MEMURUN EN ETKİLİ SİLAHI : DİLEKÇE

MEMURUN EN ETKİLİ SİLAHI : DİLEKÇE

Bilindiği üzere yasalar amirlere yetkiler verdiği gibi memurlara da haklar vermektedir. Bu haklardan birisi de -belki en etkili silah olarak nitelendirilebilecek olanı- dilekçe hakkıdır.

Dilekçe hakkının satır araları iyi incelendiğinde dilekçe hakkı aslında aynı zamanda bir yetki kullanımı olup, tıpkı amirlerin aynı yasalardan aldıkları yetki gücü gibi sonuç doğurmaktadır. Zira memurun dilekçe hakkını kullanarak amirinin üstünde bir yasal gücü harekete geçirdiği, hatta şikâyet dilekçesi ile bir üst amirin yetkilerini harekete geçirip kullandırmak suretiyle alt düzeydeki amirine dilekçe ile hükmedebildiği, yaptırım uyguladığı ve nihayet amirlerin yasalardan daha güçlü olmadıklarını hatırlatarak asıl varlık sebeplerinin yasaları harfiyen uygulamak olduğunu, bunun için maaş aldıklarını, yanlış ve eksik uygulamaları halinde suç işlediklerini kendilerine yine yasa ile hatırlatmakla berabere; eninde sonunda yasaların galip gelerek amirin kuzu kuzu uymak zorunda kaldığı bir durumdur.


Hukuk devletinin olmazsa olmazı olan, hukuk çarkının işlemesini sağlayan, memurların haklarını elde etmeleri için en etkili silah niteliğinde olan dilekçe hakkı, yürürlükteki yasalarımızda aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.


1) Müracaat, şikayet ve dava açma hakkı:” 657 / Madde 21 � (Değişik: 12/5/1982 - 2670/9 md.) Devlet memurları kurumlarıyla ilgili resmi ve şahsi işlerinden dolayı müracaat; amirleri veya kurumları tarafından kendilerine uygulanan idari eylem ve işlemlerden dolayı şikayet ve dava açma hakkına sahiptirler. Müracaat ve şikâyetler söz veya yazı ile en yakın amirden başlayarak silsile yolu ile şikâyet edilen amirler atlanarak yapılır.”
Bu kanun maddesinin uygulanması ise Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılan 28/11/1982 tarihli ve 8/5743 ve nolu “Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları hakkında Yönetmelik” çerçevesinde yapılmakta olup, 12.madde gereği müracaatı kabul eden ancak sorunu çözümleme yetkisi bulunmayan amirler bunları silsile yolu ile ilgili üst mercilere 3 gün içinde intikal ettirirler. Ayrıca 14.madde gereği “Bu Yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara uygun olarak yapılmış bulunan şikayet ve müracaatlar hakkında Yönetmelikte öngörülen görevlerini zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirmeyen amirlere durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 125 nci maddesinde sayılan disiplin cezalarından birisi verilir.”


Bu maddeye ve adı geçen yönetmeliğe göre memurlar resmi ve şahsi işleriyle ilgili her türlü idari eylem ve işlemlerden dolayı, işlerinin hukuka uygun yapılmadığına, eksik ya da yanlış yapıldığına kanaat getirmesi halinde birinci amirine yazılı ya da sözlü olarak müracaat; bir üst amirine şikâyet; yargıya ise dava açma hakkına sahiptirler. Bu hak genel bir hak olup her türlü iş ve işlemleri kapsamaktadır. Ancak müracaat ya da şikâyetlerin ülkemizdeki hukuk dışı sümenaltı teamülleri dikkate alınarak kesinlikle sözlü değil yazılı olarak yapılması önem arz etmektedir.


2) Uygulamayı isteme hakkı: “657/ Madde 17 � Devlet memurları, bu kanun ve bu kanuna dayanılarak yayınlanan tüzük ve yönetmeliklere göre tayin ve tesbit olunup yürürlükte bulunan hükümlerin kendileri hakkında aynen uygulanmasını istemek hakkına sahiptirler.”
Bu maddeye göre ise devlet memurları bu kanunda verilmiş olan hakların ya da bu kanuna dayanarak çıkarılmış olan Tüzük ya da Yönetmeliklerin yürürlükte olduğu halde uygulanmayan, hayata geçirilmeyen kendisiyle ilgili bir yasal düzenlemenin uygulanmasını dilekçe vererek isteme hakkına sahiptir.


3) Bilgi Edinme Hakkı: 24.10.2003 Tarihli ve 25269 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve bu kanunun uygulanmasını açıklığa kavuşturan 27.04.2004 tarihli ve 25445 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas Ve Usuller Hakkında Yönetmelikgereğince “ Herkes, Kanun ve bu Yönetmelikte belirlenen esas ve usuller çerçevesinde bilgi edinme hakkına sahiptir.(Yön/madde:5)” Amaç/MADDE 1. � Bu Kanunun amacı; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir. Kapsam/MADDE 2. � Bu Kanun; kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinde uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu kapsamda sadece devlet memurları değil tüm vatandaşlar kamu kurumlarından öğrenmek istedikleri her türlü bilgiyi öğrenmek için yazılı dilekçe verme hakkına sahiptirler. 15 iş günü içinde cevap vermek zorunda olan kurum yetkilileri ise (Yön/20) kendilerinin yetkileri dışında olması halinde bile, dilekçeyi ilgili kuruma bizzat kendisi ulaştırmakla yükümlüdür (Yön/17).Başvurunun reddedilmesi hâlinde ise bu kararın gerekçesi ve buna karşı başvuru yolları belirtilir.( 4982/ 12). Ayrıca“ Bu Kanunun uygulanmasında ihmali, kusuru veya kastı bulunan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında, işledikleri fiillerin genel hükümler çerçevesinde ceza kovuşturması gerektirmesi hususu saklı kalmak kaydıyla(TCK/121) , tâbi oldukları mevzuatta yer alan (657/125) disiplin cezaları uygulanır (4982/ 29)”

