Kılıçdaroğlu'ndan Atanmayan Öğretmenlere Destek!

Kılıçdaroğlu'ndan Atanmayan Öğretmenlere Destek!

Kılıçdaroğlu'ndan atanamayan öğretmenlere: Sorunlarınızı çözecek siyasi partiye oy verin

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Atanamayan öğretmenlerin sorunu öğretmene ve çocuklarınıza gerekli özeni göstererek, siyasi anlayışımızı değiştirip, İnsan ve çocuk odaklı yeni bir siyasi anlayışı egemen kılarak, bu konuda sözünde durmayan siyasetçiye hesap sorarak çözülür. Az değil, 400 bin kişisiniz” dedi.

Kılıçdaroğlu konuşmasını tamamlarken sunucuyu “Arz ederim demeyin, ismi söyleyin ve davet edin. Arz 12 Eylül’den kalma” diye uyarıda bulundu ve atanamayan öğretmenlere şöyle seslendi;

“Merhaba öğretmen arkadaşlar,

Ataması yapılmayan öğretmenler sorunu Türkiye’nin hep gündeminde oldu. Bundan sonrada gündeminde olmaya devam edecek.

Arkadaşlarım kendi sorunlarını gayet güzel anlattılar. Bizde dilimizin döndüğü kadar onların sorunlarını onlardan anladığımız kadarıyla, dinlediğimiz kadarıyla değişik platformlarda dile getiriyoruz. Bu sorun yeni çıkmış bir sorunda değil. Kolay çözülecek bir sorunda değil. Bundan sonra öyle anlaşılıyor ki, çözülecek bir sorunda değil. Nasıl çözülür diye burada tartışacaksınız. Yeni okulların yapılması lazım, dersliklerin arttırılması lazım, çocukların 40 kişilik, 50 kişilik, 60 kişilik sınıflarda okutulmaması lazım. Daha çağdaş, daha uygar mekanlarda öğretmeniyle birebir ilişki kurabilecek güzel bir yapı içinde bütün bunların çözülmesi lazım. Çözülebilir mi? Evet çözülebilir. Nasıl çözülebilir? Bir; öğretmene ve çocuklarınıza gerekli özeni göstererek. Yani ben okul sayısını artıracağım, derslik sayısını artıracağım, dolayısıyla artırdığım ölçüde benim zaten öğretmenim var. Arkadan geliyor, takviye geliyor bir sorunum yok diyeceksiniz. Öğretmeni yetiştiriyoruz ama eğitime yeterli yatırımı ayırmadığınız sürece, derslik sayısını artırmadığınız sürece bu sorunu çözemezsiniz. Gerçekçi bakmak gerekiyor. Dönüp milli eğitim bakanlığının bütçesine bakalım. Yatırımlara ne kadar para harcanıyor. Alt alta koyun özellikle ataması yapılmayan öğretmen arkadaşlarıma söylüyorum. Alt alta koyun bakın her yıl yatırımların azaldığını göreceksiniz. Hayır sever işadamları varsa onlar yapıyorlar. Bir dönem İstanbul menkul kıymetler borsası okul yapmaya çalıştı. Ki orada da ciddi sorunlar çıktı. Ama beklenen ölçüde yatırımlar yapılmadı.

Değerli arkadaşlarım, bu sorunu aşmanın ikinci yolu; siyasi anlayışımızı değiştirmek zorundayız. Siyasi anlayış değişmezse, siyasal bakış açısı değişmezse bu sorun yine çözülmez. Siyasal bakış açısını nasıl değiştireceğiz? İnsan odaklı, çocuk odaklı yeni bir siyasi anlayışı egemen kılacağız. Ben çocuğumu daha iyi koşullarda eğitmek istiyorsam, derslik sayısını artırmak ve öğrencilerin daha küçük kümeler halinde ders yapmasını sağlamak istiyorsak bu bakış açısını bizim topluma anlatmamız lazım. Sadece siyasetçi olarak bizim anlatmamız yetmiyor. Ataması yapılmayan öğretmenlerin tamamının anlatması lazım bunu.

