'İslam Dünyasında Sendikacılık' Uluslararası Sempozyum başladı

'İslam Dünyasında Sendikacılık' Uluslararası Sempozyum başladı

“İslam Dünyasında Sendikacılık” Uluslararası Sempozyum, Memur-Sen ve SESRIC öncülüğünde İstanbul’da başladı. 58 ülkeden 116 konfederasyon yöneticisinin katıldığı ve üç gün sürecek sempozyumun açılışı yapıldı.

 “İslam Dünyasında Sendikacılık” Uluslararası Sempozyum, Memur-Sen ve SESRIC öncülüğünde İstanbul’da başladı. 58 ülkeden 116 konfederasyon yöneticisinin katıldığı ve üç gün sürecek sempozyumun açılışında, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, SESRIC Genel Direktörü Büyükelçi Musa Kulaklıkaya ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu birer konuşma yaptılar.

Genel Başkan Ali Yalçın, dünyanın birçok ülkesinde yaşanan savaş, açlık, yoksulluk ve büyük dramlara dikkat çekerek, Türkiye’nin merhamet diplomasisiyle dünyaya örnek olduğunu vurguladı. “Gelir dağılımında adaletin sağlandığı, daha adil, daha insani, daha huzurlu ve barış içerisinde bir dünya için sorumluluk almalıyız” diyen Yalçın, programa katılan konfederasyon temsilcilerine, “Emekçilerin ve sendikal hareketin sorunlarını istişare edecek, ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam İşbirliği Teşkilatı altında oluşturmalıyız” çağrısında bulundu.

Dünyanın farklı coğrafyalarından gelen sendikacılarla sendikal hareketin sorunlarını tartışmak için bir araya geldiklerini belirten Yalçın, “Tüm sendikalarımıza, emek mücadelesinde ortaklaşmak, ortak sorunlarımıza birlikte çözüm yolları aramak ve aramızda iş birliği imkânlarını konuşmak için davetimize icabet ettiklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Sizleri, ülkemizin en fazla üyeye sahip konfederasyonu olarak, 1 milyon üyemiz adına selamlıyorum” şeklinde konuştu.
 


Konuşmasında, 15 Temmuz kanlı darbe girişimine de değinen Yalçın, şunları söyledi: “Sizleri üç ay önce bir darbe kalkışmasını milletin mücadelesiyle bastıran bir ülkenin ferdi olarak selamlıyorum. Fetullahçı Terör Örgütü 15 Temmuz’da tarihimizin en karanlık ve en kanlı darbe teşebbüsünü gerçekleştirdi. Maymuncuk olarak kullandıkları eğitim faaliyetleri yoluyla milletimizi maddi ve manevi olarak sömürdüler. Elde ettikleri gücü yurt dışındaki işbirlikçileriyle milletimize silah olarak kullandılar. Himmet yalanıyla milletten gasbettikleri paraları ülkemizin aleyhine kullanmaktan geri durmadıkları gibi, beyinlerini yıkadıkları üniformalı teröristleri milletimize kurşun atan ve bomba yağdıran birer makineye dönüştürdüler. Fetullahçı Terör Örgütü tankları, silahları ve uçakları imanlarıyla durduran bir halk olduğunu düşünmemişlerdi. Bu kanlı darbe girişimi neticesinde 241 vatandaşımız şehit, 2 binden fazla vatandaşımız ise gazi olmuştur. Rabbim şehitlerimize rahmet etsin. Rabbim bir daha böyle bir olay yaşatmasın.”

Terör tüm dünyayı hedef alıyor

Türkiye’nin terör örgütü PKK ile de mücadele ettiğini kaydeden Yalçın, “Terör örgütleri hem dünyanın hem de ülkemizin önemli bir sorunudur. Masum insanları katleden DEAŞ, Boko Haram, El Kaide, FETÖ, PKK, YPG-YPJ terör örgütleri arasında ayrım yapmadan hepsini şiddetle kınıyoruz. Terör örgütlerinin adı ayrı olsa da, hepsi aynı amaca hizmet etmektedir ve insanlığın ortak düşmanıdır. Ülkemizin bir bölgesinde terör örgütü PKK emekçilerin çalışma hakkını engellemekte, sağlık hizmeti veren ambulanslara ve hastanelere bombalar atmakta, okulları yakarak ve karne alan öğrencilerin bulunduğu sırada okulları bombalayarak, yalan ihbarlarla çağırdığı polisleri ve sağlık çalışanlarını katletmektedir. Sonra da ülkemizden bazı sendikalar PKK’nın yaptığı katliamları izleyerek bunları sanki devlet yapmış gibi uluslararası sendikalara raporlar göndermektedir. Terör örgütünü temize çıkarmak için uluslararası sendikalara yalan ve yanlış bilgiler aktaran sendikalar konusunda hepimizin duyarlı olması gerekir” diye konuştu.

