MEB'in Ensar Vakfı İle Protokolü Yargıya Taşınıyor

MEB'in Ensar Vakfı İle Protokolü Yargıya Taşınıyor

Geçtiğimiz günlerde MEB ile Ensar Vakfı arasında yapılan protokol Eğitim-İş tarafından gündeme getirilmiş ve tepki gösterilmişti.

Geçtiğimiz günlerde MEB ile Ensar Vakfı arasında yapılan protokol Eğitim-İş tarafından gündeme getirilmiş ve tepki gösterilmişti. 

Eğitim-İş yapmış olduğu açıklamada, yapılan protokolü yargıya taşıyacağını açıkladı. İşte o açıklama;

Milli Eğitim Bakanlığı, kendisini silikleştirirken eğitim sistemini tarikat ve cemaatlere devreden adımlar atmaya devam ediyor.

Devlet taşınmazlarının bu yapılara devri, tarikat ve cemaatlere yurt/etüt merkezi açma imkanı tanınmasına yönelik adımların hepsine tepki göstermiş ve yargıya taşımıştık. Şimdi ise MEB, karşımıza AKP ile arasından su sızmayan ve mütevelli heyetinde birçok AKP’linin de bulunduğu Ensar Vakfı ile imzaladığı protokolle çıktı.

24.07.17 tarihinde imzalanan protokole ilişkin çıkan haberlerde; bu protokol sayesinde Ensar Vakfı’nın okullarda öğrencilere yönelik olarak sanatsal, sportif, sosyal, kültürel, bilimsel ve teknolojik gelişimi desteklemeye yönelik eğitim, seminer, proje, gezi, kitap okuma, yarışma, kamp, yaz okulu adı altında etkinlikler düzenleyebilmesine olanak sağlandığı, ortaya kondu.

Ancak protokol bununla da sınırlı değil. Eğitim-İş olarak protokolün, henüz kamuoyuna açıklanmamış vahim ayrıntılarını deşifre etmeyi, toplumsal bir vazife olarak görüyoruz:

İŞTE PROTOLÜN KAMUOYUNDAN SAKLANAN MADDELERİ

·         Vakıf tarafından öğrenciler gezilere ve kamplara götürülebilecek. Bu etkinliklerin güzergahı ise muamma. Yani öğrencilerin ‘gezi’ adı altında tarikat yuvalarına, ‘kamp’ adı altında da cemaatlerin eğitim kamplarına götürülmesi mümkün olacak.

·         Vakıf isterse, eğitimleri kendisi tarafından belirlenen mekanlarda yapabilecek. Yani Ensar Vakfı, çağdaş olduğuna dair takiye yapmaya ihtiyaç duymazsa, öğrencileri tarikat yuvalarına bile sokabilecek.

·         Kitap okuma etkinliği adı altında öğrencilerin hangi ‘eserlere’ mecbur bırakılacağı meçhul. Yani Fetullah Gülen tarafından henüz ‘kandırılmadan’ önce okullara Said-i Nursi’yi sokma gayretindeki AKP, bu protokolle birçok şeyhin çağdışı kitaplarını çocuklara dayatabilecek.

·         Bakanlık bünyesindeki Halk Eğitim Müdürlükleri, vakfın protokol kapsamında düzenleyeceği gezi, kamp, eğitim, yarışma gibi etkinliklere katılım sağlanmasına çalışacak. Yani Bakanlık, vakfa devlet okullarında faaliyet alanı sağlamakla yetinmeyip, bu faaliyetlere öğrencilerin katılması konusunda da elinden geleni yapacak.

·         Vakıf ile Bakanlık, ortaklaşa belirledikleri kulüpleri liselerde kuracaklar. Hangi ihtiyaca cevaben protokole koyulduğu belirsiz olan bu madde, okullarda bu kulüplere katılan ve katılmayan öğrenciler arasında bir ayrıma neden olacak.  

·         Protokol, tarafların uzlaşmaları ile sonlandırılabilecek. MEB, önceki protokollerinde (TÜRGEV ile yapılan protokol dahil) tek taraflı fesih yetkisi almıştı. Burada, Ensar Vakfı’nın isteği olmadan protokol sonlandırılamayacak.

·         Geçerlilik süresi 5 yıl olarak lanse edilen protokol, fiilen 10 yıllık. 5 yılın sonunda yenilenmemesi halinde bir 5 yıl daha devam edecek.

·         Yukarıda sıraladığımız bilinmeyen maddelere, çıkan haberlerde yer alan bir maddeyi de ekleyip, tekrar altını çizelim: Bu etkinlikler kapsamında vakıf çalışanlarına MEB para ödeyecek. Yani öğretmenlerin, yaşam şartlarının iyileştirilmesine ve özlük haklarının korunmasına dair her türlü talebini “bütçe kısıtlılığı” gerekçesiyle geri çeviren Bakanlık, devletin parasını vakfa aktaracak.

ANAYASA’YA AÇIKÇA AYKIRI

Daha yakın zamanda cinsel istismar iddialarıyla gündeme gelmiş bir vakfın, Milli Eğitim Sistemi’ne dahil edilmesi ve MEB geliri üzerinden daha da palazlanacak olmasını kabul etmiyoruz. Vakıf ve derneklerin Milli Eğitim Sistemi’ne bu yolla dahil edilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğu konusunda bir kez daha uyarıyoruz.

Cinsel istismar skandalları sırasında dönemin aile bakanı “Bir kere oldu diye bir vakfı karalayamayız” demişti; bu protokolle aynı anlayışın sürdüğünü görüyoruz ve soruyoruz:

Çocuklarımızın geleceğini, güvenliğini umursamanız için kaç tane skandala ihtiyaç var?

Daha yakın zamanda eğitim sistemine nüfus etmesi sağlanan FETÖ’nün tahribatı, tüm Türkiye’yi sarstı. Devletin asli görevlerinin başında gelen eğitimi, cemaatlere peşkeş çekmemeyi öğrenmeniz için kaç defa “kandırılmanız” gerekiyor?

Her fırsatta dile getirdiğimiz üzere; hiçbir dernek, vakıf, cemaat, tarikat Milli Eğitim Sistemine ortak edilmemeli. Kimse Türkiye’nin geleceği olan yavrularımız üzerinden siyasi çıkarlarını şekillendirememeli. Kimse, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün biz eğitim neferlerine mirası olan çocuklarımıza, çağdışı bir eğitimi reva görememeli.

Eğitim-İş olarak, bu skandal protokole engel olmak için elimizden geleni yapacağımızı ilan ediyoruz.

Bu skandal protokolü yargıya taşıyacak ve konunun sonuna kadar takipçisi olacağız.

Eğitim-İş olarak laik eğitim ve sosyal devlet ilkelerine aykırılık taşıyan hiçbir uygulamaya geçit vermeyeceğiz.

Merkez Yönetim Kurulu

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.