MEB'de yönetim krizi

MEB'de yönetim krizi

Milli Eğitim Bakanlığında görev yapan üst düzey yöneticilerden istenilen verim alınamıyor.

Milli Eğitim Bakanlığında Teşkilat Yasasının çıkmasının ardından MEB Merkez Teşkilatı ve İl Müdürlüklerinin bazı il müdürlükleri dışında yeniden dizayn edilmesi sonucunda MEB’in üst yönetimi yüzde 70 oranında değişti.
 
Milli Eğitim Bakanlığına Grup Başkanı olarak alınan üst düzey yöneticiler görevlendirmelerinin üzerinden 6 ay geçmesine rağmen istenilen verim alınamadı. Grup Başkanlıklarına görevlendirmelerde sadece cv ve referans üzerinden alım yapıldığı için büyük umutlarla MEB Merkez Teşkilatına getirilen yöneticiler tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşattı. Taşra Teşkilatının sorunlarına ve sorularına bile cevap vermekten aciz bu yöneticilerimizin en büyük eksiği ise inisiyatif alamama ve görevlendirme ile çalıştıkları için diken üzerinde oturma olarak göze çarpıyor.
 
Cv ve referans üzerinden alınan bu yöneticilerimizden doktora yapmadığı halde cv sine doktora yapıyor yazarak grup başkanı olan yöneticilerimizden tutunda, MEB içerisinde hiçbir kademede yöneticilik yapmadan birkaç yıllık öğretmenlerin grup başkanı olduğu bir dönemde başarısızlığın kaçınılmaz olması gayet doğal bir sonuçtur.
 
Hiç kimse kötü cv hazırlamaz. Cv hazırlarken kendisinde olmayan meziyetleri de anahtar kelimelere yazan bir çok yöneticimiz bulunduğu gibi sadece referans bazlı bu makama gelen yöneticilerimizinde sayısı azımsanmayacak kadar çok.
 
Aslında MEB Merkez Teşkilatının yapısına göz attığımız zaman birimlerin çalışma yapısında 8-10 kişilik ekip çalışmasının olduğu ancak bu ekip içerisinde ise iş yükünün birkaç kişinin sırtında olduğu ve yıllardır her birimi birkaç fedakar yöneticimizin sırtladığı gözlemlenmekteydi. Bunların ise genellikle daire başkanı çoğunlukla da şube müdürü olduğu bilinmekteydi. İşten anlayan bu kişilerin bir çoğunun da havuza yönlendirilmesi sonucunda  Merkez Teşkilatında kırılma noktası yaşandı.
 
İl Müdürlüklerine yapılan görevlendirmelerde ise il müdürlerinin görevlendirme ile vekalet etmeleri illerde siyasilerin ve sendikaların elinde oyuncak olmalarının önünü açtı.
 
İl Müdürlüğü görevlendirmelerinde hiç yönetim tecrübesi olmayan yöneticilerimizin büyük bir çoğunluğunun ise asaleten atama şartlarını dahi taşımaması tabandan gelen eleştiri ve il müdürlerine karşı bakış açısını değiştiriyor.
 
İl Müdürlüklerine atanan eğitimcilerimizin kişilik olarak iyi bir insan olması, takva olarak mükemmel insanlar olabileceği tezi bu kişilerin iyi birer yönetici olacağı anlamına gelmez. Kaldı ki Babaannem de çok iyi bir insan, takva sahibi bir kişi ama asla bir ili yönetemez.
 
İl Müdürlerimizin bir çoğunun teşkilat içerisinde öğretmenlik, okul müdürlüğü, şube müdürlüğü, ilçe müdürlüğü, il müdür yardımcılığı gibi eğitim yönetimi kademelerinde pişmeden geçmesi yönetim alanında bu kişilerin bocalamasını sağladı.
 
Asaleten atanmak için yapılan manevralar ve siyasi talepleri emir olarak algılamaları ise illerde gerek yönetim kademesinde gerekse öğretmenler arasında huzursuzluğa neden olmaktadır.
 
Yine bunun yanında liderlik ruhunun ve karizmanın eksik olması, protokol kuralları ve devlet deneyimi noktasında ki eksiklikler bu kişilerin birçoğunun giyim kuşamına bile yansımaktadır.
 
En basit örnek ile Bakan Bey ve Müsteşar Bey’in 4+4+4 sisteminde okulların ilkokul ve ortaokul olarak ayrılmasında illerin durumlarına göz attığında sorumluluk alamayan ve siyasi baskılara maruz kalan il müdürlerimizin genelgeye rağmen aralarında 1 km bile olmayan okulların tamamına yakınını İlköğretim olarak İlkokul + Ortaokul olarak planladığı ve tekli eğitim yapan kurumları bile ikili öğretime geçirdiğini görecektir.
 
Bir çok il müdürünün ise illerin mühürlerini sendika başkanlarına teslim ettiği yapılan görevlendirmeler ve il müdürlerinin ilçe müdürü olarak getirdiği tekliflere bakıldığında anlaşılacaktır. Bu kişilerin çalışma arkadaşlarını bile başarılı , kariyer ve liyakat sahibi kişilerden değil sendika ve siyasal referanslı kişilerden seçmelerinin asıl nedeni ise eğitimi değil de kendi koltuklarını düşündüklerinin göstergesi olarak ortaya çıkmaktadır.
 
Sonuç olarak; Bakanlık Merkez Teşkilatına yapılan grup başkanlıkları görevlendirmelerinde genel müdür yardımcısı olarak bu göreve vekaleten bakan kişiler ve birkaç istisna dışında Merkez teşkilatında yeni maya tutmamıştır. İl Müdürlüklerinde ise durum daha vahimdir. Görevlendirmesi yapılan 60’ın üzerinde yeni il müdürünün neredeyse 40 a yakını bu makamın altında ezilmiştir.
 
Ömer DİNÇER’in bu makamlara asaleten değil de vekaleten görevlendirme yapmasının ne kadar doğru bir tercih olduğunu gözler önüne sermiştir. Yeni eğitim öğretim yılına grup başkanlıkları ve il müdürlükleri konusunda büyük bir revize ile girilmesi DİNÇER ve ekibini rahatlatacaktır.

Kamudanhaber.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum