Kılıçdaroğlu: Yeniden bir sağlık reformu yapmak gerekiyor
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Sağlık alanında yeniden bir reformu yapmak gerektiğini belirterek, "Ama bu reformu masa başında oturup yapmamak gerekiyor. Sağlığın bütün bileşenleriyle oturup yapmak gerekiyor" dedi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "AK Parti'nin Genel Başkanına, Başbakanına açık ve net, bütün eczacıların önünde meydan okuyorum. Eğer sosyal güvenliği tartışacaksanız ben tek başıma geleceğim, siz ordunuzla gelin. Oturup tartışalım. Kim, sosyal güvenliği kim bu hale getirdi?" dedi.
Kılıçdaroğlu, JW Marriott Otel'de gerçekleştirilen Türk Eczacıları Birliği (TEB) 41. Olağan Kongresi'ndeki konuşmasına, 24 Haziran 2016'da Ankara'da görevleri başında öldürülen 4 eczayı anarak başladı.
Eczacıların sağlık bileşenlerinin en önemli kurumlarından birisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Sağlığın önemli bileşenlerinden oluyorsa, eczacılığın nitelikli olması kaçınılmazdır." dedi.
Kendisinden önce konuşan TEB Başkanı Erdoğan Çolak'ın Türkiye'de 43 eczacılık fakültesi bulunduğunu, hatta bir tane eczacı öğretim üyesi olmayan fakülteler olduğunu söylediğini aktaran Kılıçdaroğlu, bu tablonun doğru olmadığını belirtti.
Kılıçdaroğlu, "Kimse 'fakülteler açılmasın' demiyor. Fakülte gereğini yerine getiriyorsa açılsın. İyi bir kadrosu olmalı, orada iyi eczacılar yetiştirilmeli. Eğer yılda 2 bin eczacı mezun olur, bunların bir kısmı aradığımız niteliklere sahip olmazsa zararı insanlarımız çekecektir. Plansız bir politikayla çok sayıda eczacıyı mezun ederseniz, bugün atama bekleyen yüz binlerce öğretmen var, yarın görev bekleyen on binlerce eczacı karşınıza çıkacaktır." diye konuştu.
Avrupa'nın 6'ncı büyük pazarı
Türkiye'nin Avrupa'nın en büyük 6'ncı, dünyanın da en büyük 17'nci ilaç pazarına sahip olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, bu rakamların eczacılık mesleğinin önemini bir kez daha ortaya çıkardığını belirtti.
Anayasanın 56'ncı maddesinde, herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına vurgu yapıldığını dile getiren Kılıçdaroğlu, bu hakkı hükümetlerin yerine getirmesi gerektiğini söyledi.
Kentlerin beton şehirlere dönmesinin önüne geçilmesi gerekliliğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, bu konuda herkesin oturup düşünmesi gerektiğini vurguladı.
Sağlık hizmeti verilirken kimsenin gelirine, kimliğine, yaşam tarzına bakılmayacağını anlatan Kılıçdaroğlu, Bağ-Kur örneğinden yola çıkarak, "prim ödemedi" diye kimsenin sağlık hakkından mahrum edilemeyeceğini söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, bir kişi hastaneye başvurduğunda ilaç katılım payı, muayene katılım payı reçete ücreti, eşdeğer ilaç farkı, kutu başına ilave gibi 10 ayrı ödemeyle karşı karşıya kaldığını belirtirken, bu duruma tepki gösterdi.
Türkiye'de vatandaşların bu farklardan kurtulmak ve ücretsiz olduğu için acil servislere koştuğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'de bir yılda 110 milyon 115 bin kişinin acil servislere başvurduğunu, bu sayının Amerika'da ve Avrupa'da çok düşük kaldığını savundu.
Kılıçdaroğlu, "Sağlıkta reform yapacağız? İhtiyaç var mı? Evet var. Yeni düzenlemelere ihtiyaç var mı? Evet var. Yeniden bir sağlık reformu yapmak gerekiyor. Ama bu reformu masa başında oturup yapmamak gerekiyor. Sağlığın bütün bileşenleriyle oturup yapmak gerekiyor. Dolayısıyla ortak akılla sağlıkta reform yapmak gerekiyor." diye konuştu.
SSK Genel Müdürlüğü dönemi
Kendisinin 1992 ile 1999 yılları arasında SSK Genel Müdürlüğü yaptığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Gerçekten sistemde büyük açıklar vardı ve bu açıkları gidermek için sorunun kamuoyuna mal edilmesi ve siyasilerin dikkatinin o alana çekilmesi gerekiyordu. Bunu bütün sağlık bileşenleriyle kamuoyuna mal ettik. Sorunun çözülmesi gerekiyordu. Tasarılar hazırlandı, KHK'lar hazırlandı ama büyük ölçüde gerçekleşmedi." dedi.
Siyasete girdikten sonra doğal olarak "Kılıçdaroğlu SSK'yı batırdı" diye eleştiriler yapıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Geçen gün bir açıklama yaptım, benim emekli olduğum yıl 1999 yılı. Hadi ben en başına SSK'yı alayım, Emekli Sandığını ve Bağ-Kur'u da dahil edelim, 2 milyar 341 milyon o yıl için açık vardı. Geliyorum 2016 yılına. 21 milyar 358 milyon lira açık var. Neden? Hangi gerekçe ile bu açık oluyor. Benim dönemimdeki açığı açıklamam mümkün. Kadın 34 yaşında, erkek 43 yaşında emekli oluyordu. Benim emeklilik yaşını uzatma şansım yoktu. İki; 5 bin gün prim ödeyen bir işçi emekli olma hakkı oluyordu. Ama şimdi prim ödeme gün sayısı 5 binden 7 bin 200'e çıktı. Başka, aylık bağlama oranı yasayla düzenlenmişti yüzde 60'tı, şimdi çok daha düştü. Bütün bunları yaptınız, peki bu açık niye? Şimdi şöyle bir sürü açıklama yaptılar. Efendim dolara bağladılar, diğerlerine bağladılar ve benim dönemimde açığın 42 milyar lira olduğu söylendi. Sayın Bakan tarafından. Sayın Bakan'ın Plan Bütçe Komisyonu üyemiz Sayın Bülent Kuşoğlu ile görüşmesini öneririm."
Kuşoğlu'nun uzun yıllar SSK'da görev yaptığını ve aynı zamanda maliyeci olduğunu bildiren Kılıçdaroğlu, "Bir bakan ağzından çıkan rakamı oturup test etmelidir. Bakmalıdır. Şu olabilir. Benim dönemimdeki bütün açıklara bakabiliriz. Doğrudur. O da bir eleştiridir. Üstelik üç kurumun açıklarına da bakabilir. 4 milyar 584 milyon lira. Bütün dönem. Dönüyorum bu hükümetlerin bütün dönemlerine bakıyorum, 292 milyar 804 milyon lira. Şimdi ben siyasetçi olarak şu soruyu sorma hakkına sahibim: Bu açık nereden kaynaklanıyor?" diye konuştu.
"Müfettiş ordusu ile incelediler"
Yapılan düzenlemeleri ve açığın nereden kaynaklandığını tekrar eden Kılıçdaroğlu, ayrıca görev yaptığı tüm sürenin de bir müfettiş ordusu ile incelendiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, "5 kuruş, bakın altını çizerek söylüyorum, 5 kuruşluk yolsuzluk bulamadılar. İddia ediyorum ve her yerde söylüyorum, AK Parti'nin Genel Başkanına, Başbakanına açık ve net, bütün eczacıların önünde meydan okuyorum. Eğer sosyal güvenliği tartışacaksanız ben tek başıma geleceğim, siz ordunuzla gelin. Oturup tartışalım. Kim, sosyal güvenliği kim bu hale getirdi?" açıklamasını yaptı.
Türkiye'nin, tarihinin en derin krizlerinden birini yaşadığına da değinen Kılıçdaroğlu, "düşüncesini açıkladı" diye gazetecilerin, hakimlerin, savcıların, avukatların ve milletvekillerinin hapiste olduğunu söyledi.
"Demokrasimiz sürekli kan kaybediyor." diyen Kılıçdaroğlu, "Bizim 20 Temmuz darbesinden sonra yeniden oturup düşünmemiz gerekiyor. Bu mesele bir parti meselesi değildir. Bu mesele Türkiye meselesidir. 2019'a gideceğimiz süreçte hepimizin oturup düşünmesi lazım. Kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın, biz bir arada huzur içinde yaşamak istiyoruz, bir arada düşüncelerimizi özgürce ifade etmek istiyoruz, biz demokrasiden yana tavır koymak istiyoruz." ifadelerini kullandı.
