Koncuk'tan Önemli Açıklamalar

Koncuk'tan Önemli Açıklamalar

Türk Eğitim-Sen Merkez Kadın Komisyonu, Anneler Günü nedeniyle 09.05.2015 tarihinde bir kutlama programı düzenledi.

Türk Eğitim-Sen Merkez Kadın Komisyonu, Anneler Günü nedeniyle 09.05.2015 tarihinde bir kutlama programı düzenledi. Programa Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdes Işık, Türk Eğitim-Sen Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Kadın Komisyonu üyeleri, Romanya Demokrat Türk Birliği Eğitim Komisyonu Başkanı ve Romanya Milli Eğitim Başkanlığı Türkçe Müfettişi  Vildan Bormambet, Dünya Ahıska Türkleri Birliğinden Sevil Priyeva, Gagavuz Öğrencileri Birliği’nden Dr. Nina Petrovici iştirak ettiler.             

 

Kahvaltıda bir konuşma yapan Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdes İşık tüm kadınların anneler gününü kutladı. Işık şunları kaydetti; “Dünya dillerindeki bütün güzel sözcüklerin, sıfatların, duyguların bir araya gelmesiyle değerini bulan sevgili anneler hoş geldiniz, şeref verdiniz. Gerçek dünyaya uğurladığımız annelerimize Allah’tan rahmet, hayatta olan Annelerimize uzun, sağlıklı ömürler diliyor, ellerinden hürmetle öpüyorum.

 

Ay yıldızlı bayrağımız şerefle gönlerde dalgalansın diye, toprağı vatan yapsın diye genç yaştaki çocuklarını şehit veren annelerin acısını paylaşıyor, saygıyla ellerinden öpüyorum.

 

Hitabımda bütün güzel sıfatların ve duyguların bir araya gelişi demiştim “anne” kavramı için… Bu tanımda bir şeyler eksik aslında…

 

Özgecan’ın annesinin, Fırat Çakır’ın annesinin acısının tarifini yapabilir miyiz?

 

Ya da Doğu Türkistan’da, Suriye’de, İran’da, Irak’ta, Gazze’de zulüm altında olan annelerin acısının tarifini? Hayır, bu acıların tarifini yapabileceğimizi hiç zannetmiyorum.

 

Yarın,  anneler günü ya anneler hamasi nutuklarla övülecek ama acılarını sarmaya, dertlerine derman olmaya, gelecekten kaygı duymadan yaşanabilir bir dünya oluşturmaya yönelik hiçbir yapıcı çözüm ortaya konmayacak ne yazık ki…

 

Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü yetiştiren Türk anaları,

 

Böylesine anlam yüklü özel bir günde güzel ülkemin nasıl bir çıkmaza sürüklendiğinin ayrıntılarına değinmeyeceğim.

 

Son 13-14 yıldır güzel ülkemde neler olup bitiyor sizler farkındasınız aslında…

 

Hiç olmadığı kadar, kurum ve kuruluşlar siyasallaştı.

 

Dinimizin güzel ahlak kısmı unutturuldu; insanlar, benim hırsızım iyi hırsız, der durumuna getirtildi.

 

İnsanlarımız ayrıştırıldı.

 

Milli-manevi değerlerimiz yok edilmeye çalışılıyor, milli hafızamız siliniyor.

 

Adalet kişilere göre oluşturuluyor.

 

Yalan-talan-haram saltanatı aldı başını gitti, gitmeye de devam ediyor.

 

Milli eğitimde, üniversitelerde durum ortada…

 

Kamu çalışanlarına yapılan baskılar neticesinde bir o yana bir bu yana baş eğen, el etek öpen yöneticiler, rektörler ortalıkta cirit atar hale geldi.

 

Mahallelerimiz bile artık eskisi gibi değil. Hırsızlık, kavga gürültü, tahammülsüzlük her yerde…

 

Uyuşturucu artışı ayrı bir bela olarak karşımızda… Baliciler her yerde, sokak ortasında, çocuklarımızın gözleri önünde bali çekmekte.

 

Kadınlar ve çocuklar dilendiriliyor, tecavüze uğruyor, şiddet görüyor, öldürülüyor.

 

Ekonomik kriz kapıda…

 

Maaşlarımız ortada…

 

Bu maddelerin hepsini ayrıntısına girmeden sıralamaya kalksak bile akşamı zor ederiz. Aslında işin özeti gidişat hiç iyi değil.

 

Sivil Toplum Örgütlerine de baktığımızda çok güzel şeyler söyleyemeyeceğim.

