Kıyafet Yönetmeliği ile Yasakçılık Tescillendi

Kıyafet Yönetmeliği ile Yasakçılık Tescillendi

Yeni kılık-kıyafet yönetmeliği ile yasakçılık bir daha tescillenmiştir.

MEMUR-SEN ANKARA İL BAŞKANI VE EĞİTİM-BİR-SEN ANKARA 1 NOLU ŞUBE BAŞKANI MUSTAFA KIR’IN YENİ KILIK KIYAFET YÖNETMELİĞİ İLE YASAKÇILIK BİR DAHA TESCİL EDİLMİŞTİR. BAŞLIKLI YAZILI BASIN AÇIKLAMASIDIR.28.11.2012

 

            Yeni kılık-kıyafet yönetmeliği ile  yasakçılık bir daha tescillenmiştir.

 

            Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik 27.11.2012 tarihli ve 28480 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

             

 Yeni yönetmelik hükümleri 22.7.1981 tarih ve 8/3349 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Milli Eğitim Bakanlığı ve diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin başörtüsünü yasaklayan eski Yönetmelik’ hükümleri” yürürlükten kaldırmıştır.

            Yeni yönetmelikle başörtüsü sorunu yine çözülememiştir.

            Söz konusu yeni yönetmelik her ne kadar başörtüsünü yasaklayan 12 Eylül darbe ürünü yönetmelik hükümlerini ortadan kaldırır mahiyette hazırlanmış olsa bile kız öğrenciler; imam-hatip programı uygulanan çok programlı liseler ile imam-hatip ortaokul ve liselerinde tüm derslerde, ortaokul ve liselerde ise sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde başlarını örtebilecek olması ve diğer derslerde ve okul içinde başlarını açmak zorunda bırakılması yine soruna kökten çözmediği gibi yeni bir tartışma ortamına da beraberinde getirmiştir.      

 

      Yasakçı yönetmelik hükümleri kaldırılmış görünse de yasakçılık aynen devam ettirilmiştir.

                        Şimdi bu yönetmelikle başörtüsü sorunu çözüldü mü diyelim yoksa hiç yoktan iyimi diyelim. Bu yönetmelikle zahiren 12 Eylül darbe ürünü yönetmelik ortadan kaldırılmış gösterilse de özdeki yasakçılık aynen devam ettirilmiştir.

 

 Halktan gizlenen, hürriyetleri kısıtlayan yeni bir yasal düzenleme var mıdır?

            İmam-Hatip Liselerinin dışındaki okullarda ve kamu kurum ve kuruluşlarında hukuki dayanaktan yoksun başörtüsü yasağının hala devam ettirilmesinin mutlaka  ana bir gerekçesi olmalıdır? Anayasanın 13. maddesine göre 'Temel hak ve hürriyetler, ancak 'kanunla' sınırlandırılabilir' İfadesi yer almaktadır. Anayasa nın  bu hükmüne istinaden  bu güne kadar  kanunla hürriyetleri kısıtlayan her hangi bir yasal düzenleme yapılmamıştır.

 

Başörtüsü yasağının Anayasa ve yasalarda belirlenen cezasının karşılığı nedir?

         Yine Anayasanın 38. Maddesinde  Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç say-madığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.’ Denilmektedir.  Tıpkı av yasağı, seçim yasağı, kapalı mekânlarda sigara içme yasağı, ruhsatsız silah taşıma yasağı gibi başörtüsünü de yasaklayan yasal ve Anayasal bir hukuk kuralıda mevcut değildir. Diğer taraftan başörtüsünün din, örf ve adetlerimizce yasaklandığı için yasaklandığı da söylenmeyeceğine göre bu yasak neden tekrar hortlatılmıştır.    

           

       

         Yoksa darbecilerden, 28 Şubatçılardan virüs mü kaptınız?

            Bir fiilin yasak olabilmesi için ya o fiili yasaklayan bir hukuki dayanağın, dini kurallara göre yönetilen ülkelerde dini yaptırımların ya da halka dayatılan örf ve adetlerin veya törelerin bulunması gerekir. Başörtüsü takmak isteyenler dini bir yasağı delmek için değil, bizatihi dinin emri olduğu için başlarını örtmek istiyorlarsa, Başörtüsü yasağı ülkemizde törelerimizden örf ve adetlerimizden kaynaklanan bir yasak değilse en önemlisi Başörtüsünü yasaklayan yasal bir dayanak yoksa seferberlik, savaş ve olağanüstü durumlarda yapılabilen hürriyetleri kısıtlayıcı yasal bir düzenleme de mevcut değilse bu keyfi yasakçılık hastalığınız nereden kaynaklanmaktadır. Yoksa Darbecilerden 28 Şubatçılardan virüs mü kaptınız?

 

          Devrim kanunlarında şapka giyme emri var, başörtüsünü yasaklayan bir hüküm yoktur.