"Demokrasi, 80 milyonun üzerine titrediği bir kurumdur"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Düşüncelerimiz, inançlarımız, yaşam tarzlarımız farklı olabilir ama Türk bayrağının altında hepimiz birlikte, huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bu ülkenin aydınları olarak, benim kadar sizin de sorumluluğunuz var, demokrasi tek başına siyaset kurumuna emanet edilecek bir şey değildir. Demokrasi, 80 milyonun üzerine titrediği bir kurumdur. Birlikte mücadele vereceğiz. 2019 seçim sürecine girerken iki seçeneğimiz var. Üçüncü seçenek yok. Birinci seçeneğimiz, demokratik parlamenter sistem. Darbe hukukundan arındırılmış, demokratik parlamenter sistem. Çağdaş, uygar bir ülkeye demokrasinin kurallarını getireceğiz. İkinci yol, tek adam rejimi. 'Bir adam olsun her şeye o karar versin.' O kadar ki arabalara takılacak cam filmine bile o karar versin. 'Takalım mı, takmayalım mı?' Bütün yükü bir kişinin sırtına yüklerseniz o kişi kandırılırsa, aldatılırsa nasıl olacak? Bütün yumurtalar bir sepete konmaz. Demokrasinin özü budur, denge vardır demokraside. Denetimsiz hiçbir alan yoktur."
Atatürkçülük tartışmalarına da vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Atatürkçülük geçmişe takılıp kalmak değildir. Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti devletini vatandaşlarını çağdaş uygarlığın ötesine taşımaktır." dedi.
Kılıçdaroğlu, 2019 seçimlerine ilişkin de "Bu ülkenin aydınları olarak, sorumluluklarının bilincinde olan yurttaşlar olarak 2019'da sandığa gideceğiz. Ya tek adam rejiminden yana oy kullanacağız ya da 'hayır, biz kendi ülkemizde, çocuklarımıza demokratik bir ülke, demokratik parlamenter sistem bırakmak istiyoruz' diye oy kullanacağız." açıklamasını yaptı.
"Büyük Önder Atatürk'ün bize açtığı yolda birleşmek zorundayız"
Birlik Başkanı Erdoğan Çolak da Türk Eczacıları Birliğinin 60 yılı aşkın onurlu mazisi ve Türkiye'nin en köklü meslek kuruluşlarından biri olduğunu söyledi.
Üyelerinden aldıkları güçle 60 yılı aşkın süredir, halkın sağlığı, ülkenin aydınlık geleceği için emek sarf ettiklerini aktaran Çolak, "Tüm kalbimle inanıyorum ki bundan önceki kongrelerimizde olduğu gibi bu geleneğe, bu mirasa yakışan şekilde eczacılık mesleğine ve yurdumuzun geleceğine ilişkin yapıcı tartışmaların yürütüldüğü, etkin kararların alındığı bir kongreyi hep beraber gerçekleştireceğiz." dedi.
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu iç ve dış sorunları çözmek için ülke mirasına dönülmek zorunda olunduğunu vurgulayan Çolak, şöyle devam etti:
"Geçtiğimiz hafta aramızdan ayrılışının 79'ncu yılında büyük bir minnet ve özlemle andığımız Büyük Önder Atatürk'ün bize açtığı yolda birleşmek zorundayız. Atatürk bu ülkenin harcıdır, hepimizi birleştiren ortak değerdir. Ancak böyle ifade etmek yetmez, Atatürk'ü anlamak ve tamamlamak zorundayız. Atatürk'ü düşünce, eylem bütünlüğü içinde değerlendirmeye, yüklendiği misyonun ulusal ve evrensel tarih sahnesindeki yerini açıklıkla belirlemeye ve günümüzde ne anlama geldiğini kavramaya ihtiyacımız var. Cumhuriyetin, demokrasinin, laikliğin ve hukuk devletinin yaşatılması, toplumsal barış ve uzlaşı kültürünün geliştirilmesinden başka çıkar yolumuz yoktur. Güçlü, bağımsız, refah içinde bir Türkiye ancak bu şekilde inşa edilebilir."
Eczacıların gelirlerinin çok büyük ölçüde ilaç fiyatlarına bağlı olması ve düşen ilaç fiyatları nedeniyle serbest eczacılık yapılmasının giderek zorlaştığını savunan Çolak, birlik olarak öncelikle ilaç fiyat kararnamesinde yapılacak bir düzenleme ile 4'üncü ve 5'inci kademe ilaçlarda anlamlı bir iyileştirme yapılarak karlılıklarının artırılması gerektiğini belirtti.
Çolak, kamuda ve hastanelerde çalışan eczacıların özlük haklarının iyileştirilmesi talebini iletirken, eczacı karı ile beraber ilaç kutusu başına bir sabit ücret ödenerek, eczacının gelirinin ilaç fiyatlarından göreli bağımsızlaşması gerektiğini dile getirdi.
Kongreye MHP Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş, SGK Başkanı Selim Bağlı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Hakkı Gürsöz, siyasi parti temsilcileri, Eczacı Odaları Başkanları ve üyeleri ile davetliler katıldı.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.