Memur-Sen Heyetinden 657 Talep! 5. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri Başladı
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Büyük Türkiye’den payımızı, yeni Türkiye’den haklarımızı, güçlü Türkiye’den payımıza düşen fırsat ve imkânları istiyoruz.
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Büyük Türkiye’den payımızı, yeni Türkiye’den haklarımızı, güçlü Türkiye’den payımıza düşen fırsat ve imkânları istiyoruz. Oransal zamla, devlet bütçesinde gerçekleşen dengelenmenin kamu görevlilerinin bütçesinde de gerçekleşmesini; taban aylığa zamla, kamu görevlileri arasındaki maaş makasının biraz daha küçülmesini; refah payıyla, maaş ve ücretleri kamu görevlilerinin üzerinden geçim derdi noktasında ferahlamasını; enflasyon farkıyla, olası sürprizlere karşı kamu görevlerinin maaş ve ücretlerinin enflasyona karşı koruma altına alınmasını teklif ediyoruz” dedi.
Kamu görevlilerinin 2020-2021 yıllarındaki mali ve sosyal haklarının belirleneceği 5. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Reşat Moralı Toplantı Salonu’nda başladı.
Bir ay sürecek olan görüşmelerin startı, Kamu İşveren Heyeti Başkanı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanı, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Memur-Sen Yönetim Kurulu üyeleri, Memur-Sen’e bağlı sendikaların başkanları ve temsilcileri ile diğer memur sendikalarından yöneticilerin katılımıyla verildi.
Açılışta konuşan Ali Yalçın, tekliflerinin mali olarak rasyonel, özgürlük ve haklar anlamıyla da reformist olduğunu ifade ederek, olumlu cevap beklediklerini söyledi.
Toplu sözleşme masası, emek örgütleri arasında çatışma ve sataşmaya değil, kamu görevlilerinin hakkını almak mücadelesinde paylaşma ve dayanışmaya vesile olmalı
Toplu sözleşme masasının misyonunun kamu görevlilerinin emeklerinin değerini artırmak olduğunu kaydeden Yalçın, toplu pazarlık masasının hedefinin ise, “Kamu görevlilerini sürdürülebilir adil refah düzeyine ulaştırmak, yasak ve engellerden kurtarmak, çalışma şartları noktasında saygın iş anlayışıyla buluşturmak” olduğunu dile getirdi. Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanı olarak, heyetimizin bütün üyelerinden bu misyon, hedef ve vizyon çerçevesinde sürece katkı ve katılım sağlamalarını bekliyorum. Ben inanıyorum ki, emek örgütleri ve buradaki temsilcileri toplu pazarlık masası ve sürecini, örgütsel rekabet sahnesi ya da dekoru olarak görmek ve kullanmak hatasına düşmeyecektir. Masanın emek kesimi tarafındaki herkesin konumu, durumu, yetki ve sorumluluk eşiği, diğerlerinin reddetmesini hukuken imkânsız, fiilen gereksiz hâle getirecek kadar açık ve sarihtir. Heyetimizde yer alan yetkili konfederasyon temsilcisi ile yetkili sendikaların temsilcilerinin hareket ve yetki alanlarının kapsamı da sınırı da bellidir. Heyetimizdeki iki konfederasyonunun, yani Kamu-Sen ve KESK temsilcilerinin de süreçte, masada ve oturumlardaki konumları ve durumları hem mevzuat hem de uygulama bakımından son derece açıktır.”
Toplu sözleşme masasının emek örgütleri arasında çatışma ve sataşmaya değil, kamu görevlilerinin emeklerinin hakkını almak mücadelesinde paylaşma ve dayanışmaya vesile olması gerektiğini belirten Yalçın, masanın sadece Sendikalar Heyeti açısından değil, Kamu İşveren Heyeti açısından da misyon, hedef ve vizyon noktasında eşikler içerdiğine dikkat çekti.