Önüme notlar kondu onlara baktım. Notlarda ne diyor? İntihar eden öğretmenler diyor. Ne diyor? Atanamayan öğretmenlerin sorunu diyor. Ne diyor? Efendim işte biz kredi aldık onları ödeyemiyoruz diyorlar. Köftecilik yapanlardan tutunda milli piyango bileti satan öğretmenlere kadar hepsi var. 21.yüzyılda bir ülkede işsiz öğretmen var ve bunların sayısı 400 bini aşmak üzere derseniz çağdaş dünyaya anlatamazsınız bunu arkadaşlar. Çünkü kimse inanmaz. Böyle bir şey mümkün değil derler. Ama bizim ülkemizde mümkün. Var bu. Onun için sistemin özü şu; örgütlenmişsiniz, çok güzel. İki; atanamayan öğretmenler sorununu çözeceğim diyenlere biraz kulak kabartmanız lazım. Bir denemeniz lazım bunları. Gerçekten bunlar atanamayan öğretmenler sorununu çözecek mi, çözmeyecek mi? Benim sizi dinlemem yetmez. Benim size söz vermemde yetmez. Benim size verdiğim sözü yerine getirip getirmediğimi sizin test etmeniz lazım. Evet bu Genel Başkan yarın Başbakan olduğunda atanamayan öğretmen sorununu çözecek mi, çözmeyecek mi? Bunu test etmeniz lazım. Oy verildi, test edildi, yerine getirmedi. Az önce ilk konuşan arkadaşım burada bazı siyasetçilerin sözlerini ifade etti bu kürsüde okudu. Bunları ben biliyorum. Defalarca söylendi bu sözler. Ama yerine getirilmedi. 400 bin kişi az değil arkadaşlar. Aileleriyle, yakınlarıyla beraber baktığınızda 400 bin kişi bir siyasal iktidar açısından, bir siyasal parti açısından gözardı edilecek bir sayı değildir. Neden siyasal iktidar gözardı edebiliyor? Çünkü biliyor ki, atanamayan öğretmenler beraber oy kullanma olanaklarına sahip değiller. Onlar yine gidecekler ataması yapılmasa bile oylarını verecekler siyasal iktidara. O zaman niye ben bu konunun üzerinde bu kadar ayrıntılı duruyorum. Zaten onun oyu çantada keklik diye görüyor. Böyle bakmamalı. Demokrasilerde kural şudur; siyasal partiler çıkarlar milletin önüne, söz verirler. Seçim programları hazırlarlar, seçim bildirgeleri hazırlarlar. Ben iktidara gelince bunları yapacağım derler. Vatandaşta gider oyunu verir. Ama iktidar olduktan sonra gereğini yapmamışsa onlar oylarını alırlar derler ki bir daha kusura bakma sana oy vermeyiz. Çünkü sen gereğini yapmadın. Verdiğin sözü tutmadın. Ama hem verdiğin sözü tutmadın, hem de ben sana ben sana oy vermeye devam edeceğim derseniz orada olmaz arkadaşlar. Orada bizim anladığımız anlamda çağdaş demokrasi yoktur. Orada belli siyasal partilerin tutsakları vardır. Giderler oylarını devamlı verirler. Ezildikleri halde verirler. Bu tabloyu değiştirmemiz lazım. Bu yapıyı değiştirmemiz lazım.