 

Sendikalar hükümet sözcülüğü yapmazlar/yapamazlar; böyle bir durum, var olma nedenlerine aykırıdır, terstir. Sendikalar hak alma mücadelesi vermek için vardırlar. Oysa adını zikretmeyeceğim öyle bir sendika var ki, memuru kandırıyor, hak kaybına uğratıyor ve adeta hükümetin sözcülüğünü yapıyor ve işin en garip yanı da, arkadaşlar gidip bu sendikaya üye oluyor. Son 13-14 yıldır kandırılmaya da alıştırıldık sanki…

 

Gücümüze güç katan güçlü kadınlar, sevgili anneler,

 

15 Mayıs’a çok az bir zaman kaldı, hemen bugünden itibaren işe koyulmalıyız.

 

“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.” diyen tüm kamu çalışanlarını Türkiye Kamu-Sen’e bağlı ve başında “Türk” olan sendikalarımıza üye olmaya davet etmeliyiz.

 

1992 yılında okulumuza arkadaşlar gelerek yeni bir sendika kurulduğunu söyleyerek sendikanın kuruluş amacını, ilkelerini anlattılar. Bizler hemen üye olduk. O günden bu güne Sendikamla hep gurur duydum. Benim sendikam bir gün bile başımı önüme eğmedi; hak arama mücadelesindeki yaptıkları etkinliklerle, basın açıklamalarıyla, eylemleriyle alnımız ak, başımız dik “Türk Eğitim-Sen’liyiz dedik gururla. Şimdi merak ediyorum, hükümet sözcülüğü yapan sendikaya üye olanlar, benim gibi başları dik, gururla şu sendikalıyım diyebiliyorlar mı?

 

Bu gün her yönden ciddi bir sınavdan geçiyoruz. Bu sınavın sonucunda yaptıklarımızla ya düzlüğe çıkacağız ya yok olup gideceğiz. Yani geleceğimiz bizim elimizde aslında başkalarının değil. Oturduğumuz yerden söylenmek, kızmak, eleştirmek çözüm değil ne yazık ki…

 

Bir kadın olarak, anne olarak işimiz kolay değil, zor hem de çok zor ama kolay olmayan bir mücadelenin karşılığı çocuklarımıza yandaşçılığın, adam kayırmacılığının, haram saltanatının olmadığı; annelerin gelecekten kaygı duymadığı, yetim hakkının yenmediği güzel bir ülke bırakmak.

 

"Bilin ki sizi zorlayan şeyler, sizi ileriye taşıyacak olan şeylerdir."

 

Bir anne çok şeyi değiştirebilir. Kadın/anne ; her şeyi yapabilecek güce, iradeye, zekaya ve üretkenliği yapabilme yetisine sahiptir. Kadınların oluşturacağı birlikten çıkan gücün sesiyle yer yerinden oynar... Halide Edip ne güzel demiş, "Beşiği sallayan el, dünyayı sallar." Analar, annelik duygusunu taşıyanlar, beşik sallayan eller hem vatan mücadelesinde hem de sendikal mücadelede yüreklice, kendinden emin ben de varım dediği sürece gelecekten kimse korkmasın. O halde kadın olarak, anne olarak ne yapıyoruz: “Mücadeleye devam.” diyoruz.

 

Sizlerle iki anımı paylaşmak istiyorum. Sene 2001, Merkez Yönetim Kurulu Üyesiyim, Genel Sekreterim. Onca toplantıda tek bayanım. Şimdiki Genel Başkanımız Adana Yönetimiyle ziyaretimize geldi. Genel Merkezde tek ben varım, diğer arkadaşlar teşkilat çalışmaları nedeniyle Ankara dışındılar. Ben daha yeni olmanın etkisiyle daha bir çekingenim, Genel Başkan’ın odasındayız. Ben makama oturmadım, onlarla birlikte misafir koltuklarına oturdum. İsmail Başkan tuttu kolumdan, makama oturttu ve sen Genel Sekreter olarak burada oturmalısın.” Dedi. Bunu niye anlatıyorum, Genel Başkanımızın kadınlara bakış açısını görebilmeniz için... Bu yönüyle bizler, yani Türk Eğitim-Sen'li kadınlar çok şanslıyız. Yaptığımız her etkinlikte Genel Başkanımız başta olmak üzere diğer bütün Yönetim Kurulu Üyelerimizin desteğini yanımızda hissediyoruz.