Bu masanın gündemi emektir
“Toplu pazarlık masası Kamu İşveren Heyeti açısından da maaşları artırmanın, ücretleri iyileştirmenin, nimeti hatça bölüştürmenin, gelir dağılımında dengeyi ve adaleti tesis etmenin, gereksiz ve haksız yüklenen külfetlere son vermenin aracı olarak görülmelidir” diyen Yalçın, “Kamu İşveren Heyeti’nin Başkanı ve üyeleri de emeğe hakkını teslim etmek, kamu görevlilerini ara rejim ve vesayet süreçlerinin ürettiği vehim ve yasaklardan azat etmek noktasında sorumluluk almakla mükelleftir. Kamu İşveren Heyeti, hem kolektif irade olarak hem de tek tek her üyesi bakımından ne cimri işveren ne de kurnaz tüccar mantalitesiyle sürece katkı sağlama hatasına kesinlikle düşmemelidir. Her birimizin ve her iki heyetin kesinlikle hatırdan çıkarmaması gereken şudur ki, bu masanın gündemi emektir, bu masanın gündemi ekmektir. Toplu pazarlık, rakamların ve oranların hesaplanıp belirlendiği ekonomik işler ve matematik işlemler süreci değildir. Toplu pazarlık, insana ve emeğine verilen değerin belirlenip sisteme ve hayata aktarılmasının, medeniyet iradesi ve adalet terazisi zeminidir. Hem süreç hem de masa noktasında toplu pazarlığın asli öznesinin insan, mutlak gayesinin adalet ve değişmez yönteminin taraflar arası eşitlik olduğu unutulmamalıdır. Toplu sözleşme hakkının ve toplu pazarlık masasının hem emeğin ederini ifade eden rakamları yükseltmeye hem de emeği ve emek veren insanın değerini yüceltmeye matuf olduğu da hatırdan çıkarılmamalıdır” ifadelerini kullandı.
Geçmişte imzalanan toplu sözleşmelere de değinen Yalçın, “2016-2017 yıllarını kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşme’de masaya 744 teklif sunulmuş, masa toplam 213 kazanım üretmiş. Bunun anlamı, her hizmet kolunda ortalama 62 teklif sunulmuş ve masaya sunulan her 100 teklifin 28’i kazanıma dönüşmüştür. Benzer değerlendirmeyi 4. Dönem için yaptığımızda ortaya çıkan tablo bize şunu söylüyor: Masaya sunulan teklif sayısı (bir öncekinde kabul edilenlerin de etkisiyle) azalırken, tekliflerin kazanıma dönüşme oranı ise artmış, birlikte çözme iradesi gelişmiş gözüküyor. 2018-2109 yıllarını kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde yetkili konfederasyon Memur-Sen ve her hizmet kolundaki yetkili sendikaların toplu pazarlık masasına taşıdığı teklif sayısı toplamda 652 olarak gözüküyor. Bir başka ifadeyle, toplamda 12 toplu sözleşme teklifi olduğunu düşünürsek, ortalama her toplu sözleşme için 54 teklif sunulmuş. Sürecin, yani toplu pazarlığın sonunda imza altına alınan toplu sözleşme metinlerinde 258 kazanım üretilmiş ve sorun çözüme kavuşturulmuş. Bir başka ifadeyle, masaya sunulan her 100 tekliften 40’ı kazanıma dönüşmüş, her 100 sorundan 40’ı çözüme kavuşturulmuş gibi düşünmek gerekiyor. Bunun anlamı şudur: Toplu pazarlık masası, toplu sözleşme süreci; sorunların görülmesini, çözülmesini, ortak aklın harekete geçmesini sağlıyor. İşveren ve emek tarafı heyeti temsilcilerinin birlikte akıl teri döktüğü bu masa, beklentilerin ifade edilmesine, tekliflerin haklılığının ispat edilmesine, kamu personel sisteminin birlikte ve katılımcı bir zeminde inşa edilmesine aracılık ediyor” şeklinde konuştu.
Yalçın, 5. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde bu kazanımlardaki çıtanın biraz daha yukarı taşınması gerektiğini vurgulayarak, yetkili konfederasyonun ve yetkili sendikaların sunduğu teklifler itibarıyla toplam 657 teklifin sunulduğunu dile getirdi. 4. Döneme göre teklif sayısında azalmanın olduğunu söyleyen Yalçın, bunun da 4. Dönem Toplu sözleşmeyle birlikte sorunların bir bölümünün çözüme kavuşturulmuş olmasından kaynaklı olduğunu kaydetti.