Umran kızımızın fotoğrafı vicdan sahibi olanlara çok şey söylüyor

“Dünyamız son yıllarda büyük buhranlar geçiriyor” diyen Yalçın, şöyle devam etti: “İnsanlık, yaşadığı sorunlar nedeniyle büyük imtihanlar yaşıyor. Dünyanın birçok ülkesinde savaş, açlık, yoksulluk ve büyük dramlar yaşanıyor. Yaşanan savaşlarda yüz binlerce insan hayatını kaybederken, savaşın yıkıcı etkisi hayatın her alanına sirayet ediyor. Dünya geçmişte yaşadığı acı tecrübeleri sanki yeniden yaşamaya mecbur bırakılıyor. Kavimler göçünü hatırlatan mülteci göçleri yaşanıyor. Yanı başımızdaki Suriye’den göç eden yaklaşık 3 milyon kardeşimizi bizler ülkemizde ağırlarken, kimi ülkeler sınırlarına iki kat tel örgü çekerek insanlığın utanç levhalarını örüyorlar. Kimi ülkeler milyonlarca mülteciyi misafir ederken, Macaristan ise bin 294 mülteciyi kabul etmek için referanduma giderek utanç verici tavırlar gösteriyor. Halep’te atılan bombaların enkazından çıkan Umran kızımızın fotoğrafı vicdan sahiplerine çok şey söylüyor. Bir balina için ayağa kalkan dünya, bedenleri sahile vuran Aylan bebekleri ülkelerine almamak için olmadık işler yapıyorlar.”




Zulümleri ve ölümleri normal göremeyiz

Dayatılan küresel sisteme tepki gösteren Ali Yalçın, “İnsanların hayatlarını terör saldırılarında kaybetmesini paranın değer kaybetmesinden daha önemsiz görenlerin güç dengelerini belirlediği bir dünyaya mahkûm edilmek isteniyoruz. Kadınların, çocukların, yaşlıların, gençlerin vahşet ve zulüm görmesini, öldürülmesini normal karşılamamız bize dayatılıyor. Eğer insanlık değerlerimiz ölmediyse, kalbimiz taşlaşmadıysa biz zulümleri ve ölümleri normal göremeyiz, görmüyoruz. New York borsasında şirket hisselerinin değerinin düşmesi, Aylan bebeklerin, Muhammed Attaların, Alilerin cansız bedenlerinin yere düşmesinden daha fazla gündem oluyor. Küresel şirketlerin yıllık kâr-zarar açıklamaları, insan haklarına, insan onuruna yönelik ihlal raporlarından daha çok ilgi çekiyor. ABD Merkez Bankası’nın faiz kararı, mültecilerin büyük denizlerde çıktıkları yollarda ne olduklarından daha çok merak ediliyor. Dünyanın birçok Müslüman ülkesinde öldürülen insanlar, insani sorun olarak değil, istatistiklere giren rakamlar olarak kabul ediliyor” ifadelerini kullandı.

Dayanışmayı artıran yeni iş birlikleri yapmamız zaruridir

Yalçın, dünyanın böyle ağır sorunlara bağlı krizler yaşarken sendikal hareketin de kriz yaşadığını, günümüzde sendikal hareketin hem nitelik hem de nicelik olarak gerilediği bir dönemi yaşadıklarını dile getirerek, şöyle konuştu: “Son otuz yıldır tüm dünyada, sendikalı çalışan sayısında önemli ölçüde azalmalar görülmektedir. Sendikalaşma oranlarının görece yüksek olduğu Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bile sendika üye sayısında azalma dikkat çekicidir. Neredeyse dünya sendikal hareketinin tek ortak noktası üye kaybetmek, siyasette ve ekonomideki ağırlığını kaybetmektir. Bu nedenle uzun süredir sendikal hareket bir krizle karşı karşıyadır. Yapısal değişimler sendikal hareketin işverenler karşısındaki pazarlık gücünü zayıflatmaktadır. Sendikal harekette yaşanılan bu olumsuzluklara bir cevap üretmek zorundayız. Bu noktada, sendikalar olarak uluslararası dayanışmayı artıran yeni iş birlikleri yapmamız zaruridir. Bu iş birliklerini yaparken bizim temel birtakım ilkelerimiz olduğunu buradan ifade etmek isterim. Sendikal dayanışmaya, ülkeler arasındaki güçlü olanın zayıf olana baskısı yerine, karşılıklı dayanışma ve iş birliği çerçevesinde eşit bir ilişki olarak bakıyoruz. Memur-Sen olarak, sendikal ilişkilerde önde olmak yerine yan yana yürümek ve tecrübelerimizi paylaşmak ana ilkemizdir. Bu çerçevede ortak eğitim ve paneller yapmak, ortak sorunlarımızı tartışarak ortak çözümler bulmak ana hedefimizdir.”

Yerel olduğu kadar küresel de düşünmek zorundayız

Geleneksel sendikacılık modelinin bugün yaşanan sorunlara çözüm bulmadığı gibi, sendikal krizin aşılmasında da yetersiz kaldığını vurgulayan Yalçın, “Sendikalar güç kaybettikçe sorunlarla baş etme mücadelesi de azalmaktadır. Sendikal hareket yeni gelişmelerin ürettiği sorunların çözümüne uygun stratejiler geliştirmelidir. Sendikal hareket önemli tehditlerle karşı karşıyadır. Ancak, yaşanan dönüşüm, sendikalar açısından tehdit olduğu gibi iyi yönetilirse fırsata da dönüştürülebilir. Özellikle küresel ekonomik krizler tüm dünyada sendikacılığın temel amaçlarından olan eşitlik ve adalet ilkelerinin önemini artırmıştır. Sendikal hareketin yaşadığı krizde, yapısal şartların değişmesi kadar, bu şartlara cevap üretmede sendikaların yetersiz kalmasının da etkisi olduğu göz ardı edilmemelidir. Emek hareketinin yaşadığı ortak sorunlar karşısında, sendikacılık hareketi yerel olduğu kadar küresel de düşünmek zorundadır. Bu zorunluluk sadece kendi yerel gündemlerini takip eden değil, küresel değişimi öngörebilen ve bu ölçekte alternatif stratejiler geliştirebilen sendikal anlayışı elzem hale getirmektedir. Yaşanılan sendikal krizde sendikalara düşen görevler de vardır. Sadece ücret sendikacılığı yapmak, uzlaşmaya kapalı olmak ve tüm dünyada yaşanan değişimleri ıskalamak sendikacılığı geriletir. Bu nedenle, Memur-Sen olarak, sendikal anlayışımız, üyelerine hizmet üreten, sosyal diyaloğu esas alan, söz karar ve yetkinin üyesinde olduğu bilinciyle hareket eden, yeniliklere açık olan, uluslararası çalışma standartlarının uygulanmasını esas alan bir sendikacılıktır” değerlendirmesinde bulundu.

Daha adil bir dünya için sorumluluk almalıyız

Herkes için adil bir dünya düzeninin kurulması için mücadele verdiklerini ifade eden Yalçın, “Bunu sadece kendi ülkemiz için değil, tüm dünya için talep ediyor ve bunun mücadelesini veriyoruz. Dünyanın küreselleştiği ve iletişim imkânlarının arttığı bir ortamda insanca yaşam hakkını sadece kendimiz için talep etmek ‘bireysel konfor’ talebi olacaktır. Kim olduğu, neye inandığı, nasıl olduğu, nerede yaşadığı önemli değil, herkesin insan olarak değerli olduğu ve çalışma hayatında insanca bir yaşama kavuştuğu bir dünya hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Gelir dağılımında adaletin sağlandığı, daha adil, daha insani, daha huzurlu ve barış içerisinde bir dünya için sorumluluk almalıyız. Konfederasyonlar olarak yarınından kaygı duyan değil, geleceğe güvenle bakan insanların olduğu bir dünya için güçlerimizi birleştirmeliyiz. Emek örgütleri olarak, yasaklanan, sınırlanan, sömürülen değil, sendikal hak ve özgürlüklerini kullanan, emeğin hakkını aldığımız bir çalışma hayatı düzlemi için hep birlikte sesimizi yükseltmeli, sözümüzü birlikte söylemeliyiz” dedi.

Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Düzgün iş, insan onuruna yakışır ücret noktasında hak arayışını sadece ülkelerimizle sınırlı bir alana hapsedemeyiz. Emeğin örgütlü gücünü ulusal zeminlerde sınırlı tutarsak, küresel sermayenin karşısında direnemeyiz. İnsan hak ve özgürlüklerine, demokrasiye, adil gelir dağılımına, insanca yaşamak için gereken şartlara dair çabalarımızı sadece kendi ülkelerimizin sınırları içerisine hapsedemeyiz. Dünya sendikal hareketinin ve uluslararası sendikaların güven bunalımı yaşadığı bir dönemde sendikal mücadeleye ve emeğin hak arayışına yeni bir ses olmalıyız. Sermayenin ve işverenlerin birleştiği bir dönemde tek başımıza mücadele etmek yerine uluslararası dayanışmamızı artırmalıyız.”
 


Ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam iş birliği teşkilatı altında oluşturmalıyız

Kalıcı çözümler için yeni bir mekanizmaya ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Yalçın, “Kur’an-ı Kerim’de Şura Suresi’nin 38. Ayeti’nde, ‘Onlar işlerini aralarında istişare ile yaparlar’ buyurulmaktadır. Bu çerçevede bugün buraya istişare yapmak, tanışmak ve bundan sonra da ilişkilerimizi geliştirmek üzere toplandık. Ayrıca emeğin ve sendikal hareketin sorunlarını istişare edecek, ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam İşbirliği Teşkilatı altında oluşturmalıyız. Bu önemli ve acil bir ihtiyaçtır. Uluslararası sendikal yapıların sorunlarımıza yeterli duyarlılıkta yaklaşmadığını görüyoruz. Birçok olayda İslam ülkelerine uygulanan çifte standarda şahit oluyoruz” diye konuştu.

“Uluslararası sendikal hareketin Birleşmiş Milletleri olan sendikal yapılarda ne kadar temsil ediliyoruz” diye soran Yalçın, “Tıpkı Birleşmiş Milletler’de olduğu gibi, sorunlarımıza ne kadar duyarlı davranılıyor? Uluslararası sendikal kuruluşlar acaba İslamofobi, ayrımcılık, sevgili Peygamberimize yönelik hakaret içeren karikatürler için herhangi bir çalışma ya da kınama mesajı yayınladı mı? Bunları sorgulamamız gerekir. Bizler İslam İşbirliği Teşkilatı’nda yer alan 56 üye ülkeyiz. Burada emeğin sorunlarının istişare edildiği bir mekanizmamız, bir platformumuz var mı? Bunu neden yapmıyoruz? Ben somut bir önerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Uygun gördüğünüz takdirde İslam İşbirliği Teşkilatı’na, İslam ülkeleri sendikalarının oluşturduğu bir emek mekanizması kurmalarını önerelim. Burada dayanışmamızı, kardeşliğimizi ve birliğimizi pekiştirelim. Mevlana’nın dediği gibi, ‘dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.’ Bugün yeni işler yapmak ve yeni mücadele mekanizmaları kurmak zamanıdır. Eğer gücümüzün farkında olursak, eğer kendimize güvenirsek, eğer istersek, eğer Hazreti Peygamberin (SAV) bize emrettiği istikamette bir elin parmakları gibi birbirimize kenetlenirsek, eğer Kur’an’ın emrettiği gibi, ‘müminler ancak kardeştir’ ayetinin gereğini yerine getirirsek tüm sorunlarımızı çözebiliriz. Bizim birbirimizle konuşmak için aracılara ihtiyacımız yok. Bizim birbirimizle konuşmak için tercümanlara ihtiyacımız yok. Biz gönül diliyle zaten konuşuyoruz. Biz aynı kıbleye dönen insanlar olarak gönül diliyle, kalp diliyle konuşabilir, emeğin küresel sorunları başta olmak üzere, insanlığın her sorununa karşı etkili mücadele mekanizması oluşturabiliriz” şeklinde konuştu.




Kardeşlik iklimini yeniden diriltmek zorundayız

Dünyada yaşanan zulüm ve adaletsizliklere değinen Yalçın, “Birçok İslam ülkesinde masum kadınlar ve çocuklar öldürülürken, milyonlarca insan hicrete zorlanırken, açık sularda mülteciler ölüme terk edilirken, kardeş kardeşe katliamlar yaşanırken, masumların ve mazlumların ırklarına, renklerine, coğrafyalarına ve mezheplerine bakıp susmak vicdan taşıyan insanlara yakışır mı? Dillerimiz, coğrafyalarımız, etnik kökenlerimiz,  mezheplerimiz birbirinden farklı olabilir. Ancak bizler, Kur’an-ı Kerim’in ilahi mesajı altında Hz. Peygamberin barış sancağı altında birbirine kardeş olan bir ümmetin mensuplarıyız. Aramızdaki anlaşmazlıklardan, sorunlardan, yapay ve suni ayrılıklardan sıyrılıp kardeşlik iklimini yeniden diriltmek zorundayız. Unutmayalım ki, din gününün sahibi olan Allah bizi hesaba çekecektir. Hesabımız sadece yaptıklarımız için olmayacak, yapabilecekken yapmadıklarımızdan da hesaba çekileceğiz. Dünyada Müslümanlara yapılan zulümlere sessiz kalırsak Sünni ya da Şii olmamız, siyah ya da beyaz olmamız, Türk ya da Arap, Afrika’dan ya da Asya’dan olmamız hesaba çekileceğimiz gerçeğini değiştirmeyecektir. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki birlik olmak, kardeş olmak ve dertlerimizle dertlenmek zorundayız. Peygamber Efendimiz, ‘Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar’ buyurmaktadır. Birbirimizi sevmeliyiz, kardeşlerimizin sorunlarını kendi sorunlarımız olarak görmeliyiz. Biz Memur-Sen olarak, Müslümanları aynı vücudun farklı uzuvları, bir binanın tuğlaları olarak görüyoruz. Kardeşlerimizin de bize böyle bakmalarını bekliyoruz” diye konuştu.

