MEB’in Yeni “Ucube” Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği Değerlendirmesi
MEB tarafından düzenlenen ve 5 Şubat 2021 tarihinde resmi gazetede yayınlanan “Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği” eğitim çevrelerinde şok etkisi oluşturdu.
MEB tarafından düzenlenen ve 5 Şubat 2021 tarihinde resmi gazetede yayınlanan “Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği” eğitim çevrelerinde şok etkisi oluşturdu.
5-6 ay öncesinde MEB tarafından sendikalarla paylaşılan yönetmeliğin mülakat detayıJ dışında neredeyse noktasına dokunulmadan aynen uygulamaya konulduğu görüldü.
Sadece sendikalar da değil, gelen tepkilere bakıldığında taslak yönetmeliğin eğitim yöneticiliği alanında önemli çalışmaları olan üniversite ve akademisyenlerle de paylaşıldığı anlaşıldı.
Bu durum maalesef bizde istişare-işbirliği mekanizmasının hala gelişmediği gerçeğini gözler önüne serdi.
Sayın Ziya Selçuk’a ve söylemlerine (belki de algı yönetimine) duyulan güveni de sarstı bir kez daha.
Çünkü paylaşımcı-işbirlikçi bir söylem getirilmesine rağmen, uygulamada yine MEB bildiğini (belki de bilmediğini) okudu.
Tabii yine meseleyi Bakan Selçuk’un dışında tutmaya çalışan kesimler de olabilir. Hani her hayal kırıklığına uğradığımızda “Bakan Selçuk bazı şeyler yapmaya çalışıyor ama engelleniyor, malum bu işlerde birçok çevreler etkin…” masalı kulağımıza üfleniyor ya.
Kimse kusura bakmasın; eğitim deyip, liyakat deyip, kariyer deyip sonra da mülakatı daha bir vurgulu karşımıza getiren, proje okulu yöneticiliği kapsam dışına atan, eğitim yöneticiliğinde yapılan akademik kariyerleri hiçe sayan, bir çok garip ve karmakarışık ölçülerle Eğitim Kurumu Yönetici Seçme ve Görevlendirme işini adeta içinden çıkılmaz bir hale sokmak sorumluluğu en başta Sayın Bakan’ın sorumluluğundadır.
Şimdi gelelim bu “ucube” yönetmeliğe neden bu kadar tepki gösteriliyor.
1.Bir kere zamanlaması çok yanlış. Eğitim kurumu seçme sınavının ilan edildiği günün sabahından başka bir gün bulamadınız mı?
2. Bu kadar detaylı ve kapsamlı hazırlanmasına rağmen proje okulu yöneticiliğinin kapsam dışına çıkarılması (madde 2) MEB’in bu işte samimi olmadığının göstergesi olmuş.
3. Eğitim Yönetimi Sertifikası güzel bir yenilik olabilir. Henüz detayları belli olmadığından (yönerge ile belirlenecek diyor) peşin hükümlü olmayalım. Ancak eğitim yönetimi alanında yüksek lisans ve doktora yapanların bu sertifikadan muaf olması gerektiği aşikârdır. Belki de bu düzenlemeye ilgili yönergede yer verilecektir.
4. Sözlü Sınav konusu haklı en çok eleştirilen bir konu. Yakın geçmişe kadar mülakat ile on binlerce eğitimcinin nasıl kul hakkının yenildiği ortada. Sözlü sınav uygulaması kaldırılmalıdır. (Buna imkan yoksa herkese 100 puan verilsin demeyeceğiz, çünkü neden imkan olmasın?)
5. İl değerlendirme komisyonlarında üye sayısına göre en fazla üyeye sahip ilk 4 sendika temsilcinin yer alması tamamen gösteriş ve göz boyamaktan başka bir şey değil. Çünkü bu komisyon sadece evrak memurluğu yapacak. Samimi iseniz (kaldırılmasını gerektiğini yukarıda ifade etmiştik) sözlü sınav komisyonlarında sendika temsilcilerine yer verseydiniz?
6. Kurucu müdürlüğe görevlendirmede mutlaka belli kriterler konulmalıdır. Örneğin; geçmişte kadrolu yöneticilik yapanlar, mevcut müdür başyardımcısı veya müdür yardımcıları arasından eğitimciler bu iş için görevlendirilebilir.
Yönetmelikle ilgili konuşulacak başka şeyler de var. Ancak, biz temel olanlara yer verelim istedik.
Yönetmeliğin Ekleri ise tam bir fecaat. Şimdi değerlendirme formlarında karşı çıkılanları maddeler halinde açıklayalım.
Ek-1 ve Ek-2 formlarında puanlamaya tabi tutulan D. Akademik ve Meslekî Deneyim, E. Kurum Geliştirme Deneyimi ve F. Okul Geliştirme Deneyimi bölümlerindeki faaliyetler genel olarak incelendiğinde “neden bu kadar karışık ve adeta içinden çıkılmaz bir yapı” oluşturulduğu sorusunu sormaktan kendimizi alamadık.
Ek-1 ve Ek-2 formlarında yer alan aşağıdaki bölümler; bütün adayların erişimine açık/mümkün faaliyetler olmadığı gibi, sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi açısından bütün adayların erişimine eşit, adil ve objektif bir biçimde açık olmayan, adayın kendi istek ve iradesi haricinde tecelli edebilen faaliyetlerdir.
1. Akademik ve Mesleki Deneyim bölümünde;
- Öğretmen adaylarının öğretmenlik uygulaması kapsamında uygulama öğretmeni olarak / yöneticisi olarak görev yapmış olmak,
· Okul-ilçe-il zümre başkanlığı,
- Üniversitede ders okutmak.
2. Kurum Geliştirme Deneyimi bölümünde;
- Marka tescili almak,
· Türk Patent ve Marka Kurumundan tasarım tescili, faydalı model ve patent tescili almak,
· Ulusal ve uluslar arası projelerde görev almak / yöneticisi olmak,
- Hizmetiçi eğitim faaliyetlerinde eğitim yöneticisi olmak.
3. Okul Geliştirme Deneyimi bölümünde;
- Destekleme ve Yetiştirme Kursları ile İlkokullarda Yetiştirme Programlarının açılması ve ders verilmesi,
· Destek Eğitim Odası bulunması ve görev yapmak,
· Evde ve hastanede eğitim hizmeti vermek / kurumunda verilmesi,
· Tercih danışmanlığı kapsamında rehberlik görevinde bulunmak,
- Öğrencilerin ulusal ve uluslararası düzeyde aldıkları bireysel dereceler.
4. Ek-1 ve Ek-2 formların sonunda yer alan 6. Açıklamada “Yüz yüze eğitim yapılmayan eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlere (rehberlik araştırma merkezi, öğretmenevi, halk eğitim merkezleri, vb.) bu kurumlardaki çalıştıkları her 12 ay için 2’şer puan eklenir” hükmü yer almaktadır. Bu mantığa göre bu tür kurumlarda örneğin 10 yıl görev almış bir yönetici adayına 10*2=20 puan verilecektir. Bu uygulamayı eşitlik ilkesiyle nasıl bağdaştıracağız?
5. En büyük hak kaybı; bütün değerlendirme bölümlerinde yer alan maddelerin son dört yılla sınırlandırılmasıdır. Yani bakanlığımız son dört yıl öncesindeki tüm akademik ve mesleki deneyimleri, kurum geliştirme deneyimlerini, okul geliştirme deneyimlerini ve ödülleri yok saymaktadır.
Yağız Üstün - Turkiyeegitim.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.