Liseye Geçiş Sisteminde Model Arayışları

Liseye Geçiş Sisteminde Model Arayışları

Cumhurbaşkanımızın ifadelerinden sonra Milli Eğitim Bakanlığı, TEOG’larda açık uçlu soruların sorulacağı hazırlığını yaparken kaldırılmasıyla karşı karşıya kaldı.

Liseye geçiş sisteminde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 17 Eylül 2017 tarihinde “Dün Sayın Başbakan ile bu konuyu etraflıca görüştük ve uygulamaya girmesi konusunda herhangi bir mani yok. Çok basit bir konu. Sayın Başbakanımız ve bakan arkadaşlarımızla birlikte hemen bu adımın atılması mümkün. Bu konuda Sayın Başbakan'la dün mutabakatımız da oluştu. Temenni ediyorum ki hemen, süratle bunu ülke gündeminden çıkarmak, düşürmek bütün aileleri, yavrularımızı rahatlatacaktır. Bizim bir defa bu konuyu gündemimizden çıkarırken çocuklarımızın daha çok okul derslerine yönelmelerinin önünü açmamız ve yarışı okullarında yapmasını sağlamamız çok daha isabetli olacaktır ifadelerinden sonra TEOG sınavlarının kaldırıldığına dair en net ifadeler oldu.

Cumhurbaşkanımızın ifadelerinden sonra Milli Eğitim Bakanlığı, TEOGlarda açık uçlu soruların sorulacağı hazırlığını yaparken kaldırılmasıyla karşı karşıya kaldı.

Bakanlığın her hangi bir hazırlığı olmadan böyle bir durumla karşı karşıya kalması ciddi şaşkınlıklara sebep olmuştur.

Ailelerin, çocukların, öğretmenlerin ve vergisini ödeyen yayıncıların karşılaştıkları durumu anlatmak tarifsiz.

Ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunu ilgilendiren bir kararın zamansız alınmasının sarsıntıları devam etmektedir.

Peki TEOGlar kaldırıldı. Yerine nasıl bir yerleştirme sistemi gelecek sorusu bütün kesimleri harekete geçirdi.

Hepimizin beklediği adil bir yerleştirme sistemi

Eğitimde fırsat eşitliğini göz önünde bulunduran bir sistem.

Hepimizin ağzında Finlandiyadaki eğitim modeli. Finlandiyanın nüfusu 5.5 milyon. Ülkemizin nüfusu 80 milyon. Ülkemizin gerçekleriyle Finlandiya gerçekleri kıyaslanamayacak  ölçüde. Biz kimsenin sistemini model almadan, kendimize uygun sistemi bulmalıyız.

TEOGlar sorunlu bir modeldi. Bunu Kabul etmek gerekiyor. TEOG sınavlarının tamamını yapmış olmanız yeterli olmuyordu. Ülkenin en seçkin okullarına, örneğin Ankara Fen Lisesine TEOGların tamamını yaparak yerleşemeyen çok öğrenci bulunmaktaydı. Burada devreye okul bitirme notları girmekteydi. Bu notların objektifliği de tartışmalı bir konu.

Hangi yerleştirme sistemi konuşulursa konuşulsun. En adil olanı, olmazsa olmazı merkezi bir sınavla olanıdır. Bu beklenti herkesin beklentisidir. Aksi seçenekler adalet anlayışımızı zedeler.

Merkezi sınavlar adaleti de akademik başarıyı da sağlar.

Nasıl bir sistem olursa olsun yetenekleri ortaya çıkartan, emeğin karşılığını bulduğu ve her şeyden önemlisi fırsat eşitliğini merkeze alan bir sistem olsun.

Türkiye her alanda ciddi değişimler gösteren bir ülke.

Elbette sistemlerimizi gözden geçirmeliyiz. İhtiyaçlara göre iyileştirmeler yapmalıyız. Değişimin her alanda olduğunu da varsayarsak eğitimin de bundan nasibini alacak olmasını beklemeliyiz. Değişimlerden korkmamalıyız. Gereksiz tutuculuklar içerisinde bulunmamalıyız. En iyiyi bulma arayışımız mutlaka olmalı.

Kamuoyunu rahatsız eden TEOGların kaldırılacak olması değil, zamansız oluşudur.

Nasıl bir sınavı değil, nasıl bir öğretmen ve nasıl bir okul hedefimiz olmalı? Çünkü sınav eğitim sisteminin alt sistemidir. Esas olan nasıl bir eğitim istiyoruz? Sorusuna cevap arayışımız olmalı.

Sistem değişiklikleri konuşulurken esas görmemiz gereken öğretmenlik mesleğini itibarlı hale getirmek, öğretmenin niteliğini artırıcı çalışmalarını ciddi olarak düşünmek ve okul temelli anlayışın daha güçlü hale getirmek.

TEOGlarda devlet ortaokulları daha başarılı gibi duruyor.

Ülkemizin en seçkin okullarına yerleşen %5lik öğrencilerimizin özel okul ağırlıklı mı devlet okulu ağırlıklı mı sorusuna Bakanlığın bir cevap vermesi gerekiyor. Kanaatimizce devlet okulları daha başarılı duruyor.

Değişik yerleştirme modelleri konuşuluyor.

Merkezi bir sınavın olması

TEOG benzeri sınavların iyileştirilerek devam etmesi.

Öğretmenlerin baskı altından kurtarılması.

Öğreten olmalı, merkezi sınavlarla ölçülmeli.

Kesinlikle açık uçlu soruların sorulmaması.

Çünkü 1.200.000 öğrencinin sorularının okunması kolay bir iş değil. Objektiflik ilkesi göz ardı edilme ihtimali yüksek. Yakın zamanda ÖSYM dahi bu açık uçlu soruların okunmasıyla ilgili olumsuz tecrübesi ortadayken. Hukuk sistemini tıkayacak ve fazlasıyla meşgul edecek bir konu.

Okul notuna göre yerleştirmeleri dahi düşünemiyoruz. Ülkemiz buna hazır değil. Bu seçeneğin getireceği sorunlar baş edilebilir gibi görünmemektedir. Öğretmenleri bu baskıdan kurtarmak gerekiyor.

Milli eğitim Bakanlığının Ölçme ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü bulunmaktadır. Bunun kurulma gerekçesi de sınavları yapmak. Bunları da yapabilecek kapasitededir.

Sonuç olarak, okulu ve öğretmeni güçlendirmeyen hiçbir eğitim modeli sağlıklı bir yol değildir.

Öğretmeni itibarlı hale getirmek ana gayemiz olmalı.

Merkezi bir sınav olmazsa olmazımız olmalı.

Sınavsız geçişlerin de olabileceği okullar olmalı.

Merkezi sınav tercihe bırakılmalı. Zorunluluk olmamalı.

Adrese dayalı yerleştirmelerdeki yalan beyanları ve adres değişiklerini önlemenin yolu güçlü okullar oluşturulmalı.

Her okul sınavını yapar düşüncesi pratikte uygulanması zor bir yol.

Ailelere de ekonomik olarak yük getiren bir yöntem.

İl il gezecek hem ekonomik imkanı, hem zamanı olmayan bir yöntemin düşünülmesinin zorlukları çok fazla.

Sonuç olarak, sistemler değişebilir.

Yeter ki, zamanlaması doğru belirlensin.

Ne olursa olsun adaleti merkeze alalım.

TurkiyeEgtim.Com - Özel haber

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.