Emeğin hakkının ekonomik öngörülere mahkûm ve mecbur bırakılmasını doğru bulmuyoruz
Küresel düzeyde gerçekleşen finansal sıkılaştırma politikalarının, ülkelerin iç üretim partnerlerini korumaya dönük gümrük duvarı kararlarının, ekonomi ve mali enstrümanlarda yaygınlaşan yerelleşme pratiklerinin olumsuz birçok sonuç ürettiğini ifade eden Yalçın, şöyle konuştu: “Bölgesel çatışmalar ve küresel düzen üzerinden yürütülen diplomatik çatışma zeminlerinin ürettiği siyasi ve ekonomik belirsizliklerin finans, ekonomi, üretim, ihracat ve ithalat verileri noktasında birçok ülkenin hedeflerine, tahminlerine yönelik etkilerini görüyor ve gözlüyoruz. Benzer şekilde Türkiye’de de özellikle 2018 yılına yönelik enflasyon ve işsizlik odaklı verilerin tahmin ve hedef noktasında kâğıda aktarılandan çok farklı gerçekleştiğini hep birlikte müşahede ettik. Maaşların enflasyona karşı korunması ile enflasyon farkı uygulamasıyla kamu maliyesini koruma seçeneği arasındaki gel-git üzerinden oluşan sosyal maliyeti de Kamu İşveren Heyeti’nin gördüğüne inanıyoruz. Emeğin hakkının ekonomik öngörülere mahkûm ve mecbur bırakılmasını doğru bulmadığımı ifade edeyim. Emeğin hakkı, alın terinin ederi bütün bunlardan bağımsız bir kurguyla ortaya konmak zorundadır.”
Kamu görevlileri güvenceli çalışmak istiyor
Kamu görevlilerinin güvenceli çalışmak istediğini belirten Yalçın, “Kamu görevlileri, kamu görevlisi sıfatı içinde kendilerine önem atfedilmesini engelleyen hatta kendilerini önemsiz gösterme verisine dönüştürülen unvanlarının, katsayılarının, ek ödeme ya da ek gösterge oran ve puanlarının değişmesini talep ve teklif ediyorlar. Aynı kurum içerisinde, aynı unvanlar arasında istihdam türüne dayandırılan bütün farklılıkların sistemden arındırılmasını istiyorlar. Maaşlarının ve ücretlerinin açlık-yoksulluk sınırı altında kalmamasını teklif ediyorlar. Yardımcı Hizmetler Sınıfı kapsamında görev yapan 110 bine yakın arkadaşımız bu masadan hizmet sınıflarının Genel İdare Hizmetleri olarak değiştirilmesini, öğrenimlerine uygun sınıf değişikliği imkânlarının gerçekleşmesi kazanımı bekliyorlar. Bu kazanım mümkün ve gerekli” diye konuştu.
Kamuda sözleşmeliliğe son verilsin, kamu görevlileri 3600 ek göstergeyle buluşturulsun
Kamu görevlileri arasında farklı istihdam türlerinin olduğunu, güvencesiz ve kadrosuz istihdamın ürettiği risklerin oluşturduğu boşluğun 15 Temmuz öncesinde, 31 Mart sonrasında bizzat görüldüğünü kaydeden Yalçın, “Kamuda sözleşmeliliğe ve mevcut sözleşmeli personelin de kadro hasretine son verilmesini istemek, devletin büyüklüğünü ve gücünü, milletin egemenliğini ve bağımsızlığını da güvenceye almaktır. Biz diyoruz ki, kamudaki sözleşmeli personel kadroya geçirilmelidir. Süreli-süresiz sözleşmeli şeklindeki ayrım da sözleşmeli personel statüsünde istihdam etme hatası da sona erdirilmeli, bunun da ilk adımı bu masada atılmalı, kararı da bu dönemde verilmelidir. Ek gösterge konusunu toplu sözleşme masasında çözüme kavuşturalım, kamu personel sisteminde çok daha fazla unvanı ve kamu görevlisini 3600 ek göstergeyle buluşturalım istiyoruz. Bu masa ve süreç bunun için büyük fırsat, değerlendirmek ve ek gösterge sorununu kökünden bitirmek gerek” dedi.
