MEB Yönetici Atamada Yazılı Sınav Israrı
Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Cengiz Kocakaplan, Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir, 02.03.2016 tarihinde Yozgat Şube’nin, 03.03.2016 tarihinde ise Amasya Şube’nin düzenlediği il istişare toplantılarına katıldı.
Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Cengiz Kocakaplan, Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir, 02.03.2016 tarihinde Yozgat Şube’nin, 03.03.2016 tarihinde ise Amasya Şube’nin düzenlediği il istişare toplantılarına katıldı. Toplantılarda Yozgat Şube Başkanı Seyfi Bayrak, Amasya Şube Başkanı Kamil Terzi, Yozgat ve Amasya Şubelerinin Yönetim Kurulu Üyeleri, Kadın Komisyonları İlçe Temsilcileri ve İşyeri Temsilcileri katıldı.
Bir konuşma yapan Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir, “Biz her zaman alanlarda üyelerimizle iç içe olduk” dedi. Ülkemizin iyi günler yaşamadığına dikkat çeken Özdemir, “Bu iktidar döneminde kamu çalışanlarının yaşamış olduğu sıkıntıyı en ufak noktasına kadar bilen insanlarız. Bunun zulmünü ve sıkıntısını bizler çekiyoruz ama hiçbir zaman da mücadeleden kaçmıyoruz. Çalışanlar sendikamıza makam mevki sahibi olmak için üye olmuyor. ‘Ülkemiz bu zor şartlardan nasıl kurtulur?’ diye sendikamıza geliyor. Hepimiz, birlik ve beraberlik için buradayız. Türkiye Kamu-Sen mensupları birilerinin torpili ile değil, hakkı ile bir yerlerdedir. Türk Eğitim-Sen olarak vatan hainleri hariç herkesi kucaklıyoruz. Bizim için insanların görevini liyakatiyle yapması önemlidir” dedi.
Terör olaylarına dikkat çeken Özdemir, “Ülkemizin kalbinde, Ankara’da bomba patlıyor, Güneydoğu ise kan gölüne dönmüş durumda. Bu tablodan terör örgütlerine bugüne kadar göz yumanlar sorumlu değil mi? Bakınız; akil adamlar Türkiye’nin her yerini dolaşarak çözüm sürecini anlattılar. Hatta o akillerden birisi de ‘Çözüm sürecini hayvanlar bile anladı, bunlar anlamadı’ dedi. Evet, biz çözüm sürecini kabul etmiyorduk. Zira haklı olduğumuz bugün daha net ortaya çıktı. İki yıllık süreç içerisinde bu ülkenin yollarına bombalar nasıl konuldu? Neden bunlara göz yumuldu? Hani ‘analar ağlamayacaktı?’ Bunları milletimize anlatmak zorundayız. Çünkü biz bu ülkeyi seviyoruz” diye konuştu.
Özdemir, yönetici atamaları konusunda pek çok haksızlık ve hukuksuzluk yapıldığını da kaydederek, şunları ifade etti: “Hukuksuz bir yönetici atama süreci yaşadık. Hani hukukun üstünlüğünü savunuyordunuz? Mahkeme karalarına rağmen arkadaşlarımız görevlerine iade edilmiyor. Gerçi Sayın Cumhurbaşkanı bile bu ülkenin en üst hukuk kurumu olan Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararları tanımıyor. Böyle olunca da illerdeki yöneticilerde hukuku tanımaz hale gelmiş. Balık baştan kokar. Ayrıca yönetici atamaları konusunda biz kesinlikle yazılı sınavdan yanayız. Mülakat olmasını istemiyoruz.” dedi.
Özdemir sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Cumhurbaşkanı’nın eşi bir açıklamasında ’90 yıllık enkazı kaldırdık.’ diyor. Şimdi sayın hanımefendiye birileri sormaz mı; ‘Kadınlara seçme ve seçilme hakkı birçok Avrupa ülkesinden önce Türk kadınına verilmedi mi? Bunun neresi enkaz?’ Hanımefendi bu sözleri sarf ederken diğer hanımefendilerde alkışlıyor. Böyle biat kültürüne sahip bir toplum nereye gider?”
14 Mart’taki nöbet eylemine dikkat çeken Özdemir; “Nöbetler konusunda da 14 Mart’tan itibaren Türk Eğitim-Sen internet sayfasından göndereceğimiz bilgilerle okullara dilekçe vererek, angarya olan ikinci bir nöbeti tutmayabilirsiniz. Nöbeti tutmadığınız taktirde hiç kimse size soruşturma açamayacak.” diye konuştu.
Daha sonra Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Cengiz Kocakaplan bir konuşma yaptı. Türk Eğitim-Sen yüzde 100 yerli ve milli bir sivil toplum kuruluşu ve sendika olduğunu kaydeden Kocakaplan, “Türk Eğitim-Sen iktidarlarla yürüyerek büyüyen değil, eğitim çalışanları ile yürüyerek büyüyen bir sendikadır. Türk Eğitim-Sen; alnı açık, başı dik eğitim çalışanlarının üye olduğu bir sendikadır;
‘Ben milletim uğruna adamışım kendimi,
Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir,
Zulüm Azrail olsa hep Hakkı tutacağım,
Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir’ diyerek, Türk Eğitim-Sen’e gönül veren dava adamlarının üye olduğu sendikadır. Türk Eğitim-Sen, kasabın bıçağını yalayan koyunların bulunmadığı sendikadır. Türk Eğitim-Sen gururla ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diyenlerin sendikasıdır” diye konuştu.