Bu kanun Türkiye gibi demokrasisi özürlü, hukuk devleti zihniyeti henüz yerleşmemiş, şeffaflığı güya zafiyet zannedip gücünü kerameti kendinden menkul gizeminden alan, bilgiyi astlarından gizleyerek itibarını ve koltuğunu korumaya çalışan “ibrikçi başı” bürokrasisinin hâkim olduğu bu ülkede tek kelimeyle “devrim niteliğinde” olup, bilgi toplumu olma yolunda atılmış en önemli adımdır. Zira bu kanunla devletin gizli kalması gereken bilgileri hariç her vatandaşın her türlü bilgiye erişmesine, gerekçelerini öğrenmesine dolayısıyla kendi aleyhine alınmış olan kararların hukuki gerekçelerle alınıp alınmadığını öğrenmek suretiyle yasal haklarını da koruma imkânına kavuşması demektir.

4) Yaptırım: Dilekçe hakkının kullanılmasını bir şekilde engelleyen amirler yukarıda da belirtildiği gibi 657/125. maddeleri gereğince öncelikle idari yönden suçlu olup uygun ceza ile cezalandırıldıkları gibi, Türk ceza kanununun Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi başlıklı 121. maddesi gereği“ Kişinin belli bir hakkı kullanmak için yetkili kamu makamlarına verdiği dilekçenin hukukî bir neden olmaksızın kabul edilmemesi hâlinde, fail hakkında altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur.”
5) Uygulama: Dilekçe vermek için ilgili kanun maddelerini yazmak zorunlu olmayıp, yalnızca meramını yazmak yeterli olduğu gibi yasalarda her hangi bir şekil şartı da bulunmamaktadır. Yalnızca hangi kuruma verildiğinin belirtilmesi, ad/soyad, imza, tarih, adres belirtilerek meramının yazılmasından ibarettir. Müracaat ya da uygulamayı isteme hakkını içeren dilekçelerde “Gereğinin yapılması” talep (arz) edilirken; bilgi edinme hakkı kanunu kapsamında yazılan dilekçelerde yine ad-soyad, imza, adres ve ilgili kuruma hitaben bilgi edinme içeriğine uygun olarak meramını yazdıktan sonra “�.bilgilerin ve belge örneğinin tarafıma verilmesi” şeklinde ya da soru cümlesi formatında olabilir.
Bunların dışındaki dilekçe şekil formatları yasal düzenlemelerde bulunmayıp kurumlar tarafından ya teamül olarak uygulanmaktadır ya da amirler tarafından engellemeye yönelik yıldırma politikasıdır.

Sonuç olarak tüm bu yasal düzenlemeler kâğıt üstünde belki Avrupa Birliği standardının bile üstünde olabilir; ancak uygulamaya gelince Asyalı tarafımız ağır basmakta olup maalesef hayata geçirmemek için türlü engel ve entrikalarla bu yasaları uygulamayıp yine kendi bildiğimiz teamüllerle devlet yönetmekte üstümüze yoktur. Zira amirlerin en sevmediği silah olduğu için ve de altında ezileceklerini çok iyi bildikleri için , bu en doğal yasal hakkını kullanan memurları fişleyip türlü entrikalarla yıldırmakta oldukları, eveleyip geveleyerek geçiştirmeye çalıştıkları, yasaları bir kez olsun açıp okumadıkları için bu tür şeylere çok yabancı olup kendi rahatlarını bozmayacak, karizmalarını sarsmayacak türden geleneksel teamüllerle hareket ettikleri, dilekçeleri kurumun resmi gelen evrak kayıtlarına geçirmeyip sümenaltı ettikleri bilinen gerçeklerdir. Buna karşılık memurlar ise ya haklarını yeterince bilmedikleri için ya da bu dilekçeden sonra amirin kendisine zorluklar çıkaracağından korkarak, küçük çıkarlarından mahrum kalacağı endişeyle ya da idareyi karşısına alacak cesareti olmadığından dolayı bu en doğal yasal hakkını kullanmadan çekindikleri ve “ne şiş yansın ne kebap” kabilinden işlerini ahbap-çavuş yöntemiyle halletmeye çalıştıkları da yine bilinen gerçeklerdir.
Ancak çok iyi bilinmelidir ki kağıt üstündeki kanunların hayata geçmesi, hukuk çarkının işlemesi, köhnemiş ahbap-çavuş anlayışının kökünün kazınarak hukuk devleti zihniyetinin yerleşmesi, memurların yasal haklarının en ideal düzeyde uygulanması ve nihayet hukuk devleti olabilmenin ön şartı, yönetilenlerin haklarının farkında olması ve en önemlisi bunların hayata geçmesi için gerekli duruşu ve cesareti göstererek haklarının takibini yapması yani “dilekçe hakkının kullanılması” dır. Zira “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz.”

www.memurlar.biz

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum