Keşke kamuya ait diskotekleri de özelleştirebilsek
Şeker fabrikalarının özelleştirme süreci başlayınca aklıma kamuya ait sosyal tesislerin de özelleştirmesi geldi. Zira bu tesislerin içinde yer alan diskotekleri düşününce bundan daha akıllıca bir şey olamaz diye düşündüm. Kamu kurumlarının diskotek...
Yıllar önce Sayın Başbakan tarafından, Maliye Bakanlığı'na sosyal tesislerle ilgili bir çalışma başlatması yönünde talimat verilmişti. Bu köşede bu işe, öncelikle sosyal tesislerdeki ayrımcılıkların kaldırılmasıyla başlanması gerektiğini ifade etmiştik. Çünkü, her kamu kurumu elindeki sosyal tesislerle ilgili kendi çalışanı için çeşitli ayrıcalıklar sağlamaktadır. Ancak, bu ayrıcalık Maliye Bakanlığı tarafından meşru hale getirilerek zorunlu ayrımcılığa dönüştürülürse bu durumun doğru olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
Sürekli eleştirdiğimiz Kamu Sosyal Tesislerine İlişkin Tebliğlerde yer alan ayrımcılık hükümleri yıllardır aynen ve ısrarla sürdürülmektedir. İşte bu yüzden işe, 19.01.2018 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Sosyal Tesislerine İlişkin Tebliğ'deki (Sayı: 2018-3) kurum personeli ile kurum dışı personel ve sade vatandaş ayrımını meşrulaştıran hükümlerin kaldırılmasıyla başlanmalıdır.
Ayrıca, bu tebliğin 7'nci maddesinde yer alan; "Bir kurum veya kuruluşun eğitim ve dinlenme tesisleri, misafirhane, kreş ve çocuk bakımevlerinden yararlanan diğer kurum ve kuruluşların personeli ve emeklileri ile bunların eşleri, üstsoy ve altsoylarına, kurum personeli için belirlenen tarifenin % 25 fazlası uygulanır" hükmünün yıllardır aynen devam ettirilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Memur sendikalarının bu durumu gündeme getirmemesi ise ayrı bir garabettir.
* Vatandaştan % 50 daha fazla ücret alınıyor
Konunun daha da vahimi ise eğitim ve dinlenme tesisleri ile misafirhanelerden kamu personeli dışında yararlandırılanlara yani vatandaşlara kurum personeli için belirlenen tarifenin % 50 fazlasının uygulanacağını, ayrıca, tesislerden yararlanmada önceliğin o kurum personeli ve emeklisi ile bunların eşleri, üstsoy ve altsoylarına verileceği ifadesine yer verildiğini görüyoruz. Bir kamu kurumunun uhdesinde bulunan sosyal tesisin, o kurumun çalışanlarının olmadığını ve devlete ait olduğunu herkes bilir. Ancak, sosyal tesisin ilgili kurumun personelinin malı gibi bir algı oluşturularak mevzuat düzenlenmesi yapılarak başka kurum personeline ikinci sınıf muamelesi, sade vatandaşlara ise üçüncü sınıf muamelesi yapılması doğru değildir ve bu durum mevzuatla meşrulaştırılamaz. Ancak, yıllardır tebliğlere aynı hükümler yazılarak meşrulaştırma devam ettirilmektedir. Acaba bu yıl değiştirilir mi diye biz de sürekli bekler dururuz. Doğrusu kamuda vatandaş olmanın maliyetinin bu kadar yüksek olması yakışık almıyor.
* Tebliğde yer alan diskoteklere ne demeli
Ayrıca, bu tebliğde yer alan sosyal tesislerde diskotek işletilmesine de el atılması gerekiyor. Kişisel görüşüm farklı olsa da kimsenin diskoteğe gitmesi bizi ilgilendirmez, ancak benimle birlikte milyonlarca vatandaşın vergileriyle toplanan paralarla kamu kurumları diskotek işletiyorsa buna da rıza gösteremem.
Bu çerçevede, tebliğin (Sayı: 2018-3) ekinde yer alan ifadeleri görünce demek ki kamu kurumları diskotek de işletebiliyorlarmış diye düşündüm. Tebliğin ekinde kamu kurum ve kuruluşlarınca işletilen eğitim ve dinlenme tesislerinde bulunabilecek özellikler aşağıda belirtilmiştir denildikten sonra belirtilen özellikler arasında diskotek ve plaj ifadelerini görünce hayret ettim. Bunda hayret edilecek ne var denilebilir. Ama bu işi yapan kamu kurumları olunca ve buraların giderleri 80 milyon vatandaşın cebinden çıkıyorsa o zaman sormamız doğal hale gelir diye düşünüyorum.
Kamunun artık bu işlerden çekilmesinin zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir. Yapılması gereken en temel konular arasında bu tür sosyal tesislerin 80 milyonun hizmetine açılması yani özel sektöre devredilmesidir. Bundan önce de bu tesislerin ücretinin kamu personeli ile vatandaşa eşit hale getirilmesidir.
* Sosyal tesislere bütçeden katkı yapılabilir mi?
Tebliğe baktığımızda sosyal tesislere bütçeden hiçbir katkıda bulunulamaz. Nitekim Tebliğde; "Kamu kurum ve kuruluşlarının tasarrufunda bulunan eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, kreş, çocuk bakımevi, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin işletme giderleri için ilgili kurum ve kuruluşların bütçelerinden herhangi bir katkıda bulunulmaması esastır" ifadesine yer verilmiştir.
Halbuki birçok sosyal tesisin gideri dolaylı yollardan bütçeden karşılanmaktadır. Yoksa bu tesislerdeki fiyatların çok düşük olması mümkün değildir. Hizmet eden birçok personel kamu personeli ya da taşeron işçilerdir. Başka birimlere alınan taşeron işçiler buralarda görevlendirilir ve kimse de bu duruma ses çıkarmaz. Bütün sistem; görmedim, duymadım ve bilmiyorum esasına göre işlemektedir.
Bunun en güzel testi ise araç kiralamalarında yaşan durumun analizinde yatmaktadır. Nasıl ki lüks araçların kiralanması yasaksa ve her kamu kurumunda da kimse bu yasağı takmadan lüks araç kullanımına devam ediyorsa aynı durum sosyal tesisler için de geçerlidir.
* Yararlanma bedelleri niçin internet sitelerinde açıklanmaz?
Ayrıca, tebliğde kurum ve kuruluşların bu tebliğ kapsamındaki tesislere ilişkin olarak 2018 yılında uygulayacakları tarife ve yararlanma bedelleri, kendi internet sitelerinde yer alacak ve daima güncel tutulacaktır denilmektedir. Ancak, buna çok fazla riayet edilmemektedir. İsterseniz kamu kurumlarının internet sitelerine girerek test edebilirsiniz.
Hatta bazı kurumların sosyal tesislerinin üst düzey personelin dinlenme tesisi olarak adlandırılması daha doğru olacaktır. Ayıp olmasın diye daha ilerisine gitmeyelim. Ne gariptir ki Sayıştay Başkanlığı bu konulara hiç girme gereği dahi duymaz. Halbuki denetim yapan Sayıştay Denetçileri, fiili bir sayım yapsalar sosyal tesislerdeki hiçbir şekilde kullanılmayan ve birilerine tahsisli odaları göreceklerdir. Ne hikmetse hiçbir denetçi bu konulara girmek istemez ya da girenleri biz duymadık. Yani kamu kurumlarının sosyal tesisleri birilerinin dinlenme tesisi olmak zorunda mıdır? 80 milyon vatandaş bu tesisleri beslemek zorunda mıdır?
Sonuç olarak birilerinin bu konuya eğilerek bu tesislerin de özelleştirme kapsamına alınmasına öncülük yapması gerekiyor. Ancak bunu görmeye bizim ömrümüz yeter mi bilmiyorum? Ama inancım o ki kamu vicdanı bu yükü daha fazla taşıyamaz. Hassasiyetinden şüphe etmediğimiz Maliye Bakanı Sayın Naci AĞBAL'ın bu tebliği imzalarken detaylı okumadığını düşünüyorum yoksa birilerinin diskoda pirelerini dökmesinin bedelini vatandaşa ödetmek istemezdi.
Ahmet Ünlü - YeniŞafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.