Kocakaplan sözlerini şöyle sürdürdü: “3 tip adam vardır. Paranın adamı, adamın adamı ve dava adamı. Paranın adamının bir bedeli vardır. Bedelini ödersiniz, size kul, köle olur. Adamın adamı her şeyi bir kişiye bağlamıştır, ‘Emredersiniz, buyurun efendim’ diyerek ömrü geçer. Dava adamını tanımlayamaya gerek yok, sizi göstermek yeterli, işte siz dava adamısınız.”
Türk Eğitim-Sen’in yaptığı çalışmalar kuruluş ilkeleri ve genel amaçlrı ile Türkiye’nin sendikası olduğunu belirten Kocakaplan, “Türk Eğitim Sen’e verdiğiniz destek için yürekten teşekkür ediyoruz. Ama sendikal hayatın içerisinde mevzuattan kaynaklanan bir yetki yarışı da var. Türkiye’nin en etkili sendikası malesef yetki yarışında geri düştü. Türkiyenin en güçlü, en etkili sivil toplum örgütü ve sendikası olan sendikamızın yeniden yetkili sendika olması için elinizden gelen her türlü desteği yapacağınızdan hiç şüphemiz yok.
Türk Eğitim-Sen’in yetki yarışını kaybettiğinde, Türk memurunun, Türk eğitimcisinin kaybettiğini ifade eden Kocakaplan, “Bunun örneklerini toplu sözleşme masalarında gördük. Bugün yandaşlığı ile yetkili olan sendika 3 toplu sözleşmeye oturdu, hepsi de hezimetle sonuçlandı. 2012 ve 2013 yıllarını kapsayan toplu sözleşme görüşmeleri başladığında, kamu işveren kurulunu yüzdelik zam tekliflerinde hiç esnememesi ve mesafe alınacak gibi görülmediğini ve yetkili sendikanın da acziyetini gören Türkiye Kamu-Sen’in değerli Genel Başkanı İsmail Koncuk Memur-Sen ve Kesk’e ‘Gelin beraber grev yapalım’ diye teklifte bulunmuştu. Memur-Sen bu teklifi reddetmişti. Konu Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK )’na intikal ettirilmiştir. 25 Mayıs 2012 günü Kurul ilk toplantısını yaptı. İşveren tarafının Kurula getirdiği tekliflerin, sendikaların beklentilerinin çok altında olduğunu gören Genel Başkanımız İsmail Koncuk, sendikalara Kuruldan çekilme ve topu Hükümetin kucağına bırakma teklifini götürdü. KGHK 11 üyeden oluşmaktadır. Kurulun karar alma yetisine sahip olması için en az sekiz üyenin toplantıda hazır bulunması gerekir. Aksi durumda Hakem Kurulu işleyemez ve karar alamaz. İşte bunu sağlamak için Genel Başkanımız KESK ve Memur-Sen üyeleriyle birlikte toplantıya katılmayarak Kurulu kilitlemeyi amaçlamıştı. Bu sağlanmış olsaydı, ücret artışlarını kucağında bulan Bakanlar Kurulu, belki daha toleranslı davranmak durumunda kalacaktı. Buna rağmen Memur-Sen, bu davete katılmamış ve toplantıya girerek Kurulu çalıştırmış ve 2012 yılı için yüzde 4+4 ve 2013 yılı için de yüzde 3+3 maaş artışlarını Kurul kararı olarak tescil ettirmiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki; KGHK’na Memur-Sen adına katılan Doç. Dr. Aydın Başbuğ da işveren tarafının masaya getirdiği maaş zammı teklifine EVET oyu vererek, sendikal mücadele tarihinde eşine rastlanmayacak bir duruma vesile olmuştur.
Peki 2013 yılında yapılan toplu sözleşme önceki yıllara göre çok mu iyi geçti? Hayır. 2013 yılı toplu sözleşmesi tarihin en hızlı imzalanan toplu sözleşmesi oldu. İki oturumda toplu sözleşme imzalandı. Peki sefalet artış oranını imzalayan başkan nerede? Ödül olarak kendisine milletvekilliği verildi. Kamu çalışanları malesef 123 TL’ye masada satıldı. 2015 yılı toplu sözleşmesine geldiğimizde yeniden yandaş sendika masaya oturdu. Burada da kamu çalışanlarına büyük bir kazık atıldı. O da enflasyon farkı oyunudur. 2013 yılında imzalanan toplu sözleşmede enflasyon farkını düzenleyen 7’inci madde vardı. Buna göre, 2015 yılında kamu görevlilerine ve emeklilerimize öngörülen kümülatif zammın üzerinde bir enflasyon oluşursa, enflasyon farkı ödenmesini hükme bağlanmıştı. Ancak 2013 yılında imzalanan o madde değiştirildi ve bu da bizim cebimizden yüzde 1.8 çalınmasına neden oldu. Eğer o maddeyi kanunsuz, ahlaksız bir şekilde değiştirmeselerdi, bugün yüzde 2.71 enflasyon farkı alacaktık. Ama acemi ve yandaş başkanın enflasyon farkının hesbını değiştiren düznlemeye attığı imza sonucunda; şu anda her ay, kamuda görev yapan bir şoför arkadaşımızın 39 TL, bir öğretmenin 48 TL, bir profesörün 115 TL kaybı var. Kendilerinin haklarını masada peşkeş çeken, memuru satan zihniyeti mutlaka ve mutlaka kamu çalışanları iyi tanımalı ve cezalandırmalıdır.” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.