çubukçu konuşuyor. Rakamlara bakalım. Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu ve ondan önceki dönemlerde biz ihtiyaç duyduğumuz öğretmenlerin ancak yüzde 50'sini alabiliyorduk. Ben bu sene 57 bin öğretmen alıyorum. Toplam ihtiyacın yüzde 80'ini karşılıyorum. Ayrıca şu da var. Geçen yıl ilköğretimi 5 yıl diye düşünmüştük. Bu sene dört yıl. Beşinci sınıflarda iki kat öğretmen var elimde. Bunları okullarında tuttuk. İyi değerlendirirsek çok fayda sağlayacak. Şu rakamı da vereyim. Özür ataması olarak yer değiştirmek isteyen 25 bin öğretmen talebi var. Diyelim tamamı bile haklı olsa ben bunları nereye dağıtayım? Taleplerde yığılma olan yerlere bakın. Beni eleştirenler bir an kendilerini Milli Eğitim Bakanı yerine koysunlar sonra da ellerini vicdanlarına.
Yazının devamı için tıklayınız
İsmail KÜÇÜKKAYA - Akşam
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.