Kamu görevlilerinin gelir vergisi sorununa da değinen Ali Yalçın, vergi indirimlerinin, aflarının, istisna ve muafiyetlerinin gelir vergisi mevzuat ve uygulamalarında kamu görevlilerinin payına düşük matrah, yüksek oranlı ve artan tutarlı gelir vergisi düştüğünü söyleyerek, şöyle devam etti: “Biz diyoruz ki, kamu görevlileri, gelir vergisi mükellefi olarak vermeleri gereken vergiyi versin. Biz istiyoruz ki, kamu görevlilerinin yüzde 15 oranının üstünde ödedikleri gelir vergisi tutarları, Kamu İşvereni tarafından tazmin edilsin. Mevcut mevzuat ve uygulama, sendika üyesi olmakla olmamayı, yetkili sendika üyesi olmakla diğer sendikalara üye olmayı, hatta yetkili sendika olmakla kâğıt üzerinde üç kişilik sendika olmayı ayırmamaktadır. Bu sorun artık çözülmelidir. Yetkili sendika üyesi olmanın toplu sözleşme ikramiyesini artırımlı almakla, yetkili sendika olmanın da diğer sendika üyelerinden dayanışma aidatı almakla farklılaştırılmasını istiyoruz.”
Büyük Türkiye’den payımızı, yeni Türkiye’den haklarımızı istiyoruz
Tekliflerinin rasyonel ve makul teklifler olduğunu ifade eden Yalçın, “Masanın gündemini oluşturacak mali, sosyal ve özlük haklarına ilişkin tekliflere bakıldığında adalet temelli bakış rahatlığıyla ifade ve iddia ediyorum ki, biz, 5. Dönem Toplu Sözleşme tekliflerimizle büyük Türkiye’den payımızı, yeni Türkiye’den haklarımızı, güçlü Türkiye’den payımıza düşen fırsat ve imkânlarımızı istiyoruz. Oransal zamla, devlet bütçesinde gerçekleşen dengelenmenin kamu görevlilerinin bütçesinde de gerçekleşmesini; taban aylığa zamla, kamu görevlileri arasındaki maaş makasının biraz daha küçülmesini; refah payıyla, maaş ve ücretleri kamu görevlilerinin üzerinden geçim derdi noktasında ferahlamasını; enflasyon farkıyla, olası sürprizlere karşı kamu görevlerinin maaş ve ücretlerinin enflasyona karşı koruma altına alınmasını teklif ediyoruz. Bizim bu tekliflerimizi Kamu İşvereni, siyaset noktasında ortaya koyduğu vaatleri hayata geçirmeyi sağlayacak teklifler olarak görmelidir. Bu tekliflere ‘evet’ demesi, Kamu İşvereni ve siyasi irade açısından millete güven, refah, adalet ve kalkınma vaatlerini yerine getirme iradesi olacaktır.”
Son yirmi yıllık süreçte ortaya konan sessiz devrimlerin eksik halkalarının tamamlanması gerektiğinin altını çizen Yalçın, “Grev hakkıyla, sendikal haklar üçlüsünü tamamlamayı ve pazarlık gücümüzü artırmayı; siyaset hakkıyla, ülkemize hizmet etme fırsatımızı büyütmeyi; kılık ve kıyafet yasağının kaldırılmasıyla, vesayetin bir zeminini daha yok etmeyi ve özgürleşmeyi hedefliyoruz” diye konuştu.
Kamu maliyesinin kendini korumaya ilişkin kalkanları harekete geçirdiği, finans ve reel sektörün kamu maliyesi üzerinden yüklerini hafiflettiği, kriz eşiklerinden kurtarıldığı bir süreçte emek kesimine, sabit ücretli kesime yönelik hamle için toplu sözleşme masasının büyük ve emsalsiz bir fırsat olduğunu kaydeden Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Memur-Sen’in ve yetkili sendikaların parasal tutar karşılığı bulunan, mevcut mali ve sosyal haklarda artış, iyileştirme ve güncelleme öngören tekliflerinin her biri ya kanayan bir yaranın kapanmasına ya bir adaletsizliğin son bulmasına ya da haklı bir talebin uygulamaya konulmasına aracılık edecektir. Kamu İşvereni ve siyasi iradenin bu gerçeği ıskalamayacağını, sahanın talebi olan ve toplu sözleşme teklifine dönüşen bu türden içeriklere olumlu cevap üretme hassasiyetiyle bakacağını umuyor ve bekliyoruz.”
Açılış konuşmalarının ardından, Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Latif Selvi, Eğitim-Bir-Sen’in toplu sözleşme teklifleriyle ilgili bir sunum yaptı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.