 

Diğer bir anım da rahmetli eşimle ilgili… Yine aynı dönemlerde, yani 2001’de… Teşkilat çalışmalarının yoğun olduğu dönem… Bütün Genel Merkez Yöneticileri illeri geziyor, toplantılara katılıyor. Tek ben il dışına çıkmıyorum, kadın olduğum için. Oysa görevim gereği benim de illeri dolaşmam lazım. Eşime bu konuyu açtığımda: “Sen, bayan Firdes Işık değilsin. Sen, Genel Sekreter Firdes Işık’sın. Görevin neyi gerektiriyorsa onu yap, elini taşın altına koyman gerekiyorsa koymalısın.” Dedi. O günden sonra ben görevin cinsiyetinin olmadığı, “görev insanı” olduğu anlayışıyla hareket etmenin hep faydasını gördüm.

 

Unutmayın, başka hiçbir dil bilmeden, sizi Adriyatik’ten Çin Seddine kadar götürebilecek tek dil vardır: Türkçe.” diyen bilim adamımız Oktay Sinanoğlu’nu yetiştiren Türk anaları,Türk Eğitim-Sen Ailesi çatısı altında toplanan siz yürekli kadınlar, biliyorum ki sizler  “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüyle Türk’ü yoğuran Mustafa Kemal Atatürk’ü doğuran Zübeyde ananın torunlarısınız. Ne mutlu Türk’üm diyerek Atatürk’ün çizdiği yolda ilerleyen, vatana-millete, milli ve manevi değerlere sahip çıkıp uluslararası her alanda başarıya ulaşacak olan gençleri yetiştirecek olan sizlersiniz.

 

Umutlarımıza umut olan can dostlar,

 

Genel Merkez Yönetim Kurulumuz bu gün bizlerle birlikte, bizlerle yan yana. Yaptığımız ve yapacağımız her türlü etkinlik ve çalışmada bizleri yüreklendiren ve daima destek olan Genel Başkanımız başta olmak üzere Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyelerine çok teşekkür ediyorum.

 

Böyle bir etkinliği oluşturmak görüldüğü kadar kolay olmuyor. Bu etkinliğin oluşmasında emek veren ve emek vermeye devam eden Merkez ve Ankara Şubeleri Kadın Komisyonlarına, yani her an yanımda olan güzel ve yürekli ekibime canı gönülden teşekkür ediyorum.

 

Ve en önemlisi katılımınızla bizi onurlandırdığınız için, bunca dayatmalara rağmen yüreklice dik durduğunuz için siz güçlü kadınlara çok ama çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız diyor; gününüzü kutluyor; sağlıklı, huzurlu nice anneler gününe erişmenizi diliyorum.   Her birinizi Genel Başkanımızın açıklayacağı yılın annelerinden sonra yılın annesi ilan ediyor ve sizleri alkışlıyorum.” şeklinde konuştu.

 

Toprak da anasız kalmasın diye, toprağın bağrına girer analar

 

Kahvaltıda  bir konuşma yapan Genel Başkan İsmail Koncuk, tüm kadınlarımızın anneler gününü kutladı. Koncuk: “ Anneler Günü, bütün insanların hayatında özel bir gün, ebediyete intikal etmiş bütün annelerimize Allah’tan rahmet diliyorum, hayatta olanlara ise uzun ömürler niyaz ediyorum. Gerçekten annesini kaybetmiş insanlar için, duygusallığın en zirvesini yaşadığımız bir gün. Ben de annemi kaybettim Allah’ın rahmetine erişti. Bugün tekrar özlemini en derinden hissettim.

 

Azeri şairin dediği gibi; ‘Toprak da anasız kalmasın diye, toprağın bağrına girer analar.’ Annelerin ölümünü dahi öylesine ulvileştiriyor. Anneyi anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır.”

 

Evladını düşünen herkesin annelerin, babaların bu mücadelenin göbeğinde yer alması lazım.

 

Annelerin evlatlarının geleceği için sessiz kalmaması gerektiğine dikkat çeken Koncuk; “Evladını düşünen annelerin, babaların bu hak arama mücadelesinin göbeğinde yer alması lazım. Çünkü, bu siyasal iktidar tarafından yapılan çalışanların aleyhine uygulamalar getiren birçok düzenlemelerle sadece bizim değil, evlatlarımızın da geleceğinin ellerinden alınmaya çalışıldığını görüyoruz. Peki, evlatlarının geleceğini en başta düşünmesi gereken kim? Tabii ki annelerimiz. Niye annelerimiz? Yetiştiriyorsunuz, büyütüyorsunuz, üniversitelere gönderiyorsunuz, o okullardan mezun oluyorlar. Giymeyip çocuğuna giydiren, yemeyip çocuğuna yediren, çocuğum okusun adam olsun diye neredeyse dünya ile ilişkilerini kesen annelerimiz, babalarımız var. Şimdi bu kadar önem verdiği evladının, gözünden bile sakındığı evladının geleceği karartılmak istenirken susan annelerimiz veya bu tezgâhın bilerek ya da bilmeyerek bir parçası olan annelerimizin önce evlatlarına ihanet ettiğini çok iyi bilmesi lazım.  Evladımızı elbette seviyoruz ama evladımızın geleceği ile ilgili artık neler yaptığımızı da Türkiye’de hem çalışan anneler bakımından hem de çalışmayanlar bakımından mutlaka değerlendirilmesi lazım.” dedi.