Hepiniz üniversite okudunuz, fakültelerde kaynaştınız. Dünyayı gözlüyorsunuz, Türkiye’yi gözlemeniz lazım. Neyin nasıl olduğunu aslında çok iyi biliyorsunuz. Sizin sorunlarınızı benim size anlatmam kadar yanlış bir şey olamaz. Çünkü sorunu yaşayan sizsiniz. O zaman sorunu çözecek olanda sizsiniz. Çözümü kendinizde arayacaksınız önce. Siyasetçi söz verdi yerine getirmediyse bir daha ona kusura bakmayın diyeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, kuşkusuz yeni şeylerde öğreniyorum. Atanamayan öğretmenlerin mevsimlik işçi gibi algılanıp belli dönemlerde okullarda görevlendirilmesi, dershanelerde görevlendirilmeleri, başka yerlerde görevlendirilmeleri gibi. Bunun önüne geçmekte mümkündür. Dediğim gibi atanamayan öğretmenlerin önce siyasallaşması lazım. Siyasallaşması lazım derken illa gelin hepiniz beraber Cumhuriyet Halk Partisine oy verin demek istemiyorum. Sorunu çözme bağlamında siyasallaşması lazım. Benim sorunumu şunlar çözer demesi lazım. Benim dinlemem yetmez dediğim gibi. Sizin sorunun çözülmesine katkı vermeniz lazım. O katkı demokrasilerde sandıktan geçiyor. Katkı verilir, görürsünüz, denersiniz, olmuyorsa dersiniz kusura bakma arkadaş. Söz verdin gereğini yapmadın. Sözünü yerine getirirse, bilin ki siyasetçi düzgün bir adamdır, verdiği sözü de yerine getirmiştir. Olay budur. Bu çerçeve olaya bakıp değerlendirirsek sorunları hep beraber aşarız. Bu sadece atanamayan öğretmenlerin sorunu olduğu için söylemiyorum. Aynı şey çiftçi içinde, aynı şey esnaf içinde, aynı şey sanayici içinde, toplumun her kesimi için geçerlidir. Demokrasi farklı bir kavramdır ve demokrasi bir kültür işidir. Demokrasi bir spor takımını tutar gibi yola çıkanların rejimi değildir. Doğuştan Beşiktaşlıyım, ölünceye kadar Beşiktaşlıyım o ayrı bir şey. Fenerbahçeliyim, Trabzonluyum. Bunlar ayrı şeyler. Ama bakın batı çağdaş demokrasilerine bir siyasal parti gelir, taahhütlerini yerine getiremez bakarsınız iktidar değişmiştir. En son Fransa örneğini görün. Önümüzde göreceksiniz Almanya örneği çıkacak. Orada da göreceksiniz. İnsanlar verilen sözün tutulup tutulmadığını test ediyorlar. Ve ondan sonrada yerine getirilmiyorsa, taahhütler tutulmuyorsa kusura bakmayın seni iktidardan alıyorum diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, ben hem paneli dinlemek, hem diğer konuşmacıları dinlemek isterdim ama benim yabancı diplomatlara verilmiş bir sözüm var onlar birazdan gelecekler onları karşılamak ve onlarla konuşmak zorundayım, dertleşmek zorundayım. Çünkü Türkiye’nin başka sorunları da var. Onlarla da ilgileneceğim.

Yalnız sunucu arkadaşımdan bir özel isteğim var. Her konuşmanın sonunda arz ederim demeyeceksiniz arkadaşlar. Yok o. Kürsüye davet edeceksiniz. Konuşmacının adını söyleyeceksiniz, sizi kürsüye davet ediyorum diyeceğiz. Kürsüye gelecek konuşacak. Arz ederim demek o 12 Eylül’de askerlerden kalan bir şey. Onu bırakacağız. Sivil toplumuz biz. Demokratik bir toplumuz biz. Saygıda kusur etmeyeceğiz ama onu kürsüye davet edeceğiz. Umuyorum böyle yaparız.

Peki efendim hepinize teşekkür ediyorum. Kendinizi evinizde bilin, özgürce tartışın, sorunları tartışın, çözümleri de tartışacaksınız. Zaten arkadaşlarım o çözümleri bana getirecekler. Hepinize tekrar teşekkür ediyorum.”

 

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.