Ali Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz İslam dünyasının emek örgütleri olarak susarsak, daha fazla sömürülecek ve emeğimizin karşılığını almamaya devam edeceğiz. Neden kişi başına düşen Milli gelirin en düşük olduğu ülkeler Müslüman ülkeler? Neden dünyanın en kötü çalışma şartları Müslüman ülkelerde uygulanıyor? Neden dünyanın en düşük ücretleri sıralamasının çoğu Müslüman ülkeler? Neden ILO çalışma standartlarının en fazla ihlal edildiği ülkeler sıralamasında birçok İslam ülkesi var? Tüm bunlar bizim değiştiremeyeceğiz şeyler değil. İslam ülkelerinde birçok yeraltı ve yerüstü zenginlik olmasına rağmen emekçilerin yaşadığı sorunları hak etmiyoruz. Birçok Müslüman ülkesinin emekçilerine biçilen ‘zengin hazinelerin fakir bekçileri’ rolünü reddetmeliyiz. Biz sadece kendimiz için değil, herkes için adil bir dünya ve insan onuruna yaraşır bir hayat sürecek bir çalışma hayatı talep ediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle dünyanın tüm renklerini ülkemize taşıyan, yurt dışından gelen tüm sendikacı dostlarıma teşekkür ediyorum. Katılımlarıyla bizleri şereflendiren herkese yürekten teşekkür ediyorum. Yaşasın birliğimiz, yaşasın mücadelemiz, yaşasın dayanışmamız.”
 


Kulaklıkaya: Sorumluluk almaya devam edeceğiz

SESRIC Genel Direktörü Büyükelçi Musa Kulaklıkaya ise, sempozyumun isabetli bir dönemde yapıldığına işaret ederek, “Böyle bir zamanda sendikaların ve çalışan konfederasyonlarının önemi eskisinden de daha farklı bir konuma geldi. Sendikaların sayısal ve niteliksel anlamda yetersiz olduğu ülkelerde görülen toplu sözleşme, grev vb. çalışanların sahip olduğu temel hakların eksikliği küresel krizin toplumsal boyutları anlamında sendikaların ne denli önemli olduğunu ortaya koydu” dedi.

SESRIC olarak İslam dünyasındaki sendikacılık hedeflerinin gerçekleştirilmesinde sorumluluk almaya devam edeceklerini kaydeden Kulaklıkaya, “Bu sempozyum sırasında yapılacak olan katkıların, yorumların ve önerilerin İİT ülkelerinde işsizliğin azaltılması ve iş hayatındaki standartların artırılması anlamında son derece katkı sağlayacağına inancım tamdır” ifadelerin kullandı.

Kulaklıkaya, gösterdiği çaba ve gayretlerinden dolayı Memur-Sen’e, zamanını ayırıp bu sempozyuma geldikleri için katılımcılara teşekkür etti.

Üç ayrı dilde üç oturum ve çalıştay gerçekleştirildi

Açılış konuşmalarından sonra üç farklı dilde üç ayrı salonda oturumlar gerçekleştirildi. Misafir konfederasyon temsilcilerinin sunumlarının ardından, “İslam Dünyasının Sendikaları Arasında İşbirliğini Arttırma Yolları: Beklentiler ve Zorluklar” başlıklı çalıştay gerçekleştirildi.
 


15 Temmuz fotoğraf sergisi gezildi

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, SESRIC Genel Direktörü Büyükelçi Musa Kulaklıkaya, Anadolu Ajansı 15 Temmuz fotoğraf sergisini gezdi.
 


Protokol imzalandı

Memur-Sen ve SESRIC arasında kurumsal iş birliği protokolü imzalandı. Protokole, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve SESRIC Genel Direktörü Büyükelçi Musa Kulaklıkaya tarafından imza atıldı. 
 

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.