 

AKP’nin taşeronları tarafından kanı emilirken, kemikleri un ufak edilirken, geleceği karartılırken  buna susan, sessiz kalan, tepki göstermeyen anneye anne demem. Bu mücadeleyi evlatlarımızın ve Türk milletinin geleceği için vereceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sağlam bir zeminde geleceğe yürümesi için vereceğiz.

 

Bütün annelere seslenerek AKP iktidarı tarafından çocuklarımızın kanı emilen, geleceği karartılırken sessiz kalınmaması gerektiğini ifade eden Koncuk; “Bu iktidarla beraber 2002 yılında sadece yirmi bin olan taşeron eleman sayısı kamuda yedi yüz elli beş bine çıkmıştır. Belediyeleri dâhil ettiğinizde bu sayı, bir milyon iki yüz bin, özel sektörü dâhil ettiğimizde iki buçuk milyona ulaşıyor. Değerli anneler; taşeron çalışan ne demek biliyor musunuz? Sömürülen, geleceği olmayan, görevde yükselme hakkı olmayan, asgari ücrete ömür boyu mahkum olan çalışan demektir. Kaderi, geleceği,  ekmeği aşı bir patronun iki dudağı arasında şekillenen demektir. İki buçuk milyon memleket evladı AKP’nin taşeronları tarafından kanı emilirken, kemikleri un ufak edilirken, geleceği karartılırken  buna susan, sessiz kalan, tepki göstermeyen anneye anne demem. Bu mücadeleyi evlatlarımızın ve Türk milletinin geleceği için vereceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sağlam bir zeminde geleceğe yürümesi için vereceğiz. Onun için annelerimize çok büyük görevler düşüyor. Bu mücadelede bütün kadınlarımızı yanımızda görmek istiyoruz.” dedi.

 

Akif’in  dediği gibi ‘mücadelemiz hakkı tutup kaldırmaktır.’ Biz bundan sonrada hakkı tutup kaldıracağız. Hiçbir çalışan Türkiye Kamu-Sen’in yandaş bir sendikacılık yapacağını aklının ucundan geçirmesin. Yanlışları söylemekten korkacağımızı bu ülkede kimse düşünmesin.

 

Sendika olarak, birileri gibi promosyon ürünleri dağıtmadıklarını, tüm gelirlerin adam gibi sendikacılık için harcadıklarına dikkat çeken Koncuk; “Türkiye’de beş ayda üç büyük miting gerçekleştirdik. Kasamızda olan para ile çalışma hayatındaki problemleri, yapılan yanlışları dile getirdik ve bu tüm gelirlerimizi yanlışlara tepki koymak amacı ile harcadık. Belki paramız kalmadı. Şöyle de yapabilirdik; Bardak dağıtabilirdik, kırtasiyecilik yapabilirdik, manifaturacılık yapabilirdik, promosyon sendikacılığı yapabilirdik.  Ama dedik ki, biz sendikaysak; adam gibi mücadele etmek gerektiğini herkese göstermek gerek, bunun için de tepkisiz kalmamak gerek dedik. Bu mitinglerde üç milyon paramız gitti. Paramızda kalmadı helali hoş olsun.  Ama biz bunu yaparken yani sizden aldığımız aidatları sendikacılık adına, sendikacılık ahlakına uygun olarak harcarken; birileri flaş bellek dağıtarak üye topluyor, bardak dağıtarak üye topluyor. Elbette bunlar da yapılabilir. Ama bizim önceliğimiz sendikacılıktır. Akif’in dediği gibi bizim mücadelemiz ‘ çiğnenmek, gerekirse çiğnemek ama hakkı tutup kaldırmaktır.’ Biz bundan sonrada hakkı tutup kaldıracağız. Hiçbir çalışan Türkiye Kamu-Sen’in yandaş bir sendikacılık yapacağını aklının ucundan geçirmesin. Yanlışları söylemekten korkacağımızı bu ülkede kimse düşünmesin. Garip gureba edebiyatı yapıp bin liralık bardaklarda şerbet içenler asgari ücretliyi düşünebilir mi? Bunlar sadece dünyaya kendi penceresinden bakan, kendi nefisleri  için yaşayan insanlardır. Bu ülkede milyonlarca genç işsizimiz var. 350 bin ataması yapılmayan öğretmeniz var. 400 bin İ.İ.B.F mezunu işsiz gencimiz var. 2 milyon lise mezunu ekmek bekleyen gencimiz var. 779 bin meslek yüksekokulu mağdur edilmiş gencimiz var.