            Bu güne kadar gerek 12 Eylül, gerekse 28 Şubat yasakçıları başörtüsü yasağına dayanak olarak laikliği, Atatürk ilkelerini, devrim kanunlarını göstermişlerdir.           Devrim kanunları olarak ifade edilen 3 Mart 1924 te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat kanunu eğitimde birliği sağlamak amacıyla çıkarılmıştır. 25 Kasım 1925 tarihli Şapka İktisası Hakkında Kanun milletvekillerini, devlet memurlarını ve Türk milletini şapka giymek mecburiyetinde bırakmıştır. Öte yandan 3 Aralık 1934 tarihli Bazı Kisvelerin Giyilmeyeceğine Dair Kanun maddeleri ile de  "Ruhanilerin, mabet ve ayinler haricinde ruhanî kisve taşımalarını yasaklamıştır. Devrim kanunları incelendiğinde kadınlarımızın ve kızlarımızın örttüğü başörtüsünü dolaylı yoldan bile yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığı gibi erkekleri şapka girmeye zorlayan bir hüküm hala yürürlüktedir. Yasanın başa giyilmesini emrettiği şapka giymeye kimse zorlanmazken, kadınlarımızın ve kızlarımızın başlarını açmaya veya kapamaya zorlayıcı bir hüküm olmadığı halde kızlarımızın başlarının açılmaya zorlanmasının esbabı mucibesini anlamakta zorluk çekiyoruz.

            Hürriyetlerin serbestliği asıl, kısıtlanması ise istisnadır. 

             Atatürk ilkelerinde ve söylevlerinde kadının başını örtmesi veya açmasına ilişkin bir ifade kullanmadığı gibi ‘her milletin kendine mahsus ananesi, âdeti, kendine göre milli hususiyetleri vardır… Milletimize bu hususta yeni şeyleri belletmek mecburiyeti karşısında değiliz. Fertler, her türlü şekilleri tatbik edebilir, kendi zevkine, arzusuna, terbiye ve seviyesine göre istediği kıyafeti ihtiyar eyleyebilir."sözleri kadınlarımızın ve kızlarımızın başlarının açılmasını veya örtülmesine yönelik bir isteğinin olmadığı da ortadadır. Olsa bile hürriyetlerin serbestliği esas kısıtlanması ise istisnadır.

          Yeni yönetmelikle yasakçılık tekrar hortlatılmıştır.

            Darbeciler yasaklarına dayanak olarak gösterdikleri hukuki metinlerin hiçbirinde başörtüsü yasağına yer verilmediği halde yıllarca bu yasak hukuki dayanaktan yoksun olarak uygulanmıştır. Bu yasak sebebiyle binlerce kadımız, kızımız eğitim-öğretim. Çalışma ve sosyal güvence haklarından mahrum bırakılmıştır.

           Bu yönetmelik çözüm yerine çözümsüzlük getirmiştir.

            Geldiğimiz şu noktada da herkes başörtüsü yasağına köklü bir çözüm beklerken şimdi 27.11.2012 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kılık kıyafet yönetmeliğindeki yasakçılığın tekrar hortlatılması Müslüman halkımızı ve bu işin mağdurlarını bir defa daha yürekten yaralamıştır.

           Bu yönetmelikle yasakçılık bir daha tescil edilmiştir.

            Bu yeni kılık kıyafet yönetmeliğinde 12 Eylül’ün ve 28 Şubat’ın kirli izleri halen yaşıyor. Bir taraf darbecilerin yasaklarına sahip çıkarak onların ilkelerini yaşatmaya çalışacaksınız diğer taraftan Okullardan ve kışlalardan darbecilerin isimlerini indirerek darbe izlerini yok ettiğinizi sanacaksınız. Bunu adı sadece kendinizi değil, kendinizle birlikte top yekûn bir milleti kandırdığınızı zannetmektir. Bu yönetmelikle yasaklar kaldırılmamış bizatihi tescil edilmiştir.

             Şimdi soruyorum bu yasakçılık hangi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır? Bu yönetmelikle kimlerin gönlü yapılmak istenmiştir.    Bu yönetmelikle başörtüsü sorunu kökten çözülmüş müdür? Milli Eğitim Bakanımız tarafından kamuoyuna derhal açıklanmalıdır.

            Başörtüsü inanma hürriyetini gerektiren bir insan hakkıdır. Engellenemez.

          Başörtüsü İslam dininin bir emri olup, kişiye inanma ve inandığı gibi yaşama hürriyetinin bir gereği olarak Yüce Allah’ın kişiye doğuştan bahşettiği evrensel temel insan hak ve hürriyetlerinden biridir. Temel hak ve hürriyetlerin engellenmesi doğrudan bir insan hakkı ve demokrasi ayıbıdır. Sayın Milli Eğitim Bakanımızı bu vebalden ve demokrasi ayıbından derhal kurtulmaya çağırıyorum.

[email protected]

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.