 

Ey milletimizin aziz insanları senin evladın KPSS’yle dahi bu ülkede iş bulamazken Bakan çocukları, siyasi iktidar milletvekillerinin yakınları sınavsız devlet memuru oluyor. Buna sessiz kalacak mısın? O mitinglerde en ön saflarda bayrak sallayan Anadolu kadınları kimi alkışladığınızı görün! Evlatlarınızın geleceğini çalanların payandası olmayın. Evlatlarınızın geleceğine sahip çıkın. Bu ülkenin evlatlarına sahip çıkmak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceğine sahip çıkmaktır. Onun için bu mücadelede kadınlarımızı yanımızda görmek istiyoruz; ama şeklen değil, kâğıt üzerinde değil, en güçlü ve cevval halinizle, en katıksız kadın yüreği halinizle ve ne önemlisi annelik duygularınızla hepinizi Türkiye Kamu-Sen’e sonuna kadar destek vermeye davet ediyorum. Bu yandaşlara, meydanı bırakmayın, kendinizi temsil etme hakkını bunlara lütfen vermeyin.

 

Sadece koltuğu korumaktan başka derdi olmayanlara Hiç kimse Türkiye Kamu-Sen’in sessiz kaldığını iddia edemez. Her hangi bir yanlışı söylemekten korktuğumuzu iddia edemez. Bundan sonra da aynı minvalde, aynı yüreklilikle yolumuza devam edeceğiz. Bizimle beraber olun ki bu haksızlıklara, yanlışlara dur diyelim. Eğer bu yandaşlar sizleri temsil etme hakkını devam ettirirlerse iş güvencemiz gidecektir. Devlet memurluğu kavramı ortadan kaldırılacaktır. Buna susalım mı? Bu mücadeleyi hep birlikte vermemiz gerekir. Çevrenizde ne kadar arkadaşınız varsa hepsini ikna edin. Sadece bu günü yaşamayın, on yıl sonrasını görün, göremeyen ülkelerin hali ortada; Irak, Suriye meydandadır. Vatan millet giderse namus da, şeref de, gelecek de kalmıyor.” dedi.

 

Bu yıl, evlatlarını kahpe saldırılar sonucunda kaybetmiş iki acılı anneyi; İzmir’de bölücülerin katliamına kurban giden vatan ve millet sevdalısı gencimiz Fırat Çakıroğlu’nun annesi Sayın Özlem Erdem ve Mersin’in Tarsus ilçesinde alçakça, insanlık dışı  bir olay sonucu yaşamını yitiren, iffet ve namus timsali Özgecan Aslan’ın annesi Sayın Songül Aslan’ı yılın annesi olarak ilan ediyorum.

 

Fırat Çakıroğlu’nun annesi Özlem Erdem’i ve Özgecan Aslan’ın annesi Songül Aslan’ı yılın anneleri olarak ilan eden Koncuk; “Bütün annelerimiz yılın annesidir. Ermenek faciasında ayakkabısı delik Recep Amcanın eşi ninemiz de yılın annesi. Ama bu sene iki olay yaşadık. Biz de Türkiye Kamu-Sen olarak, bu yıl, evlatlarını kahpe saldırılar sonucunda kaybetmiş iki acılı anneyi; İzmir’de bölücülerin katliamına kurban giden, vatan ve millet sevdalısı gencimiz Fırat Çakıroğlu’nun annesi Sayın Özlem Erdem ve Mersin’in Tarsus ilçesinde alçakça, insanlık dışı  bir olay sonucu yaşamını yitiren, iffet ve namus  timsali Özgecan Aslan’ın annesi Sayın Songül Aslan’ı yılın annesi olarak ilan ediyoruz. Yaşadıkları acının boyutu tarif dahi edilemez. Ama bu kadar büyük bir acı karşısında dahi asaletlerini muhafaza eden bu yürekli anneler bütün Türk kadınları adına yılın annesi olmayı hak ediyor. Onların acılarını bu vesile ile bir kere daha paylaştığımızı ifade ediyorum.” şeklinde konuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.